Oblomovluk Sanatı
Sümeyra Özat yazdı...
"Rusya üç devrim geçirdi ama gene de Oblomovlar kaldı. Çünkü Oblomovlar yalnız derebeyler, köylüler, aydınlar arasında değil; işçiler, komünistler arasında da vardır..."
(Lenin)
Lenin ve devrimlerin bile alt edemediği bu Oblomov kimdir ve oblomovluk nedir? Rus yazar İvan Aleksandroviç Gonçarov'un yarattığı bu tip, zamanla bir kurgu karakter olmaktan öteye geçerek bir tutum, bir yaşam tarzı dahası belki de literatüre geçirilesi bir hastalık adı olmuştur. İnsana kaygıyla kendini sorgulatan bu kitapta, bir yandan Rusya'nın zamanla evrilen sosyal yaşamı ele alınırken diğer yandan bu değişime karşın kendi bireysel değişimine direnç göstererek bocalayıp duran ana karakterimiz Oblomov'a ve oblomovluk kavramına mercek tutulmuştur.
Meddah'ın bastonu gibi oblomovluğun olmazsa olmaz bir parçası haline gelen hırkasına sarınmış; emeksiz yemek, dikensiz gül müptelası olan kahramanımız öyle bir rehavet içerisindedir ki işi, duygularında dahi oblomovluk etme haddine vardırır. Öyle ki aşkı bile hissederken aşkın beraberindeki zorlayıcı hiçbir duyguyu yaşamamayı diler. Varın gerisini siz düşünün...
Peki, bu denli tembel bir kişiliği şekillendiren etmenler nelerdir? Şüphesiz kalıtsal ve çevresel pek çok faktörün etkisi söz konusudur. Yazarın kitapta üzerinde en çok durduğu etmenler ise aile ve kültürdür. Ebeveyn tutumları, yetiştirilme biçimi ve kültürün sosyal yapısı Oblomov'u şekillendiren başlıca faktörler olarak işlenmiştir. Kâh güldürerek, kâh üzerek, kâh öfkelendirerek duygularımızla adeta dans eden, hizmetinde uşaklarla büyüyen bu tembel beyzade, ömrü hayatında çoraplarını dahi bir kez olsun tek başına giymemiştir. Yaratıcısının -yazarın- söylediği gibi "O, er meydanına çıkacak bir pehlivan olarak değil, sakin bir savaş seyircisi olarak doğup büyümüştü. Ürkek ve gevşek ruhu büyük mutluluk kaygılarına, dertlerin ve talihlerin rüzgârına dayanamazdı."
Zaman zaman zihnimi meşgul eden, Gonçarov'un Oblomov'unun da beni üzerinde tekrar düşünmeye sevk ettiği bir konu da yaşamanın aslında bir beceri olduğu konusu. Evet, aslında gerçek anlamda yaşamak bir beceri işidir! Hani diyor ya Oblomov, "...sonra kitapları okuyup da onlarda hayatta kullanamayacağım gerçekler buldukça; dostlar arasında dedikodular, alaylar, soğuk, kötü, boş gevezelikler dinledikçe; gayesiz, sevgisiz toplantılara katıldıkça daha kötü oldum." İşte yaşam biraz da okuduğumuz kitaplarda, hayatta kullanabileceğimiz gerçekler bulabilme becerisidir; bize hitap etmeyen kişilere ve ortamlara ayak uydurmaksızın onlarla gerekli birlikteliği sağlayabilme becerisidir. Kitapta da değinildiği gibi yüksek matematik ve bilimum yüksek bilgiye sahip olan Oblomov hayatını desteksiz bir biçimde idame ettiremezken sadece okuma yazma bilen, asgari bilgi düzeyine sahip kişiler hayata bir yerinden tutunabilmektedir. Bazen yalnızca bilgi yahut da fikir sahibi olmak kâfi gelmeyip bunları hayata aktarabilme, yaşantı haline getirebilme gerekliliği söz konusudur. Hâsılı kelam, çevresel ve diğer faktörlerin yanı sıra yaşamın aynı zamanda bir beceri olduğu kanaatindeyim. Bu beceriye sahip olmadığımız takdirde Oblomov'un da söylediği gibi "Basit yaşamak çok zor, çok karışık bir iş..." haline gelir.
Kitapta değinilmesi gereken bir konu da yazarın mükemmel karakter tasvirleri ve karakterlerin iç tahlilleridir. Boğazına yel kaçmış uşak Zahar, küfürbaz ve dolandırıcı Tarantiyev, geldiği yerden bir şeyin değişmediği ve gittiği yerden bir şeyin eksilmediği, kimsenin kendisinden borç para almayı bile akıl edemeyeceği kadar silik bir karakter olan Aleksiyev/Vasilyev (?) her neyse... Yazar, özellikle kitabın giriş kısmında Oblomov'u ziyarete gelen konuklar yoluyla keyifli bir insan panoraması sunmuş ve araya dikkat çekici diyaloglar serpiştirerek kıymetli alt metinler oluşturmuştur.
Karakterlerden söz açılmışken Zahar'ı -en sevdiğim karakteri- bu kadar az anmak yazara büyük bir haksızlık olur. Tanrı'nın kendisine verdiği çehreyi ömrü boyunca değiştirmeye çalışmamış, her birinden üç sakal çıkabilecek kırlaşmış favorileri olan, kendi yaratmadığı halde sürekli etraftaki tahtakuruları ve örümceklerden sorumlu tutulan bu sadık uşak en az efendisi kadar zikredilmeyi hak edecek denli şahsına münhasır bir karakterdir. Oblomov ve Zahar arasındaki ilişki bir efendi-uşak ilişkisi olmasının yanı sıra yöneten-yönetilen arasındaki kompleks ilişkinin minimal bir temsili olarak da düşünülebilir zannımca.
Gelgelelim diğer bir karaktere: Oblomov'un aksine aşkın bir yaşayabilme becerisine sahip olan yakın arkadaşı Ştoltz'a. Her açıdan başarılı ve ideal bir profile sahip olan Ştoltz, oblomovluk kavramını daha da belirginleştirmek maksadıyla ortaya atılan bir antitezdir adeta. Bu karakter her ne kadar örnek bir profil teşkil etse de okuyucunun kalbi daima Oblomov'dan yanadır.
Rotayı biraz da kadın karakterlere çevirelim. Sözün burasında iki kadın karaktere -Olga ve Agafya- değineceğim. Agafya; tüm vaktini ev işleriyle meşgul olmaya ayıran, buna mukabil diğer işlere zihnini tamamen kapatmış, sevdiğini bile söyleyemediği erkeğin hizmetinde kusura mahal vermeyen, dul ve çocuklu, Ralli motoru modunda tipik bir Doğu kadınıdır. Olga ise nezih meziyetlere sahip, berrak zihniyle her şeyi öğrenmeye kabil, yaşama isteğiyle dolu, erdemli bir genç kızdır. Agafya, kendi rahatından feragat pahasına sevdiği adamın ihtiyaçlarını öncelerken Olga, sevdiği adamla her şeyi paylaşıp ebedi saadetin aşkınlığına erişmek ister. Zira Ştoltz ile evliliğinde bunu kısmen de olsa yakalar. Olga-Ştoltz evliliği, besleyici ve ideal bir evlilik olarak görünse de eksiklikler barındırıyor fikrimce. Mesela Olga, Ştoltz'u bir eşten de öte bir İdol olarak görmekte ve onda gördüğü yüksek değerlerde küçük de olsa bir azalma olduğu takdirde ona olan inancını yitireceğini dahası ilişkilerinin de mahvolacağını düşünmektedir. Bunda her ne kadar Oblomov ile ilişkisinden kalan hayal kırıklıklarının bir payı olsa da bu düşünce pek sağlıklı ve insani değildir.
Yazdıkça değinmek istediğim konuların bitmeyeceğini ve incelememin eksik kalacağı hakikatini bildiğim için sözlerimi burada noktalayacağım. Sinema ve tiyatro uyarlamalarının da bulunduğu bu nitelikli eserin hak ettiği ilgiyi yeterince görmediğini düşünüyor ve daha fazla okunmasını diliyorum.
Oblomov
İvan Aleksandroviç Gonçarov
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
632 Sayfa
2006 İstanbul
Sümeyra ÖZAT:
Sümeyra Özat 22 Kasım 1996 yılında Batman'da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini doğduğu şehirde tamamladıktan sonra yüksek öğrenimini Mersin Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı ile tamamlamıştır. Halen Batman'da yaşamaktadır.
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 05.10.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 05.10.2022 09:17