Sahafiye 7: Vasattan Ötede Bir Yer Var, Düşünce, Ethem ERDOĞAN

Sahafiye 7: Vasattan Ötede Bir Yer Var yazısını ve Ethem ERDOĞAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Sahafiye 7: Vasattan Ötede Bir Yer Var

10.05.2024 09:00 - Ethem ERDOĞAN
Sahafiye 7: Vasattan Ötede Bir Yer Var

Giriş

İnsan tipolojileri içinde "ortalama insan" tipinin neredeyse bütün ülke ve toplumlarda önemsendiği bir gerçektir. Bunun arka planı demokratik bütün uygulamalarda son kararı ortalama insan tipinin veriyor olmasıdır. Yapılan araştırmalarda bu tipolojinin tam olarak kim olduğu, toplumun ne kadarına tekabül ettiği, değerleri, siyasi bakışları vb. tespit edilmeye çalışılmaktadır. Hatta siyasetten ticarete hemen her alanda bahse konu tipoloji dikkate alınmaktadır. Çünkü bu tipolojinin toplumun büyük bir kesimi olduğuna dair ciddi veriler vardır.

Ortalama insan tipinin Türkiye'deki yansımasına dair yapılan anketlerde çeşitli veriler ortaya konmaktadır. Bunlardan birinde "10 kişiden 6'sı ortalama insanın çekirdek ya da geniş ailesinde bulunabileceğini ve kendisinin de bu tanıma benzediğini ifade etmiş, ayrıca ortalama insan olmanın genel anlamıyla olumsuz çağrışım yapmadığı görülmüştür. Çeşitli siyasi partilerin seçmeni olmanın, ortalama insana dair bakış açısını etkilediği sonucuna ulaşan çalışmada,..P ve..P seçmenine sorulan tek kelimeyle ortalama insanı tanıtır mısınız sorusuna, "vatansever, dürüst, misafirperver, iyi insan, dindar, çalışkan, mert" gibi olumlu cevapların geldiği,..P ve..P seçmeninde ise bu tanımlamaların "koyun, cahil, muhafazakâr, bencil, bilinçsiz, tembel, para, saf, menfaatçi vs." gibi olumsuz özelliklerden oluştuğu tespit edilmiştir." (Toprak, 2019)

Anketten elde edilen verilere bakıldığında, "ortalama insan" tipine dair bakış açısının cinsiyet, hayat tarzı ve siyasi parti seçmenliğine göre değerlendirildiği, kadın ve erkek, muhafazakar ve dindar, XXP-XYP seçmeni ile ZZP-..P seçmeni arasında olan önemli görüş farklılıkları görülmüştür.

Buraya kadar olan kısmı şunun için yazdım: İnsana dair bir faydası olmayan ülkedeki yapay gündemden, günlük gazetelerin boş köşe yazılarından, televizyonların haber programlarındaki malumatfuruş – uzmanlıkları tartışılır – konuşan ama bir şey söylemeyen niteliği kendinden menkul konuklardan uzak durmanın faziletlerine inanıyorum. Bu faziletlerin tabi olarak asla şikâyet etmediğim bir yalnızlığa vesile olduğunu da müjdeleyebilirim. Bunlar insanın dikey (içine doğru) yaşantısı için besleyici gıda vasfı taşıyor. Dolayısıyla bu bağlamı üreten zeminleri sevmeyi de farz hükmünde görüyorum.

Soytarı Gülmez Sırıtır

Sahafiye serisine bir katkı olarak Mehmet Ali Kılıçbay'ın Soytarı Gülmez Sırıtır kitabı hakkında kırık dökük cümleler kurmaya niyetlendim.

Dünyada barış ve mutluluğun doğu ve batı kültürünün kaynaşmasına bağlı olduğu tezinin doğal olarak çürüdüğü bir vasata ulaştık sanırım. Bunu savunan Tradisyonel okulun takipçileri de bu okulun merkezi olan Ananda K. Coomaraswamy -ki Şark estetik teorisine dair yetkin bir isimdir.- de yanılmış olmalıdır (Coomaraswamy, 2021). Doğu kültürünün "batıya duhul etmesi" şartını koşmuş Coomaraswamy. Doğu ise kültür yerine zihin olarak dâhil olmuş batıya. Hatta günümüzde bu iki zıt kültür, birbirinin içine tarihte hiç olmadığı kadar girmiş, hayat tarzları neredeyse aynılaşmış olmasına rağmen ne kaynaşma olmuş ne de barış ve mutluluk gelmiştir. Çünkü kendisi gibi kalmak yerine diğeri gibi olmak isteyen ortalama insan, Sartre'cı bir ontoloji gereği kendini gerçekleştirmek yerine diğerinin bir kopyası haline gelmiştir. Doğu batıya dâhil olmuş ama batı doğunun zihnini işgal etmiştir. Bu bağlamdan sonra yeniden ortalama insan vasfından çıkılması gereğine dönmek istiyorum. Elbette bunun için olağanın ötesine geçmek, oraya geçmek için de günlük-gündelik olanın ötesine ulaşmak gerekiyor.

Soytarı Gülmez Sırıtır kitabı, Mehmet Ali Kılıçbay'ın vasatın – ortamın – gündelik olanın dışına taşmak adına ürettiği yazılardan oluşan bir kitap. (Kılıçbay, 2004). Benim için önemi 20 yıllık bir kitabın, dönem gereği yazılan yazılarının günümüzde pek çok şey değişmiş olmasına rağmen hâlâ zevkle okunabilir durumda olması. Kılıçbay bu kitabın hikâyesini ön söz kısmında şöyle anlatır: "Turgut Çeviker, Güldiken adlı bir dergiden haberim olup olmadığını sordu. Cevabımın olumsuz olması üzerine, aydınların ilgisine - ilgisizliğine ilişkin uzun bir nutuk dinledim, bunun arkasından mizah üzerine çok zevkli bir sohbet yaptık. Sonunda benden bu dergide başyazı yazmamı istedi. Mizahı severim ama mizah yazısı yazmak… Hiç düşünmemiştim, cahil cesareti sonunda razı oldum." Güldiken, dönemin oldukça önemli bir dergisidir. Bu kitap da Güldiken dergisinde çıkan başyazıların derlemesi şeklindedir. Bu yazıları yazma sebebini "ciddi sayılan her şeyle dalga geçmek" şeklinde açıklar.

İki bölümden mürekkep kitabın ilk bölümünün ilk yazısı "Komik Sinema, Komik Seyirci" adını taşıyor. Yazarın ilk cümleleri paradigma yıkıcı özellikte: "Önce komedi vardı. Dram sonra geldi, daha doğrusu, komiğin içerdiği acı sonradan ortaya çıktı. İnsan sinemayı ilk gördüğünde güldü, kahkahayla güldü, sonra kendine güldüğünü anladı(mı?). Komedi sinemasının acımasız bir ayna olduğunu anladı(mı?)… İnsan önce ilk filmlerdeki hızlı hareketlere gülmüştür, çünkü alışılmamış her zaman komik olarak kabul edilmek zorundadır. Yoksa alışılmışın ne anlamı kalır? O sıralarda biri çıkıp da "ne gülüyorsun anlatılan senin hikâyen" demedi sinemanın değil seyircinin komik olduğunu kimse söylemedi" (S.15). Bu metinde ülkemizin en önemli aydınlarından olan Kılıçbay'ın yalnız edebiyat tarihine değil aynı zamanda sinema ve insana bakışındaki farklılığı görmek mümkündür. Bu farklılık bize ortalama insan ve ortalamaya dair ezberlerden uzaklaşarak da farkındalık oluşturma gereğini gösteriyor. Trajedi-komedi-dram üçlemesi çöküyor çünkü.

İkinci yazı "Bodrum'un Paşası, Marmaris'in Generali" adını taşıyor. Genele yayılan bir çağrışımı var bu yazının. İlk kısımda Zeki Müren ve sanatla ilgili yine yıkıcı görüşler açıklıyor yazar ancak ikinci kısımda Kenan Evren eksenli göndermelerle dolu yazıda dönem gereği olsa gerek zayıf… Eminim bu yazı şimdilerde yazılsa farklı olurdu. Bu yazının ikinci kısmından da bir alıntı yapalım: "Ve kaderi Marmaris'inki ile kesişen bir general, bu ülkenin gidişatına vaziyet etme hakkını kendinde görecek kadar "vatansever" bir paşa paralel bir kariyer izlemiştir. Halkçılığın popülizm olarak algılandığı bu ülkede, iyi olan ne varsa hepsinin tesviye edildiği, en kötünün düzeyinde dengeye getirildiği bir ortamda cumhuriyetin muhafızı olmanın tekeline sahip olan bir okulu bitirip rütbeler ve üniformaları edindiği için ülkenin tamamını da emir komuta zinciri içine almayı istemiş ve almıştır."(S. 27).

Üçüncü yazı "Gülüşün ve Ağlayışın Diyalektiği" adını taşıyor. Bu yazıdan da bir alıntı yapmak isterim: "Sonsuzluk temasına gönüllü bağlanan insan kendi geçici varoluşunu bu geçiciliğinden kurtarmak üzere, olan, olması gereken, süregiden ve süregidecek olan olarak içselleştirir. Çünkü kendi varoluşunun bilincinde canlı olarak kendi dışındaki âlemi ancak kendi duruşundan itibaren kurgulayabilir ve anlayabilir. O zaman kendi dışını anlamlandıran ve adlandıran varlık olarak, kendi varoluşunu süreklilik hatta sonsuzluk olarak kurmak ve dışa bakışını bu sabit noktadan itibaren oluşturmak durumundadır ve zaten tarihe ve fala merakı bu sonsuzluk iştiyakından ve sonsuzluk olmazsa anlamsızlığa düşecek olan hayatını taşıyamaz olacağından kaynaklanmaktadır.(S. 37)

Sonuç

Kılıçbay'ın akıl yürütmesinin ve kullandığı dilin bu kitap özelinde, rahat okumaya – anlamaya yol açan bir yanı olduğunu söylemek durumundayım. Bendeniz çok rahat şekilde ve faydalanarak okudum. Bu nevi entelektüel birikimleri herkes okumalı kanaatindeyim. En azından yazan – çizen herkes. Bu kitaba bu bağlamda yaklaşıyorum, tavsiye ediyorum. Ancak bir mizah dergisinde yer alma verisinden hareketle, mizah okumayı ummayın.

Ufuk açacak, olaylara farklı bir açıdan bakmayı önerecek kitaplara hep ihtiyaç var. Mizah adı altında bir fikir – felsefe ürünü denemelerle karşı karşıyayız. Mehmet Ali Kılıçbay'ın yazarlığı, akıcı bir üsluba dayanıyor. Başta söylendiği gibi durum. 20 yıl önce ama güncel. Bir yazarın çıkış noktası da budur: Güncelliğini yitirmeden ortalamanın üstüne çıkmak ve kalıcı olmak. Tavsiye sebebim de Mehmet Ali Kılıçbay gibi entelektüellerden alacağımız şeyler çok. Kitabın güncelliğini kaybetmemesi için de birilerinin yazması şart.

Kaynakça

Coomaraswamy, A. K. (2021). Sanatın Tabiatındaki Başkalaşım.

Kılıçbay, M. A. (2004). Soytarı Gülmez Sırıtır. İmge.

Toprak, M. (2019, 2 5). https://tyap.net/konda-barometre-calismalarin-gore-turkiyede-ortalama-insan-kim-. tyap.net/. adresinden alındı


Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 10.05.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 10.05.2024 09:29
468

Ethem ERDOĞAN Hakkında

Ethem ERDOĞAN

Kütahya doğumlu. 1995 yılında Alkım edebiyat dergisini bir grup arkadaşıyla beraber çıkardı. Yazı ve şiirlerini Alkım, Kırağı, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Hece ve Yediiklim edebiyat dergilerinde yayınladı.

Yayınlanmış Kitapları

- Hastalıklı Hikayeler, Hece Yayınları, 2024
- Modernite ve Beyaz Bayrak, Çıra Yayınları, 2024
- Anlatıya Giriş; Roman/Hikaye Öykü İncelemeleri, Ahenk Kitap, 2024
- Şiirden Şaire, Çıra Yayınları, 2021
- Şiirden Şuura, İzdiham Yayınları, 2021
- Ela Bentleri, Yedi İklim, 2017
- Yakaza-n / II Kılıçarslan, Mana Kitap, 2017

Ethem ERDOĞAN ismine kayıtlı 184 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 7 kitap bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com