Sahnede miyiz Yoksa Seyirci mi; “Berberdeki Papağan”
Bir Behiç Ak kitabı okuyorsanız her şeye hazırlıklı olmanız gerekir. Çünkü o, hepimizin yaşadıklarını altüst eder, bozar yeniden dizer, parçalar yeniden birleştirir ve sizi, şapkadan tavşan çıkaran sihirbaz misali kurgusunun içinden çıkarıverir. Hem yazıp hem çizdiği için hikâyesini eksiksiz aktarır, adeta zihninize zerk eder. Hikâyelerinde öğütlerini dile getirmekten kaçınmaz. Çevre bilinci telkinleri, tüketim kültürü eleştirileri, ekran bağımlılığı yergileri, farklarımız ve ortak yanlarımız, değişen ve dönüşen düşüncelerimiz gibi hayat öğrenciliğinin temellerine tekabül eden birçok konu onun her kitabında bize kendini hatırlatır. Son 15 yılda yayımlanan 30 civarında kitabı ve toplamda muhtemelen milyonu aşan baskı adetiyle sanki bize idman yaptırmaktadır, çağın dayattığı zafiyetle mücadelemizde zinde kalmamızı sağlamaktadır. Girizgâhı biraz uzattım çünkü şu ana kadar bir kitabı üzerine yazmamış olduğumuzu fark ettim ve onu henüz kitaplarıyla tanışmamış olanlara hakkıyla takdim edebilmek istedim.
Behiç Ak'ın Berberdeki Papağan isimli yeni kitabı çıktı ve sanırım çıkar çıkmaz ilk okuyanlardan oldum. Kitap, Sadi Bey, Ferhunde Hanım ve çocukları Haluk'tan oluşan ailenin şehirden kasabaya göçüyle başlıyor. Yazarın, kolay kolay göze alınamayacak bu büyük kalkışmayı ne kadar hızlı geçtiğini, hikâyenin odağına ulaşmak için hiç zaman kaybetmediğini hemen fark edeceksiniz. Çünkü zaten sizi iç içe geçmiş olaylarla örülü kuvvetli bir kurgu bekliyor. Yazarın söyleyecek sözü, sizi içinde dolaştıracağı labirentleri var. Dolayısıyla oraya doğru yürürken oyalandığı tek bir satır bile yok. Behiç Ak kitaplarının sevdiğim bir ortak özelliği de budur diyebilirim. Detaylarda boğulmadan, tasvirlerle oyalanmadan, abartılmış duygu ya da düşüncelerde patinaj yapmadan, zaten yeterince zengin olan olaylar zincirine tutunursunuz. Başta da belirttiğim gibi, yazar çizimleri de kendi yapmaktadır ve bu çizimler oldukça sade, okuru akıştan alıkoymayan karikatürlerdir. Dolayısıyla onun kalın kitapları dahi bana romandan ziyade öykü veya hikâye hissi yaşatır.
Nerede kalmıştık? "Durgun" isimli kasabaya gelen ailemiz önce buranın olağanüstü durgunluğuna şaşırırlar. Hatta bu durgunluğa ayak uyduramayacaklarını düşünerek biraz da korkarlar. Ama oradaki durağan hayat, kasaba berberinin anlattığı hikâyelerle hareketlenmektedir ve henüz berbere uğramayanlar aslında etraflarında olan biten hiçbir şeyi fark edememektedirler. Önce Haluk, sonra babası ve en son da ısrarlara dayanamayan annesi berbere gider ve kasabadaki hayatın görmedikleri sahnelerini görebilmeye başlarlar. Berber, bir papağanın kendisine anlattıklarını müşterilerine aktarmaktadır. Bu anlatılarda bahsi geçen kahramanlar ve olaylar kısa süre içinde dinleyicinin gerçek hayatına girmektedir. Yani kasabadaki hayat, berberin hikâyelerinin yavaş yavaş gerçekleşmesidir. Diğer tarafta kasabanın poyrazını kesen kaba saba bir hapishane binası ve o binanın içinde de hırsızlıktan yatan tek bir mahkûm vardır. Bu mahkûm berberin yazdığı hikâyeleri oyuna dönüştüren bir tiyatro yönetmenidir. Hapishane binasını tiyatro olarak kullanmak için her serbest bırakıldığında tekrar hırsızlık yapıp hapishaneye geri dönmektedir ama kasabalı ondan hiç şikâyetçi değildir; aksine hayatlarına renk kattığı için herkes onu çok sever. Şehirden gelen ailemiz artık kasabanın tiyatrosuyla da tanışmıştır ve bir gün sıra, onların başrolde olduğu bir oyuna gelecektir. Bu oyun sahnelendikten kısa süre sonra tüm kasabalı kendilerini bir mahkemenin ortasında bulurlar. Nasıl fikirler ama? Durgun görünen kasabada çılgın işler dönüyor desek yeridir. Özetimizi burada, merakınızın doruğunda keselim.
Ve biraz da eserin alt metinlerine değinelim.
Satır aralarında insanların hayatlarına dair önyargılarımızı kıracak, bizi "genelleme hastalığına" karşı uyaran cümleler göreceksiniz. İklim değişikliğinin, insanların hâllerindeki aşamaların, dünyanın ve zamanın değişimlerinin farkında olmadığımız sebeplerini, bu sebepleri görmezden gelerek yaşamanın bizleri nasıl yanılgılara düşüreceğini anlayacaksınız. Yazar, kendisini diğer papağanlardan farklı gören ve uyumsuzluğuyla övünen papağanı, Haluk'un ağzından "Kimse kendi toplumuna bu kadar düşman olmamalı." (S.81) diyerek uyarırken umarım siz de bu mesajı alacaksınız ve makul uyumsuzluğun inceliğine vakıf olacaksınız.
Bu küçük hayat derslerinden de önemlisi; sanatın hayatı gerçek kılma gücüne tanık olacaksınız. Önce berberin anlatılarında, sonra tiyatro sahnesinde, insanların aslında kendi hayatlarını bulduğunu görecek, sıradan hayatların sanatla bezenince bir anlam kazandığını anlayacaksınız. Haluk (Gülümseme) ve Meneviş (Üzümseme), diğer arkadaşları ile birlikte bir çizgi film üretecekler. Herkesin eli değdiği için her sahnede farklı görünen karakterlerin izleyicileri daha çok cezbettiğini, değişmeyen, durağan insanların pek de sevilecek yanı olmadığını fark edeceksiniz. Bu farkındalık sizi hayatın devinimi içerisindeki değişimlere açık olmaya, yeni fikirlere, farklı insanlara ılımlı bakmaya ve çevrenizle işbirliğine hazırlayacak. Birlikte üretilenin daha değerli olduğunu bileceksiniz. Herkesin yaptığı gariplikleri yaparak, herkesin beğendiğini gariplikleri beğenerek farklı olamayacağınızı, fark yaratmak için zoru göze alıp yanlış olanı düzeltmeye, daha iyiyi ve daha güzeli kendi ellerimizle üretmeye çalışmak gerektiğini umarım idrak edeceksiniz.
Yaşamak, Yaptıklarına Anlam Katmaktır!
Hikâyeci papağan gibi, işin sonunda, peşinden koştuğunuzu yakaladığınızda, yani kendinizi bulduğunuzda kendinizden kaçmak istemiyorsanız, her işinize güzellik katmak, ne kadar çabalasanız da sıradan olmaktan kurtaramayacağınız hayatınızı biraz neşeyle, biraz özveriyle, en önemlisi iyi insan ilişkileriyle bezemek zorundasınız. Yaşamak, yaptıklarına anlam katmaktır. Anlam sanattadır. Ve her sıradan iş sanatkârane bir yaklaşımla yapıldığında sanata dönüşür. Bunu düstur edindiğinizde sıradan da olsa yaptıklarınız sizi huzura kavuşturacak.
Toparlarken...
Bugüne kadar Günışığı Kitaplığı'nın çok sayıda kitabını incelediğimiz ve kitapların somut yapısından her seferinde memnun olduğumuz için o alana tekrar tekrar girmeye gerek görmüyorum. Elinize sizi yormayacak, sade ve hoş bir kitap alacağınızı söylemekle yetineyim. Bu arada yanılmıyorsam yazar son paragrafında bir sonraki kitabının ipucunu veriyor. Çocuklar yeni bir çizgi film fikrinden bahsediyorlar; "Uyumsuz Papağanın Mektupları". Sıradaki kitabın ismi bu olursa şaşırmayacağım. Ve sevgili okur tekrar belirtmek istiyorum ki; Behiç Ak kitaplarıyla erken yaşlarda tanıştıysan, ömür boyu birlikte yürüyeceğin bir yazar dostun var demektir. Kaç yaşına gelirsen gel eminim o seni kitapsız bırakmayacak, dünyaya dair düşüncelerinin şekillenmesine, hepimizi öğüten bu dünyanın kaba düzenine uymadan yaşamana omuz verecektir. Unutma! Bu hikâyeler tatlı bir hayatın eğlencesi değil, olsa olsa zorlu bir mücadelenin neşesidir.
Berberdeki Papağan
Behiç Ak
Günışığı Kitaplığı
2022 Aralık
176 sayfa
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 26.12.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 26.12.2022 10:36