Samed Behrengi’nin Küçük Kara Balık’ı
Hiç kimse benim aklıma girmedi anne. Siz benim aklımı bozdunuz. Ben küçük kara bir balığım. İçgüdülerim sağlam ve kullanmaya hazır aklım var. Sizin gibi olmayacağım. Ölmek var, dönmek yok yolumdan. Boş boş yaşamaktansa kendim gibi ölmeyi tercih ediyorum. Yaşam ırmağının sonuna kadar gidecektim, başkalarının denizinde ölmeyecektim.
Pelikanlardan hiç korkmadığım için güvenli sularını terk ettim. Balıkçıl'ı öldürüp kendimi var edecektim, sözümü ebedileştirecektim, kendime karşı hep dürüst kalacaktım. Benim ebediyen var olmam Balıkçıl'ın ölümüne bağlı. Balıkçıllar her yerdeler ama ben onların gücünü nerden aldıklarını biliyorum. Onlar gücünü bizim sığ sularımızdan alıyorlar. Sığ suları terk edip başka denizlere kulaç açıyorum.
Özgürlük gibisi yok anne. Sen hiç özgür olmadın ki beni anlayasın. Ya özgür olacaksın ya da hiç var olmayacaksın. Bu kadar açık ve net, kesin ve keskin. Balıkçılların özgürlüğümü ellerimden almalarına izin vermeyeceğim. Pelikanların yolumu kesmelerine müsaade etmeyeceğim. Alıp başımı gideceğim uzak denizlere. Hep bir adım ötede olacağım. Bir gözüm, bir kulağım, bir yüzgecim hep dışarıda olacak. Aklım ve kalbim bana yeter.
Ben başka dünyaların olduğunu biliyorum anne. Başkalarının dünyasında da yaşamak istemiyorum. Beni anlıyor musun anne? Sadece kendi dünyamda yaşamak ve ölmek istiyorum. Sadece bana ait bir dünya ama her kesin rengine çalan. Sadece bana ait bir deniz ama her denizden su alan. Sadece bana ait bir yol ama bütün yollara açılan.
Kendi hikayemi bir başıma yaşarken başkalarının hikayelerini dinlemek istiyorum. Senin hiç kendi hikayen oldu mu anne? Hiç sanmıyorum. Kendi hikayen olsaydı beni anlardın, şimdi benimle olurdun ya da ben seninle olurdum her neresi olursa olsun.
Ben başka nehir yataklarının derinliğini, uzunluğunu, rengini, kokusunu merak ediyorum, onları kendim görmek ve yaşamak istiyorum. Sen tek bir nehir yatağında doğdun, o nehir yatağında öleceksin anne. Beni anlamazsın. Keşke beni anlasaydın. Keşke seninle başka nehir yataklarında yüzseydim.
Hayatımda hep pelikanlar, balıkçıllar olacaktı. Olsun. Ama ben Küçük Kara Balık'tım ve hep öyle kalacaktım. Yani sürüsünü terk etmeye cesaret eden binde birin Bir'i. Farkım bu anne. Sen ve onlar hiç bunu anlamadınız. Beni binin içine katmak için elinden geleni ardınıza koymadınız. Önüme iki seçenek koydunuz. Ya sizin gibi sıradan olacaktım binlerin içinde kaybolup gidecektim ya da sıra dışı Bir'i olacaktım kendi yolunda giden. Ben bana yakışanı yaptım, ikinci seçeneği tercih ettim, sizin sığ sularınızı terk ettim, başka nehirleri keşfetme yoluna girdim bir daha dönmeyeceğimi bile bile.
Tek bir suda yaşamak züldü bana. Anlamadınız beni. Sizin sularda boğuluyordum, nefes alamıyordum. Görmüyordunuz. Ben başka sularda yüzerek özgürlüğümü kazanabilirdim. Buna çok uzaktınız. Bu yüzden beni dışladınız. Hiç şikayetçi olmadım halimden. Zaten başka suları görmek istiyordum. Nihayetinde olup olacağı buydu. Başıma gelecekleri biliyordum. Çünkü kendi görüşüm vardı.
Şahların devrildiğini gördüm rüyalarımda. Şahlar devrildikçe yola çıkma isteğim arttı, özgürlük tutkum had safhaya ulaştı. En yakınımdakilerin dayatmalarına, aldatmalarına, tehditlerine, yalanlarına boyun eğmedim. Ben Küçük Kara Balık'tım. Dünyaya bir defa gelmiştim ve bütün ırmakları tanımadan dünyayı terk etmeyecektim. Bütün aşk vadilerinden geçecektim, aşılmadık korku dağı bırakmayacaktım.
Sizlerin suyu kokuşmuştu anne. Yerim yoktu yanınızda. Ruhum daralıyordu. Kalmak istemiyordum hiçbir şekilde. Ruhum özgür olmak istiyordu. Ruhumu özgürleştirmek istiyordum. Özgür olmam, Balıkçıl'ın ölümüne bağlıydı. Ben de öldüm, ölümden medet ummayarak. Balıkçıl'ı öldürdüğümde mutlak manada özgür olacaktım. Mutlak manada özgür olmak ile sonsuzluk aynıdır anne. Öldüğümde anladım.
Ölümüm bir çocuk masalı gibiydi ama hakikatin gerçek bir parçasıydı. Zira ölümüm ve özgürlüğüm içe içe geçmişti. Ölümüm ve özgürlüğüm birbirini tamamlamıştı. Ölümüm ve özgürlüğüm arasında hiçbir şey, hiç kimse yoktu. Ölümüm safi özgürlüktü.
Küçük Kara Balık
Samed Behrengi
Çev. Haşim Hüsrevşahi
Can Çocuk
Sayfa 56
İstanbul, 2018
Yazar: Faik ÖCAL - Yayın Tarihi: 18.08.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 06.07.2023 16:15