Radva’nın Filistin’i, Edebiyat, Vildan KINALI

Radva’nın Filistin’i yazısını ve Vildan KINALI yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Radva’nın Filistin’i

05.04.2023 09:00 - Vildan KINALI
Radva’nın Filistin’i

Vildan KINALI yazdı…

Kahire doğumlu Radva Aşur, Şairin Filistin'i kitabıyla tanıdığımız Filistinli Murîd Bergûsî'nin eşi. Zaten Tanturalı Kadın'ı da ona ithaf etmiş. Kendisi Mısırlı entelektüel bir ailenin kızı. Dedesi Mehmet Akif Ersoy'un yakın arkadaşlarından Abdulvehhab Azzam.

Murîd Bergûsî 1967'de Kahire'de eğitim görürken o yıl İsrail ile Mısır arasında Haziran Savaşı olarak da bilinen Altı Gün Savaşları yaşanıyor. Arap Devletler açısından büyük şok etkisi yapan ve Filistin davasına ciddi bir darbe indiren savaştan sonra Bergûsî uzun yıllar ülkesine dönemiyor. Lübnan, Ürdün, Mısır gibi ülkelerde yaşayan Bergûsî siyasî gelişmelere paralel olarak buralardan da çıkarılıyor. Şüphesiz hem Murîd Bergûsî'nin eşi olmak hem de zamanında İsrail ile en fazla çekişen ülkelerden birinin vatandaşı olmak Radva Aşur'u Filistin davasına daha duyarlı hale getiriyor. Yüksek lisansını karşılaştırmalı edebiyat, doktorasını Amerika'da Afro-Amerikan Edebiyatı alanında yapan yazar kalemini bir silah olarak görüyor.

Bu konudaki bakışını"Onda yaşıyorum ve biliyorum ki o da bende mesken tuttu. Söylediğim, yaptığım her şeyde onun izini taşıyorum. Arapça benim için bir araçtır, bu doğru. Fakat aynı mesafede ben de onun araçlarından biriyim." Sözleriyle ifade ediyor.

Romanda Hayfa'da başlayan olay Beyrut'ta devam ediyor. Filistin'e dair ne varsa hemen hepsine olay örgüsünün içinde rastlıyorsunuz. Fakat Radva, olaylardan çok bireylere odaklanıyor ve böylece olaylardaki ölümleri birer istatistik olmaktan çıkarıyor. Olup biten her şeyi Hayfa'ya bağlı Tantura köyünden Rukayye'nin gözüyle anlatıyor. Okurken, yazarın anlattıklarını bizzat kendisi yaşadığı hissine kapılıyorsunuz. Gerçekten olmuş olanla kurguyu ayırt etmekte zorlanıyorsunuz.

ADIM ADIM YAKIN TARİH

1948'den önce bölgede Filistinli gerillalarla İsrail'in çeteleri Irgun ve Haganah arasında çatışmalar yaşanıyordu. Fakat Filistinliler bu çetelerin galip geleceğine asla inanmıyor, eninde sonunda onları topraklarında göndereceklerine inanıyorlardı. Ne yazık ki Siyonistlerin İngilizlerden aldıkları destekle ortaya İsrail diye bir devlet çıktı. Bu devletin ilanı da uzun yıllar Filistinlilerin topraklarından vazgeçmelerine yetmedi. Göç etmek zorunda kalanlar veya göçe zorlananlar da geri gelecekleri inancıyla vatanlarından ayrıldılar.

Kitaptaki her satır hakkında dört başı mamur bir metin yazmamız mümkün. Ancak en etkilendiğim kısımlarla yetineceğim.

Radva Aşur kitabında II.Abdulhamit Han'ın Hicaz Demiryolu projesini karakterlere anlattırmış. Şam'ı Mekke'ye bağlayan proje ticareti canlandıracak, Hacca gitmenin zorluklarını azaltacak, yolları daha güvenli hale getirecek, nihayetinde Osmanlı vilayetlerini devletin başkenti İstanbul'a bağlayarak koruma altına alacaktı. Bu proje ile Süveyş Kanalı'na duyulan ihtiyacı da azaltacaktı. Sultan'ın bu projesini bir Arap'ın, Rukayye'nin babasının ağzından şu satırlarla okuyoruz:

'Hicaz Demiryolu Hayfa'yı Dera'ya, Dera'yı da Şam ve Amman'a bağlardı. Oradan da Medine-i Münevvere'ye kadar giderdi. İnsanlar ona Hamidiyye Demiryolu derdi. Çünkü Sultan Abdulhamit bu proje için büyük gayret göstermiş, başlanmasını emretmiş, inşa edilebilmesi için ilk bağışı o yapmıştı. Hicaz'da bu trene "sultan merkebi" diye isim takmışlardı. Bu yol Müslümanların bağışlarıylainşa edildi. Araplar, Türkler, İranlılar, Hintler. Bu nedenle İslam vakfı kabul edilir. Yapılmasının amacı Medine-i Münevvere'yi Mekke, oradan da Yemen'e bağlamaktı. Türkiye bölgeden çekilip İngilizler gelince proje durduruldu. Filistin içindeki demiryolu İngilizlerin idaresine geçti. Adını Palestine Railways diye değiştirdiler, Semmakh'ı son durak yaptılar. Suriye'de devam eden demiryolunu da Fransız sömürge yönetimi eline aldı."

Arap bir yazarın bu tarihi gerçekleri aktarmasını dikkate değer buluyorum. Zira Abdulhamit Han kendi evlatları tarafından bile yeterince tanınmıyor.

Filistinlilerin çoğu yurtlarından çıkmak zorunda kaldıklarında Lübnan'daki mülteci kamplarına sığındılar. Ülkelerine geri dönme hayalleri kurarken durum hep daha kötüye gitti. Mülteci kampları Sabra ve Şatila diye bildiğimiz katliamlara şahit oldu. Radva bize bu katliamların arka sokaklarında yaşananları anlatıyor. Siyasi çekişmelerin odağında kalan gençlerin tutundukları dalların nasıl bir bir kesildiğini, gençlerin ne büyük bir boşluğa sürüklendiğini gösteriyor. O zamana kadar özgürlükleri için mücadele eden gençler bu olaylardan sonra gelecekten ümitlerini kesecek hale geliyorlar.

Bu gelişmelerden sonra Lübnan'da istikrar tamamen bozulunca Lübnanlılar bu durumdan o zamana kadar kapılarını açtıkları Filistinlileri sorumlu tutuyor ve her şeyin onlar yüzünden olduğunu iddia ediyorlar. Bu da kitapta en çok dikkatimi çeken ayrıntılardan oluyor. Bir ülkede yolunda gitmeyen bir şeyler varsa ilk göze batan mülteciler ve göçmenler olur. İnsanlar acılarını bırakıp mültecilerle uğraşmaya başlarlar. Tanturalı Kadın'da da bu gerçekle yüzleşiyoruz.

Yaşadığımız zamanlarda bir gerçek daha var ki o da zulme uğrayan Doğuluların haklarını aramak için Batı'ya gitmeleri ve seslerini oradan duyurmaya çalışmaları. Bir yandan Batı'yı vahşi ve emperyalist buluyoruz öte yandan Batı'nın ilkelerinden medet umuyoruz. Çünkü başka çaremiz olmadığını düşünüyoruz. Rukayye'nin oğlu Abid'in de yoktu. Bunun için Belçika'ya giderek hakkını aramaya çalıştı. Kurgudaki gerçeklerden biriydi.

Sonuç olarak diyebiliriz ki Radva derdi olan bir kadındı. Kitaplarını, tüm dünya derdini duysun diye yazdı:

"Ben Arap bir kadın ve üçüncü dünya ülkesi vatandaşıyım. Her iki durumda da mirasım bastırılmış durumda. İliklerime kadar bu gerçeği hissediyorum. Kendi savunmamı, bana benzeyen, benim gibi olan sayısız kişinin savunmasını yazdığım alandan da korkuyorum. Yazmayı istiyorum, çünkü gerçeklik bana ötekileştiğimi hissettiriyor. Söylemlerim, başkalarına doğru yola çıkabilmem ya da onların bana doğru gelebilmeleri için beni [başkalarına]açarken sessizlik yalnızca yabancılaşmamı artırıyor."

Radva şahit olduklarının kaydını düşerek üzerine düşeni yaptı ve topu okuyucuya attı. Adım adım Filistinlilerin yaşadıklarını kurgusal bir zeminde bize aktardı. Bundan sonra sorumluluk okurda.

res_1 HİCAZ DEMİRYOLU

Tanturalı Kadın

Radva Aşur

Ketebe Yayınları

(Ekim 2019)

400 sayfa


Yazar: Vildan KINALI - Yayın Tarihi: 05.04.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 23.04.2023 23:48
1131

Vildan KINALI Hakkında

Vildan KINALI

1982 Kütahya doğumlu. Kütahya İmam Hatip Lisesi’nden 1999’da mezun oldu. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında çalıştı. Uluslararası ilişkiler okudu. Bazı yazarlardan yazmak üzerine eğitimler aldı. Edebiyat ve Uluslararası İlişkiler alanları arasında seçim yapamadığı için birini diğerine uyarlamaya çalışıyor.

Evli, üç çocuk annesi. Konya’da yaşıyor.

Yayınlanmış Kitapları

- Kasım Bunlar Çok mu Lazım?, Mecaz Çocuk Yayınları, 2023

Vildan KINALI ismine kayıtlı 25 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 1 kitap bulunmaktadır.

Instagram Kitapyurdu.com