Şairler Geçidi: Nilüfer Zontul Aktaş ile Konuştuk
Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Yürek penceresi doğaya ve çocuklara hep açık, sade yaşamayı seven bir kul diyebilirim kısaca.
Neler yaptığım merak edilecek olursa bir özgeçmiş bırakalım.
1971 yılında Malatya Darende'de doğdu. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği Bölümünü bitirdi (1992. 29 yıldır Malatya'da sınıf öğretmenliği yapmakta.
Vuslat TV'de haftalık edebiyat sanat programı hazırlayıp sundu. Birçok internet ve yerel gazete de köşe yazarlığı yapmaktadır. Sanatsal ve kültürel dergilerde şiir ve denemeleri yayınlanmakta olup söz ve bestesi kendisine ait iki çocuk şarkısı da bulunmaktadır.
'Kırmızı Hayatın Rengi Olsun / Ölümün Değil' adlı projesi barış sevgi adına çocuklarda bir algı oluşturma hedefiyle sınırları aşmış bulunmaktadır.
44 kalem 44 değerli mektup "kitap ve projesinin hayata geçirilmesinde koordinatörlük yaptı.
Hâlâ çocuklarla ve gençlerle " iyilik önderleri "ve" argosuz dil çöpsüz yer sahası "projeleri devam etmektedir.
29 Mayıs 2021 tarihinde de" Aileyi Korumak Fethimizdir" adlı projesi hayata geçirildi.
Yazar; Evli ve dört çocuk annesidir
Yayımlanmış Şiir Kitapları:
Naz
Elizya
Kireci kavlamış duvar
Yayımlanmış Çocuk Hikâye Kitapları:
'Orman Dostlarıyla Hikayeler, Tabiat Dile Geldi, Ömer'in rüyası, Çınar 'ın Maceraları, Çınar Köyde Film Çekiyor, Kaçanı kovala, Yaprak biriktirdim Oldu, Kurban Bayramı, Küçük Karıncalar, Dönme Dolap, Dürüstlük Cebimden Başlar, Gül Çiçek Öğretmenim, Deprem Var Dişimde Doktor Yok mu, Bayan kuş, Kızarmak İstemeyen Domates, Besmele İle Başladım Kitabıma Yol Aldım, Tembel mi Dediniz O da Kim, Beslenme Çantası ile Gelen Dostluk
Yayımlanmış hikmetli öğütler kitabı:
Ninem Korkut kuş tüyü nasihatler 1
Ninem korkut hikayeleri 2
Deneme kitabı: Kendi rengini yaşamak
Belgesel çalışması: Çocuklar Yalnızlaşmasın.
Şiir yazma biçiminizi anlatır mısınız? Şiirin mutfağı sizde nasıldır?
Şiir çok özel bir alan. Kelimeler duygularla yoğrulup gönlümü bastığında, bu hoş baskından kaçışım olmaz genellikle. O an yazmayıp sonra yazayım dediğim şiirleri yakalayamamışımdır hiç, bu üzüyor tabi. Bu yüzden evin her yerinde küçük not defterlerim vardır, yastık altında hatta araçta torpido gözünde bile.
Şiiri satır satır hiç yazmadım. Tüm dizeleriyle dizilirler gönlüme.
Ağrısı yüreğime vuran şiirler, kâğıt kalemle buluşup demlenmeye alınır. Kâh bir dergi de kâh şiir kitabımızda yer alacağı vakti bekler.
Şiir de maden gibidir. Gönül membaından süzülür, işlenmesi gerekir.
Günümüz şiirlerinin sorunları nelerdir? Çözüm ne olabilir? Şiirimizin bugünkü durumu hakkında neler dersiniz?
Şiir hak ettiği değeri göremiyor. Bu bir sonuç. Toplum bunun farkında mı? Çözüm farkındalıkla başlar. Şiiri sadece edebi bir tür olarak görmek dışında, toplumsal etkisini dalgalandırmak gerekir. Şiirin, galeyana getirici kısmıyla ilgilenenler vardır. Bu mühimdir. Kahramanlık şiirleri bu bağlamdadır en çok.
Şiirin kısa ve keskin cümlelerle yüreğe nüfuz etme bilgisini göz ardı edemeyiz. Ruhu inceltmesinin önemi de bir başka ayrıntı…
Bir şiir; insanı, kâmil noktaya getirmesi konusunda uzun metinlerden daha etkili olabilir. Bu da başka bir ayrıntıdır. ''Çanakkale Şehitleri'' şiirini okuyan nice insan, uzun metinlerden daha ziyade hissetmiştir o zamanı. İçinde olmuştur savaşın ve zaferin.
Bursa'yı hiç görmeyen biri olarak çocukluğumdan beri okuduğum ''Bursa'da Zaman' 'şiiri beni Bursalı yapmıştır haberim olmadan.
Sorunlardan biri burada yatıyor işte. Şiirin etki gücünün önemini bilmediğimizdir.
İkincisi; Toplumda büyük bir kesimin şiiri dar bir kalıba koyması. Daha çok karşı cinse duyulan aşkın, acının dile getirildiği bir yazı zemini olarak düşünülüyor olması. Bu sığ düşünceler devam ettiği sürece şiir zarar görecektir. Alt alt yazılan her cümlenin şiir olduğu düşüncesi belleklerden silinmelidir.
Duygu patlaması yaşayarak yazdığı dizeleri şiir sanan bir o kadar da kişi var.
Şiiri okuyan, anlayan, şiirin derinliğinin toplumda oluşturacağı değişimin farkına varan kişi sayısı da bir o kadar az.
''Kadın şiir mi yazar'' diyen nicesi de başka bir önyargıyla şiire ket vuruyor. Şiiri; sadece kişisel aşkı öne çıkaran bir edebiyat türü olarak düşünen insanlar; şiir yazan kadını gereksiz duygu açılımı yapmakla suçlayabiliyor.
Şiirlerim yayımlanmaya başladığı yıllarda bunun eleştirisini yaşamış biri olarak net konuşabiliyorum.
Şimdi toplumsal olarak bu durumu kısmen aşabilmiş olsak da ''kadın duygularını hiçbir zaman dışa vurmaz, şiir yazmaz'' baskısı olmuştur. Bilhassa doğu memleketlerinde bu yargıyla geriye çekilen nice insan var. Erkekler üzerinde de farklı baskılar oluyor elbette.
''Bu şiiri kime yazdın'' deyip şartlı bakışlarla yolların tıkanması, şiire illa ki kişi bürümesi yapılması şairi zor durumda bırakan hallerdir.
Şiir; derdi, davası olan insanların gönül tecellisidir. Bu hususta daha çok konuşulabilir. Eyleme geçiren şiirlerin, duyguların varlığı toplumu hep ileriye götürür. Çözüm şiir içindeki bu duvarları aşmakla başlar.
Dergi takip ediyor musunuz? Hangi dergilerde yazdınız/yazıyorsunuz? Dergilerdeki şiirler üzerine neler söylersiniz?
Dergileri takip ediyorum. Şiar, Temmuz, Aydos, Teferrüç, Dilhane, Şehir Defteri, Somuncu Baba, Diyanet Çocuk, Künye Edebiyat, Gözlük, Güneysu, Edebiyat Daima bir vakitler rahmetli Mevlâna İdris Zengin'in yayın yönetmenliğinde çıkan Çeto dergisi, yazdığım ve takip ettiğim dergiler arasındadır. Milat gazetesi, Malatya Net Haber, Darendeli Gazetesi yazmakta olduğum köşelerdir.
Düzenli olmasa da ara ara farklı edebiyat dergilerini de haneme taşıyıp okumalar yapıyorum.
Dergilerde yazan biri olarak, benim izlenimim, şiirlerin özgün olmaması. Birbiriyle benzer şiirler eğer geleceğe taşınabilecekse, ezberlenip insanların hayatında yer bulacaksa, şiir kazanmış olur'' derim. Şiirle beraber toplum da kazanır.
Dergi sayfalarında kalan ve şairin kendisinden başka okuyanı olmayan şiirler ne şaha kaldırır yürekleri ne tercüman olur duygulara, ne de yontar zamanın döngüsünde sıkışmış, kaba saba kalmış kalpleri.
İyi şiirler bir şekilde şairiyle beraber kendini ortaya çıkaracak, yenik düşmeyecektir. Capcanlı, kutlu bir yürek çabası başka gönüllerde de karşılık bulacaktır. Değilse en favori dergide de yayımlansa kaybolup gidecektir.
Hikâye / öykü türü günümüzün popüler edebiyat türleri arasında. Şiire ilginin az olduğunu düşünüyor musunuz? Evet ise neden?
Şiire ilginin az olduğunu düşünüyorum bunu çok da yadırgamıyorum. Az okuyan bir toplumuz. Buna karşın izlemeyi seven. Hikâye ve romanlarının içindeki aksiyon, heyecan okuru çekebiliyor. Hatta dizisi olmuş, filmi olmuş ise daha çok. Çalıkuşu romanını okumayan yoktur sanırım. Huzur Sokağı, Üç İstanbul gibi daha birçok…
Şiirdeki derinliği düşünmek, ona vakıf olmak farklı bir okur kitlesi oluşturuyor sayısı az olan.
''Şiiri anlamıyoruz'' diyerek şiir okumaktan vazgeçen nice kişi gördüm. Öykü ve romanda böyle bir duruma çok sık rastlamayız. Kurgunun ilgi durumu okuru her daim kendine çekebiliyor. Öğrencilerimizi yetiştirirken ilkokul çağında bu sevgiyi aşılamaya başlamak lazım. Fikirleriyle, şiirleriyle topluma aydınlık birer nefer olmuş şairleri tanıtmak, şiirlerini ezberletmek, okutmak lazım.
Şiirin yüreklerde çözülen anlamı sevdirilmeli, kelime hazinesi zengin bir nesille şiirin hak ettiği konum konuşulmalıdır.
Çevremizde kaç kişi ile bu konuyu enine boyuna konuşabiliyoruz?'' bu sorunun cevabı da bize şiirin hayatımızdaki yeri hakkında bilgi verecektir.
İşin ehli olanların bu eksiği giderme noktasında köprü olması çok önemlidir. Mevcut şiirimizde var olan kaliteyi tanıtmak zorundayız.
Yazarlık atölyelerinde yazılarını okuduğumuz nicesi, kendini olgunlaşmış kabul edip, hemen kitap çıkarmaya yöneliyor. Nice çokluğun çöplüğü ile karşı karşıya kaldığımız şu zamanda ayıklama işi de çok zor olacak görünüyor. Şiir için de bu böyle.
Şiire; genelden ziyade kaliteli bir ilgi lazım.
Şiir sadece bireysel bir düşünüşün eseri mi yoksa toplumsal olay ve olgular da aynı oranda etkili midir?
Şiir; ilham kaynaklı duyguların, yüce bir kalıpta şekil alıp gönül damarlarından akmasıdır. Kutlu bir yürüyüştür. Şiirin; harekete geçiren, toplumu etkileyen bir sesi olmalıdır. Her şiirde bu olacak diyemesek de şiir güçlü bir sestir ifade birikimiyle…
Derdi davası olan gönüllerin şiir havzası hep geniştir. Dalı budağı, çiçeği meyvesi hiç bitmez.
Başkasını etkileyen şairi yakar.
Buna kendi cümlelerimle cevap vermek isterim
"Gözlerin" dedi çocuk neden bu kadar aydınlık?
"herkes uyurken yıldızları toplar onlar her gece"
"Neden peki buğulu sözlerin ve yüreğin".
"Yağmur yağar hep camlarına.Islaklığı ondandır"…
"Ya sıcaklığın" dedi çocuk
"Herkese dokunur bazı şeyler ama onu yakar"
"Anladım" dedi çocuk
Sen şairsin
...
Şiiri ortaya çıkartan koşullara ek olarak neler söyleyebilirsiniz?
Şiirde öncelik; 'kişinin içine açılan kapının farkında olmasıdır'. Sonra yürek penceresini buğu bırakmadan temiz bir bezle silinmesidir ki, ilhamı berrakça avuçlayabilsin. Heyecanla kabul edebilsin emaneti.
Şiiri tutan bu derin yüreğin ardından, bitmeyen kalemi, başucundan ayrılmayan bir defteri olması gerek.
Şiirin ortaya çıkışında mühim koşul okumaktır. Evveli, ahiri okumak eylemidir. Bu şartlarda şiir kendini yazdırır. Kitabı okuyan, kâinatı okuyan, canlıyı, cansızı okuyan bir şair arar, şiir.
Gözlerini aleme kapatmayan yürek, şiiri yazar.
Şiir ve şuur arasında birbirini etkileyen ya da tetikleyen bir ilgiden söz edebilir miyiz? Toplumun akıbeti açısından şiiri değerlendirmek mümkün müdür?
Elbette. Bu ilgi kaçınılmazdır. Şiir kalbin şuuruyla kendini zirvede tutar, gönüllere değer. Ninem Korkut kitabımızdan bir sözle bunu daha iyi ifade edebilirim.
''Aklın kemendi kalbi
Kalbin nuru aklı sardıkça güzel işler hasıl olacak yavrucuğum''
Bu uyum, bu uyanış, şuurdur. Şiire yol veren tüm güzel temayüller zihnin ve kalbin birbirine verdiği destektir.
Toplum akıbeti açısından şiiri değerlendirecek olursak; Şiire ihtiyacımız ölçüsünde yakınız diyebilirim. Sosyal medya üzerinden de olsa, bilinen şiirlerin dizeleri ezberlenebiliyor. Avuçlarımıza sığan bir dünya var artık, internet vasıtasıyla. Akıbetimizi, ''bizim verdiğimiz yön veya toplumsal algı belirliyor'' diyebilirim. Bu yüzden yön vermek çok önemli…
Söylediğiniz bir şair ismini açıp telefonundan araştıran bir genç, bir şiir dizesine de aynı yaklaşımı gösterip hemhal olabiliyor. Hemen şairin kitabını istetiyor. Bu çaba toplumsal algıyı etkilemeli. Onlarca insanın bir kitap imza kuyruğunda saatlerce beklediğini görmek de bu algının neticesi.
Akıbeti hayra yorabilmek için, köprü vazifesi olabilmemiz önemli'' cümlesini yineliyorum. Alanında bilgili, etkili yazar, şair, eğitimci, nice insan var. Kutlu ve hoş sedaların kubbesi çok insan alır ve çokça güzel sesi yankılandırabilecek kadar da geniş.Net üzerinden buluşmalar, seminerler, okul programları, şiir dinletileri birer vesile olabilir.
Mühim olan; karanlık görünen yollarda bu aydınlık için bizim kaç tel ışık taradığımız. Az olsa da devamlı olan gayretlerle umutluyuz inşallah.
Şiirin metropol ya da taşra ile bağı nedir? "Büyük şiir büyük şehirlerde mi yazılır"?
Edebiyatın, bilhassa şiirin büyük şehirlerde tutunuyor olmasını, dergilerin yoğun olarak oralardan çıkarılıyor olmasına bağlıyorum. Bu da şiirin büyük şehirlerde daha güçlü olduğu imajını veriyor.
Dergilerin tekelleştiğini duyuyoruz, bu bizi üzüyor. Bu bağlamda edebiyatçılık, şiircilik oynayacak isek bu bizi hiçbir yere götürmez. İlişkilere dayalı bir dergi anlayışı ile şiirlerin büyük şehir çıkışlı olmalarını düşünmek bir o kadar zarar verir edebi duruşa.
Taşra şiiri ve şairi büyük şehir bağıyla yol almalıdır. Anadolu'mun dört bir yanı şiirin görünür halidir. Bu halleri söze dönüştüren şairlerimiz de az değil.
Şiir çıktığı şehirle değil, çıktığı gönlün büyüklüğüyle değer kazanır.
Şiirde kuşak kavramı üzerine değerlendirme yapmak ister misiniz? Bu konuda neler söylersiniz?
Dil ve edebiyat zevki çok mühim. Bu zevkten mahrum bıraktığımız nesil, eski kuşaklar olarak ne bizim yazdığımız şiiri ne şarkıyı ne de türküyü sevecektir. Kelime hazinesi olmayan bir genç için, dizeleri okurken mana anlaşılmazlığı olur. Bu yüzden okuduğunun kalbinde tecellisi olmayacağından şiir onun için bir şey ifade etmeyecektir.
Bir ihtiyaç için kullandığı dilin, inceliğinin farkına varmasıyla şiiri tanır, sözü tanır, içindeki manayı tanır, hisseder. Kendine sunduğu bu iç huzurla geçmiş ve güncel eserlerin tınısında büyüyecektir. Zamanının ortaya koyduğu eserleri öncelese de kuşak çatışması yaşamaz.
Çocukluğumda babamla anlamadan da olsa dinlediğim, nice sanat müziği eseri ruhumda öyle yer edinmişti ki, dinlediğim dizeleri hissederek anlamaya başlamıştım gençlik yıllarımda. Şiirde de böyle. Ben ilkokulda iken, hep şiir okuyan komşu kızı bir ablam vardı. Çok hoşuma giderdi. Nüveyi atmak lazım, gerisi gelir.
Bir insan; içinde yabancı, anlam veremediği, ruhunda bir yere koyamadığı her şeyle çatışma halini yaşar.
Şiir eleştirisi var mı günümüzde? Bir şiir eleştirisi nasıl olmalıdır? Bu alanda dikkatinizi çeken isimler kimler?
Şiir eleştirisi var elbet. Ama yeterli düzeyde mi derseniz -hayır-
Eleştirmen olabilmenin şartları ve haizlik ölçüsü nedir? Bu da önemli
Kıymetli yazar dostlarımız dergilerde, köşe yazılarında kitap incelemeleri yapıyorlar. Kitaplarda kısır kalmış bazı noktalara değinilse de, daha çok olumlu taraflar dile geliyor.
İnsanoğlu yaşı kaç olursa olsun, yazdığı yazı şiir nasıl olursa olsun, kendine toz kondurmuyor.
''Vur dedik mi öldürmeden'' yapıcı eleştiriler, yazarının kalbini kırmadan yol gösterici olur. Değerli şairlerden Nuray Alper, Ercan Ata, Halit Yıldırım, Ethem Erdoğan, Hayriye Ünal sayabileceğim isimlerden.
Şiir, kurucu bir unsur olarak geçmişten günümüze birçok toplumun duygu ve düşünce bütünlüğü içerisinde hareket etmesini sağlayan bir etkiye sahip tür. Bu bakımdan şiirin kurucu rolü üzerinden kültür ve medeniyet okumaları nasıl yapılabilir.
Şiir, dilin yürekle olan bağında üst söylemdir. Sözün güzelini söylemeyi her fırsatta yineleyen bir kitabımız var.
Kendi değerlerinden, özünden beslenmeyen nice çabanın sonu kesiktir.
İslam'dan önce, cahiliye dönemi denilen süreçte Kâbe duvarlarına asılan şiirler kabileler arasında övünç kaynağı olmuştu. Kendi kültüründen beslenen ilim sahibi şairlerin ciddi anlamda toplumda kurucu etkisi vardır.
Kültür ve medeniyetin öncüsü olan ülkemizin her alanı şiirden bir dem taşıyor. Doğru pencerelerden baktıkça ve ürettikçe şiirin kurucu rolünü daha çok idrak edeceğiz.
Kelam ve kalem sırrıyla; Hak, insana sözü söyleme melekesini ikram etmiştir. Sözün anlamı ve tesiri bir lütuftur. Buna mazhar olmak için ruhun yaratıcı ve yaratılanla hemhal olması lazım.
Bir insan, bir bitki, bir hayvan, bir taş, su, gökyüzü. Hâk ve hakikat ile beslenen, kültürel ve evrensel değerleri özümsemiş şiirlerin; kurucu olması, yön vermesi mümkündür. Gürlüğü akışa yön verir.
Şiirde usta-çırak ilişkisi bağlamında bu ilişkinin eğitim-etki/gölge riski üzerine neler düşünürsünüz?
Şiir öncelikle yüreğin sesidir özgündür. Temel kurallar için usta gözüne ihtiyaç vardır fakat
şiir yeteneği olmayan bir kişi, ustalarla çalışsa da şiir sesi hep yavan kalacaktır.
Şiire gönül veren, yazdığı şiirleri ustalarıyla irdelese de yürek sesinin yüksekliğidir onu şair yapacak olan.
Folklor şiire düşman mıydı hala öyle midir?
Kanaatim şiirin folklordan beslenmesi. Folklorik imgeler şiire sıcaklık, zenginlik katar. Büsbütün içinde tutmak ise, şiirin mayasını bozar. ''Sessiz dokunuşu iyidir'' diyelim düşman etmeden...
Roman, hikâye/öykü yazarların birbirleriyle çekişmeleri pek gözlemlenen bir durum değilken şairlerin çekişmeleri, Türk edebiyatında en sık rastlanan bir durum olarak görülmektedir. Şiirin ve şairlerin çekişmeleri hakkında neler söylersiniz?
Olgunluğunu kelimelere dökse de iç alemine yansıtamamışsa kişi; kibriyle ''alçak dağları ben yarattım'' der ve bu bakış açısıyla var olmaya çalışır.
Yenik düşülen yer egodur ki, şiiri sevilse de şair kan kaybedebilir. 'Kendisini tanıyana kadar çok severdim kitaplarını'' cümlesine aşinasınızdır. Bu haller edebiyat dünyası için üzücü elbette. Sanatçı örnek kişidir. Şair yazar; sözünde ehil olandır.
Cahilce söz düellolarına pirim vermez. Hâk ve hakikatin çiğnendiği yerde de edebiyle üslubuyla cevabını verir. Geçmişte bu durumlara rastlanmış olsa da pay çıkarılmalıdır. Şair; kutlu sesi şiiriyle, eş makamda olacak haller sergilemelidir.
Şiirin iyi örneklerle, iyi şairlerle dinamik kalması gerek.
Bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Gönülce sevgiler.
Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 11.08.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 13.07.2022 23:29