Paris’te Ne Yapalım?

Buket ÇOKYİĞİT yazdı...
Stefan Zweig Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma hikâyesinde ne güzel yazmıştır Paris'te olmanın heyecanını;
'' İşte yine buradayım, dedim kendi kendime hasır koltuğa yaslanırken ve bir puro yaktım, işte sen de buradasın, Paris! Biz iki dost iki yıldır birbirimizi görmedik, şimdi birbirimizin gözlerinin içine bakabiliriz. Haydi, sen başla Paris, görüşmeyeli neler öğrendin, göster bana, haydi başla, binlerce gönüllü figüranın ve sayısız figüranın rol aldığı, ışık, renk ve hareket şaheseri olan Les Boulevards de Paris adlı o sesli filmini oynat ve eşi benzeri olmayan, çınlayan, inleyen, gürleyen o sokak müziğini çal! Esirgeme benden hiçbir şeyi, haydi göster neller yapabileceğini, göster kim olduğunu, birleştir o büyük orkestranı atonal pantonal sokak müziğiyle, bırak arabaların yola dökülsün, sokak satıcıların bütün gücüyle bağırsın, tabelaların tangırdasın, kornaların yeri göğü inletsin, dükkânların ışıldasın, insanların koşuştursun...
Yıllar önce Paris'e gittiğimizde büyük bir heyecan içindeydik. Romanlarda okuduğumuz, filmlerde seyrettiğimiz o büyülü şehirdeydik işte. Daha uçaktayken şehrin ışıklarını gördüğünüzde bu heyecan başlıyor ve o devasa Eyfel Kulesini uçaktayken farkediyorsunuz ilk olarak.
Şehir oldukça büyük ve gezilecek çok yer var. Her insanı cezbedecek noktaları mevcut. Biz de mutlaka görülmesi gereken yerlerini her gün sırayla gezdik, dolaştık. Şöyle özetle anlatayım isterseniz:
Louvre Müzesi
Her Paris'e gelenin mutlaka gittiği bir müze Louvre müzesi. Fransız ihtilalinden sonra 1793 yılında açılan ilk devlet müzesi. Yedi ana bölümden oluşuyor. Çok büyük bir müze olduğundan gezmeniz neredeyse bir gününüzü alıyor. Monalisa, Jan Vermeer'in Hollanda'daki gündelik ev hayatını anlattığı Dantelci Kız tablosu, Milo Venüsü, Michelangelo'nun Ölen Köle heykeli, Napolyonun odaları ve daha birçok eseri görme şansınız oluyor.
Notre Dame Katedrali
Victor Hugo'nun Notre Dame de Paris adlı eserini bilirsiniz. Gotik dokunuşlarla süslenmiş bu güzel katedrali görmeden olmaz. Seini nehri kenarından yürüyerek bu adacığa gelip uzun kuyruklara girerek bekleseniz de katedrali gezmek çok güzel.
Pantheon
Pantheon kubbesinden manzara bir harikadır. Buraya 206 basamak ile ulaşabilirsiniz. Pantheon içerisinde ayrıca Foucault Sarkacı da mevcut. 1851 yılında ünlü astronomcu Jean Bernard Leon Foucault dünyanın kendi ekseni ve gezegenler etrafında döndüğünü kanıtladığı ilk deneyini burada yapmış. 1851'de Conservatoire'e götürülen sarkaç 1995 yılında tekrar Pantheon'a getirilmiş.
Centre Pompidou
Centre Pompidou dünyadaki modern sanat müzelerinin en bilinen ve ziyaret edilenlerindendir. Yapı içerisinde müze dışında ayrıca kütüphane, kitapçı, sinema ve panoramik bir teras bulunmakta.
Lüksemburg Bahçesi
Paris'in en popüler parklarından biri. Şehrin göbeğinde olması nedeniyle kolay ulaşılıyor, içinde gezip dolaşıp huzurlu saatler geçirebileceğiniz büyük bir park. 1615 – 1627 yılları arasından Lüksemburg Bahçesi'nin kuzeyinde Palais du Luxembourg (Lüksemburg Sarayı) inşa edilmiş. Bu saray Fransız Devrimi sırasında hapishane olarak kullanılmış.
Eyfel Kulesi
Paris deyince herkesin aklına ilk gelendir Eyfel. Bizim ikinci otelimiz buraya yakın olduğundan devamlı etrafında gezindiğimiz bir yapı oldu. Özellikle gece çok romantik. Gündüz eşim ve kızım en üst katına çıktılar. Manzara harikaymış, ben de çektikleri fotolğrafarla yetindim. 320 metre uzunluğunda ki kulenin en üst noktasına kadar çıkmışlardı.
Galeries Lafayette:
19. yüzyılda Paris'te kurulan ünlü alışveriş merkezidir. Boulevard Haussmann'da bulunan Galeries Lafayette her yıl milyonlarca kişi tarafından ziyaret ediliyor. On katlı yapının cam ve demirden yapılmış kubbesi de oldukça görkemlidir. İçinde birbirinden güzel markalar var, özellikle vitrayları görmek için gitmeli.
Pont Des Arts – Aşıklar Köprüsü
Seine nehri üzerinde bulunan 37 köprü içinde en meşhuru çünkü tüm çiftler buraya gelerek aşklarını ölümsüzleştiriyorlar. Giderseniz sizde kilitlerinizi yanınızda bulundurmalısınız. İnanca göre sevgililer aşklarını bir kilitle sonsuza kadar sürmesi için birleştiriyorlar, anahtarını da nehre atıyorlar.
Montmartre Tepesi
Ressamlar tepesi olarak da bilinen bu yerde ki sokak sanatçıları, ressamları, satılık hediye eşyalarını görmelisiniz. Zamanında Monet, Picasso gibi birçok ressamın eserleri bu bölgeden çıkmış. Paris'in en yüksek noktalarından biri olan Ressamlar Tepesinde bulunan kafe, restoranlarda keyifli vakit geçirebilirsiniz.
Palace De La Concorde – Concorde Meydanı
Paris'in en büyük ve en ünlü meydanı. Zamanında kanlı olaylara ve direnişlere meydan olmuş. Burada yaşanan olaylar unutulmasın diye de 23 metre yüksekliğinde bir dikilitaş konmuş. Meydana iki çeşme ve Fransız şehirlerini temsil eden sekiz tane heykel dikilmiş.
Avenue Des Champs-Elysees – Şanzelize Caddesi
Paris'in simgesi Eyfel kulesinden sonra Şanzelize Caddesi gelir. Filmlere, şarkılara konu olan bu cadde boyunca oldukça lüks dükkânlar, restoranlar bulunmakta. Ayrıca ünlü Zafer takı da iki kilometrelik bu caddenin sonunda bulunmaktadır. Zafer Takı Napolyon'un isteğiyle 12 yolun birleştiği nokta da yapılmış bir yapı. Takın altında meçhul asker mezarı bulunuyor. Mezarın en büyük özelliği burada sönmeyen bir ateşin olmasıymış.
Carnavalet Müzesi
Gezmesi bedava olan ender müzelerden biri. Bu müzede Paris'in tarihini keşfedebilirsiniz. Metro 1 nolu hattın Saint Paul durağında inerek kolayca ulaşabilirsiniz. Müzede sergilenen bazı koleksiyonlar bazen geçici ücretli olabiliyormuş.
Musée d'Orsay
Az zamanınız varsa Louvre yerine tercihiniz Musée d'Orsay olsun. Louvre'un antik çağlara değin uzanan fazla bir profesyonel koleksiyonu var. D'Orsay ziyaretinizde ise İzlenimcilik ve sonrasına dair dolayısıyla size çok daha tanıdık gelecek pek çok esere rastlayabilirisiniz.
Montparnasse Mezarlığı:
Sartre, Beauvoir, Beckett, Baudrillard, Ionesco, Gainsburg, Kiki ve daha birçok sanatçı bu mezarlıkta yatıyor.
Rodin Müzesi
Gidip hem içini hem bahçesini saatlerce gezdiğimiz bir müze oldu. Heykeltraş Auguste Rodin'in eserlerini barındıran müze 1919 yılında açılmış. Düşünen Adam Heykeli, Cehennem Kapısı en bilindik heykelleri.
Opera Garnier
2200 koltuk sayısıyla Avrupa'nın en büyük opera binalarından biri. Bina 1815 yılında açılmış, yapısında ki bu tarihi geçmiş zaten binayı müze gibi seyirlik yapıyor. İçinde seyredeceğiniz opera, bale gibi etkinliklerle unutulmaz bir anı yakalayacaksınızdır.
Belli başlı gezilecek noktalara değinmek istedim ama Paris'e gidip görmediğiniz birçok şey kalacaktır. Tarihi yapıları, müzeleri, parkları, kafe ve lokantaları, katedralleri, sokaklarıyla dolu dolu bir şehir olan Paris'te biz de on gün geçirmemize rağmen sadece şehir içini gezebilmiştik. Paris çevresinde de gezilecek, görülecek yerler var ama şehrin içi de öylesine dolu dolu ki gezmeye günler yetmiyor. Bahsetmediğim birçok yeriyle eksik kalan Paris için İnşallah tekrar bir gün diyorum.
Yazar: Pelin YİĞİT - Yayın Tarihi: 23.05.2022 11:29 - Güncelleme Tarihi: 01.09.2022 15:47