Okuyucularımla İnteraktif Bir İletişim Kurmaya Çalıştım
Ersin Kendir'in Bahadır Yenişehirlioğlu ile Kitap Haber adına söyleşti.
Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Şuan günleriniz nasıl geçmekte
Tabii efendim, 1962'de Manisa Akhisar'da doğdum. 1979 yılında Akhisar Lisesi'ni bitirdikten sonra Paris e gidip empresyonistlerin izini takip edeceğime annemin kulağı kesik Van Gogh gibi mi olacaksın demesi üzerine hukukçu olmaya yöneldim. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandım ve 1985 yılında mezun oldum. Mezun olur olmaz serbest avukat olarak çalışmaya başladım. Avukatlık yaparken Çin, Fransa, İspanya, İsviçre, İtalya, Almanya, İngiltere, Bosna Hersek, Karadağ, Hırvatistan, Fas, Tunus, Mısır, İran, Pakistan, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye, Dubai, Bahreyn gibi hemen-hemen bütün ülkelerde halklar, dinler, yönetimler, hukuk sistemleri ve toplumlar üzerine araştırmalar yaptım. Ulu Camii Eğitim ve Kültür Vakfı yönetim kurulu üyeliği, Ak-Sek Vakfı kurucular kurulu üyeliği, İnsan Hakları Komisyon Üyeliği, ilçe cezaevleri izleme ve denetleme komisyonu, Akhisar Tenis Severler Derneği gibi kurum ve kuruluşlarda görevler aldım. Evliyim, iki çocuğum var. Ailemde siyasetçiler, akademisyenler var. Büyük dedem de 1892'de İzmir'in ilk belediye başkanı ve valisi Yenişehirli Ahmet Efendi'dir.
Şu an yeni romanımın hazırlıklarının çalışmalarını yapıyorum. Yayınlanmış olan Son Hasat'ın piar çalışmalarını da bir yandan sürdürüyorum ve okuyorum.
Yazmak sizin için ne ifade etmektedir?
Yazmak özgürleşmektir aynı zamanda. Yazmak çığlık atmaktır. Yazmak içten dışa, dıştan içe bir atlayıştır benim için. Bu noktada mahremiyet yoktur zira mahrem olunacak kimse yoktur. Yazmak sorumluluktur, kendime ve insanlığa dair bir sorumluluk, bunun bilinci ile yazmaya çalışıyorum.
Özellikle bazı okurlar kitap alırken kitap adına ve arka kapak yazısına dikkat ettiklerini belirtmekte. Siz kitaplarınızın adların konusunda neler söylemek istersiniz?
Bu aslında matematiksel bir konudur. Bu işin matematiksel doğruları var. Yayınevleri bu durumu koruyorlar sanıyorum. Kitapların isimleri, kapak tasarımları küçük tanıtım yazıları bu yüzden dikkat edilen hususlar oluyor. Okuyucu üzerinde direk bir etkiye sahipler çünkü. Benim romanlarımda ben bu konuyu matematiksel olarak değil de içgüdüsel olarak yaptım ve yayın evim de bu konuya saygı gösterdi. Kapak tasarımları ise tasarımcının kitap üzerinde sohbetimizden sonra ortaya çıktı. Tasarımcıda oluşturduğu etki üzerine ortaya çıktılar ve bence bu doğru olanı.
Roman karakteri aynı zamanda kitabın adını taşıyan "Kerime" ve Son Hasat romanınızın "Hilal" karakterinden kısaca bahsedebilir misiniz?
Romanlarımdaki karakterlerin okuyucu ile direk bir temas kurmasını ve okuyucu kitabı elinden bıraktığın da onunla birlikte yaşamasını çok önemsiyorum. Bu inanılmaz bir gerçeklik ortaya koyuyor. Bunun en önemli sebebi de karakterlerin duygu yoğunluğu açısından çok güçlü olmaları ve iç seslerinin çok gerçekçi olması. Bu sebeple bu karakterler sahici ve yaşayan karakterler olarak kurgudan ziyade romanlarımdan okuyucuya bakan kişiler olarak ön plana çıkıyorlar ve okuyucuyu ele geçiriyorlar ve hikâyelerini okutturuyorlar.
Romanlarınızda kendi hayatınızdan kesitleri işliyor musunuz? Kitaplarınızın bizlerle paylaşmak istediğiniz bir hikâyesi var mıdır? Ya da Kitapların yazımında sizi en çok etkileyen bir anı oldu mu?
İlk romanım "Beyaz Usta Siyah Çırak" aslın da benim hikâyem ve beni anlatıyor. Bunu ilk kez size söylüyorum.
Bir söyleşinizde dinlemiştim kitaplarınızda yakın tarihi, roman üslubu ile anlatmak istediğinizi belirtmiştiniz. İlk romanınızda 12 Eylül dönemi, ikinci romanınızda Türkçe ezan ile başlayan bir dönem işlendiğini görüyoruz. Son Hasat nasıl doğdu? Bu bağlamda Son Hasat için neler söylemek istersiniz?
Her aydın çevresindeki dünyayı inceler ve yorumlar. Bundan kaçış yoktur. Romanlarımda yakın tarihin siyasi etkilerini ortaya koymayı seviyorum. Bunu bir perspektif olarak kullanıyorum. Beyaz Usta Siyah Çırak'ta 12 Eylül, Kerime'de Ezanın Türkçe okunduğu dönem, Son Hasat'ta Menemen hadisesi yer alır. Şizofren bir büyükannenin çocukluğu, şizofren bir dönem ve radikal bir toplumsal travmayla iç içe anlatılır. Son Hasat'ın büyüsü aslında burada diyebilirim.
Militarist söylemlerden, Devletin kutsallaştırılmasından, Faşizmden nefret ederim. Demokrasinin, insan haklarının, evrensel hukukun ülkem adına özlemi içerisindeyim. Kaydedilen yolları önemsiyorum. Türkiye'nin normalleşmesini sevinçle karşılıyorum. Yeterli bulmuyorum ama bu doğrultuda atılan her adımı destekliyorum. Yapılan çalışmaları da takdirle karşılıyorum. Darbelerden çok çekmiş bir Ülkenin evladı olarak darbecilik ve bunun uzantılarının bir daha ortaya çıkmayacak biçimde yok olmasını diliyorum. Hala darbe beklentisi içinde olan ve giderek daha da militarist bir söylem içerisinde bulunan ulusalcı zihniyeti şiddetle reddediyorum.
Kitaplarınızda vermek istediğiniz mesajın okuyucuya ulaşıp ulaşmadığı konusunda neler söylemek istersiniz?
Star gazetesi yazarı Arzu Cihangir, Son Hasat ile alakalı olarak kaleme aldığı yazısında şunları söylüyor; Yenişehirlioğlu, Ege'den Güneydoğu'ya uzanan bir örgü ile üç kuşağın şizofreni imtihanını anlatıyor romanında. Akışa eşlik eden nesirler okur ile romanı birbirine bağlayan ufak nehirler gibi. Çok defa bu nesirleri okurken kitapta kaldığım yere parmağımı sıkıştırıp, ayaklarımı bu nehirde ıslattım gözlerimi kapatıp. Çok vurucu cümleler var kitapta. Hasta Hilâl'in kayın babasına isyan ettiği satırlar, ne çok sorunumuzu açık etmiş.
"Oğlunu kovdun bana. Oğlunu sürgüne yolladın bana. Bırak koyunun, sevdiği toprağın otunu yesin. Bırak aktığı ırmağın suyunu içsin."
Ah, dedim bunu okurken. Sevdiğimiz toprakların otunu yemekten mahrum bırakılışımız...Aşk, acı, cinayet, sevgi, intihar, özlem, pişmanlık arasında otağını kurmuş bir kurgu. Ama tanıdık mı tanıdık, elimizi sallasak çarpacak bir gerçek. Aile ve soy ağaçları korunurken kesilen, budanan, sökülen duyguların teşhiri.
Anadolu insanının ve toprağının nasıl birbiri ile mayalandığının romanı Son Hasat. Bittiğinde kekre bir şerbet tortusu kalacak zihinlerde.
Okurum, Ömer Cengiz diyorki; Yazılış tekniği çok farklı. İnteraktif bir uygulama gibi. Az kalsın öyküye yön verecekmişim gibi geldi. Üç boyutlu filmleri düşünün, ekran donuyor ve odaklandığınız bir nesne ya da kahramana yakınlaşıyor, tüm detaylarını görüyorsunuz.Betimlemeler çok farklı. Detaylar öyle bir yerde kesiyor ki... Yazar başka şeyler anlatırken okuyucu mekânı ve zamanı tanımlamaya ve adeta yaşamaya devam ediyor. Matematik var bu işte. Okumak ve anlamak çok önemli. Yüreğine ve zekâna sağlık Bahadır Yenişehirlioğlu. Bu hikâyeyi 3D formunda film yapın lütfen.Bu ve benzeri örnekler mesajlarımın okurlarıma ulaştığını gösteriyor ki bu da beni son derece mutlu ediyor.
Okurlarınız ile iletişim kurmak, onlardan yorum, eleştiri, soru gibi geri dönüşüm almak konusunda düşünceleriniz nedir?
Sosyal medyanın önemli olduğunu düşünüyorum. Belli bir seviyeyi koruduğunuz ölçüde bunun faydalarını görüyorsunuz. Kendinizi doğru ifade eder ve takipçileriniz ile samimi ama seviyeli bir aktivasyon içerisinde olursanız tabiî ki bunun edebiyata da katkısı oluyor. Günümüz dünyası iletişimin ne denli önemli olduğunu ortaya farklı örnekleri ile ortaya koyuyor ve bunun dışında kalmak çok da sağlıklı değil. Ayrıca imza günleri ile okuyucularımla sohbet etmek ve birebir iletişim kurma fırsatını da elde etmiş oluyorum. Böylelikle kitaplarım konusundaki her türlü fikri tespit etmiş ve değerlendirmiş oluyorum. Bunu da çok değerli ve önemli bir kazanım olarak görüyorum.
Şiir ve deneme yazıları ile aranız nasıldır?
Şiir yazıyorum ve bu konuda çalışmalarım var ve okuyucularımla buluşturmak istiyorum. Ayrıca Son Hasat romanımda metinler arasında şiirlerle okuyucularımla interaktif bir iletişim kurmaya çalıştım ki bunda da başarılı olduğumu görüyorum.
Postmodern bir yazar mısınız?
Metinlerarasılık ve üstkurmaca tekniklerinin sıkça kullanıldığı, modern romanlardakinin aksine özneye değil de söylemin kendisine odaklanan, tarihi gerçeklerle kurguyu iç içe vererek tarihten yararlanan postmodern roman sıra dışı kurgusuyla dikkatleri üzerine çekmeyi başarır. Postmodern romanda anlatıcı, mekân ve zaman yapıları modern roman ve yansıtmacı romana göre ilginç farklılıklar gösterir. Postmodern romanın yazarı çoğul anlatıcı tekniğiyle okuru şaşırtırken, "hyper mekân" yapısının değişkenliği ve bir arada verilmiş farklı zaman dilimlerinin yapısıyla okuyucuyu alışık olmadığı bir âlemin içinde tek başına bırakır. Postmodern romanda anlatıcı oldukça etkin bir rol üstlenir.
Figüratif kadronun önemli bir elemanı olabileceği gibi kurgunun yazılım aşamasına müdahale etmesi de söz konusudur. Sık-sık fikir beyan eder ve adeta romanı yönlendirir. Postmodern romanın anlatıcısı bu yönüyle okuyucuyu peşinden sürükler, meraklandırır ve kimi zaman da gülümsetir. Postmodern romanlarda çizgisel, kronolojik zaman kullanımının çoğunlukla kırılmaya çalışıldığı gözlemlenir. "şimdi"nin, anında aktarmanın belirgin bir şekilde öne çıktığı postmodern romanlarda zaman klasik ve modern tarzdaki romanlara oranla önemsizleştirilmiştir. Zamana ait birimler, yani nesnel zaman -gün, ay, yıl...- postmodern romanlarda ya karmaşıklaştırılır ya kronolojisi altüst edilerek kullanılır ya da üstü örtük, belirsiz bir şekilde verilir. Bununla birlikte postmodern romanda, metnin yazılış zamanı ile kurgunun zamanı koşut kılınabilir. Daha somut bir ifadeyle metnin yazılma süreci, okuyucunun o anda elinde tuttuğu romanın ana konusu olabilir. Dolayısıyla daha önce sözü edilen "şimdi" kavramı ön plana çıkarılmış olur. Romanda vak'a zamanı, anlatma zamanı ve okunma zamanı "şimdi" de birleşir.
Postmodern romanlarda mekân olabildiğince belirsizleştirilmiştir. Bir postmodern romanda uzun uzadıya mekân tasviri yapıldığını tespit etmek imkânsızdır. Çoğu zaman mekâna ait çok genel özellikler verilir okuyucuya ve geri kalanını okuyucunun kendi zihninde oluşturması beklenir. Postmodernistlerce "hyper mekân" diye tabir edilen mekân postmodern romanlarda değişken, kabına sığmaz bir durumdadır; belirgin bir duruş sergilemez.Bunu Gamze Somuncuoğlu Özot ifade eder. Ben bu tanımlamayı ve anlatımı önemsiyorum.
Buradan bakarsanız evet postmodern bir yazar denilebilir benim için. Ama ben kendimi belli bir kalıp ve tanımlama ile kısıtlamadan (zamansız) olarak tanımlamayı daha uygun buluyorum.
Siz de ilk önce bir okur olarak şuan hangi kitabı okuyorsunuz, okur olarak ne tür kitaplar daha çok dikkatinizi çeker?
Şu sıralar Yayınevim Everest'ten çıkan Nicholas Woodsworth'un Mayi Kıta, Venedik, İstanbul, İskenderiye'sini aynı anda okuyorum.
Neden Bahadır Yenişehirlioğlu kitapları okumalı?
İnsanoğlu olarak bütün acziyetimin farkında olarak şunu iddialı olarak söylüyorum ki Bahadır Yenişehirlioğlu son dönemlerin en iyi romancılarındandır. Bu yüzden kitaplarım okunmalı.
Kitap Haber takipçileri için neler söylemek istersiniz?
Önemli bir vazife icra ediyorsunuz. Bu yüzden size ve takipçilerinize sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum.
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 28.06.2013 10:27 - Güncelleme Tarihi: 03.12.2021 16:40