Savaş Çocuğu: Çizgili Pijamalı Çocuk

Kim savaşta çocuk olmayı ister ki?
Belki de savaşlarda en büyük zararı gören çocuklardır. Çünkü kendi yakınları içinde anne ve babaları başta olmak üzere, kendi gibi olan başka çocukları, onların anne ve babalarını öldürme hakkını kendinde görmektedir.
Bir çocuk bunu anlayabilir mi?
Çocuğun içinde büyüyünce kan dökmeye hazır başka bir insan olduğunu kim söyleyebilir; ama kesin olarak biliyoruz ki savaşları asıl başlatanlar çocukluksuz büyüyen büyüklerdir ya da çocukluğu sakat, ağır yaralı geçen büyükler. Bu büyüklerden biri de Adolf Hitler'dir. Sırf hastalıklı bir ideoloji için (nasyonal sosyalizm) dünyayı kan deryasına çeviren Hitler'in gerçekten de problemli bir çocukluğu olmuştur. Hitler hiç çocuk olmamıştır. Hiç çocuk olmadığı için de hiç insan olmamıştır. İnsan olmayan biri de her türlü zulmü yapabilir.
Konumuz John Boyne tarafından yazılan, Mark Herman tarafından sinemaya uyarlanan Çizgili Pijamalı Çocuk. Her iki çalışma da başarılı olmuştur, edebiyatsever ve sinemaseverler tarafından oldukça beğenilmiştir. Kitaptaki kelimeler de perdedeki görseller de insanın ruhuna dokunuyor, insanın içinde can çekişen öteki çocuklara, öteki çocukluğumuza, ötekilerinin çocukluğuna dokunuyor.
Çizgili Pijamalı Çocuk'ta iki çocuk var: Nazi subayı Ralf'ın oğlu Bruno ve Yahudi bir ailenin çocuğu olan Schmuel. Bütün olaylar, meşhur Auscwitz toplama kampında geçer.
Toplama kampı ve dikenli tel örgülerin iki ayrı tarafında kalan iki çocuk. İki çocuğun ilk karşılaşmaları ilginçtir. Alman olduğundan habersiz Bruno Yahudileri sırf giydikleri tek tip üniformalarından dolayı onlara "çiftçi" demektedir. İki çocuğun penceresinden insanlara ve dünyaya bakmaktayız. Onların penceresi büyümüş insanlarla daha kaplanmamıştır, bozulmamıştır. Onların penceresinde her şey olduğu gibi görülmektedir, çocuksu ve saf. Pencerelerin önünde tek bir engel vardır: Ralf, yani Nazizm. Çünkü Bruno'nun babası onları insan olarak görmemektir.
Bruno keşiflerinden asla vaz geçmez. Bütün engellemelere rağmen bir arkadaş bulur kendine. Dikenli tellerin öbür tarafında duran Shmuel. Ne zaman ki Shmuel, Yahudi olduğu için tellerin öbür tarafında tutulduğunu söyler, o zaman Bruno Alman olduğunu bilir. Yani çocukların kafasına Yahudiliği ve Almanlığı sokup araya sınırlar koyan, çocukluğunu yaşamayan büyükler oluyor. Büyüklerin çocuksuzluğu bir sınır olup çocukların arasına dikenli olarak dikiliyor. Sınırlar dikenli tellerle çok acımasız çizilmiştir. Sınırlar kesin ve net olarak birbirinden ayrılmıştır. Bir oyun topu dahi dikenli teller arasında gidip gelemez. Bruno oynamak için topu Shmuel'e atar, Shmuel, "Bu tehlikelidir, bir daha atma" der.
Çocuk oyunla vardır oysa. Çocuğu çocuk yapan oyundur. Eğer birileri oyun oynamayı çocuğa yasaklıyorsa orada insan bitmiştir, insanlık ağır yara almıştır. Fakat bütün engellemelere rağmen Bruno ve Shmuel arada dikenli teller olmasına rağmen oyun oynamasını başarırlar, dama oynarlar. Sonra Bruno onların çizgili pijamalarından giyerek onlar gibi görünür, dikenli telleri aşar, öbür tarafa geçer, Yahudilerle birlikte yakılır.
Bu dikenli telleri bu çocukların arasına kim, niçin koydu?
Çocukların isteği üzerine olmadığı kesin. İki çocuğun çocuksu ve saf bakışlarıyla arada engel olan dikenli tellerin ne kadar saçma olduğunu bir daha görüyoruz. Shmuel mahzun bakışlarıyla, Bruno meraklı bakışlarıyla bu sınırları aşıyorlar, dikenli telleri yıkıyorlar. Aynı zamanda savaşın saçmalığı ve acımasız yüzünü görüyoruz, hiçbir şeyden haberi olmayan çocukların bakışlarında. Savaşı, sınırları, dikenli telleri onlar istemedi. Onlar sadece beraber oyun oynamak istiyorlar; ama aradaki dikenli teller buna engel.
Ne Yapmalı?
Öncelikle bu sınırların ne kadar anlamsız olduğu görmeli, sonra da savaşın acımasız yüzünü ve hiç yoktan sebeplere telef olan çocukları. Çocuklar anlam veremedikleri, hiç istemedikleri bir savaşın içinde gözlerini açıyorlar, etrafı dikenli tellerle çevrilmiş. Onlar sadece oyun oynamak istiyorlar. Ama büyüklerin savaş oyunları onların oyunlarının yerini almış, hayatlarını belirlemiş, her şeylerini ellerinden almış.
Çizgili Pijamalı Çocuk bize elimizden alınan çocukluğumuzu ve özgürlüğümüzü gösteriyor. İçindeki çocuğu öldüren büyükler savaşları başlatıyorlar, sonra da çocukların çocukluğunu ve özgürlüğünü ellerinden alıyorlar. Aslında sorunun çözümü kendi içinde… Tekrar içimizdeki çocuğa dönersek özgür oluruz. Çocukluk eşittir özgürlük. Çocukluğu olmayan insan önce kendisinin sonra da başkalarının kölesi olur. Kendi gibi birileri onlara istediğini yaptırabilir.
Bruno, Alman olduğunu bilmiyor ya da Alman olmasının başkalarının düşmanlık etmesi gerektiğinden habersiz. Yahudi olmayı Shmuel seçmedi. Alman olmak da Yahudi olmak da sonradan ortaya çıkan özellikler. Bruno ve Shmuel'in ortak özelliği saf ve masum olmaları.
Çizgili Pijamalı Çocuk bize şunu gösteriyor: Hiç kimsenin hakkı yoktur onların ellerinden çocukluğunu almaya. Sınırlar sahtedir. Sonradan ortaya çıkan sınırlar çocukluğumuzu ve özgürlüğümüzü sınırlayamazlar, onları ellerimizden alamazlar. Çocukluğumuza ve özgürlüğümüze sahip çıkmalıyız. Birilerinin onları ellerimizden almasına izin vermemeliyiz.
Bruno ve Shmuel bizim kendi çocuklarımız. Sonrada edindiğimiz kimliklerle onların arasına sınırlar koymaya hakkımız olmadığı gibi, onları birbirine düşman da etmemeliyiz. En önemlisi günahlarımızın cezasını (kendimizi çocuksuz bırakarak) hiçbir şeylerden haberi olmayan saf ve masum çocuklara yüklememeliyiz.
Çizgili Pijamalı Çocuk
John Boyne
Çev. Tayfun Törüner, Tülin Törüner
Tudem Yayınevi
208 sayfa
İzmir 2016
Yazar: Faik ÖCAL - Yayın Tarihi: 04.01.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 13.11.2022 22:20