Şairler Geçidi: Fatih Tezce ile Konuştuk
Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Samsun-Bafra doğumlu. Samsun-Bafra'da yaşıyor. Evli,2 çocuk babası. Öğrenen, öğretmen, okur, yazar, düşünür…
Şiir yazma biçiminizi anlatır mısınız? Şiirin mutfağı sizde nasıldır?
Şiir, muhtemelen gelip beni bulan bir şey. Deftere, bilgisayara, cep telefonuna yazabilirim. Lise öğrencisiyken sıralara yazmışlığım da oldu, ilk iki mısraı unutmamak için.
Günümüz şiirlerinin sorunları nelerdir? Çözüm ne olabilir? Şiirimizin bugünkü durumu hakkında neler dersiniz?
En büyük eleştirinin anlaşılamamak üzerine olduğunu sanıyorum. Söyleşilerimde, genelde kapalı yazıyorsunuz, çok imge kullanmışsınız gibi eleştiriler alıyorum. Bu, şiirin sorunu değil elbette; sorun, okumamak… Okumadan yazmak, şiirini yayımlattığı dergilerden başka dergi takip etmemek ve -bana göre şurası çok önemli- dışarıdan(!) şiir ve şair almayan dergiler…
Dergi takip ediyor musunuz? Hangi dergilerde yazdınız/yazıyorsunuz? Dergilerdeki şiirler üzerine neler söylersiniz?
Öğrenciliğimde Yedi İklim, Çerağ, Kırağı, sonrasında Ay Vakti ve mahalli diyeceğimiz edebiyat dergileri takip ettiğim dergiler arasında şu an hatırladıklarım. O zamanlar sadece okuyucuydum. Şiir yazıyordum ama bir yerde yayınlatmaya da korkuyordum. Açılım ismiyle İlahiyat 'ta dergi çıkarıyorduk. Orada rahat yazmaya başladım, çünkü okuyanlar sadece öğrencilerdi. Öğretmenliğe başladıktan uzun yıllar sonra da Maarifhane dergisini yayımladık ve biraz daha rahatladım. Yazdıklarımın okunuyor oluşu beni daha da kuvvetlendirdi. Yolcu, Şehir Defteri, Maarifhane, Lirik, Asi, Mola, Künye, Hira, Telmih, La, Kalemlik, Çare, Güneysu, Hayal Bilgisi, Açıkkara, Yarpuz, Temmuz, Edebî Kültür, Yitik Bavul, Teferrüç, Betik dergilerinde yazdım ve birçoğunda halen yazıyorum. Ve isimlerine bakmadan pek çok dergiyi okumaya çalışıyorum.
Hikâye / öykü türü günümüzün popüler edebiyat türleri arasında. Şiire ilginin az olduğunu düşünüyor musunuz? Evet ise neden?
Şiirin takipçisi çok ama şiir kitaplaştırıldığında o kitabın satışı çok değil. Diğer türler için bir şey diyemiyorum. Bana göre daha çok özveri bekliyor şiir önce şairinden sonra takipçisinden. Çocuğumuz gibi şiir; emeklemesini, yürümesini görmemizi istiyor. Bu da sabır işi. Sabredenler şair oluyor.
Şiir sadece bireysel bir düşünüşün eseri mi yoksa toplumsal olay ve olgular da aynı oranda etkili midir?
"Toplumların mutluluğu bireylerin mutluluğuna bağlıdır" diyerek çalıştığım okulda birkaç özverili öğretmen arkadaşımla üç senedir bir okul dergisi çıkartmaya çalışıyorum Derginin ismi "Birey". Birbirinden farklı iki kavram gibi görünse de bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Toplumun da bireyin de derdini dile getirmeyi öncelemeli şiir. Aşk konusu mesela, bireysel bir konu mu toplumsal bir konu mu? Herkes bir şeylere âşık olduğuna göre (yağan yağmura, yağmur sonrası toprağın kokusuna vs) şiir de böyle bir aşkın bağrından çıkmaktadır. Güçlü hatiplerin şiirle alakası olduğunu biliyoruz. Bazen siyasete bile yön vermiştir şiir.
Şiiri ortaya çıkartan koşullara ek olarak neler söyleyebilirsiniz?
Bana göre şiir mutlu insanların işi değil. Huzursuz olunmalı, dertli olunmalı. Gelecekle ilgili tasavvuru olmalı şiire yakın duracak olanların.
Şiir ve şuur arasında birbirini etkileyen ya da tetikleyen bir ilgiden söz edebilir miyiz? Toplumun akıbeti açısından şiiri değerlendirmek mümkün müdür?
Her iki kelime de Arapça şa-a-re fiilinden türetilmiş: Hissetmek… Hisle alakalı her iki kelime. Birbirini etkiler ve tetikler.
Şiirin metropol ya da taşra ile bağı nedir? "Büyük şiir büyük şehirlerde mi yazılır"?
Büyükşehir deyince akla sadece İstanbul geliyor. Samsun da büyükşehir, Eskişehir'de… İstanbul'dan bakılıyor şiire. İyi şiir her yerde yazılır. Maraş'ta da iyi şiir yazılabilir, İstanbul'da da... Günlük koşuşturmalar, zamanın yetmemesi, otobüs-tramvay-dolmuş hengâmelerini fırsata çevirip şiir yazmak da var, küçük bir sahil köyünde adeta bitmeyen bir zaman içinde sessiz sedasız yaşayıp ruhu kurtarıp şiir yazmak da var. Ancak yazılanları gün yüzüne çıkarmada büyükşehirlerin imkânı daha iyi.
Şiirde kuşak kavramı üzerine değerlendirme yapmak ister misiniz? Bu konuda neler söylersiniz?
Her on yılda bir şiirde bir kuşak ismine rastlıyoruz. Bazen 2000 kuşağı,2010 kuşağı isimlerini görsek de netleşmiş değil sanki. Hatta bir kuşak ismi yok çünkü ben kendim kuşağım gibi iddialı çıkış yapan şairler de olabiliyor. Bugün şiir daha bireysel, dolayısıyla kuşak isminden daha çok kendi ismiyle öne çıkmak istiyor şairler.
Şiir eleştirisi var mı günümüzde? Bir şiir eleştirisi nasıl olmalıdır? Bu alanda dikkatinizi çeken isimler kimler?
Merhum Cahit Zarifoğlu'nun, dergide yayınlanmak üzere kendisine gönderilen şiirleri tek tek okuyup yine tek tek daktilo ile cevap verdiğini hatırlarsak eleştiri orada kaldı. Günümüzde eleştirmek daha çok övmek anlamında. Bazı şiirlerin bazı dergilerde gördüğümüzde şairin ismini değiştirsek acaba bu dergide bu şiir olur muydu diye sormadan edemiyorum.
Şiir, kurucu bir unsur olarak geçmişten günümüze birçok toplumun duygu ve düşünce bütünlüğü içerisinde hareket etmesini sağlayan bir etkiye sahip tür. Bu bakımdan şiirin kurucu rolü üzerinden kültür ve medeniyet okumaları nasıl yapılabilir.
Fatih, Kanuni,2.Selim gibi yöneticilerin aynı zamanda şair olduğunu hatırlarsak kültür ve medeniyetin unsurlarından birinin de şiir olduğunu anlamış oluruz. Eflatun, Sokrates, Aristo, Xenophanes ve diğerleri… Hint, Mısır, Sümerler, Asur ve Babil medeniyetleri… Esasında Doğu-Batı ayrımı yapmadan ve din eksenli düşünmeden şunu söyleyebilirim: Şiir her medeniyette kurucu unsur olmuştur, izin verildiği sürece…
Şiirde usta-çırak ilişkisi bağlamında bu ilişkinin eğitim-etki/gölge riski üzerine neler düşünürsünüz?
Kimseyi kızdırmak istememem ama "atölyeler" çıktıktan beri "çıraklar" da azaldı. Herkes doğuştan şair -olmak istiyor- gibi. Ancak bu dediğiniz usta-çırak ilişkisini bazı dergiler halen sürdürüyor. Şairler gölgelerine gölge eklemek istiyor olabilirler. Taklit ederek başlıyor dünyada bazı şeyler. Şiir de öyle. İlerleyen zamanlarda bu etkiden kurtulunur mu, ya da kurtulmak şart mı, bilmiyorum? Özgün sesimizi arıyoruz şiirde ve bulana dek devam edecek bu arayış.
Folklor şiire düşman mıydı hala öyle midir?
Folklor kısaca halk bilimi. Halkların sözlü/yazılı edebiyatını inceleyen halk biliminin şiire düşman olabileceğine inanmıyorum. Halkımızın kullandığı dilin ve kelimelerin modern şiire katkısı olamaz düşüncesi daha baskın olarak şiiri geriye itiyorsa da bu, şiirin de halkın kullandığı dilin de halen bugün bile var olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Yunus Emre, Dadaloğlu, Karacaoğlan gibi halk edebiyatı şairlerinin kullandığı dilin modern edebiyata bir şey kazandıramayacağı düşüncesi olsa olsa geçmişle, kökle ve sözle aradaki bağı koparma operasyonudur ve şiirin intiharıdır.
Şiir bir birikim işidir. Bu birikimin içinde folklor de olabilir. Ancak sürekli folkloru kullanmak, folklorun şiire düşman olduğundan değil de şairin kendini geliştirememesinden kaynaklanabilir.
Roman, hikâye/öykü yazarların birbirleriyle çekişmeleri pek gözlemlenen bir durum değilken şairlerin çekişmeleri, Türk edebiyatında en sık rastlanan bir durum olarak görülmektedir. Şiirin ve şairlerin çekişmeleri hakkında neler söylersiniz?
Şairler belki de –bana göre- birçok şeye itiraz ettikleri için farklı farklı tepkiler veriyor olabilir. Her şairin itiraz yolu farklı... Şiir, davet ettiği her şairi bir şeye karşı "çekişmeye" zorluyor. Bazen kendisiyle bile "çekişebilir" şair. Şairlerin aralarındaki kavgalar biraz da dostluklarından olsa gerek. Beraber dergi çıkarıp da sonradan yolları ayrılan çokça şair var. Bu, şiirin değil şairin eksikliğidir. Roman, hikâye/öykü yazarlarının aralarında çekişmeler belki de vardır da biz duymuyoruzdur.
Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 09.09.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 09.08.2022 23:58