Şairlerle Şiir Soruşturması: Merve Nur Maden, Söyleşi, Misafir Köşesi

Şairlerle Şiir Soruşturması: Merve Nur Maden yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Şairlerle Şiir Soruşturması: Merve Nur Maden

23.11.2023 10:35 - Misafir Köşesi
Şairlerle Şiir Soruşturması: Merve Nur Maden

M. Hüseyin Özer konuştu...

Bize Merve Nur MADEN'den bahseder misiniz?

Elbette. Ben Tokat'ta doğdum fakat aslen Orduluyum. İlköğrenim ve ortaöğrenim sürecimi de Tokat Niksar'da tamamladım. Orada Anadolu Öğretmen Lisesini bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları bölümünden mezun oldum. Vakit kaybetmeden yüksek lisans eğitimime başladım ve yüksek lisans eğitimimi de Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Anabilim Dalı, Türkçe Eğitimi Bilim Dalında tamamladım. 2022 yılında ise İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yeni Türk Dili Anabilim Dalına doktora öğrencisi olarak kabul edildim. Şu anda doktora eğitimi sürecim devam etmektedir. Aynı zamanda özel bir üniversitede öğretim elemanı olarak görev yapmaktayım.

Tabii bu bahsettiklerimin büyük bir kısmı eğitim hayatımla ilgili. Ancak ben çiçeği burnunda heyecanım olan Onulmaz'ımla bilinmeyi arzu ederim. Onulmaz, adından da anlaşıldığı gibi iyileşmeyecek olan anlamına geliyor. Hangimizin kalbinde iyileşmeyecek olan bir yara yok ki? Onulmaz da böyle bir yaranın bu dünyada kalemimizde vücut bulduğu bir yansıma. Bu öyle bir yara ki iyileşmedikçe güzelleşiyor, derinleştikçe mânâsı çoğalıyor. Her geçen gün Onulmaz'la aramızdaki bağın daha da güçlendiğini hissediyorum. Telmih Kitap ailesi olarak Onulmaz'ı artık sevgili okurlarımıza emanet etmemize az kaldı üstelik. Yani artık o, yalnızca benim yaram ve benim gönül sancım olmaktan çıkacak. Bu sebeple diliyorum ki bir vakit sonra "Onulmaz'ın yazarı" olarak zikredile adımız...

Şiir ile ünsiyetiniz nasıl gelişti?

Esâsen şiir ile ünsiyetimin nasıl geliştiğine dair bir zaman aralığı tayin edemiyorum. Çünkü dönüp geçmişe baktığımda okula başladığım andan itibaren şiire, hatta daha genel olarak ele almak istersek sanata hep büyük bir ilgi duydum. İlkokuldan bugüne, başta kıymetli ailem olmak üzere, bunu fark eden veya paylaştığım hocalarım da ellerinden geldiğince desteklemeye çalıştılar, sağ olsunlar.

Şiir ile yaşadığınız hayat arasındaki ilişkiden biraz bahseder misiniz? Hayatınızdan şiiri çektiğinizde geriye ne kalır?

Aslında insanoğlunun kendi belki de şiir. Yani demem o ki, bence her insan tabiri câizse, yaradanın yeryüzündeki küçük yansımaları dolayısıyla her birimiz birer şiir ve birer sanat eseriyiz. Ancak konuyu kendi özelimde ele almak istediğimde yazdıklarım ile yaşadığım hayatın birbiriyle güçlü bir bağ içerisinde olduğunu tespit ettim. Bazı istisnâlar dışında elbette. Benzer soruyu yönelten bazı yakınlarıma da aynı cevabı veriyorum aslında. Şöyle ki yazdıklarım ben, ben yazdıklarımım… Belki beni yakînen tanımayan biri bunu fark edemeyebilir fakat tanıyan biri ise yazdıklarımın kendi hayatımla olan mutlak ilişkisini fark etmekte güçlük çekmeyecektir. Az önce söylediğim gibi eğer insan bir sanat eseri, bir şiirse şüphesiz hayatından şiiri çektiğimizde geriye çok da bir şey kalmıyor desek iddialı mı konuşmuş oluruz?

Şiir yazım hayatınızda bir ustanız var mıdır? Var ise kimdir ve katkıları nelerdir?

Elbette bir değil, birçok ustam vardır. Şimdi birini veya birkaçını zikretmek diğer üstadlarımıza haksızlık olacaktır. Her birinden bahsetmek istesek, bu defa da sayfalar yetmeyecek. Ancak şunu söyleyebilirim;

Bugüne kadar okuduğum, okurken idrâk etmeye çalıştığım bütün üstadların her birinden aldığım haz ve doyum birbirinden farklı ve özel bir yere sahip. Zaten tahmin ediyorum ki büyük bir çoğunluğumuz, kendimizi ve kendi yazım tarzımızı keşfedene kadar bahsi geçen kıymetli üstadlara öykünüyoruz. Onlar bize bu konuda gerek haberdâr olarak gerek haberdâr olmadan rehberlik etmiş oluyor. Bu sorunuz vesilesiyle Türk şiirine büyük katkılar sunan ve şu an aramızda olmayanlara rahmet, olanlara ise selâmet temenni ediyorum.

Şiir, şuur ve şiar üçlemesine bakış açınızı anlatır mısınız?

Şiirin şiarı, şairin şuurundan geçmektedir diye düşünürüm daima. Bu üç ifadenin birbirinden ayrı değerlendirilmesinin de mümkün olduğunu düşünmüyorum bu sebeple. Bir şair nasıl ki bir şiire hayat veriyorsa, bir şiir de bir şaire aynı ölçüde hayat veriyor. Dolayısıyla tüm bunların da şuursuz ve şiarsız olduğunun düşünülmesi de oldukça zor.

mervenur_madenTaşra, kasaba, köy ya da metropollerin mekânsal açıdan şiire katkıları nelerdir? Şiirinizde hangi mekâna sığınırsınız?

Hepimizin ruhunun soluklandığı bir mekân vardır muhakkak. Bu bazen sabit bazen ise değişkenlik gösterir. Yani demem o ki, bazen bir insan ömrü boyunca tek bir şehirden koca bir külliyat çıkarabilir. Ya da tam tersi… Bazen şehirler, kasabalar veyahut köyler değişebilir ama aslolan sizin o mekâna karşı olan hisleriniz ve orada ne arayıp ne bulduğunuzdur. O arayıp bulduğunuz veya bulamadığınız her neyse aynı ölçüde şiirinizde de boy gösteriyor.

Günümüz şiirine olan ilgi ve iştiyakı yeterli buluyor musunuz? Bulmuyorsanız bu durumun sebepleri sizce nelerdir?

Ne yazık ki bulmuyorum. Çünkü her şeyde olduğu gibi edebî türlerde de insanlar artık daha kolay tüketebilecekleri ürünlere yöneliyorlar. Baktığımızda, sözüm meclisten dışarı, insanların derin bir sanat yolculuğunu algılayabilecek istekleri yok. Tabii bunun yanı sıra ısrarla davasından şaşmayan, benimsediği sanatsal geleneği sürdüren bir grup da var, hepsine selâm olsun. Yine de biz umutlu olalım.

Gelenek mi, modern mi? Lirik mi, epik mi? Hece mi, serbest mi? İlham mı, Deney mi? Ya da?

Her bir anlayışın, yani gerek geleneksel gerek modern anlayışın kalpte oluşturduğu birbirinden bağımsız tınılar var. Asıl mesele bu tınıları duymakla kalmayıp dinleyebilmekte. Bir ürün ortaya koyarken elbette bir gelenek benimsenebilir ve bu oldukça olasıdır. Ama okumaya geldi mi, işte orada biraz daha farklı düşünüyorum. Çünkü her anlayışın, her geleneğin ufkumuzu açmada inkâr edilemez bir paydaya sahip olduğunu düşünüyorum. Aynı şey hece ölçüsüyle yazılan veya serbest yazılan şiirler için de geçerli elbette. Zaten serbest ölçünün de bir ölçüsü vardır öyle değil mi? Hece ölçüsü veya biraz daha eskiye gidecek olursak aruz ölçüsü yalnızca ahenk bakımından çok daha göze ve kulağa yansıttığı ritimle dikkatleri üzerine çekmektedir. Serbest ölçünün ise gönülde oluşturduğu etki daha başkadır. Bu yüzden serbest ölçüyü "Kim ne der?" diye düşünmeden yaşamaya benzetiyorum biraz da. Naçizane yazdıklarımda serbest ölçüyü tercih etsem de, ulaşabildiğim ve yararlanabildiğim tüm anlayışlardan faydalanmaya çalışıyorum.

"İlham mı, deney mi?" sorunuza gelecek olursak birini birinden ayırmak ne yazık ki pek de mümkün görünmüyor. Ancak şairin şiire ve sanata yaklaşımını da dikkate almakta fayda var elbette. İlhamsız olmaz bu konuda hemfikiriz diye düşünüyorum. Bence büyük ölçüde tecrübesiz de bir sanat eserine ruh verebilmek de oldukça zordur. Ancak takdir edersiniz ki bize ait olmayan bazı sevinçleri, acıları, galibiyetleri, mağlubiyetleri, gözyaşlarını tıpkı bize aitmiş gibi hissederiz ve kalemimize de aynı şekilde yansır. Çünkü bazı şeylerin yaşamadan da doğuştan kalbimize nakşedildiği görüşündeyim.

Günümüz Türk şiiri poetik ve teknik açıdan yeterli ölçüde eleştiriliyor mu? Eleştiri kültürümüze bir eleştiriniz var mıdır?

Yeterli ölçüde eleştirilmesinden ziyâde doğru bir şekilde, doğru bir üslupla eleştirilip eleştirilmemesiyle daha çok alâkadar oluyorum. Çünkü eleştirilere şöyle bir baktığımızda çok sayıda eleştiri görebiliriz. Ancak eleştirinin içeriğinden ziyâde niteliğiyle ilgilenmek icap etmektedir. Ne yazık ki herkesin her konuda her türlü fikre ve bilgiye sahip olduğunu zannettiği bir çağda yaşıyoruz. Bu yüzden biraz eleştiri konusunda da hem hakkaniyetli olmak gerektiğini hem de daha zarif bir üslup kullanmak gerektiğini düşünüyorum. Aslında yukarıda da bahsettiğim gibi herkesin her şeyi bildiğini düşündüğü bir çağda bu oldukça zor ama belki de öğrenmemiz gereken şey, hâiz olmadığımız bir konuda bazen ahraz da olmamız gerektiğidir.

Bir okuyucu ve yazar olarak dergilerle ilişkiniz nasıldır? Dergilerin şiir dünyamıza katkısı açısından neler düşünüyorsunuz?

Kültür, sanat ve edebiyat dergileri yıllardır dünyamda barındırdığım çok özel ve güzel bir yere sahip tabii ki. Günümüz edebiyatında bilindik isimlerin yeni eserlerini takip edebilmenin yanı sıra kalemini yeni keşfetmeye başlayan gençlere de bu doğrultuda fırsat tanınması hem yelpazemizi genişletmekte hem de birçok kişiye umut meşalesi olmaktadır. Hâlihazırda yayın hayatına devam eden birçok dergiyi elimizden geldiğince takip etmeye çalışıyoruz. Her biri muhakkak kıymetli ve birer emek ürünü... Ancak hem yazar hem editör olarak yer aldığım Telmih Dergisinin, koruduğu edebî çizgisi, içerik niteliği ve genç yazarlara yeni ümitler olma noktasında oldukça ciddi bir gayret içerisinde olduğunu söylemek oldukça yerinde olacaktır.

Sadece üç şairi okuma hakkınız olsa bu şairler kimler olurdu? Sadece üç şiir okuma hakkınız olsa bu şiirler hangileri olurdu?

Belki de yanıtlaması en zor soru bu. Çünkü çok sevdiğim her birinde beni bambaşka duygularla diyardan diyara götüren şairler ve şiirler var. Ama yine de bir seçim yapacaksak bu üç şair Fuzûlî, Sezai Karakoç ve bugün hâlâ aramızda olan, Allah kendisine uzun ve sağlıklı bir ömür ihsân eylesin, Nurullah Genç olurdu. Üç şiire gelince onlar ise; Adil Erdem Bayazıt'ın Bulmak adlı şiiri, Cemal Sâfi'nin Telefonda Sen adlı şiiri ve Yavuz Bülent Bâkiler'in Şaşırdım Kaldım İşte adlı şiirleri olurdu.

Tabii yalnızca bunları söylemiş olmak yetersiz. Hani bilirsiniz bazı şarkılar vardır sadece içinde geçen ve süre tuttuğunuzda birkaç saniye sürecek olan tek bir cümlesini duymak için dinlersiniz. En çok o cümle dokunur hani… Abdurrahim Karakoç'un Mihriban'ı da öyledir benim için meselâ. "Lâmbada titreyen alev üşüyor." cümlesindeki mânâ derinliğine denk bir cümlenin başka bir yerde ne okunduğunu ne yazıldığını gördüm. Belki hayat da böyledir. Yaşayacağımız birkaç saniyelik anlar içindir belki bunca dert, bunca tasa ve bunca çaba…


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 23.11.2023 10:35 - Güncelleme Tarihi: 03.09.2024 22:42
1103
Yorumlar
  • Yusuf Bilgili 2023.11.24 10:17

    Çok güzel bir eser üzerine yine çok güzel bir söyleşi olmuş. Aynı zamanda aydınlatıcı. Öğrencim Merve Nur Hanım'la gurur duyuyorum. Kendisini çok tebrik ediyorum. Çok yönlü bir sanatçı olduğunu övünerek söylüyorum..

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1132 yazı bulunmaktadır.