Şairler Geçidi: Suavi Kemal Yazgıç ile Konuştuk

Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Kendimi "tanımlamamayı" tercih ederim. Bir kavram, bir kelime değilim çünkü. Kemiğiyle, iliğiyle, nöronlarıyla canlı bir varlığım. Bir sözlük veya ansiklopedi maddesi değilim.
Şiir yazma biçiminizi anlatır mısınız? Şiirin mutfağı sizde nasıldır?
Her şiirde o mutfak tekrar kurulur, bitince yeniden dağıtılır. Yazdığımdan fazlası ya silinir ya hiç yazılmaz.
Günümüz şiirlerinin sorunları nelerdir? Çözüm ne olabilir? Şiirimizin bugünkü durumu hakkında neler dersiniz?
Güzel şiirler yazılmaya devam ediyor. Herkes kendi türküsünü yazıyor. Çok şiir kimse şiiri umursamıyor da biz de "özgürce" yazabiliyoruz. Eğer şiire önem verilseydi başımız ne belalara girerdi.
Dergi takip ediyor musunuz? Hangi dergilerde yazdınız/yazıyorsunuz? Dergilerdeki şiirler üzerine neler söylersiniz?
Pek çok dergide yazdım. Hatta bununla ilgili bir ödül bile verdiler bana. Dergilerde şiir candır, canandır.
Hikâye / öykü türü günümüzün popüler edebiyat türleri arasında. Şiire ilginin az olduğunu düşünüyor musunuz? Evet ise neden?
Hikâyenin popülerleştiği söyleminin temelsiz olduğunu düşünüyorum. Hikâye kitaplarının fazladan bir tirajı yok mesela. Şiire ilgi az ama kimsenin hikâye, hikâye diye yanıp tutuştuğuna şahit olmadım. Herkes kendi küçük kum havuzunda oynuyor. Şiire ilginin az olması ise bu zamanda bulunmaz bir nimet. İnsanların "ilgileri" dolayısıyla yaptıkları negatif müdahaleler o kadar fazla ki şiire ilgisiz kalınmasını tercih ederim.
Şiir sadece bireysel bir düşünüşün eseri mi yoksa toplumsal olay ve olgular da aynı oranda etkili midir?
Bireysel ile toplumsal iki ayrı yol değil. Bireyi toplumdan tecrit etmek, toplumu bireyden "ayrı" tutmak imkânsız. Şiir bu sarmal içinde bir yerlerde. Şairinin meşrebine göre "oranlar" değişebilir ama en "fildişi kule şairi" bile yaşadığı toplumun çocuğudur. Tıpkı tersinin de geçerli olması gibi.
Şiir ve şuur arasında birbirini etkileyen ya da tetikleyen bir ilgiden söz edebilir miyiz? Toplumun akıbeti açısından şiiri değerlendirmek mümkün müdür?
Sonuçta "şuuraltı" bile şuura dâhildir. Son noktayı şuur koyar zira. Aksi takdirde şiirden değil sayıklamadan söz etmek zorunda kalırız. Toplumun akıbeti tek bir "şeye" bakılarak değerlendirilemez.
Şiirin metropol ya da taşra ile bağı nedir? "Büyük şiir büyük şehirlerde mi yazılır"?
Bu soru çok eskide kaldı. Birincisi şu an Türkiye'de taşra kalmadı. Gerçi metropol de kalmadı. Evet, çok kalabalık şehirlerimiz var, o şehirlerin dışında "az nüfuslu" yerler var var. Ancak ne kalabalık şehirler metropol ne de az nüfuslu yerler taşra. Başka bir zamanda yaşıyoruz ve bu sorunun bir hükmü kalmadı.
Şiirde kuşak kavramı üzerine değerlendirme yapmak ister misiniz? Bu konuda neler söylersiniz?
Kuşak kavramı fazla yapıntı ve giderek anlamsızlaşan, geleceği olmayan bir kavram bence. Değerlendirme yapmaya gerek görmüyorum.
Şiir eleştirisi var mı günümüzde? Bir şiir eleştirisi nasıl olmalıdır? Bu alanda dikkatinizi çeken isimler kimler?
Şiir eleştirisi var bence. Şiir eleştirisi de şiir gibi yapanın "meşrebine" göre değişir. Uzun bir eleştirmen listesi var. Telefon rehberine dönüştürmek istemem. Ali K. Metin'den Yücel Kayıran'a, Hakan Arslanbenzer'den Baki Ayhan T'ye, Hayriye Ünal'dan Osman Özbahçe'ye uzun bir "liste-kitap" yapmam lazım. O kadar çok isim saymadım ki. Mesela Ömer Yalçınova, Ertan Örgen, Mehmet Özger, Yalçın Armağan, Mehmet Narlı…
Şiir, kurucu bir unsur olarak geçmişten günümüze birçok toplumun duygu ve düşünce bütünlüğü içerisinde hareket etmesini sağlayan bir etkiye sahip tür. Bu bakımdan şiirin kurucu rolü üzerinden kültür ve medeniyet okumaları nasıl yapılabilir.
Bu soruyu bu okumaları yapanlar cevaplamalı.
Şiirde usta-çırak ilişkisi bağlamında bu ilişkinin eğitim-etki/gölge riski üzerine neler düşünürsünüz?
Usta-çırak ilişkisi adeta zail oldu. Atölyeler var. Orada usta-çırak yok. Hocalar kendi şiirlerine göre genç şairleri kesip biçmeseler daha anlamlı sonuçlar olur. En iyi öğrenci hocasının şiiri üstünde zıplayan öğrencidir.
Folklor şiire düşman mıydı hala öyle midir?
O yazıyı Cemal Süreya kaleme aldı. Maksadı halk edebiyatı değil "şiirde klişeleşmeydi". Zira şiirinde halk edebiyatından "beslenen" bir şiir kaleme aldı. Klişeleşme hala şiire düşman.
Roman, hikâye/öykü yazarların birbirleriyle çekişmeleri pek gözlemlenen bir durum değilken şairlerin çekişmeleri, Türk edebiyatında en sık rastlanan bir durum olarak görülmektedir. Şiirin ve şairlerin çekişmeleri hakkında neler söylersiniz?
Fazla "önyargı" içeren bir soru. Roman/hikâye/öykü yazarları arasında güllük gülistanlık bir ütopya görmüyorum. Şairler de maalesef eskisi kadar çekişmiyorlar. Evet, orada da barış iklimi yok. Ancak eski kısır kavgalar bile "mazide" kaldı. O kadar atomize hayatlar yaşıyoruz ki "dedikodu" bile ayda yılda bir yapabildiğimiz nostaljik bir "ritüele" dönüşmek üzere.
Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 13.06.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 12.06.2022 23:30