Müslüman Coğrafyaların Hisli Yangını Har, Edebiyat, Misafir Köşesi

Müslüman Coğrafyaların Hisli Yangını Har yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Müslüman Coğrafyaların Hisli Yangını Har

19.08.2024 09:00 - Misafir Köşesi
Müslüman Coğrafyaların Hisli Yangını Har

Yavuz BALI yazdı...

Har, Âtıf Bedir'in Hece Yayınlarından Ekim 2017'de çıkan üçüncü şiir kitabı. Kitap "Har", "Figan" ve "Şivan" olmak üzere üç bölümden ve 88 sayfadan oluşmaktadır. Kitapta toplam 21 şiire yer veren Âtıf Bedir, birinci bölümde 2 şiir, ikinci bölümde 11 şiir ve üçüncü bölümde 8 şiir ile okuyucuya seslenmektedir.

Âtıf Bedir'in asıl adı Abdurrahman Başpınar'dır ve Âtıf Bedir[1] müstearı kendisine Nuri Pakdil tarafından verilmiştir. Şairin ilk iki şiir kitabı sırasıyla 1997'de Ateş Salâları, 2010'da Rüzgârın Dili Lâl adları ile yine Hece Yayınlarından çıkmıştır. Maraşlı bir şair olan Âtıf Bedir'in şiir kitapları dışında Yarasını Saklayan Şehirler adlı bir gezi-anlatı, Gökyüzünde Arıcık Kuşları adlı anı, Nuri Pakdil - Direniş Hattında Bir Devrimci adlı inceleme, Edebiyat-Hayatın Şiiri adlı deneme türünde eserleri vardır.

Har, okuruna ilk sayfada bir Türkü'den alınan iki dize ile selamla yapmakta ve Yunus'tan bir beyitle okurunu uğurlamaktadır. "Gül dibine har düştü / Bülbüle şivan düştü" türkü dizeleri şairin karşılama selamıdır.

Har'ın ilk bölümü "Har" adını taşıyor ve şair burada iki şiirine yer veriyor. Birinci şiirin adı "Mahcup Naat", ikinci şiir ise "Çolpan Yıldızı" adını taşıyor. "Mahcup Naat"te Efendimiz (s.a.v)in dünyaya teşrifi, içinde yaşadığımız çağın Efendimiz (s.a.v)in doğmuş olduğu çağa benzeyişi gibi meseleler yer almaktadır. Efendimiz (s.a.v)in de bu çağda beklenişi ve/veya özlenişi, vahiyden uzak kalmış olmanın verdiği üzüntü, Miraç hadisesi ve nihayet onu mahcup bir Müslüman bekleyişi ile bekleyiş veya yeniden çağırış şiirde ön plana çıkmaktadır.

Bu bölümdeki ikinci şiir olan "Çolpan Yıldızı" adlı şiirindeki şu mısralar Âtıf Bedir'in şiiri hakkında somut ipucu olarak göz önünde bulundurulmalıdır: "Kandan ırmaklara boyanmış rüyamız / Önümüzde coğrafya, tarih ve talan şehirler"

Müslüman bir duruşla şair, rüya olarak okurda imgeleşen bu dünya hayatı içerisinde coğrafyadaki acılara, tarihsel bağlara ve geçmişten günümüze talan edilen şehirlere odaklanmaktadır. Bu odaklanış, şiir kitabı boyunca görülebilmektedir.

Şair bu şiirinde; barbarların talan ettiği şehrimizde kalbi acıyan bir mümin olarak sırtında taşınması zor bir yükle yürümekte ve elindeki tek dayanağı olan şiire, kaleme yaslanmaktadır. Bir yere kadar bu acılara, talanlara dayanmaya çalışan şair, cennetten sürgün olmanın bilincinde, yitik cennetten çağrı beklemektedir.

Bedir, kitabın ikinci bölümünde bülbül olarak imgeleşen Müslümanların ve Müslüman şairlerin belki figanını anlatmak istercesine, tarihsel bağlara da dikkat edip odaklanarak Müslüman coğrafyaların figanını ifade etmeye çalışmaktadır.

Figan bölümünde yer alan ilk şiir Bosna'ya ithaf edilmiş olup şair 1994 Saraybosna katliamı olaylarını anlatımcı bir şiir ile okuruna aktarmakta, hissettirmeye çalışmaktadır. Bu şiirde Modernizm'in gerçek yüzünü de gösterme gayretindedir.

Bu bölümdeki ikinci şiir ise Üsküp'e ithaf edilmiştir. Bu şiirin içinde vurgulanan çınar, Bursa'daki tarihi çınarı hatırlatmakta ve aynı zamanda bir Osmanlı imgesi olarak da okurda çağrışmaktadır. Üsküp şehri ile Bursa'nın tarihi kardeşliğinin altı çizilmektedir.

Burada yer alan üçüncü şiirde ise şairin odaklandığı coğrafya Anadolu'dur. Anadolu coğrafyasının belli bölgelerindeki belli coğrafyalara şiirinde odaklanan şair, dinmeyen ağrımızın sızımızın gök ekini biçmiş gibi olduğunu söylemektedir. Yunus'a bir telmih yapılan şiirde şair, gencecik yaşta biçilen Anadolu evlatlarının ağıtını tutar gibidir.

Bu bölümde önemli şiirlerden biri de "Kara Defterler" adını taşıyor. İki bölüm halinde okurun karşısına çıkan "Kara Defterler", isim olarak Pakdil'in Otel Gören Defterler adlı eserlerinden mülhem bu şiirlere başlık olmuş gibi durmaktadır. "Birinci Tutanak"ta 2011 tarihini veren şair, ırkçılığa maruz kalan siyahî Amerikalıları, onların asıllarını reddedişini, sömürgecilik düzeninin birer parçaları olmaları ve sömürgeciliğin eleştirisi gibi noktalara temas ediyor. Şiirde pek çok şehir adı ve İslam coğrafyası yer alırken "Birinci Tutanak"ın ilk bölümünde Mekke, ikinci bölümünde Kudüs, üçüncü bölümünde ise İstanbul bir vird gibi tek mısrada defalarca dile getiriliyor. İkinci Tutanak'ta ise olan bitenler "Melekler bizi terk etmeden…" diye tarihlendirilmiş gözüküyor. İslam'ın ruhu, asrı saadet günleri, vahye yakın oluş, güzel zamanların güzel günlerinde kalmış olarak ifade buluyor ve şair, güzel zamanların güzel günlerinin bittiğini ifade ediyor. "İkinci Tutanak" tekrar o güzel günlerden dönerek şairin çağına dair birtakım olumsuzlukları çocuk ölümleri üzerinden ifade edip son buluyor. Şiirin tamamında, şairin kurduğu kompozisyonda çağa tanıklık düşüncesi Müslüman duyarlığı ile şairin esas gayesi oluyor.

Âtıf Bedir'in odaklandığı coğrafyalardan biri de Halep'tir. Eğer şairin "Kara Defterleri"ni saymazsak Bedir; Halep'e, Suriye olaylarına ve göç etmek zorunda kalıp sahil kenarlarına cesetleri vuran, göçük altından çıkarılan çocuklara dair üç şiir kaleme alıyor. Bunlardan ilki "En Yetim Dizesi Halep Olan Şiir" başlığını taşıyor. Bu şiirde Bedir, Müslüman bir ruh haliyle, hesap günü kendisine sorulacak olan, tüm bunlar yaşanırken sen ne yaptın, sorusuna muhatap olacağının bilincinde olduğunu gösteriyor. "Bize Göre Değil Bu Dünya" adlı ikinci şiir ise yitik ülke olan cennet ve oraya ait olduklarını gösteren masum çocukların, Ümran Bebek'in ve onun gibi nicelerinin yasını tutuyor. Bu minval üzerine yazılan üçüncü şiir "Göç Çocukları"nda ise şair, vatansız bırakılan göç çocuklarının bir ağıtını sunuyor.

"Zeytindağı" adlı şiirinde ise Selahaddin'i bekleyen Müslüman Kudüs anlatısı yapıyor şair ve Müslüman coğrafyalarımızdan bir diğeri olan Kudüs'e dikkatleri çekiyor. Gazze'ye ithaf edilen "Baba Nereye Gidiyorsun" şiiri de "Zeytindağı"nın bir devamı gibi Gazzeli çocukların baktığı yerden bakan bir bakış açısı ile anlatılıyor.

Âtıf Bedir'in bu bölümdeki son şiiri ise "Bir Ömer Bakışı" adını taşıyor ve bu şiirde şair son kale olarak tarif edilebilecek Müslüman coğrafyaların baş tacı olan Türkiye'ye şiirini ithaf ediyor. Bu şiir esasında son kale olan Türkiye'nin üzerine kurulan son büyük oyun olarak beliren 15 Temmuz'un gecesinde şehit düşen Ömer Halisdemir ve o uğurda canını veren şehitlerin de yasını ifade ediyor.

Har'ın üçüncü bölümü "Şivan" başlığını taşımaktadır. Farsça kökenli bir kelime olan Şivan; feryad, avaz, çığlık gibi anlamları içerir. Bu bölümdeki şiirlerinde ise Âtıf Bedir, lirik bir yol izler. Kitabın ikinci bölümündeki o topluma dönük, Müslüman coğrafyaların dertleri ile dertlenen dil ve üslup, bu bölümde şairin anlatıcı olarak merkezde yer aldığı bir dili benimser.

Bu bölümün hemen hemen bütün şiirlerinde şair kimliği ile halkın arasında yer alan bir ben vardır. Bu ben; gözlemleri, betimlemeleri, şehre ve moderniteye olan, daha doğrusu insan fıtratına aykırı şehirleşmeye karşı olan bir hisli yürek olarak belirir.

İlk şiirde yaşamak dersinden sınıfta kalan anlatıcı, şehrin tabiatının beton duvarlarla örülmesi neticesinde kendi özüne, tabiata varamayan bir rahatsızlığı dile getirir. Yine de aşkı yaratana, imanla bağlı olan bu anlatıcının suskunluğu bütün suçları üzerine alır. Kendi münzevi mahalinde kalan bu ben, şiirin sonuna doğru karanlık bir boşluğa bakmaktadır.

Şairin bu bölümdeki diğer şiirlerinde de aynı ben anlatıcı; şair ve Müslüman duyarlığıyla, lirik bir eda ile, kalbi acıyarak, şair bakışıyla görünen ve gösterilmeye layık olan ne varsa, bakar ve anlatır. Anne duasına sığınan anlatıcı, nisan katili şehirlerin kendisini emzirdiğini itiraf eder. Özellikle Âtıf Bedir'in sokaklardan çocukları çeken moderniteye, teknolojik gelişmelere ve bunların kurduğu şehirlerde sokakları çocuklardan süpüren büyük şeytanlara bir hıncı vardır. Sokaklardan çekilen çocuklar, şehrin dişleri gibi düşüp çürüyen olarak anlatılırlar. Şair merhamet denen içli çocuğu kaybetmenin de derin üzüntüsünü yaşamaktadır. Bütün bu olup bitenlerin ardından bir karşı koyuş olarak kalbin bu olup bitenlere dayanamaması dile getirilir.

Bu bölümdeki şairin anlatıcı beni, bazen bir trenin penceresinden dışarı gözlüyor bazen "Halis Çayevi 78"den kışı, dışarıda bırakarak seyrediyor. Kışa dair düşünceler şairin "Kar" şiirinde de yer buluyor. Burada da aynı anlatıcı ben, alnına vuran her ayazda lal bir sobaya koşarken uyanıyor.

Kitabın son şiirlerinden biri olan "Can Ezgisi"nde ise Âtıf Bedir bir niyaz üslubunu hisli kalbiyle diline süs ediyor. En sevilenin uzağında oluşun verdiği acı, dünya bataklığında günaha batmış olmanın ıstırabı ve gufran olandan ümidini kesmeyiş, havf ve reca arasındaki mümini bize dosdoğru bir şekilde gösteriyor.

Kitabın son şiiri "Aşk" adını taşıyor ve şair şu dizeleriyle aşkın kendine yer gösterilmeksizin gelip kurulduğunu ifade ediyor: "affedilmez günahlarımızla kaldığımız bu dünya gurbetinde / bir aşk geldi tam da ciğerimizi dağlayarak göğsümüze oturdu."

Aşk şiiri "BİZ AŞK İLE ELİF DERİZ" mısraıyla son buluyor. Bu şiirden sonra kitabın son sayfasında Yunus'tan işte şu iki dizeye yer veriliyor: "Aşk eteğin tutmak gerek akıbet zeval olmaya / Aşktan bir elif okuyan kimseden sûal olmaya"

Şair son şiirinde aşkın eteğinden tutmuş olduğunu, akıbetinin zeval olmamasını, aşktan bir elif okuduğunu ispatlayarak kendisine sual olunmadan büyük kurtuluşa erme ümidini içinde gizli tutarak okurunu selamlıyor. Belki de bu minval üzere okurundan da dua bekliyor.

Âtıf Bedir'in üçüncü kitabı olan Har üzerine yapmaya çalıştığımız bu değerlendirmelerden sonra şunun özellikle altını çizerek konuyu toparlamak gerekirse Âtıf Bedir; Müslüman duyarlılığı, kalbindeki hüznü, umuda dair diri duruşu, Müslüman coğrafyaların geçmişten bugüne gelen hâli üzerine yaktığı yangını harlı ağıtıyla Har'da büyük bir sınav vermektedir. Neticede okura şair olmanın gereği budur, dedirtir. Öte yandan lirizmi elden bırakmayışı, şiirinde bir denge oluşturması ile takdiri fazlasıyla hak etmektedir. İnsan zaten hayatı boyunca denge üzerine olmalı düsturunu şiirine de yansıtmayı sonuna kadar bilen bir şair, Har'da okuru karşılamaktadır. Toplumsal olana, coğrafyayı ve içinde mensup bulunduğu İslam medeniyetini özümseyerek bakan şair, Bireysel olana da lirik bir eda ile ama aynı Müslüman kalple yaklaşmaktadır. Okura da bu denge ve başarıyı takdir etmek düşmektedir.

[1] 1965 yılında Kahramanmaraş Suluyayla Köyü'nde doğmuştur.

Har

Âtıf Bedir

Hece Yayınları

88 Sayfa

Ankara 2017


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 19.08.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 09.08.2024 17:14
357

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1193 yazı bulunmaktadır.