Rüstemoğlu Cemailʼin Tuhaf Hikâyesi
-"Oyun iyiydi, nerden mi anladım, çünkü hiçbir sahnesinde uyuklamadım." dedi bir adam yanındaki hanıma.
-"Oyun çok ii diil miydi kanka?" dedi bir genç yanındaki gence.
-"İkinci kez izledim yine de doyamadım." dedi bir kadın yanındaki arkadaşına.
Bense dedim ki: "Ne çok gözyaşı döktüm bu oyunda."
Gerçekten de öyle oldu. Sanırım bu durumu başlangıcı; oyunun kahramanlarının haksız yere yuvalarından göçe zorlandıkları sahne oldu. Broşüründe "insan öldüğünde ölmez, umudunu kaybettiğinde ölür" yazan "Rüstemoğlu Cemail'in Tuhaf Hikâyesi" isimli tiyatro oyunundan bahsediyorum.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarında Girit'teki evlerinden sürgün edilen bir ailenin İstanbul'a göç hikâyesini anlatan oyun kimi zaman gülme hissi kimi zaman ağlama hissi veriyor. Eskişehir 'de doğan oyunun yazarı ve yönetmeni Cengiz Toraman, Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümü'nde hem lisans hem de yüksek lisansını tamamlamış. Uzun yıllar konservatuvarda oyunculuk ve sahne dersleri veridiği esnada çeşitli oyunlarda oyuncu olarak görev almış. Aynı dönemde TV 'de oyunculuk, sunuculuk ve seslendirme yapmış. Oyunculuk sınavlarına hazırlanan adaylar için kaleme aldığı "Oyunculuk Sınavlarına Hazırlık Kılavuzu" ve kendi oyunu "Anlatılan Senin Hikâyendir " adlı çalışmalarını kitaplatırmış. Yani mutfaktan gelen bir yazar yönetmenle başarı yolundaki ilk büyük mesafe katedilmiş.
Duygu geçişlerinin yoğun yaşandığı oyunun yazarı ve yönetmeni Cengiz Toraman şöyle bahsetmiş eserinden: "Birincisi Rüstemoğlu Cemal'in Tuhaf Hikâyesi oyununun, oyunculuk açısından, yazdığım en zor metinlerden biri olduğudur. Çünkü sahne üzerinde "anlatmak" ve "olmak" denklemi içinde saf bir tiyatro deneyimine varmak her babayiğidin harcı değildir. Seyirciyle kurulan dolaysız, içten, güler yüzlü iletişimin şenlikli bir deneyime, doyurucu, inandırıcı bir yaşantıya evrilmesi ancak yetenekli sanatçıların ve işinin ustası bir teknik ekibin ortak çalışmasına bağlıdır. Bu nedenle böyle bir oyunu yapmaya kalkışmak oyuncusundan tekniğine, yöneticisinden yaratıcı kadrolarına kadar bir grup "çılgın" insanın aklına, gönlüne, emeğine ihtiyaç duyar. Çok şükür, bu oyunda ezberini bozmaktan korkmayan, yüreğini çekinmeden ortaya koyan, güler yüzlü, harika insanlardan oluşan bir grup çılgınla çalışma olanağı buldum. Her birine ayrı ayrı teşekkür ederim. Gelelim Rüstemoğlu Cemal'in Tuhaf Hikâyesi oyunuyla ilgili vurgulamak istediğim ikinci önemli noktaya. Bu oyunla birlikte siz değerli seyircilerimiz can dostum Levent Üzümcü ile yıllar sonra yeniden İstanbul Şehir Tiyatroları sahnesinde buluşacaksınız."
Türkçe modern üsluplu senaryosu olan oyunun yazarı ve yönetmeni Cengiz Toraman 'ın oyun hakkındaki yukarıdaki cümleleriyle aslında oyuna dair birçok bilgiyi vermiş. Naçizane bendeniz bu yazıda birkaç ekleme yapmaya çalışacağım.
Oyunun Konusu ve Hakkında Kısa Kısa
Demirci ustası Rüstem Girit 'te yaşamaktadır, tıpkı ataları gibi. Bir gün dükkânında olmadık birine haddini bildirince İstanbul'a sürgün edilir. Oğlı Cemal ve eşi Tesbiha Hatun ile kendisine İstanbul 'da bir hayat kurar. Yeni hayatında da mesleğini icra eder. Yaptığı kesici aletlerin namı şehre yayıldıkça müşterileri kapıda kuyruk olur. Günler geçer ve Rüstem terki diyar eder. Oğlu Cemal küçük yaşta babasını ekmek teknesinin başına geçer. Zaten okumakta pek de gözü yoktur. Başta Cemal 'in arkadaşı Macit, sevdiceği Rum kızı Amelya olmak üzere çeşitli yan karakterlerle hikâye sahnede ilerler. Dakikalar geçtikçe Cemal 'in kuru bir yaprak misali ordan oraya savrulduğu izlenir.
Oyunun gidişatında; dönemin toplum düzenine, insanların duygularına, fikirlerine ve yaşayışlarına dair ip uçları sahnelenir. "Çıktırmam Beyoğlu'na hanımlar, beyler, kopiller… Yetmiş iki milletten insan birbiriyle kaynaşmış selam eder" repliğiyle Türkler, Ermeniler, Rumlar, Kürtler, Yahudilerin birlikte yaşamıyla kültür çeşitliliğine atıfta bulunulmaktadır. İzlerken türlü çeşit duygu durumunun içine girilmesinin ana sebeplerinden biri bu husustur kanımca.
Çok sayıdaki karakteri hiç göz tırmalamadan sane üstünde, parava arkasına geçmeden değiştirdiği kostümleriyle sahneleyen Levent Üzümcü performansıyla şaşkına çeviriyor izleyeni. Oyundaki birçok yan karaktere bürünüp soyunan oyuncunun hayat verdiği karakterlerde herkesin kendinden bir anı bulması çok olası. Levent Üzümcü 'ye oyun hakkında yöneltilen: "Rüstemoğlu Cemal'in Tuhaf Hikâyesi tek kişinin anlattığı fakat çok fazla karakterin hikâyesini dinlediğimiz bir oyun. Siz hangi karaktere kendinizi yakın hissettiniz?" sorusuna verdiği yanıtta: "Anlatıcıyım ben. O karakterlerin herhangi biriyle özdeşleştirmiyorum kendimi. O karakterlerin içine giriyorum, çıkıyorum ve hepsini hakkıyla oynamaya çalışıyorum. Farklı insanlar var. Ayı Süleyman var, Halil Çavuş var, çok fazla insan giriyor çıkıyor. Herkesin bir hayatı, anlatıcının üzerinden anlattığı kendi davası var. O çok hoşuma gidiyor. Ama asıl olan anlatıcı. Seviyorum anlatıcıyı…" beyanatında canlandırdığı karakterler hakkındaki düşüncesini öğrenmiş oluyoruz. Fakat şahsi fikrim Rüstem 'i canlandırırken bana daha çok duygu aktardığıdır. Yani bu soru bir izleyici olarak bendenize sorulmuş olsa benim yanıtım Rüstem'den yana olurdu.
Tek oyunculu oyunda oyuncunun orkestra üyeleriyle ve seyircisiyle olan etkileşimi ve diyologları meddah üslübunu günümüze taşıyor. Ve tereddütsüz söylemek gerekir ki; Rüstemoğlu Cemal'in Tuhaf Hikâyesi, zor bir metin.
Oyunun giriş sahnesi bir müzikalmişçesine başlaması ve repertuvarının çok doğru seçimlerle oluşturulmuş olması daha ilk sahneden itibaren izleyeni alıp oyunun içine çekiyor. Bir oyunda nitelikli müzik dinlemek hem tiyatro hem de konserin bir arada olması gibi keyif verici. Oyuncuya eşkik eden solist Esen Koçer'in duru ve parazitsiz sesinin oldukça dinlendirici olduğunun altını çizmek şart.
Sahnedeki dekor ve ışıklar oldukça başarılı. Işık tasarımı ödüllü Fatih Mehmet Haroğlu'na ait. Altın varaklı bir çerçeveyle bir tablo gibi resmedilen dekordaki Galata Kulesi ilk göze açrpan oluyor. Dekorun Cihan Aşar 'a emanet edilmesi çok doğru bir seçim olmuş. Özellikle sahne arkasındaki orkestranın konumunda dengeli bir konumlandırmada bulunulmuş. Tüllerin ardında seyirciye hem uzak hem yakın hissi veren orkestra üyelerinin ve solistin oyuna katkısı oldukça büyük.
Bir tortu, bir sorgulamayı miras bırakmayan niteliğiyle oyun interaktiflik ve doğaçlama olmasının katkısı olmalı. Bu noktada bendenizin gerçeken doğaçlama mı yoksa izleyenlerle iletişim kurulan bu bölümler her oyunda aynı repliklerle mi oynanıyor? sorusunu aklıma getiren bölümün katkısı yadsınamaz. Bir de unutmadan; "peripeteia" yani "baht dönümü" anlamına gelen, söylemesi güzel bir Fransızca sözcük öğrenmiş olduk oyun sayesinde.
Sonuç
İBB Şehir Tiyatroları, sahnelediği oyunları engelliler için daha ulaşılabilir hale getirmek için İBB Sesli Kütüphane'de kayıt altına almayı benimsediği basına yansıyan haberlerden. Sesli Betimleme Derneği'nin işbirliğiyle seslendirilerek veritabanına kaydedilen oyunlardan biridir Rüstemoğlu Cemal'in Tuhaf Hikâyesi. Bu hususta kayda değer bir yaşanmışlık ise; Beyaz Baston Görme Engelliler Haftasında sebebiyle Ocak 2022 'de Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde göserilen oyundan çok keyif aldıklarını, oyunun içine rahatlıkla girebildiklerini dile getiren dernek üyelerinin övgülerinin esere başka bir boyut kazandığı söylenebilir.
Bir katre militarizm, bir katre nostalji içeren bol müzikli oyun bir çok mecrada "Meddah üslubuyla modern tiyatronun teknik olanakları birleştirilerek anlatıldığı" olarak tanımlanmaktadır. Oyunun afişinin sağ alt köşesine dikey duran bir buzuki enstrümanı yerleştirilmiştir. Açık turuncu zemin üzerine koyu turuncu simetrik noktalar yerleştirilen görseldeki gitar ve bağlama karışımı bir enstrüman olan buziki oyunun müzikli yanına atıfta bulunmakta.
Oyunun sonunda: "Bir kurtarıcı arıyorsan eğer, içindeki cana bak" deniliyor. İnattan soyunup umut kuşanma temennisiyle bu cümle bizim de yazımızın sonu olsun.
Yazan/Yöneten: Cengiz Toroman
Sahne Tasarımı: Duygu Can
Kostüm Tasarımı: Janset Kaplan
Koreografi: Volkan Ayhan
Işık Tasarımı: Mehmet Fatih Haroğlu
Efekt Tasarımı: Kadir Arlı
Oyuncular: Levent Üzümcü - Esen Koçer (sadece sandal sahnesinde yer almakta)
Yardımcı Yönetmen: Musa Arslanali
Orkestra: Ömer Göktay, Aydın Yıldız, Deniz Atalay, Utku Akıncı, İlker Peker
İlk Oyun Trh: 10 Kasım 2020
Süre: 75 Dakika / Tek Perde
Yazar: Necla DURSUN - Yayın Tarihi: 06.02.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 28.01.2023 03:02
Oyunda çok güzeldir. Gitmenizi tavsiye ederim
Oyunla ilgili herkesi kutluyorum, çok zevk alarak seyrettik. Tek sıkıntı mikrofon kullanılması nedeniyle ortaya çıkan yankı/eko nedeniyle söylenenlerin anlaşılması çok zordu. Belki mikrofonsuz doğal sesle daha anlaşılır olabilir. Teşekkürler.