Mutsuz Bir Sonun Romanı
Yusuf Ziya BAHÇIVAN yazdı...
Ünlü Rus yazarı Tolstoy "İvan İlyiç'in Ölümü" adlı eserinde mutlu başlayan, fakat mutsuzluklar ve hırsla dolu bir hayatı ve bu hayatın sona ermesini anlatır. Mesleğe başlama evlenme gibi sıradan mutluluk veren olaylar birbiri ardınca hızla geçer. Ölüm kaçınılmaz sondur. Hatırlamak çoğumuza acı verir. Fakat sekülerleşen düşünce tarzında, beşeri bilimlerde ölüm ve ötekinin cevabı yoktur. Bu cevabı bulmak zor ve güçtür. Çünkü cevap aranan disiplinlerde adres çıkmaz sokaktır.
İnsan kendi iç dünyasında konuya cevap ararsa istenilen bilgiye ulaşabilir. İç dünyamız sonsuzluğa ayarlıdır. Ruh ve iç duyumları bu âlemden kurtulup başka bir âleme geçmek istemektedir. Bu sese kulak veren insan ilahi öğretiyi bulur ve onu anlama ve onun rengine boyanma çabasına girer ve mutlu sona ulaşır. Artık ölüm onun için bir yokluk ve korkulacak bir şey değildir. Sonsuz bir âleme geçiştir.
İç sesine kulak vermeyen, yüzleşmeyi sürekli erteleyen birey; ölüm her aklına geldikçe bunalıma ve huzursuzluğa takılır. Bazen şiddetli bir hastalığa yakalanınca gerçekle yüzleşmeye başlar. Fakat bu haldeki çabası çoğu zaman gerçeği yakalamaya yetmeyebilir.
Ölüm Sonrası
Yazar romana İvan İlyiç'in ölüm haberi ve çevresindekileri bu haber sonrası tutumlarını anlatarak başlar. Arkadaşlarının görev arasındaki sohbetlerini; o sırada getirilen yeni bir gazeteden İvan İlyiç'in ölümünü haber almalarıyla başlar roman.
Arkadaşlarından kimisi İvan İlyiç'in görevine talip olduklarını hissettirir. Herkes görevde yükselme ve daha çok kazanç elde etme peşindedirler. Bu bölümde insanın makam ve mevki hırsı ve bu uğurda birilerinin ölümüne bile razı olma özelliği bariz bir şekilde vurgulanır. Sonra cenaze evini ziyarete gider bazı arkadaşları. Ölümün soğuk yüzü onları derinden sarsar. Fakat ölümü unutarak bu bunalımdan kurtulurlar. İnsanoğlunun ölümün soğuk yüzünden uzak durmasının canlı bir tasviri yansıtılır. Hep kaçmak, etkilenmemek kısır döngüsü.
Yazarımız ortaya koyduklarıyla bu hali aşmanın insana gerekli olduğunu ima eder. Sonun başlangıcı yeni bir aydınlık âleme geçiştir beşer için. Ev halkı hüzünlüdür. Karalar giymişlerdir. Bütün görüntüleri ölümü ve yası anlatmaktadır. İnsanların yoldaşlarının sonunu yapmacık görüntülerle yansıtması, bunun ardında kalandan pay kapma menfaatlenme isteği can alıcı betimlemelerin konusudur eserde. Bu arada İvan İlyiç'in eşi, onun bir arkadaşı ile görüşür. Hüzünlü görünen eşinin asıl düşüncesinin; eşinden alacağı maaşın nasıl en yüksek miktarda olabileceğidir. İvan İlyiçin arkadaşı bu konuya bir çözüm sunamaz. Yapmacık teselli cümlelerinden sonra arkadaşı hızla oradan ayrılır. Kendini iskambil oynayan arkadaşlarının arasında bulur.
Düşünmeden yüzleşmekten kaçışın yolları basit meşguliyetler ve tesellilerdir yazara göre. Bu geçici bir çözümdür. Kendisi de aynı şeylerle karşılaşacağını bile bile bu davranış kalıplarına girer insanoğlu. Soylu düşünceler, soylu mücadeleler ve mutlu sondan kaçmaktadır insanoğlu. Bu kaçıştan kurtulurlarsa görünen ışığın ardındaki mutlu ebedi âleme ulaşabilecektir. Hissettirilmek istenen budur. Hayat devam etmektedir.
Okul Başarısı ve Göreve Başlama
İvan İlyiç devlete uzun yıllar başarılı hizmetler vermiş bir üst düzey memurun oğludur. Babası da oğlunun kendisi gibi olmasını ister. İvan İlyiç ise hukukçu olmayı tercih eder. Kardeşinin yarım bıraktığı hukuk fakültesini başarıyla bitirir. Göreve başlar. Valilik emrinde bir göreve tayin edilir. Bu göreve babasının yardımıyla atanır. Daha sonra savcı yardımcılığı ve savcılık görevlerine atanır. Başarılı da olur. Hedefinde daha yüksek makamlara ulaşmak ve daha başarılı olmak vardır.
Görev değişikliği nedeniyle başka şehirlerde görevlere atanır. Yeni kiraladığı evlerine; zengin evine benzemesi için çok para harcarlar. İvan İlyiç görevini başarıyla sürdürür. Özel hayatı ile işi arasında her zaman bir mesafe koyar. Yazara göre hırslar tatsızlaştırır insanoğlunun ruh dünyasını. Huzurdan kaçıştır yarış ve yetinememe. Erdemin faziletin yitirildiği toplumlarda liyakat denilen şey yoktur. Toplum bunun acısını haksızlığa uğrama ve elitlerin (!) baskısına uğrayarak çeker. Emeğin başarının sonu bir hiçtir.
Toplumsal mutluluk yitirilmiş ve aranmaktadır.
Mutsuzluklar ve Anlaşmazlık
Çiftin bir müddet huzurlu bir aile hayatı olur. Bir süre sonra anlaşmazlıklar başlar. Basit süfli değerlere dayanan bir aile yapısı çok çabuk tefessüh etmeye mahkûmdur. Karşılıklı sevgi saygı, sorunlara ortak çözüm bulma çabası, dayanışma ve fedakârlık gibi erdemler çok çabuk yitirilir. Geriye dönüş imkânsızlaşır. Önemli bir anlaşmazlık çocukların eğitimi konusunda başlar. Bu konuda çiftin hırsları ön plana çıkar. San ki mutsuzluk yıllarına start vermişlerdir.
İvan İlyıç, mutluluğu iş hayatında ve kendi oluşturduğu çevrede arar. Sanki mutluluk felsefesini bulmuştur. Günler böylece akıp geçer. Böyleleri için çalışma hayatı insanlara hizmet etme değil sorunlardan kaçma ve bunalımlardan kurtulma ortamıdır. Bir tesellidir oyalanmadır.İnsanoğlu varsa anlaşmazlık vardır iması vardır bu romanda. Ortak makul bir ortayı bulamayanların karanlık dünyasına girilmiştir. Dışı güzel içi ıstırap ve kaygı verici.
Amansız Hastalığın Pençesinde
Hayat böyle sürüp giderken; İvan İlyiç pençesinden kurtulamayacağı bir hastalığa yakalanır. İvan İlyiç ve ailesini bu hastalık derinden etkiler. Adeta herkesin ağız tadı bozulur. Doktorlar böbrek kayması veya apandisit olduğunu söylerler. Gelen giden doktorlar, kullanılan ilaçlar, teselliler... Hayat acı ve tatlı gelgitleriyle devam eder, yapmacık teselliler ve sevgi gösterileri: hastamız bunlardan hoşlanmaz ama yaşama umudunu da yitirmez.
Ve Ölüm
İvan İlyiç umut ve umutsuzluk arasında yaşamına devam ederken nihai sona ulaşır... Tolstoy bu eserinde sürekli hırs ve tatminsiz bir hayatın ve hayatların acılı dramatik sürecini ve sonunu gözler önüne sermiştir. Yazar kendi felsefinde, ölüme soğuk bakmadığını bu eserinde vurgulanmıştır..
Tolstoy Ivan İlyiç'in ölüm anını anlatan son cümlelerinde: İvan İlyiçin tünelden çıkışta görülen aydınlığa benzer bir ışık gördüğünü anlatır. "Ölüm yerine ışık vardı.-Demek aslında olan bu!- Aniden yüksek sesle," -Bu ne mutluluk!- diye haykırdı"
İşte budur. Bu satırlar. Yazara göre ölüm bir yok oluş değildir. Bir mağaradan dışarıya çıkarken bir ışığın görünmesi ve ışığa doğru yürüyünce başka bir ortama giriş gibidir ölüm. Sonsuz bir hayata geçiştir. Bütün sıkıntıların korkuların, dünya meşakkatlerinin bittiği andır. Lev Tolstoy'a edebiyat ve düşünce dünyasına böyle bir armağan bıraktığı için teşekkür borcumuz olduğunu düşünüyorum.
İvan İlyiç'in Ölümü
Lev Tolstoy
Olimpos Yayınları
Çeviri: Damla Atamer
Birinci baskı Ekim 2021
111 sayfa
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 27.09.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 22.09.2024 15:19