Özü Kaybetmeden Gelişme: Rıza Güral Örneklemi
Anadolu'nun ticaret ve girişimcilik açısından dönem dönem gelişip dönem dönem zayıfladığı malumdur. Mesela Çin ve Hint'ten taşınan bütün malların Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar büyük oranda batıya pazarlandığı yer Anadolu'dur. Akdeniz ve Karadeniz üzerinden Avrupa'ya gemilerle götürülür bu ürünler. O dönem için yüklü miktarda ekonomik girdi elde edilir. Coğrafi keşifler sonunda Türk hâkimiyetinin olmadığı yollar bulununca Avrupa gemileri oralardan (Ümit Burnu) geçerek hammaddeye (Çin ve Hindistan) ulaşırlar. Anadolu görece ekonomik olarak gerilemeye başlar. Bu gerilemenin zirvesi, en nihayet 1. Dünya savaşı sonrasında Anadolu'da doruk noktasına ulaşır. Ticaret neredeyse bitme noktasına gelmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren küçük kıpırdanmalar başlar. Kütahya özelinde bu kıpırdanmaların odağında Güral ailesi vardır. 1940'lardan itibaren Ali Güral ticaretin her aşamasında görülmeye başlanır. Dönem şartları içinde bakkalcılıktan başlayarak sanayiciliğe doğru yavaş ve emin adımlarla ilerler. Bu süreçte büyük oğlu Rıza Güral'ın da çıraklıktan itibaren bu ticaretin bir biçimde içinde olduğunu görürüz. Rıza Güral'ın 60 yıllık ticari birikimi ve hayatı yazar Rıdvan Akar tarafından kitaplaştırılmış.
"Rıza Güral'ın Tornası" adlı bir kitabın varlığına dair haberleri yaklaşık on on iki yıl önce görmüş ama kitapla tanışmak için uygun bir ortama ulaşamamıştım. Şehrimizin en önemli sanayicilerinden biri hakkında belgeselci-gazeteci-yazar Rıdvan Akar'ın hazırladığı bu kitapla bir vesileyle sonunda buluştuk. Kütahya'da uzun yıllara sâri çalışmalar neticesinde büyük bir yatırım ve çalışan kitlesine sahip bir grup olan Gürallar'ın yaşayan en büyük ferdi Rıza Güral'ın girişimcilik anlamında gençlere ders olarak okutulması gerektiğine inandığım biyografisini okudum. Bu kitabın Kütahya kapsamı önemli elbette ancak bundan daha önemlisinin ülke sathında bu önemin belirginleştirilmesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizde genel eğilim kıskançlık gibi küçük sebeplerle pek çok değerin göz ardı edilmesi şeklinde.
Küçük bir Anadolu şehri olan Kütahya'da başlayan hikâye, ailenin su halkaları gibi haleler oluşturarak, İstanbul ve Antalya'ya uzanan Türkiye'nin en önemli iş dünyası hikâyelerinden birisi haline geliyor. Rıza Güral'ın çocukluğundan itibaren, özelinde ve iş dünyasında, hayatında yer alan insanlarla konuşularak hazırlanan bir kitaptan söz ediyorum. Hem Güral ailesinin geçmişi, hem de ailenin iş dünyasındaki yükselişine ışık tutuyor kitap. Kitabın lansmanında şu cümleler kullanılmış: "Bir torna tezgâhından gökdelenlere uzanan yolda gerçek bir hikâyeye tanık olmaya hazır olun. Anadolu'nun şirin yöresinden, İstanbul'un göbeğine yerleşen bir hayat. Ufacık bir torna tezgâhından Türkiye'nin en önemli sanayi devi haline gelen gizemli yolculuk… Rıza Güral'ın çocukluğundan itibaren, gerek özel yaşamında gerek iş dünyasında, hayatında yer alan pek çok kişiyle konuşularak hazırlanan kitap, hem Güral Ailesi'nin kişisel tarihlerine, hem de iş dünyasındaki yükselişlerine tarafsız bir gözle ışık tutuyor. Küçük bir Anadolu şehri olan Kütahya'da başlayan Güral Ailesi'nin hikâyesi, İstanbul ve Antalya'ya uzanan iş yaşamının detayları, akıcı bir dille okuyucuya aktarılıyor."
Kitabı okuduktan sonra hemşerim olan Rıza Güral biyografisini kendimce güçlendirmek adına sahibi olduğu grubun web sayfasına girip baktım. Orada Rıza beyin çalışanlarına ve kamuoyuna bir mesajını gördüm. O mesajın bazı bölümlerini sizlerle paylaşmak isterim: "Değerli iş ortaklarımız ve kıymetli çalışanlarımız… Gürok Grubu yarım yüzyılı aşkın süredir Türkiye ekonomisine katma değer yaratmak için çalışmalarını sürdürüyor. Grubumuz, faaliyet gösterdiği her sektörde, köklü geçmişinden de güç alarak, Gürok farkını sergilemek, bu sektörlerin öncüsü olmak ve çıtayı her zaman daha yükseğe taşımak amacıyla hareket ediyor. 50 yıldan uzun süredir güçlenerek büyüyen Grubumuzun başarı sırrı da bu. Grubumuz, uzun vadeli stratejik bir bakış açısıyla, faaliyet gösterdiği sofra camından turizme, inşaattan makineye kadar farklı sektörlerde sürdürülebilir bir büyüme sergiliyor. Sofra camı alanında LAV, bugün bir dünya markası olmak yolunda hızla ilerliyor.
Gürok Grubu olarak, finansal büyümenin yanı sıra müşterilerimizin, iş ortaklarımızın, çalışanlarımızın memnuniyeti için çalışıyor, sosyal yatırımlarla toplumumuza katkı sağlayacak projeler geliştiriyoruz. Sosyal vatandaşlık kavramı, kurum kültürümüzün en önemli yapıtaşlarından biri. Bu doğrultuda da eğitime yönelik projelere imza atıyoruz."
Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde ailenin kökleri, aile yaşantısı ve ilk ticari faaliyetlerle sanayicilik denemeleri anlatılıyor. İkinci bölüm Rıza Güral'ın sanayi ve turizm faaliyetleri üzerine yoğunlaşıyor. Kitap Chiviyazıları etiketini taşıyor ve 2011 yılında basılmış.
Rıza Güral babası Ali Güral'ın vasiyeti üzerine merkezi her zaman Kütahya olarak almış bir iş adamı. Aileden birinin tedavi ihtiyacı varsa Kütahyalı doktor, işçi-işletmeci vb Kütahyalı, hatta Antalya'da turizm işine yatırım yaptığı döneme dair ilginç bir hatıra aktarılıyor kitapta. Turizm işletmelerinin hep batı mimarisi olarak yapıldığını görünce geleneksel Türk mimarisi ile işletmesini yapmak istiyor. Görüştüğü mimarlar bu işe yanaşmayınca yine Kütahyalı mimarların çizimleriyle inşaat tamamlanıyor. Ancak şu şart geçerli: işçisinden çivisine, kerestesinden tuğlasına hemen her malzeme memleketten götürülür. Kütahya'ya borçlu olduğunu ifade ediyor yazara. Şu aktarımı da yapalım bu noktada. Rıza Güral 1. Körfez Savaşı sıralarında işlerin kesat olması, yönetici kadronun işe kendi işi gibi sahip çıkmaması gibi nedenlerle bütün kadronun işine son verir. Çalışan işçileri seyreder. Kütahyalı işçilerin tesise sahip çıktıklarını görünce mutlu olur. Oradaki ustalardan turizm tesisinin yönetim kadrosunu oluşturur. O işi bilmeyen ustalar kısa zamanda işin ehli haline gelir ve uzun yıllar o turizm tesisi bu ustalarla yönetilir. Bu yönetim biçimi de Rıza Güral yönetim biçimi olarak literatüre girer. Bu yönetim biçimi ya da yönetici üretme yöntemi ekol olur. Uzun yıllar o işte tecrübesi olmayan insanları işe almak neredeyse geleneğe dönüşür. "Sıfır kilometre" mantığıdır ekolün tanımı. Dolayısıyla çalışanlar önceki iş tecrübesinin getirdiği mesleki deformasyondan da korunmuş olur. Rıza Güral tesiste "müşteri" değil "misafir" ağırlamaya taraf olmuştur. Arkadaşı Orhan Üzümcügil'in bir anısını aktarır yazar. Şöyledir: Yemek yemeye gittiğinde rıza Güral'ın mutfakta bir yetkiliye "Armudun üstündeki lekeleri satın alırken görmedin mi?" diye azarladığını, yetkilinin de "hemen toplatırım, çalışanlara veririz." Cevabı üzerine de "benim çalışanlarım da yiyeceğin iyi ve kaliteli olanına layıktır. Misafirler ne yiyorsa onlar da aynısından yemelidir." Şeklinde hiddetli bir tepki verdiğini anlatır. Bu ailenin iş konusunda nasıl tavizsiz ama aynı zamanda çalışanına ne kadar değer verdiğini gösteren çok fazla anekdot var kitapta. Yeni bir tesis açıldığında da eski tesiste asistanlık yapanlar yeni tesiste yönetici oluyorlar. Dışarıdan yönetici alınmıyor. Böylece kurumsal bir kültür ve bakış açısı oluşturuluyor. Zaten Kütahya'da binlerce çalışan ve binlerce emeklisi olması durumu açıklıyor.
Sonuçta Kütahya küçük bir Anadolu şehri. Bu şehirden ivmelenerek dönütü yine bu şehir için kullanmak büyük mesele. Bunu ülke geneli ticaret ve sanayi geleneği açısından ifade ediyorum. Güral ailesinin, Rıza Güral özelinde bu şehir için, şehrin diğer sanayicileri için çok kıymetli bir örneklem olduğunu belirtmemiz şart. Meselenin diğer yönü de aile ve yaşantı biçiminin o şehrin ortalamasının ötesine geçmemesi de aynı örneklemin önemli bir parçası hatta bana kalırsa temel çıkış noktası. Buna da kitaptan bir bilgi aktarımı yapalım. Aile 2000 yılına kadar babaanne ve amcaların beraber bulunduğu bir konakta yaşıyor. Hatta şartlar gereği Ağaçköy'de 14 villa yapılıyor ailenin bir arada kalması için… Yapılana "özü koruyarak kabuk değiştirmek" demek mümkün. Rıza Güral'ın hikâyesinin bütün parçalarında bunu gözlemlemek mümkün. Bu şehir özeline gelirsek; değerlerine sahip çıkma konusunda ciddi zaafların olduğu görünür şekilde ortada duruyor. Rıza Güral da bu şehrin en önemli marka değerlerinden birisidir. Çıraklıktan başlayarak sanayiciliğe uzanan 60 yılda o her zaman bu şehri öncelemiş bir iş insanı. Kitabın bu bağlamda önemli olduğunu, girişimcilik anlamında gençlere ışık olacağı kanaatindeyim.
Rıza Güral'ın Tornası
Rıdvan Akar
Chiviyazıları Yayınevi
2011
248 sayfa
Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 27.05.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 24.05.2024 22:42