Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’u, Edebiyat, Faik ÖCAL

Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’u yazısını ve Faik ÖCAL yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’u

30.06.2023 09:00 - Faik ÖCAL
Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’u

Yaram yalnızlığımdır. Yalnızlığımda sadece ölümü kutsadım, yaşamdan yüz çevirdim. Her şey elimden kayıp gitmişti işte. Kör Baykuş'tum. Terk edilmiştim. Hayatım terk edilmişlikleri korumak ve toplamakla geçti. Gözlerimde sahipsiz ve kimsesiz mezarların bekçiliğini yaptım Kör Baykuş'umla. Gelmeyecektiniz. Kimsenin geleceği yoktu. Herkesten ve her şeyden umudumu kesmiştim. Çöl palmiyesi olup çıkmıştı kıyıda köşede biriktirdiklerim. Daha ilk andan itibaren dünyayı zindan bellemişti baykuş gözlerim. Kendimi göremiyordum, aradığımı bulamıyordum, insan olamıyordum. Birileri insanlığımı elimden almıştı. Cinsiyet ikileminden çıkmıştım. İçimdeki erkeği yitirmiştim, kadını öldürmüştüm. Kör Baykuş'um ile yaşam ile ölümü ölçüp biriktiriyordum, kıyametin ne zaman kopacağını kestirmeye çalışıyordum.

Geceden sabaha, sabahtan geceye at ölüleri taşıyordum. Kim öldürüyordu içimdeki atları? Kördüm, göremiyordum; cahildim, bilemiyordum. Kalbimi söküp atmıştım. Kör Baykuş kalbimin yerinde duruyordu. Kör Baykuş kalbimde yuvasını yapmıştı. Kör Baykuş kalbimin yerinde yatıyordu, atıyordu, uçuyordu, düşüyordu. Kör Baykuş söylüyordu, ben yazıyordu. İyi bir yazar olamamıştım. İyi bir insan da olamamıştım. İyi hiçbir şey olamamıştım. Sadece Hayyam'ı özlüyordum. Hayyam'dan dörtlükler dinlemek istiyordum. Susturuyordu Kör Baykuş her kesi, her şeyi. Kör Baykuş'a bakıp hayatıma çekidüzen veriyordum. Ne çekidüzen ama!

Yaram, insan olmaktı. Kendime, bir de insanlara bakıp bakıp hayıflanıyordum. Nerede yanlış yapmıştım. Neden ruhumu Kör Baykuş'a teslim etmiştim? Yalnızlığım içimdeki mezarların boşluğunu unutturmaya yetmiyordu. Başka bir şey oluyordum. Başka bir şeye dönüşüyordum. Gariptim, yerlilerin kitabından düşmemiş. Sürgündüm, hiç yeri yurdu olmamış. Mülteciydim, iltica edildiği her yerden anında kapı dışarı edilmiş.

Sonra bir kadın geldi, "Seni Kör Baykuş'tan kurtaracağım" dedi. İnandım kadına. Açtım içimi kadına. Hayatım en güzel resmini yapmaya başladım. Resimde parmaklıklar içinde kör bir baykuş çiziyordum. Çok sonra anladım ki parmaklıkların içinde kendimi çizmişim. Kadın beni terk edip gittiğinde anladım. Kör Baykuş istediği gibi uçtuğunda anladım. Ben gidemiyordum hiçbir yere. Mahpustum. Kendi kendimi hapsetmiştim. Kör Baykuş'a kaptırmıştım özgürlüğümü.

Her gece kendimi öldürüyordum. Sabahında Kör Baykuş gelip parçalarımı topluyor, beni eski halime getiriyordu. Kalbim yok. Kalbimin yerinde Kör Baykuş… İçimde bir sızı… Şarap sızısı, Hayyam hasreti. Her geçen gün demir parmaklıklar daha da büyüyor, kalınlaşıyor. Bir gün gelecek öleceğim ama öldüğümün farkında dahi olmayacağım. İçeride mahpus olduğumu bilmeden son nefesimi vereceğim. Kör Baykuş başkalarının ölümünü ölümüme katacak, bunun farkında dahi olmayacağım. Oysa her şey kendime ait bir yaşam ve ölüm içindi. Bütün çabalarım yaşamımda başkalarının yaşamı olmaması, ölümümün başkalarının ölümüne benzememesi içindi.

"Kendi gibi yaşamayan kendi ölümüne dahi sahip olamazmış" diyor, içimden bir ses.

Hayyam değil.

O kadın da değil.

Kör Baykuş da değil.

Kimin sesi o zaman.

Pişmanlığımı kundaklamadım mı?

Gözpınarlarımı dinamitlemedim mi?

Bütün direnç noktalarını kırmadım mı?

Ebabil kuşlarının hikayesini unutmadım mı?

Yaşam kuyularına kibrit suyu dökmedim mi?

Umut tohumlarını çöl palmiyelerine kaptırmadım mı?

"Başkasının yaşam ağacında gölgenin kendi ölümüne ihanet edermiş."

Yoksa hiç sevmedim mi?

Neredesin anne?

İbrahim'e ne yaptın?

Rabia neden gelmiyor?

Neden sesini duyamıyorum anne?

Neden seni yanımda hissedemiyorum?

Yoksa o kadın seni de mi susturdu anne?

Sen annemsin. İsa'nın Meryem'i sevmesi gibi sevdim seni. Hani ben senin İsa'ndım. Hani beni hiç bırakmayacaktın. İsa'yı çarmıha gerdiler. Tek başına ölüme gönderdiler. Öyle söylendi hikaye. Ben de burada gün geçtikçe büyüyen ve kalınlaşan demir parmaklıklar arasında bir başına, ölümü bekliyorum. İsa'nın çarmıhta kendi sonunu beklemesi gibi… Dışarıda Yehudalar, dışarıda Kör Baykuşlar. Dışarısı ihanet yurdu…

"Hiçbir ihanet ağacı yoktur ki kökü içeride, dalları dışarıda olmasın."

Aldım mesajı ve kendimi susturdum. Kıyamet kadar uzun ve ağır bir suskunlukla susturdum kendimi. Gelmesin hiç kimse. İbrahim ve Rabia de gelmesin. Hiç kimseye ihtiyacım yok. Yaram yalnızlığımdır. Yalnızlığım dermanımdır. Sadece bir geçiş olacak her keslerden uzakta, buradan ötelere, Kör Baykuş gözetimine, Hayyam hasretinde.

Kör Baykuş

Sadık Hidayet

Çev. Behçet Necatigil

Yapı Kredi Yayınları

95 sayfa

İstanbul, 2008


Yazar: Faik ÖCAL - Yayın Tarihi: 30.06.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 02.03.2023 00:36
1401

Faik ÖCAL Hakkında

Faik ÖCAL

2000’de Cumhuriyet Üniversitesi Sosyoloji mezunu... 2004 yılında Franz Kafka’nın Romanlarında Birey ve Devlet İlişkisi üzerine yaptığı tez ile yüksek lisansını yaptı.

Çeşitli sitelerde ve dergilerde yazıları çıkmakla birlikte 2008’den beri düzenli olarak Yolcu Dergisi’nde yazılar yazmaktadır.

Yayımlanmış Kitapları:

Yitik Anılar Şehri, Erguvan Yayınları, 2008.
Aziz ve Aciz Emanetçi, Erguvan Yayınları, 2008.
Dört Mevsim Beş Vakit Hüzün, Roza Yayınları, 2012.
Uzaktaki, Az Kitap, 2021.
101 Kürtçe Roman 1. Cild, Sitav Yayınları, 2022.
Beyaz Hüzün, Az Kitap, 2022
Yeni Bir Aydınlanma Felsefesi, Zilan Akademi, 2023
Deprem Günlüğü, KDY, 2023 

Faik ÖCAL ismine kayıtlı 89 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 8 kitap bulunmaktadır.

Twitter Instagram Kitapyurdu.com