Mustafa Furkan Özren ile Kitaba ve Hayata Dair, Söyleşi, Necla DURSUN

Mustafa Furkan Özren ile Kitaba ve Hayata Dair yazısını ve Necla DURSUN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Mustafa Furkan Özren ile Kitaba ve Hayata Dair

20.12.2024 09:00 - Necla DURSUN
Mustafa Furkan Özren ile Kitaba ve Hayata Dair

Merhaba, bize kendinizden söz eder misiniz? Mustafa Furkan Özren kimdir?

Aslında bu tür soruları en çok bilgiyi verebilecek şekilde cevaplamak mümkün ancak ben beni daha iyi tanımlayan birkaç bilgi vermeyi tercih ediyorum. Adapazarı gibi pek çok farklı memleketten, dilden, medeniyet deneyiminden gelmiş hoşgörülü bir şehirde doğdum, büyüdüm. Arkadaşlarımla sohbet etmeyi, bilhassa sanattan, kültürden konuşmayı, ailemle vakit geçirmeyi, camileri, eski konakları dolaşmayı, yeni kitaplar okumayı severim. Uzun bir süredir de beni memnun eden bir iş olan yazarlıkla uğraşmaktayım. Özellikle tarihi macerasını ve içerisinden çıktığı ideolojik-sosyal zemini kendime yakın bulduğum roman türü ile üzerinde çalışan birisiyim. Kısaca bu bilgiler beni tarif etmektedir.

Bulunduğunuz çağdan memnun musunuz? Tereddütlü bir "evet" ise yanıtınız, hangi çağda yaşamayı dilerdiniz?

Çağdan memnuniyeti sanırım sadece zaman ile ilgili değil içinde bulunduğumuz ortam ile birlikte de düşünmek lazım. Şu anda bile dünyanın farklı yerlerinde insanların zor koşullarda yaşam mücadelesi vermek durumunda oldukları pek çok coğrafya var. Gazze'yi, Ukrayna'yı düşünelim. Bununla beraber geçmişi hatırlayalım dedelerimizden gittikleri seferlerden dönemeyenler var. Balkan harbi, 1. Cihan harbi açlık, yokluk, sokaklar toz toprak içerisinde. Özellikle 19. Asrın sonunda doğanlar çok kısa ve çok çetin bir ömür yaşadılar.

Belki fantezi âleminde bugünümüzü anlamlandırmak anlamında bir romancı olarak farklı zamanlara seyahat etmeyi isterdim ancak bunu gerçekten olmasını değil sadece gerçekçi bir şekilde öyleymiş gibi hissetmeyi tercih ederdim. Neticede bugünün insanıyız, en çok bugünü yaşamayı öğrenmeliyiz. Her devrin kendine has nimetleri ve sıkıntıları var. Ben bunlardan heybemize nelerin düşeceğinin peşinde olmalıyız diye düşünüyorum.

Hukuk eğitimi almış biri olarak sinemaya ilginiz olduğunu ve bu alanda yüksek lisans yaptığınızı biliyoruz. Bize biraz bu konudan söz edebilir misiniz?

Hukuk tercih etmeden evvel aklımda olan bir bölüm değildi. Özellikle sınavdan birkaç sene evvelinden itibaren sinema okumak istiyordum. Ama kısmet olmadı. Daha sonra hukuktan mezun olunca yüksek lisansta sinema okumak istedim. Burada da tezimi yazarken anlatı bilim üzerine çalışınca buradan öğrendiklerim çok sevdiğim romanların dünyasına, edebiyata geri dönebilmeme vesile oldu.

Yazma yolculuğunuz nasıl başladı, çocukluk hayallerinizin içinde var mıydı?

İlkokul son sınıfta okuldan sonra arkadaşlarla devam ettiğimiz bir kursumuz vardı. Burada bize kurs veren Hale Teyze'miz (Baştopçu) bizi her hafta Türkçe'den, matematikten, fen bilgisinden, sosyal bilgilerden imtihanlara sokar, dereceye girenlere Türk ve Dünya klasiklerinden kitaplar armağan ederdi. Guliver'in Gezilerini, Ömer Seyfettin hikayelerini, Jules Verne romanlarını, Pal Sokağı Çocuklarını, Çocuk Kalbini, Evliya Çelebi Seyahatnamesi falan hep burada okudum. Daha sonra okumak benim için bir alışkanlığa dönüştü, lisede de devam etti. Bir taraftan sinemaya gönlüm kaymış olmasına rağmen romanların dünyasından hiç kopmadım. Daha sonra üniversite sıralarında sanırım Peyami Safa ve Orhan Pamuk'tan bir şeyler okurken "Acaba yazabilir miyim?" diyerek ufak tefek denemelerde bulundum. Aslında bunlar da bir kenarda duruyorlardı. Anlatı bilim üzerinde çalışınca "Ben muhakkak yazmalıyım" dedim. O vakit eskiden yazdığım bu yazılara, kaldığım yere geri dönmüş oldum.

Bir yazar ve bir okur olarak sizce yazı yazmak insanda neye tekabül ediyor? Yazdığınızda ve yaz(a)madığınızda ne hissediyorsunuz?

Bu konuyu çok kısaca cevaplamak istiyorum. Yazdığım vakit kendi hakikatimin sırlarına erişebilmiş hissediyorum. Bu da beni rahatlatıyor. Bir taraftan çok zorlu yazma süreci bana bir terapi gibi geliyor. Buna mukabil yazamadığımda bir şeyleri kaçırıyor olduğumu düşünüyor ve endişeleniyorum. Yazar olmayı ayrı, okur olmayı ayrı seviyorum. Yine de hayatı pek çok yönüyle temaşa etmemizi sağlayan okuma eylemini yine de ayrı bir yere koyarım. Eğer okuduklarım olmasaydı zaten yazamazdım da.

İlk eserinizi roman türünde verdiniz. 'Bir Mektep Hikâyesi' ismiyle 2020'de basılan ilk kitabınız ve konusu hakkında bilgi alabilir miyiz?

img-20241204-wa0011 Bir Mektep Hikayesi 2000'lerin başında İstanbul'da bir lisedeki öğrencilerin üniversiteye giriş sınavı öncesinde geçirdikleri bir seneyi anlatıyor. Bu aslında o tarihlerde herhangi bir lise de olabilirdi. En azından İstanbul'daki herhangi bir lise. Buradaki karakterlerin yani öğrencilerin her biri kendince merakları, uğraşları, mizaçları olan karakterler. Her birinin yaşadıkları hadiseler üzerinden kendi arzularıyla, hırslarıyla kendi başlarına açtıkları olayları ve orada karşılaştıkları sonuçları resmetmeye çalıştım. Otobiyografik arka planı kuvvetli olan bir roman, belki de bir ilk roman olarak buna dönmeye mecbur kaldım, diyebilirim.

Sizi dergilerde ve gazetelerde de görmekteyiz. Hayal Bilgisi Dergisi ve Yeni Sakarya Gazetesi bu mecralardan. Bir yazarın dergi ve gazetelerle kurduğu ünsiyetin mahiyeti hakkında neler söylersiniz?

Açıkçası gerek dergicilik gerekse de gazete yazarlığı hakkında ciddi yorum yapabilecek bir pozisyonda değilim. İkisinde de şimdilik amatör bir anlayışla sürdürüyorum. Bir süredir üzerinde çalıştığım bir deneme kitabım var. Onunla ilgili çalışırken, ortaya çıkan malzemeyi bu iki farklı mecrada değerlendiriyorum diyebilirim. Yazılarımın dergilere ve gazetelere uygun olup olmadığının takdirini okuyuculara ve bu işin yetkililerine bıraktım.

Dergi ve gazete yazılarınızın konusunu ise ağırlıklı olarak hayatınızı sürdürdüğünüz şehir olan Adapazarı oluşturmakta. Bir yazınızın başlığı 'Adapazarı Ruhu'. Bir şehrin ruhu olur mu sorusunu akla geliyor ve sormak istiyoruz size; gerçekten şehirlerin de ruhu var mıdır?

Şehirlerin ruhu vardır. Her biri pek çok açıdan birbirine benzer, pek çok açıdan da birbirinden ayrışır. Bu anlamda şehirleri kuran terkibin ne olduğu sorusu ortaya çıkar. Epey uzunca bir bahis. Ancak benim denemelerimin ana konusu Adapazarı olduğu için onun üzerinden gidersem, bir yazar olmanın ötesinde bir insan olarak içerisinde doğup, büyüdüğüm şehirle ünsiyet kurarım. Dünya ile kurduğumuz ilişkileri aslında önce şehir ölçeğinde ve onu üzerinden kurarız.

Tüm bunların yanında Türkiye Yazarlar Birliği Sakarya Şubesi Başkanlığını yürütmektesiniz. Bize şubenizden ve faaliyetlerinden bilgiler verebilir misiniz?

Türkiye Yazarlar Birliği ülkemizin en köklü ve en aktif sivil toplum kuruluşlarından birisi. 1978 yılında merhum D. Mehmet Doğan tarafından kurulmuştur. Pek çok kıymetli yazar bu çatı altında buluşmuş, üretmiş ve hizmet etmiştir. Şubemizde ilimizde 2009 yılında Fahri Tuna tarafından kurulmuştur. Biz şube olarak hem edebiyat anlamında hem de sosyal bilimler anlamında paydaş kuruluşların da desteği ile yazar söyleşileri, konferanslar, belgeseller ve daha pek çok etkinlik gerçekleştiriyoruz. Şahsen de sivil toplum kuruluşlarını bir ülke açısından halkın ortak yaşam ideallerini üzerinde taşımaları ve buna hizmet etmeleri açısından çok kıymetli buluyorum.

Yazdıklarınızla ilgili olarak; 'tamam oldu, bitti işte' dediğiniz anı, buna tam anlamıyla nasıl inandığınızı merak ediyoruz. Zor beğenen biri misiniz?

Her şeyden evvel burada dengeli olmak gerektiğini düşünüyorum. Zaten zor yazan bir üretim tarzım var. Ancak dört beş yılda bir 300-400 sayfalık bir kitabı yazabiliyorum. Elimden geldiğince idealist bir tavırla hep en iyisi olsun diye uğraşıyorum ama işin ucunu da kaçırırsam o dört, beş sene çok daha da uzun olur. Zaten ortalama insan ömrü kaç senedir? Ben de oradaki dengeyi yakalamaya çalışan biriyim diyebilirim.

Hayalci biri misiniz? Sizce yazmak için hayal kurmak gerekir mi?

Hayal gücü olmadan herhangi bir başarının elde edilebileceğini düşünmüyorum. Hayal ettiklerimizi gerçeğe dönüştürme konusundaki kararlığımız buradaki esas meseledir. Yoksa ben kendi kafamda oturup onlarca kitap yazdığımı düşünebilirim ancak bunu hayata geçiremezsem hiç kimse bu kitapları okuyamaz. Kendi adıma hayalimin gücünün gençlik dönemlerime kıyasla azaldığını söyleyebilirim. Bu durum üzücü ancak böyle. Sebeplerine gelince hayat mücadelesi, belki coğrafyanın getirdiği ciddi gündemler belki toplumla birlikte yaşarken yüklendiğimiz sorumluluklar. Ancak tüm bunlar beni umutsuzluğa götürmüyor. Hayallerin gücüne halen inanıyorum ve bunun için mücadele ediyorum, roman yazıyorum.

Yazarken size eşlik eden bir uğurunuz, ritüeliniz, içeceğiniz, şarkınız, vb. var mı?

Yazarken insanın kimi zaman coşkun duygularla dolu, kimi zaman ise çok ince hesaplarla uğraştığına şahitlik ettiğim oldu. Bu açıdan duyguları harekete geçirme noktasında farklı türlerden müzikler dinliyorum. Tabi her kitabın konusu farklı olduğu için o dünyayı harekete geçiren müzikler de ona göre oluyor. Bunu bir filmin tema müziklerine benzetebiliriz. Benim için her romanın da altında akan böyle bir tema müziği oluyor. Bu ilginçtir. Mesela Sergio Leone filmlerini çekmeden önce Ennio Morricone'ye müzikleri besteletirmiş ve bir açıdan bu müzikler Leone için filmin senaryosuna da dönüşürmüş. Müzik dinleme dışında; özellikle zihnimi toparlamam gerektiği zamanlarda da filtre kahve içiyorum.

En son hangi kitabı okudunuz, ne tür kitaplar okursunuz? 10 kitaplık bir okuma listesi istesek sizden.

En son Mithat Cemal Kuntay'ın Üç İstanbul'unu okudum. Hem sinik, hem de ağırbaşlı bir toplumsal tarih analizidir. Bir hazine değerinde olduğunu gördüm. Özellikle ülkemizin kimliğiyle ve yakın tarihle ilgilenenlerin okumasını şiddetle tavsiye ederim.

Okuduğum kitap türleri muhteliftir. Ancak seçiciyimdir. Yine de okurken içine giremezsem özellikle romanları bir kenara koyarım. Bazen tekrar şans tanıdıklarım olur. Bazen olmaz. Kurgu harici türlerde de zaten hepsini okuyup bitireyim diye yaklaşmam, işime yaradığı kadarını okur yerine koyarım.

Tavsiye vermek her zaman zordur. Bir kere neye göre kategorize edeceğiz. Ancak ben farklı zamanlarda bana beklemediğim tesirler yapan kitapları tavsiye etmiş olayım.

- Gazali – El Munkiz Mine'd Dalel

- 28 Mehmed Çelebi – Paris Sefaretnamesi

- Halide Edip Adıvar – Mor Salkımlı Ev

- Orhan Pamuk – İstanbul

- Ahmet Hamdi Tanpınar – Saatleri Ayarlama Enstitüsü

- Umberto Eco – Gülün Adı

- Dostoyevski – Kumarbaz

- Necip Fazıl – Kafa Kağıdı

- Amin Maloouf – Arapların Gözünden Haçlı Seferleri

- Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde

diyerek kendimce bir liste yapmış olayım.

Devam etmekte olan ve gelecekte planladığınız projeleriniz var mı?

Başta da dediğim gibi şu an dergilerde ve gazetede tefrika etmekte olduğum bir deneme kitabım var. Kısmet olursa onu kitap haline getirmek istiyorum. Onun ardından da artık roman türüne geri dönüş yapmayı hevesle bekliyorum.

Vefat edenin kendi mezar taşına iki dize yazmayı vasiyet ettiği bir dünyada yaşıyor olsaydınız mezar taşınıza ne yazılmasını isterdiniz?

Zor bir soru oldu. Mezar taşı yazılarının üstadları vardır. Şöyle ağdalı yazılar yazarlar. Aslında ben böyle bir yazıyı tercih etmem. Belki babamın adını, memleketimin adını yazabilirler. Adapazarlı Ali oğlu Mustafa Furkan Özren yazabilirler. Bu kadarı kâfi. Ancak ille de bir şey yazılması gerekirse Allah'a karşı şükürlerimi ve dualarımı ifade etmelerini isterim.

Bu röportaja bir soru ekleme hakkınız olsa kendinize hani soruyu sorarsınız?

En zor sorular en sona kalmış. Şimdi sorunuzu okuduğum vakit şunun farkına vardım. İnsanın kendine soru sorması gerçekten zormuş. Şöyle mi sorsam acaba? "Vaktinizi daha iyi kullansaydınız daha çok kitap yazabilir miydiniz? Vaktinizi iyi kullanmadığınız için pişmanlık duyuyor musunuz?" Kendime sorduğum sorular bunlar olsun ancak merakı da bozmamak için cevapları da okuyucuların hayal gücüne bırakmış olayım.


Yazar: Necla DURSUN - Yayın Tarihi: 20.12.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 13.12.2024 10:28
2.266

Necla DURSUN Hakkında

Necla DURSUN

1976 Sakarya doğumludur. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Yerel Yönetimler Anabilim Dalı Küresel Şehirler ve İstanbul Araştırmaları Bilim Dalı’nda Yüksek Lisansını “Kuzguncuk Semt Tarihini İnsandan Okumak; Bir Seçki ile Şahsiyetler” konulu yüksek lisans teziyle tamamlamıştır. Finans sektöründe çalışmakta ve İstanbul’da yaşamaktadır.

Yayınlanmış Kitapları

- Roman ve Coğrafya, Okur Kitap, 2023

Necla DURSUN ismine kayıtlı 114 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 1 kitap bulunmaktadır.

Twitter Facebook Instagram YouTube Kişisel Kitap Satış Sitesi