Şairlerle Şiir Soruşturması: Betül Aksakal
![Şairlerle Şiir Soruşturması: Betül Aksakal](https://www.kitaphaber.com.tr/assets/uploads/images/content/2024/content_sairlerle-siir-sorusturmasi-betul-aksakal_kU6O6.webp)
M. Hüseyin Özer konuştu...
Bize Betül AKSAKAL'dan bahseder misiz?
İstanbulda doğdum. Daima hikâyeleri olan küçük bir çocuktum ve o hikâyelerle büyüdüm. Okuma ve yazma meselesi sürekli odağımdaydı. Liseye başladığımda gündemi, okumak ve yazmak olan dostlar edindim. Heyecanla edebiyat konuştuğumuzu, okuyup yazdığımızı hatırlıyorum.
Ardından üniversitede tarih bölümü okumaya başladım. Geçtiğimiz dönem tamamladığım lisans hayatımın başlarında tarih ilminin hayatımda nasıl önemli bir yer tuttuğunu keşfettim. İki kanadım olmalıydı, biri sanat öteki tarih.
Aynı üniversitede çap ile okumaya başladığım Türk Dili ve Edebiyatı bölümü ise henüz devam ediyor.
İnsanın hikâyesini, rüyasını, tabiatını önemsiyorum. Fethi Gemuhluoğlu'nun: "İnsana dost olmak, fikre dost olmak, coğrafyaya dost olmak, tarihe dost olmak" şeklinde devam eden bir ibaresi vardır. Bu dostluktaki sırrın izini sürmeye çalışıyorum.
Şiir ile ünsiyetiniz nasıl gelişti?
Geçmişe dönüp baktığımda bununla ilgili bir anı bulamıyorum. Sanki hiçbir zaman ondan ayrı değildim. Çocukluğumda, ilk gençliğimde zihnimde hep hikâyeler, anlatılar vardı. Sürekli yazardım. Fakat ilerleyen yaşlarda yazma eylemini daha bilinçli yapmakla bilhassa şiir ile ünsiyetin kendiliğinden daha kuvvetli şekilde geliştiğini söyleyebilirim.
Şiir ile yaşadığınız hayat arasındaki ilişkiden biraz bahseder misiniz? Hayatınızdan şiiri çektiğinizde geriye ne kalır?
Şiirin, diğer edebi türlere kıyasla, yazanını en çok tesirinde tutan tür olduğuna inanıyorum. Bir masanın başında çalışmak ve üretmekten öte daha sırlı bir hal ihtiva ediyor şiir. Bu yüzden bence ilhamla en çok ilgisi olan türlerden biri.
Bu noktada şair Bachmann'ın sözlerini hatırlıyorum: "Şiir yazmak zorunluluğunu duymama karşın, istersem şiir yazmayı 'başarabileceğim' kuşkusuna kapılınca, şiir yazmayı bıraktım. Ve yeniden şiir yazmak zorunda olduğumu duyumsayıncaya kadar, yazacaklarımın, son yazdıklarımdan bu yana edinilen deneyimleri kapsayacak ölçüde yeni şiirler olacağına inanıncaya kadar şiir kaleme almayacağım." Böyle söylüyor ve: "Ancak şiir yazmadan yaşanamayacaksa" yazılması gerektiğine inanıyor şair.
Yalnız şiir için değil, hususen yazma eyleminin hayatla bir bütün olduğunu düşünüyorum. Almeria İpekleri kitabımda geçen "Şiir Toplayıcıları" isimli bir şiirim var. Şairin, dünya ve dünyada olanlarla nasıl bir ilişki kurduğu meselesini ihtiva eden bir şiir bu. Duyduğunuz bir türkü, tanıştığınız bir insan yüzü, evler, ışıklar, hatıralar, pek çok kez şiir içindir.
Şiir yazım hayatınızda bir ustanız var mıdır? Var ise kimdir ve katkıları nelerdir?
Şiire ve yazıya bağlılığım çocukluğumdan beri süregelen bir şeydi. Bununla beraber edebiyat yolculuğunda bana yol gösteren hocalarım elbette oldu.
Lise döneminde birkaç yerde şiirlerim ve yazılarım yayınlandıktan sonra kendime bir kaynak aramaya koyulmuştum ve hemen sonra Ali Ural Hoca ile tanışmıştım. Ali Hoca toprağı anlatırken, coğrafyayı, insanı ve insana ait olan hikâyeyi gördüğümü hatırlıyorum. Kendisini ilk dinleyişimdi ve o günden sonra derslerine devam ettim. "Usta" tasvirinin en çok yakıştığı isimlerden biridir Ali Ural bu yüzden ilk olarak onun ismini anmalıyım.
Öncesindeki dönemde, okuduğum lisede öğretmen olan yazar Yasemin Karahüseyin'le yaptığımız edebiyat atölyelerinden söz edebilirim. Liseye dair hatırladığım en güzel anılar onunla olan atölye günlerinden. Yasemin Hoca, edebiyat anlamında bana ilk temas eden isimdi.
Şiir, şuur ve şiar üçlemesine bakış açınızı anlatır mısınız?
Eski Arap dil âlimleri, şi'r ve şâ'ir'in "ş-a-r" kökünden geldiğini kabul etmiş ve bunu Kur'an'da: "Sezmek, farkına varmak" manasında geçen şaara fiiline bağlamışlardır.
Goldziher de şâir kelimesine: "Tabiatüstü sihrî bilgiye sahip olan, sezişle bilen" manalarını vermiştir. [1]
İsmet Özel'in Şiir Okuma Kılavuzu kitabında bir kısım vardır, burada, şiirin her zaman uyarıcı, uyandırıcı bir etki yaptığından söz edilir. Şiir kuramların despotluğuna da hayallerin kofluğuna da ayak uyduramaz der şair ve ekler: "Eğer şiir onları uyandırmamışsa, hayalleri içinde kaybolup gideceklerdir."
Şairin meczup ya da Leyla olmadığını aksine etrafındaki eşya ve hadiselerin en iyi şekilde farkında olan yahut olması gereken olduğunu vurgular bu kesit.
Verdiğiniz üç kelimenin bağı da bu bağlamda hiçbirinin birbirinden ayrı olmamasıdır, şiirin, şuurun ve şiarın.
Taşra, kasaba, köy ya da metropollerin mekânsal açıdan şiire katkıları nelerdir? Şiirinizde hangi mekâna sığınırsınız?
Cansever'in dediği gibi, insan yaşadığı yere benzer. Şairin, şiiri üzerinde mekânını, zamanını taşıdığı da bir hakikattir. Dolayısıyla neredeyseniz, oranın havasını şiire taşırsınız, bilerek yahut bilmeyerek.
Şiirin kendi mekânı, evreni vardır. Dört duvarın ötesinde, gördüğünüzün, yaşadığınızın üzerine ekleyen bir âlem. Dolayısıyla çeşitli mekânlar şiiri besler veya şair gizli olan şiiri mekânlar içinde bulur ve şiirin kendine has evrenine katılır.
Günümüz şiirine olan ilgi ve iştiyakı yeterli buluyor musunuz? Bulmuyorsanız bu durumun sebepleri sizce nelerdir?
Modern çağ insanı şiirden, düşünmekten kaçıyor diye bir temel kabul vardır. Fakat bana kalırsa şiire olan ilgi ve iştiyakın yetersizliği meselesi bu döneme has bir durum değil. Eminim 17. yüzyılda da aynı meseleler münazara ediliyor ve aynı sorulara cevap aranıyordu. Şiir kolay tüketilir bir tür değil. Dolayısıyla herkese hitap etme kaygısı taşıyan bir tür de değil. Bu yüzden var olan ilgisizlikle birlikte devam eden bir ilgi de daima var olmuştur ve muhtemelen olacaktır da.
Gelenek mi, modern mi? Lirik mi, epik mi? Hece mi, serbest mi? İlham mı, Deney mi? Ya da?
Biri ötekinin engelleyicisi yahut zıttı değildir dolayısıyla hepsi mümkün olabilir.
Günümüz Türk şiiri poetik ve teknik açıdan yeterli ölçüde eleştiriliyor mu? Eleştiri kültürümüze bir eleştiriniz var mıdır?
Devam ettiğim Türk Dili ve Edebiyat lisansındaki derslerde, hocaların sık sık dem vurduğu bir konudur bu. Metodolojik şekilde ilerleyen bir eleştiri ortamına edebiyatımızın ihtiyacı olduğu daima konuşulur.
Bir okuyucu ve yazar olarak dergilerle ilişkiniz nasıldır? Dergilerin şiir dünyamıza katkısı açısından neler düşünüyorsunuz?
Birçok büyük yazarın edebiyat yolculuğu dergilerle başlamıştır. Dergiler, dönemin edebiyatının nabzını takip etmek ve bu edebiyat akışına dahil olmak için oldukça önemlidir.
Ben de dergileri olabildiğince takip etmeye çalışıyor ve bunu önemsiyorum.
Sadece üç şairi okuma hakkınız olsa bu şairler kimler olurdu? Sadece üç şiir okuma hakkınız olsa bu şiirler hangileri olurdu?
Bu sorunun cevabı her dönem değişkendir genelde, şimdiki zaman için şairler:
Hafız, Mahmud Derviş, Rilke
Şiirler:
"Şeyh Galip, Hüsn-ü Aşk"
"Rilke, Duino Ağıtları"
"Mahmud Derviş, Nizar Kabbani'nin Evinde"
[1] Nihad Çetin, Eski Arap Şiiri, Kapı Yayınları, Sf: 4
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 01.03.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.09.2024 22:43
Şiir şuur ve şiar
Şiir şuur ve şiar