ÖFKE Mİ? BEN NEREDEN BİLEYİM!
Gurbet LÜY yazdı...
“Her birimizin içinde, tanımadığımız biri daha vardır.”
Carl JUNG
İnsan beyni öyle karmaşık bir yapı ki üzerinde birçok çalışma yürütülmesine rağmen hakkında net terimler söylenebilmiş değil. Tabii beynin yapısı, işleyişi hakkında elde edilmiş birçok bulgu var ancak kendisini tam anlamıyla çözmek henüz başarılamadı. Hepimizin aşina olduğu sağ beyin sol beyin kavramı, üzerinde en çok çalışılan konulardan bir tanesi. Bütün Beyinli Çocuk kitabında Daniel Siegel beynin sadece sağ ve sol bölümlerinin değil üst ve alt bölümlerinin de olduğunu dile getiriyor. Beynin üst katı daha çok hayal etme, plan yapma, düşünme gibi zihinsel işlemleri gerçekleştiriyor ve her şeyi daha net görmemizi sağlıyor. Alt kat ise güçlü duygularımızı, bedensel fonksiyonlarımızı, reflekslerimizi, alışkanlık haline gelmiş davranışlarımız gibi temel ihtiyaçlarımızı görmemizi sağlıyor. Özellikle alt katta bulunan badem şeklindeki amigdala bizler için hayati önem taşıyor. Amigdala özellikle öfke ve korku gibi duygularımızı işlemden geçirerek ifade etmemizi sağlıyor. Burada yaşanabilecek herhangi bir problem duyguları ifade etmede yaşanacak güçlüğün de sebebi olabilir.
“Aleksitimi” ismi verilen hastalık bu problemlerden bir tanesidir. “Aleksitimi” terimi ilk kez psikosomatik hastalıkları olan hastaların durumlarını tanımlamak için 1970’lerde kullanılmış. Bu hastaların hayal güçleri oldukça zayıf ve kurdukları hayaller gerçeklik sınırındadır. Rüyalarını bile çok nadir hatırlarlar. Yunjae de bu hastalardan bir tanesi. Amigdalası normalden daha küçük doğduğu için duygularını anlamlandırıp ifade edemeyen bir çocuk. Badem kitabı da bu çocuğun yaşadıklarını konu edinen bir kurgu eser.
Hiçbir Şey Hissedemeyen İnsanlar Nasıl Ağlar?
Kitabın yazarı Won-pyung Sohn Güney Kore’de yaşıyor ve kitabı, kendi çocuğu doğduktan sonra “Beklentilerimden farklı biri olarak büyüse bile ona sonsuz sevgimi verebilir miyim?” sorusundan yola çıkarak kaleme almış. Bu kitapta anlatılanlar bu soruya cevap olarak verilebilecek en ilginç kurgulardan birisi belki de. Bir çocuğun duygularını ifade edememesi, karşısındakinin duygularını anlayamaması ve onlara tepki verememesi belki de yaşanacak en zor sınavlardan bir tanesi. Hem çocuk için hem de onu yetiştiren ebeveyni için. Öfke krizlerine girip ağlayan bir çocuğu düşünsenize, bir ebeveyn için ne kadar zorlayıcı olur. Ama Yunjae, öfke krizleri yaşamıyor çünkü öfke hissetmiyor. En başta kulağa çok hoş gelebilir ancak çocuk okula gitmeye, sosyal hayata dâhil olmaya başladığında bu durum o kadar da hoş olmayacaktır. Arkadaşlarının yaptığı her türlü zorbalığa boyun eğiyor gibi görünen, onlar dalga geçtiğinde bunu anlamlandıramayan, onların kızdığını fiziksel bir tepki olmadıkça fark edemeyen ve bu tavırlarından dolayı dışlanan hatta “ucube” olarak tasvir edilen bir çocuk Yunjae. Annesi onun “normal” olabilmesi için çok uğraşıyor, onu olduğu gibi kabul edemiyor. Türlü eğitimler ve yiyecekler deniyor ancak işler istediği gibi ilerlemiyor.
Olduğu gibi kabul edilmeyen bir çocuğun hissedeceği tek şey sevgisizlik olacaktır. Yunjae de böyle düşünüyor, annesi onun için ne kadar uğraşsa da o annesinin tavırlarını şöyle tanımlıyor:
“Annem her şeyin sırf benim için olduğunu söylerdi yani başka bir deyişle, buna ‘sevgi’ diyordu. Ama bana göre bu, annemin üzülmemek adına çırpınışlarıydı. Anneme göre sevgi, yaş dolu gözlerle bana bakarak bu durumda böyle şu durumda şöyle yapman gerekir deyip vara yoğa fırça çekmekten başka bir şey değildi. Eğer bu, sevgiyse hiç sevmemek ya da hiç sevilmemek daha iyi değil midir?”
Kitabın ana karakteri Yunjae duyguları hissedemese de, sevgi konusunda tereddütler yaşasa da aslında annesinin ve ninesinin sevgisiyle sarılıp sarmalanmış bir çocuk. Bir diğer karakter Gon ise tüm duyguları hissedebilen “normal” bir çocuk.
“’Ah! Kahretsin...’ Gon başını çevirdi. ‘Ama o seni ben zannetti.’
.......
‘Bana dedikleri senin için söylenmiş sözlerdi.’
‘Son anında son nefesinde ne dedi?’
‘Son anında beni kucakladı. Sımsıkı.’ Gon başını salladı. Ardından zorlukla fısıldar gibi ‘Sıcak mıydı kucağı?’ dedi.
‘Evet. Hem de çok.’”
Gon annesinin son anında sımsıcak kucağına sarılamayan, sevgiyi tatmamış bir çocuk. Karşısındaki insanların onu istemediğini rahatlıkla kavrayabilen ve insanların dikkatini çekebilmek ya da tam tersi onların etiketlediği gibi bir çocuk olabilmek için sürekli problem çıkarmaktan, her türlü olumsuz davranışa başvurmaktan çekinmeyen birisi. Okulda zorba diye tabir edilen, öğretmenlerin ve arkadaşlarının baş belası diye nitelendirdikleri bir öğrenci. Aslında Yunjae gibi olabilmeyi ne kadar çok istiyor. Tıpkı çevresinden sevgi hissedemediği gibi, duyguları da hissetmeyip yok sayabilmeyi.
Koşulsuz sevgi tüm çocukların en temel ihtiyacıdır. Onları ancak bazı şartları yerine getirdiklerinde sevdiğimizi hissetmeleri tüm karakterini etkileyebilir ve bize duyduğu güvenin sarsılmasına sebep olabilir. Bu dünyada ilk tanıdığı ve yol göstericisi, rehberi olarak bildiği anne babası bile bir koşulla kendisini seviyorsa değersiz olduğunu düşünebilir. Bir kişiyi anne babası bile sevemiyorsa başka kim onu “gerçekten” sevebilir ki? Küçük bir çocuğun bu soruya verecek cevabı yoktur. Tüm hayatını diğer insanların dikkatini çekebilmek üzerine olumsuz durumlarla kurgulayabilir ya da sırf onu sevsinler diye sürekli kendinden taviz vererek kendi benliğini yitirebilir.
Yunjae’nin dilinden yazılmış bu kitap bahsettiğim konular itibariyle ebeveynler için okunması gereken kitaplardan bir tanesi. Çocukların normal! olup olmadığının değil onlara vereceğimiz koşulsuz sevgiye ihtiyaçlarının olduğunun güzel bir kanıtını sunuyor. Dünyaya onların gözünden bakmamızı sağlayabilecek, sürükleyici, duygusal bir kitap. Keyifle okumanızı dilerim.
Badem - Hiçbir Şey Hissedemeyen İnsanlar Nasıl Ağlar?
Won - Pyung Sohn
Peta Yayınları
Çevirmen: Tayfun Kartav
256 sayfa
Yazar: Gurbet LÜY - Yayın Tarihi: 25.08.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 22.08.2021 15:04