Ölü-Seviciliğe Reddiye: Viva La Muerte!

Resul Olcay kitaphaber.com.tr için kaleme aldı.
"Bir devrin vicdanı olmak isterdim" diyor, Cemil Meriç... İsmini ilk defa Cemil Meriç'in 'Bu Ülke'sine yazdığı takriz yazısında gördüğüm 'Ümmü'l-Hikme' (Bilge Ana) namını hak eden Alev Alatlı, "Usta" dediği üstadın temennisini görev addederek, gerek kitaplarında, gerek konferanslarında, gerekse TV programlarında öteden beri takındığı tutum bu: "Çağının vicdanı olmak." Bu vasfından dolayı, sosyal mecralarda, en galiz küfürlere maruz kalabiliyor. Haddizatında iyinin safında olmak, kötüye cephe almayı gerektiriyor.
"En yaman toplum projesi," dediği, "yasal olanı, helal olanla örtüştürmek" gayretinde olan Alatlı, 1944'te İzmir Menemen'de doğdu, bir diplomat çocuğu olduğundan liseyi Tokyo'da, üniversiteyi ODTÜ'de Ekonomi Bölümü'nde okudu. Amerika'da Vanderbilt Üniversitesi'nde ekonomi, Darthmouth Üniversitesi'nde felsefe mastırı yaptı.
İhtisası ekonomi ve felsefe üzerine olduğu halde, ilgili olduğu ve eserlerinde yoğunlaştığı alan dünya reel-politiği, mitoloji, ilahiyat, dinler ve medeniyetler tarihidir.
2005'ten bu yana, 4A: Akıl - Ahlâk - Adalet - Adap, sloganıyla maruf Kapadokya Üniversitesi'nin mütevelli heyeti başkanlığıyla da ömürlük eğitim faaliyetlerini el 'an sürdürmektedir. Rabbim, sa'yini meşkûr, ömrünü mezîd eylesin.
"Nekrofi"linin Alternatifi
Özelde eserimiz 'Viva La Muerte', genelde Alatlı romanları içinde fizik, metafizik, iktisad, psikoloji, sosyoloji, antropoloji, kozmoloji, kozmogoni, vd. barındıran birer belgesel niteliğindedir.
Mübalağa olmazsa okur, kitabı okurken çoğu zaman, roman mı yoksa genel kültür ansiklopedisi mi okuduğunu karıştırır. Kitabın belki de eleştirilecek tek tarafı, okuru bilgi bombardımanına tutmasıdır. Kimi zaman betim, metafor ve teşbihlerle kafa dağıtmak için okunan bir romanda, bu kadar bilgi fazla gibi. Ancak Alatlı'nın da usûlü bu: "Birikimini ve şahitliğini, inceleme-araştırmadan ziyade, ekseriyetle roman(lar)ı aracılığıyla çağdaşlarına ve sonraki kuşağa aktarmak."
Romanları birer tarihî vesika, kendisi de gayri resmî "vakanüvis" hükmünde. Mesela, "çıkarıp atmak istediğim bir miğfer gibisin başımda" dediği Rusya'yı, 'Gogol'ün İzinde' serisinde, roman kahramanlarına anlattırır. Alatlı'nın konuşma dili tutuk olsa da, yazı dili çok naif ve akıcıdır. Bunun yanında hicvi de pek yamandır ki, en çok da bu dörtlüde ağırlıktadır hiciv.
'Or'da Kimse Var mı' mottolu serinin ilk kitabı olan eserimizin (1992-1994 arasında dörtlü olarak tamamlanan seriye, 2013'te 'Beyaz Türkler Küstüler' isimli beşincisi eklenir) ismi, İspanyolca "yaşasın ölüm!" nidasından muktebes. Ancak müellifinin amacı, ölüme methiye değil, "nekrofilik" (ölü-sevici) modern batı (Avrupa-Amerika) uygarlığına reddiyedir; biyofilinin, nekrofiliye galebesi mücahedesi.
"Nekrofilik" dünya görüşünün mukabili ve alternatifi olarak İslâm'ın "biyofilik" (dirimci/yaşamsal) [bknz. 5/Maide, 32. âyet]dünya görüşünü savunur.
Avrupa-Amerika medeniyetinin ideolojisini "Büyük Makine" [Megamachine]diye isimlendirir; insanı, insanları, insanlığı ve insanı insan kılan değerleri kıran, kıyan ve öğüten bir makine.
Konuya dair "...Bu [Megamachine]ideolojinin bilinen en eski sembolü Mısır piramitleridir.
Bu piramitlerde, mumyalanmış cesetler 'yaşarlar'. Yani, ölü-seviciliğinin beş bin yıllık sembolleridirler...
"Ehramlara taş taşıyanların köle olup olmadıklarını bile bilmiyoruz. Firavunların ateşli müritleri de olabilirlerdi.
Hitler gençliği gibi..." (Sh 160-161) diyerek "ölü-seviciliğin" tarihî menşeine inen Alatlı, Batı'dan ümidini kesmiş görününüyor: "Batılıların hiçbir insanca hazırlıkları yok. Bir Fromm'la, bir Edward Said'le olacak iş değil...
1500-1599 yılları arasında 87 tane savaş varken, sadece 1900-1940 arası [tamamına Batılıların sebep olduğu]892 savaş!" (Sh. 178-179)
Ancak, külliyen ümidini kesmiş de değildir Alatlı:
"Batı medeniyetinin nekrofilik kıyıcılığının alternatifi, biyofilik İslâmiyettir." (Sh.181)
Aydın Sorumluluğu
Bir şairin cenazesinde toplanan, sosyetenin geçit resmiyle giriş yapılan eserdeki anlatım, doğrusal/lineer değil, dairesel zamana tâbi olsa da -ki tarihi bir yandan çiçek açarken, bir yandan kurumaya yüz tutan böğürtlen çalısına benzetir Alatlı-, 1992 Özal, Demirel, İnönü (oğul), Baykal, Ecevit vd. Türkiye'sinin siyasî gündemi, hiçbir siyasî parti ya da cenaha angaje olmadan, sorumlu aydın gözüyle tasvir ediliyor.
Reel şahitliğini, hayalî kahramanlarıyla tescilliyor, bir nevi tarihe not düşüyor. "Nefret etme hakkımı saklı tutuyorum" diskurunu alem edinmiş ve kendisini sevgiye mahkûm etmiş olan, hikâyenin etrafında döndüğü baş karakteri Günay Rodoplu üzerinden Türk aydınının tahlilini yapıyor; bunca bilmeyenin içinde, sorumluluk sahibi bir bilen olmanın ne kadar zor ve sancılı bir durum olduğunu tersim ediyor.
Ayrıca eserde, reelle hayal o kadar iç içe ki, okura, roman kahramanlarından hangisinin reel, hangisinin hayal olduğunu teyit ve tesbit etmek için eser ile Google arasında mekik dokutuyor.
Sanattan ideolojilere, edebiyattan sinemaya, Türk ve Yunan mitolojisinden Eski ve Yeni Ahit tahlillerine, homo ekonomikusun Türkiye çeşitlemesinden sosyalizmin tutarsızlıklarına, Tarsuslu Paulus'un "uydurduğu" Hıristiyanlıktan nihilizme ilh... Ele aldığı meseleyi vuzuha kavuşturmak için pergeli alabildiğine geniş tutuyor Alatlı.
Kitap boyunca: Ahlâk ve namus kavramının müstehcenliğe indirgenmesine; edebiyatı "edepten" soyutlayıp, romanı, azgın çiftlerin abazanlıklarına hasredenlere ve hapsedenlere; ideolojilerini aklamak için türedi tarih uydurup, tarihi çarpıtanlara; intihali meslek edinmiş akademisyenlere; dili "sadeleştirme" adı altında, Türkçe köklere ecnebi tamlamalar yamayan (msl. Arapça 'usûl'ü karşılamak için uydurulan 'yöntem' gibi, 'yön' Türkçe, 'tem' Fransızca 'sistem'in 'tem'i) "Öz-Türkçeci"lere... Ve daha birçok "Büyük Makine" müritlerine tepkisini gizlemez.
Sonuç
Alatlı, genelde seri kitaplarına nokta koymaz. Sonraki eserin girişiyle kapatır arka kapağı. Biz de Alatlı'nın usulü hilafına, serinin ikincisi "Nuke Türkiye!"ye geçerken 'anti-nekrofili'nin ilkinden birkaç vecizeyle bitirelim:
"Eşitlik'e değil, 'kardeşlik'e inanıyorum. 'Eşitlik' fiilen mümkün olmayan bir kandırmacadır. İnsanlar kardeştirler ama eşit değil! Küçük kardeşiyle boks yapmaya kalkan bir ağabey düşünsene! Bazen, bu eşitlik denen şeyin, güçlülerin güçlü olma sorumluluklarını sırtlarından atmak için uydurdukları bir kavram olduğunu düşünüyorum. (Sh. 313)
"İlkel bir komünizm üstünde parlayan hilalden yanayım. (333)
"Vicdan azabının iptali, İslâmiyet'in ölümüdür. (470)
"Hemen her hazda şeytanı gören, dünyayı ve teni lanetleyen, en doğal arzularını perhizle cezalandıran insanlar değildik. (523)
"Oğlunun SS subayı olduğunu keşfeden, Yahudi anası gibiyim." (596)
Sahih ve müfid bilgiyi artırmak için 'Viva La Muerte' ve Alatlı kitapları okunmalı ve okutulmalıdır.
Viva La Muerte! Yaşasın Ölüm!
Alev Alatlı
Everest Yayınları
12. Baskı, Mayıs 2016 ( Birinci Baskı 1992.)
628 sayfa
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 14.04.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.11.2024 17:12