Salgın Hastalık Ekseninde Nişanlılar, Edebiyat, Mustafa ATALAY

Salgın Hastalık Ekseninde Nişanlılar yazısını ve Mustafa ATALAY yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Salgın Hastalık Ekseninde Nişanlılar

25.07.2022 23:55 - Mustafa ATALAY
Salgın Hastalık Ekseninde Nişanlılar

Tarihi Eserler ve Salgın

Salgın üzerine yazılan eserleri, salgını ele alış durumlarına göre genel olarak üç bölüme ayırabiliyoruz. Bunlardan ilki salgının ana konu olarak işlendiği ve salgını bütün boyutlarıyla ortaya koyan eserdir. İkincisi, yan konu olarak ana konuya geçişe destek olan ve eser boyunca bir dip akıntı şeklinde varlığını gösteren eserlerdir. Üçüncü olarak salgının sadece varlığına değinilip, hastalığın isminin bile yer almadığı, sadece salgınla dirsek teması olan eserlerdir.

Bu eserlerin kurgusunda salgın hastalığa göre yapılan sınıflandırma, yazarın hastalığa bakışını resmettiği gibi, eserin yazılış amacının da çerçevesini ortaya çıkarmaktadır. Yazarın özellikle tarihi perspektiften seslenerek kurguladığı eserinde; okura temas eden somut metinsel ilişkiyi, yine okurun düşüncesini rahatsız etmeyen yönlendirmelerle soyut olana çekerken, eserinin zeminini oluşturan tarihsel gerçeklerin somut emarelerini de yansıtması gerekmektedir.

Tarihin bir kırılımı olan bu gerçeklikler, eseri hayal dünyasından koparıp gerçekle irtibatlandıran en kuvvetli araçtır. Bunu kullanırken eserin temel konusundan ayrılmadan, fazla ayrıntıyla da konuyu bıkkınlık durumuna getirmeden gerektiği kadar gerçeklik sunarak, eserin ana konusuyla bu tarihi gerçekleri uzlaştırmak ve kesiştirmek gerekmektedir. Tarihsel bir gerçeklik olan salgın hastalıkları ve toplumsal yansımalarını da ele alırken bu gerçeklikten beslenmek aynı zamanda; iktidarın zaaflarını, hakimiyetini, tedbirlerini, kayıtsızlığını, yönetimini ve otoritenin sokaktaki yansımalarını da ele almak demektir. Bu açıdan salgın hastalık üzerinden örtülü bir iktidar eleştirisini veya güzellemesini de okuyabilmek mümkündür.

Nişanlılar

Alessandro Monzoni'nin kaleme aldığı Nişanlılar isimli eser İtalyanca yazılan ilk tarihi roman olma özelliği taşımaktadır. İlk baskısı 1827 yılında üç cilt olarak gerçekleşen eser, sonradan İtalyancanın farklı lehçelerini cem ederek ortak bir dil çerçevesinde 1847 yılında tekrar baskıya girmiştir. Türkçe'ye çevirisi Necdet Adabağ tarafından yapılmıştır.

Önsöz, sonsöz ve görsellerle toplam 672 sayfadan oluşan eser 38 bölümden müteşekkildir. Dili sade, anlatım bazı yerlerde uzun betimlemelerle kesilse de genel olarak akıcı, kurgusu romantizm ve aydınlanmacı yorumun izleriyle bezenmiş, 1628-1631 yılları arası kronolojik sıra gözetilerek aktarılmış ve veba salgını ile ilgili kısım 28. Bölümden başlayarak 9 bölüm olarak ele alınmış bir eserdir.

Nişanlı 'da ipek dokumacılığı yapan iki gencin evlenme isteklerine karşı oluşan engeller ve sonrasında başlayan olaylarla birlikte, üç senelik bir dönemin politik, sosyolojik, teolojik, savaş ve sağlık açısından çekilen fotoğrafı aktarılmaktadır. İktidar eleştirisi gerek salgın üzerinden gerekse de sosyolojik okumalar üzerinden sunulurken, teolojik bakış açısı eserin genelinde yer almaktadır. Bir göl çevresinde başlayan, güç etkisinde bir kırılmayla göçe zorlanan bir hayatın bütün serencamını; detaylı betimlemeler, ikili diyaloglar ve yazarın düşünceleri ile okuyabileceğiniz bir eser Nişanlılar. Avusturya hakimiyetindeki Milano'da yaşananlara ışık tutarken, içten içe İtalyan milliyetçilik ateşinin toplumdaki yansıması olarak da okuyabiliriz.

Eserin genelindeki ümit dolu üslup, dünyada herhangi bir beklenti, istek ve arzu talep edildiğinde teolojik açıdan bunun ancak iyilik ve merhamet ile olabileceğini ortaya koymayı amaçlıyor. Papazlardan ve din adamlarından beklenen de bu tavrı sürdürerek bağışlayıcı olmaları, böylece insanlığa iyilik doktrinini öğreterek bu misyona uygun yaşama egzersizlerine salık vermektir.

Veba ve Nişanlılar

Salgın eserlerinde genellikle üslup olumsuzluk ve kötülük üzerinedir. Hastalığın olumsuz imajı, bu olumsuzluğun olumlu sonuçlar içereceğine dair inancı da tüketen en büyük sebeptir. Oysa hastalık dini öğretide Tanrı'nın cezası olduğu kadar rahmetini de içeren bir olgu olarak değerlendirilmektedir. Hastalığa insanın bakış açısı, o hastalığı kabulleniş biçimi ve sonrasında hastalık ile kurduğu doğru ilişki o hastalığı tanımlama açısından da önemli veriler içermektedir. Hastalığı tanımlama ve anlamak o hastalığı tedavi ederken, insanın kendi ruhunu tedavisine de olanak sağlamaktadır.

Nişanlılar eserinde aktarılan salgın hastalık, kahramanların özellikle umutlarının yitip gitmeye başladığı yerde okuyucuya sunulur. Daha gerçekçi bir imkansız aşk profili çizmeye olanak da sağlayan bu durum, imkansızları imkana kavuşturan bir potansiyeli de ortaya koymaktadır. Bir yazarın kaleme aldığı romanının kahramanları olan aşıklara, tesadüfi olaylar silsilesiyle gerçekleşecek yapay müdahalesine mukabil; salgın hastalık sayesinde gerçekçi ve bilinçli bir dokunuşla değişen hayat ve toplum üzerinden yapmış olduğu tesiri de görebiliyorsunuz. Bu yönüyle salgın hastalık hem eseri gerçekçi bir çizgiye oturtmakta hem de yazarın tahayyülüne göre okuyucuyu içine çekebilecek daha tutarlı bir kurguya zemin hazırlamaktadır.

Eserde veba hastalığının, bir savaşın ardından Milano kentinde yaşanan sosyolojik dramla ilgili geniş bir girizgah sonrası, yaşanan trajedinin getirdiği bir sorun olarak ortaya çıkışı delilleriyle ortaya konmaktadır. Yazarın bu tutumu, salgın hastalığın durduk yere birden ortaya çıkan boyutuna karşı, bilimsel verilere dayanıp aynı zamanda toplumsal pozisyonu da değerlendirerek etkenlerin hastalıktaki yerini belirtme çabasıdır. Toplumun düşkün kesimi olan dilencilerin salgın hastalık tehlikesine karşı karantinaya alınması önerisi, iktidarın toplumun durumuna kayıtsız kalmadığını ve tedbirleri hastalık gelmeden almaya başladığını göstermektedir. Bu eserin, benzer kurgulara sahip Orhan Pamuk'un kaleme aldığı Veba Geceleri ve Gabriel Garcia Marquez'in kaleme aldığı Kolera Günlerinde Aşk adlı eserlerden farkı da burada ortaya çıkmaktadır. Pamuk eserini iktidar eleştirisi üzerine kurgularken, Marquez ise eserinde iktidara ait hiçbir iz üzerinde durmaz. Özellikle imkansız aşk üç eserin ortak yönü iken; Pamuk kavuşmadan sonra ayrılık, Marquez ise ayrılıktan sonra kısmen kavuşmak üzerine eserini oluşturur. Pamuk'ta toplumun bütün katmanları ayrıntılı tasvirlerle okurlara sunulurken, Marquez sadece iki kesim üzerinde durmakla yetinir. Manzoni'nin bu konuda tavrı bütün katmanları ayrıntıya boğmadan ve eserin akışını bozmadan verebilmektir. O yüzden karakter sayısı Manzoni ve Marquez'de kısıtlıyken, Pamuk olabildiğince fazla karakteri eserinin geneline yaymaktadır. Bu durum aslında yazarın temel derdinin ne olduğuna dair de bize oldukça fazla ayrıntı vermektedir.

Veba hastalığı için çaresizlik, imkansızlık, açlık ve bağışıklığın düşmesi verimli bir imkan oluştursa da, asıl etken Milano kentine saldıran Alman askerler olarak görülmektedir. Savaşın verdiği imkansızlıklarla Alman askerler arasında görülen hastalık Milano kentine taşınacak ve toplumun kırılgan vücut yapısı bu etkenle mücadeleyi kaldıramayacaktır. Her salgın eserde toplumun verdiği hastalığı gizleme veya kabul etmeme tepkisini yine bu eserin anlatımında da görebiliyoruz. Hastalık hakkında önlem almaya çalışan yetkililer de yine halk tarafından bir düşman gibi ilan edilmekteydi: "Bu iki kişinin korkunç bir felaketi görüp onu bütün güçleri ile durdurmaya çalışırken yardım bekledikleri insanlar tarafından suçlanmış olmaları ilginç değil mi? (S.534)"

Eserde önlem almış olmasına ve karantina ilan edilmesine rağmen hastalık yayılmakta ve sağlık sistemi çökmeye doğru giderken kiliseden destek talep edilmekteydi. Salgın eserlerinde genellikle bir dini kuruluştan yardım istenecekse bunu sadece vatandaşlar yapar ve bu da manevi bir destek olurdu. Yazar Manzoni eserinde kilise ile sağlık sistemini ortak bir paydada buluşturarak, hastalara fiziki ve manevi olarak da katkı sağlayabilecek bir kilise imajı çizmektedir. Tanımlanan kilise merhameti kendisine ilke edinmiş, fedakar ekiplerce yönetilen, doğruluk ve dürüstlüğü her şeyden üstün tutan bir otoritedir.

Sonuç

Salgın hastalıklar konusunu işleyen eserler arasında gerek kurgusu, gerekse de dil ve üslubu ile öne çıkan eser; kurgusunu ümit, sevgi, merhamet ve mücadele kavramlarının anlam derinliklerinden almaktadır. Hayatı yansıtırken, dönemin politik olaylarını, başkaldırılarını, savaş ve yaşanan dramları da aktararak bütüncül bir bakış sergilemektedir. Eserde yer yer romantizm, yer yer de aydınlanmacı çizginin baskın olduğu görülmektedir. Manzoni bu iki çizgiyi kendi hayatında da mezcetmiş, bunu eserine de ustaca yansıtmayı başarmıştır.

Manzoni'nin halkçı duruşu, eserin İtalya tarihi ve dili açısından da verimli bir potansiyele sahip olmasını sağlamıştır. Özellikle eserini ortak bir İtalyanca dil etrafında şekillendirmesi, Manzoni açısından ulusal kimlik inşasında kilit taşın ne olduğunu göstermektedir. Her bölgede farklı bir dilin konuşulduğu coğrafyada ortak bir dil, ortak bir kaderin ağlarını da örmek demektir yazara göre.

Salgın hastalıklar açısından incelemeye tabi tuttuğumuz eser, genel akışa kıyasla oldukça kısıtlı bir anlatıma sahiptir. Eser tarihi vesikalarla gerçekçi bir şekilde kurgulanırken salgın hastalık yan konu olarak kullanılmaktadır. Eserin düğümlendiği yerde yardıma koşan salgın hastalık teması, iki gencin buluşmasında ortak noktayı temsil etmektedir. Daha önce toplumsal bir ayaklanmanın olduğu Milano, bu kez hem açlık hem de hastalık ile imtihan halindedir. Salgın hastalık hususunda her ne kadar kısıtlı anlatıma sahip olsa da, hastalığın her aşamasına değinmesi açısından eserin bütüncül bir yaklaşıma sahip olduğunu belirtmeliyiz.

Nişanlılar

Alessandro Manzoni

İletişim Yayınları

672 Sayfa


Yazar: Mustafa ATALAY - Yayın Tarihi: 25.07.2022 23:55 - Güncelleme Tarihi: 21.07.2022 23:57
701

Mustafa ATALAY Hakkında

Mustafa ATALAY

Bir gölün kıyısında 88 yılının Temmuz sıcağında hayata gözlerini açtı. Eğitiminin büyük bölümünü burada geçirdi. Bir denizin kıyısında 2007-2012 yılları arası Üniversite eğitimiyle birlikte hayat eğitimi de aldı.

Bir gölün kıyısına döndüğü yaşamını, 2012 Ağustos'undan bu yana 'Lale'lerle bezeli düşüncelerle 'Eczane'sinde devam ettiriyor.

Okuyor, yazıyor, çalışıyor ve başka alanlarda eğitimine devam ediyor.

Daha önce Üniversite bünyesinde çıkarılan Sentez Dergisi'nin editörlük ve yazı işleri sorumluluğu görevlerini üstlendi. Kardelen Derneği Bülteni'nin editörlüğünü yaptı. Dernek ve Vakıf bültenlerinde ara ara göründü, Alıntılar Mektebi'nde talebe oldu, Yolcu Dergisi'nde nefeslendi, on5yirmi5.com'da uzun bir serencamı oldu. Kitaphaber.com.tr'yi ise evi gibi görüyor...

Mustafa ATALAY ismine kayıtlı 115 yazı bulunmaktadır.

Twitter Facebook Kişisel