Okudum, Yazdım; İçe Dönüş ve Birkaç Önemli Husus, Edebiyat, Enes CAN

Okudum, Yazdım; İçe Dönüş ve Birkaç Önemli Husus yazısını ve Enes CAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Okudum, Yazdım; İçe Dönüş ve Birkaç Önemli Husus

04.10.2023 09:21 - Enes CAN
Okudum, Yazdım; İçe Dönüş ve Birkaç Önemli Husus

Dertleşme;

Hayat epey hızlı, bu hızın paralelinde değişim ve gelişim gösteremiyor insan. Bir bakmışsın on sene öncesinden elinde kalan sadece, -on sene sonrası. Bu süre zarfında belki biraz kilo almışsın, saçların dökülmüş, yüzün canlılığını yitirmiş, krediyle bir araba; en olmadı belki bir ev… Artan maddesel, hacimsel varlığın yanına ne koyduğuna baktığın anda gördüklerin, çarpıcı bir tokat gibi yüzüne inecektir. On yıl öncesinden seslenen o sesin, zihninde biriktirdiğin seslerin altında ezildiğini ve sana yön veren homurtuların senin sesin olmadığını anladığında, yanlış giden bir şeyler olduğunu fark edeceksindir. Oysa insan, kendi sesini bulmak, bulduğu o sesi daha da berraklaştırmak için çıkar yola. Uzun ve yorucu olan bu yola çıkarken vardığın yerin, çıktığın yerin belki de biraz daha gerisinde olduğunu görünce mi anlayacaksın; yanlış yolda olduğunu!

Yol güzel…

…yolcu olmak çok ulvi.

Ama yolda olduğunu unutan her insan, vardığı yerin pişmanlığıyla dövünüp durmak yerine, belki de yolunu değiştirmelidir.

Yol değişti mi bilinmez, ama kısmak lazım sesleri,

…kendi sesini perdeleyen, kendi sesinden çok ses çıkaran o sesleri.

İnsan ki neyi arar, kendinden başka! Aradığı kendiyse, diğer bulduklarının ne önemi var? Mutlak netice kendini bulmaksa, neden kendinden başka şeylerle oyalanır ki insan?

Bu sorular, cevap bulmak için değil! Zihinde gürültüleri artan seslerin arasından, hangi sesin senin olduğunu bulmana yardım eden sorular. Cevabı bulundu mu; -tabi ki hayır! Sorular bitti mi; tabi ki hayır! Nihayetinde aynı yolun çıkmazlarındansa farklı yolların sana açtığı manzaralarda yolculuk yapmak, daha evladır. Bu yüzdendir ki;

Okudum.

Okudukça genişleyen, içine çeken bir susuzlukla…

Okumanın ne kadar da özel bir şey olduğuna ve okunacak bu kadar çok şeyin varlığına şaşkınlıkla… Ömrünün otuz yılını kitap okumaya adayan bir insanın, ömrü boyunca sadece ve sadece dört bin civarı kitap okuyabilecek olması, ne garip! Bu kadar kitap varken; bazılarına gözün bile değemeyecek olması, ne garip!.

…ve okudum;

bazı kitapları bir kaç sayfa, bazılarını yarısına kadar, bazılarını ise gittiği yere kadar. Kitap, beni nereye kadar götürdüyse o kadar okudum. Bitirmek için değil, bir şeyler almak için değil, sadece haz için... Yazmak için değil, ruhum hangisini ne kadar okumak isterse o kadar okudum. Mutlu oldum. Kitabın ne kadar kutsal üzerinde önemle durulması gereken bir konu olduğunu bir kez daha iyi anladım.

Mevzuya Giriş;

Okuma alışkanlığının, belirli bir disiplinle yapılması hususi gerekli; ekmek, su, hava kadar elzem bir ihtiyaç olduğu gerçekliği yüzüme tokat gibi inerken, yeterince disiplinsiz yeterince savruk bir zihne sahip kişiliğim bu disiplini elde edebilmek için çeşitli arayışlar peşine verdi. Hâlihazırda öykü türüyle ilgili çalışmalar yapmak için gayret ederken, bu savruk okuma sürecini bir disipline kavuşturabilmem için bir tema, bir çerçeve bulma gayreti içerisinde oldum. Netice itibariyle okumalarımı, öykünün kuramsal alt yapısı, öykü metodolojisi, tarihsel gelişimi ve geçmişten günümüze bu alanda verilmiş eserlerin incelenmesi üzerine bir karar kıldım.

Bunu yaparken bir işmiş gibi değil, sonunda ne kazanırım düşüncesiyle de değil, sadece alana hâkim olma düşüncesi ve okumadan aldığı hazzı yaptığı işe de yansıtma düşüncesiyle yola çıktım. Bu bir yolculuk ve alanında bir şeyler yapmaya çalışan birinin dertleşme ihtiyacının bir sonucu. Bunu yaparken öykü türünün tarihsel gelişimine de bir göz atarak, bu türde okuduğum kitapların değerlendirmesini yapacağım. Esas konuya gelmeden önce yani, dertleşme bölümünde; içimi dökme ihtiyacını kitaplara bağlayarak kendimce bir anlam arayışı bulma süreci içerisinde olacağım. Gündeme, hayata, insana ve kendime dair meselelere değineceğim bu bölümle ilgili editörümüzün bir beis görmemesi en büyük temennim.

Değerlendirme yazılarının genelde uzun ve ayrıntılı olanı makbuldür. Ancak bu yazı dizisinde ben bir kitabı ayrıntılı anlatmadan çok birden çok kitabı 'konu, dil ve anlatım, kurgu ve atmosfer, hikayenin özgünlüğü, anlatıcının literatüre katkıları, kitabın ayırıcı özellikleri…' gibi alt değerlendirme başlıklarıyla değerlendirip puanlayacağım. Puanlamamı on(10) üzerinden yapıp totalde kitaba bir puan vereceğim. Puanlama ve değerlendirmenin şahsi olduğunu ve sadece beni ilgilendirdiğini şimdiden söyleyeyim. Bunu yaparken yazarın esere verdiği emeği göz ardı etmeyerek, yazımın başlarında bahsettiğim gibi tüm kitapları okumaya yetecek zamanı olmayan insanın, değecek kitaplara yöneltecek bir iyi niyet vesilesi diyelim.

Hâsılı,

Bir kitap beş(5) puanın altındaysa, şahsi görüşüm para ve zaman olarak bir kayıptan başka bir şey bırakmayacaktır insanda. Beş(5) sınırını geçen kitap ise verdiğin zaman ve paraya değecek bir ürün bırakmıştır ortaya.

Beş (5): Kritik sınır, alsan da olur almasan da. Okusan da olur okumasan da.

Altı (6): Evet bu kitapta farklı bir şeyler var ve bu farklılık o kapıdan girmek için iyi bir neden.

Yedi (7): Ustalığın başladığı sınır. Belirli kusurları var ama dili çözmüş, alana hâkim, kurgu iyi, atmosfer yerinde, türe yeni pencereler açmış…

Sekiz (8): Harcadığım zaman da para da helal-ü hoş olsun sınırı. Al oku, okut, doyamadın tekrar oku. Kusurları az, dil ve anlatımıyla yeni dünyalar açmış, o gerçek bir yazar!

Dokuz (9): Nadide, şaheser, başyapıt!

On (10): Kusursuz, ütopik, böyle bir şeyin yazılarak ortaya çıkmış olması mümkün değil hissi, ulaşılması güç.

Abdullah Harmancı

Son dönemin adı duyulan öykücülerinden olan Abdullah Bey'in kurgusal metinlere epey kafa yorduğunu ve bu alanda verdiği eserlerin olduğunu biliyoruz. Kitaplarını okumaya öykülerinden değil Kurmaca Kimden Yana adlı kuramsal kitabıyla başlamıştım.

Öyküye olan bakış açısını ve kurmak istediği öykü dilinin kendi öykü dilime olan yakınlığından etkilenerek öykülerini okumak için sabırsızlanmıştım. Bir kitapçıda bulduğum üç kitabını alarak ard arda okuma fırsatı buldum. Araya başka kitapların girmemesi ve bir yazarın birden çok kitabını ard arda okuma fırsatı bulabilmenin getirdiği avantajları yaşadım. Yazarın kullandığı dil, değindiği temalar, anlatım olanaklarının derinliğini daha net görme imkânı buluyor insan.. Bu sebeple Abdullah Harmancı başlığı altında üç kitabının değerlendirmesini ayrı olarak yapacağım.

Muhteris -İz Yayıncılık, 2022

KitapRaiting: 7

1095-muhteris-1668680126

Kitaptaki öyküler; Umur bey öyküleri, yiten yüzyıl, edebiyat tarihçisine notlar başlıklarıyla üç bölümden oluşmakta. Umur bey öyküleri bölümünde göze çarpan ilk şey yazarın noktalama işaretlerine, büyük harf kullanımına başvurmadan öykülerinde nesirden çok nazıma yaslanan bir anlatım biçimi seçmesi. Bu durumun okuma ilerledikçe kitabın bütününde yazar tarafından yapılan bilinçli bir tercih olduğunu görüyoruz.

İlk bölümde döngüsel bir başa sarımlamayla devam eden kurgu, nefis anlatımla birleşerek sizi atmosferin içine çekiyor. Sıradan hayatların içerisindeki asgari yaşantıları, geniş bir kelime dağarcığına sahip olduğunu hissettiğimiz yazarın ince dokunuşları hissediliyor. Hikâyeler çok tanıdık, sıkıntılar hemem hemen benzer, hisler çok yakın, anlatım tek düzelikten uzak, kısa ve ayrı ayrı hikâyelermiş gibi gözüken ama tek bir uzun hikâyeye dönüşen emek verilmiş bir kitap.

Yiten yüzyıl bölümünde devam eden şiirsel biçim ve anlam arayışı kendini daha çok gösterirken, yazar şiir formundaki kısa kelime ve cümlelerle daha derin anlam bulma uğraşının peşinde. Son bölümde günlük türünden hareketle kurgusal metin oluşturma yolunu seçen yazar, farklı bir anlatım tekniği denemiş. Son bölümün öykü dilinden çok günlük diline yakın olan aktarımı kitabın yüksek başlayan edebi yetkinliğini az da olsa düşürmüş gibi geldi.

Hâsılı, kitabın tematik mi yazıldığıyla ilgili net bir çıkarım yapamasak da yazarın öğretmenlik hayatıyla ilgili izlenimlerle çok sık karşılaşılmakta. En çok değinilen konular; ev, eş, öğretmenlik, kitap ve kitap okuma, okul(çok fazla geçiyor), teneffüs, öğrenci ve yazmak…

Tüm bu çıkarımlardan hareketle, gözümüzün önündeki hayatı aktarırken radikal sayılabilecek biçimleri ustaca kullanan yazar, dilindeki oturaklı kullanım, yerinde kullanılan imgesel anlatımı ile kitaba verdiğim raiting puanım: Yedi(7).

Seni Ne İhtiyarlattı? -İz Yayıncılık, 2020

KitapRaiting: 7

1045-seni-ne-ihtiyarlatti-kapak-1692870672

Yirmi beş öyküden oluşan bu kitapta da öğrenci ve öğretmen temaları sık işlenmiş. Lisansüstü eğitim süreci, arayış, kitaplar, değinilen diğer konular. Yazar bu kitabında bağlamı ve hikâyesi daha net olan, hayatın tam da içinden denilebilecek konulara değinmiş. Zıtlıklar, acılar ve gerçeklik aşikâr bir şekilde hissediliyor. Dil yeterince sağlam ve yazar ince konuları eleştirirken kullandığı imgesel anlatım çok yerinde.

Okuma yazma süreçlerini, karakterize ettiği kahramanlarca aktaran yazar, okuma ve yazmanın varoluşsal bir arayışın nihai sonucu olarak görmekte. Bu sonucu dramatik sonla bitirdiği 'Bahar Olup Gökyüzüne Karışacaksın ve Ötegeçe' hikâyeleri yazarın zihin dünyasından esintiler sunmakta.

"Kitaplar özürledi beni, kitaplar beni zehirleri, göründüğün gibi değilim Şeyma…"(sy.65)

Seni Ne İhtiyarlattı? Hikâyesi bir cümleyle hikâye oluşturabilir mi sorusunun da en güzel örneklerinden biri. Basit bir soruyla başlayan ve yinelendikçe derinleşen soruya verilen cevaplar size de aynı soruyu sordurtuyor. -Seni Ne İhtiyarlattı?

Kitaba verdiğim raiting puanım: Yedi(7).

Behçet Bey Neden Gülümsedi?- İz Yayıncılık, 2021

KitapRaiting: 7

Yine bir soru cümlesi kitabın adı… Yazarın en çok bu kitabı beni içine aldı. Hani bazen, -'Ulan, bu kitabı ben yazmalıydım!' dediğiniz ve okurken bu ses benim sesim dediğiniz bir anlatıcı sesi vardır ya işte tam da –'Ondan!' Hikâyeler hayatın tam da içinden. Hemen yanınızda, kapı önünüzde, bu yüzden güzel! Basitlik bazen derinliğin ta kendisidir. Basit olanı, gözün önünde olanı anlatabilmek, derinliğe ulaştıracak ilk adımdır.

1136-behcet-bey-neden-gulumsedi-kapak-1692870769 Bundan hareketle seçtiği basit hikâyeleri sağlam ve oturmuş diliyle aktaran yazar, sanat mı edebiyatı oluşturdu, yoksa edebiyat mı sanatı sorusuna gerçekliğin safında durarak cevap veriyor.

Sanat her şey değildir, gerçeklik bazen onun üzerinde bir yerdedir.

Bu ses iyi geldi, ruhumu dinlendirdi. Kitap da tashih gerektiren küçük noktaları göz ardı ederken altmış beşinci sayfada geçen zaman değişimi yanlışlığını anlamlandıramadığımı da buradan belirtmek istiyorum.

Fark edilmemiştir, gözden kaçmıştır diyerek aşağıya bırakıyor ve bu kitaba raiting puanımı veriyorum: Yedi(7).

"Şimdi ben hızlı çekimle bir ay sonraki Trabzon akşamına gidiyorum: Bahar bitiyor. Yaz başlıyor. İnsanlar sözlerini bitirip bitirip gidiyorlar. Televizyon izliyorum. Akşam. Okuyacağım kitabı hazırladım…"(sy.65)

Evrenin Yatışmaz Yapısı (Aykut Ertuğrul)-Ketebe Yayınları, 2022

KitapRaiting: 6

Aykut Bey'in diğer tüm kitaplarını zevkle okumuş ve çok istifade etmiş biri olarak; ne aradım, ne buldum?

Post anlatımı ve öyküde yeni arayışları kullanmada etkin bir yazar olan Aykut Bey'den yine farklı bir anlatım tarzıyla oluşturulmuş bir metin bekliyordum. Kitap, düş ve gerçeklikten hareketle, birbirinden bağımsız başlayan iki metnin birbiriyle yaptığı metinler-arası yolculuk üzerine kurulu.

-Korkut Ata, yani karakter, yani anlatıcı, yani Aykut'la devam eden süreçte; Paris'te başlayan aşk, nasıl bir anda Üsküdar'da devam etti anlayamadım. Sert bir geçiş vardı!

evrenin-yatismaz-yapisi-ve-diger-oykuler-aykut-ertugrul-turk-oykusu-ketebe-aykut-ertugrul-1317-94-b -Anlatıcı, çok fazla kitap ve yazar ismine değinerek; 'ne kadar derin bir okumaya sahip olduğunu mu anlatmaya çalışıyor yoksa kitap satan Leyla ve karakter olan öykücü Aykut'un hikâyesini sağlamlaştırma' süreci mi anlamlandıramadım.

-Mezarlıktan gelen ses: Elbette, olayı derinleştirmek için gerekli bir vurgu! Ama… Yazar, yani anlatıcı, yani karakter, yani Aykut bu derinleşmeye kendisini sürekli sokarak izin vermiyor. Hem olaya girmek istiyorsun, hem de sanki yazarın güncel hayatının içerisine girmek zorunda kalıyorsun gibi…

-Olaya bir türlü giremedim. Bu, benimle de ilgili olabilir. Ama karakterin bizatihi, anlatıcının kendisi olduğu gerçeği, bende bir samimiyetsizlik hissi uyandırdı.

Genel görüş; (tabi ki şahsidir, kitabın bende uyandırdığı genel izlenimlerdir) Aykut Bey'in diğer kitaplarını da okumuş biri olarak yazar; post anlatımın gerekliliği olarak nasıl farklı anlatırsam, o kadar farklı tepkiler alırım düşüncesiyle mi yola çıkmış diye, düşündüm. Yazar kendi edebi birikimini, didaktik öğelerle iletmeye çalışmış. Ama bu çoğu yerde çiğ kalmış. Tasavvuf var ama alakasız, çelişkili bir vecd hali! Aşk var ama yapay, sanki duygusunu yitirmiş. Merak var ama anlatıcının araya girmesiyle sürekli bölünen bir merak. Tüm bu sebeplerden kitaba olan raiting puanım: Altı(6).

Aramızdaki En Kısa Mesafe (Barış Bıçakçı)- İletişim Yayınları, 2016

KitapRaiting: 5

Genel olarak anı ve günlüklerden hareketle oluşturulmuş metinlerden meydana gelen bir kitap. Hikâye mi, -denemez! Hatırat mı, -denemez! Dilde görünen arazlarıyla, sanatsal bir kaygı olmadan kaleme alınmış tamamen anlatıma odaklı bir kitap.

aramizdaki-en-kisa-mesafe2

Anlatım odaklı metinlerde, yazar çoğunluğu çocukluk çağına ait hatıraları birinci anlatıcı ağzıyla kaleme alıyor. Metinler bir çocuğun anlatıcılığıyla sunulduğu için sade anlaşılır, günlük konuşma diliyle aktarılmış. Hikâyelerin çoğunluğu 550-650 kelime aralığında kısa anlatılardan oluşmakta.

Kısa hikâyelerdeki vuruculuk, imgesel dil, özlülük gibi durumlara pek de rastlanmayan kitapta yazar, hayatında yer edinmiş anıları derleme ihtiyacıyla kaleme alınmış metinler karşılıyor sizi. Edebi bir kaygıyla değil de çocukluğunda benzer şeyler yaşamış insanlara hitap edecek bir anı, hatırat metni.

Beklentilerimin farklı olması belki de okurken aldığım hazzı etkilemiş de olabilir. Ancak anlatım odaklı metinlerde dili çok iyi kullanan, artistik dil oyunlarına girmeden vurucu hikâyeleriyle iyi işler yapan yazar ve kitapların da olduğunu biliyoruz.

Dil ve anlatımdaki tekdüzelik, konuların sıradanlığı, öyküden çok anı dinliyormuş hissi ve ayırıcı bir farkındalık bulamama durumlarından dolayı kitaba verdiğim raiting puanım: Beş(5).


Yazar: Enes CAN - Yayın Tarihi: 04.10.2023 09:21 - Güncelleme Tarihi: 04.10.2023 09:30
1095

Enes CAN Hakkında

Enes CAN

Hiçbir Özelliği Olmayan Adamın Hikayesi kitabının sessiz, sakin yazarı.

Enes CAN ismine kayıtlı 36 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 1 kitap bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com