Sevgi Dolu Bir Kalp; Dindar Bir Doktor Hanım

Doktor Abla ‘Hem Müslüman hem İslamiyet’i yaşayan bir aileden geldiği için hamd ederek başlıyor Nevin Hanım ile söyleşiye. İlerleyen sayfalarda da 'Ben yalnız hastaları değil tüm Müslümanları severim' cümlesi geçince ne güzel bir bütün oluşuyor. Müslüman olmak, İslam’ı yaşamak, tüm Müslümanları sevmek, İslam, iman... ‘İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.’
Doktor Abla hakikaten sevmeyi biliyor, ne yapıyorsa tüm benliğiyle yapıyor.
Hem oldukça hareketli bir hayat hem de kendi içinde aynı bütüne hizmet eden bir düzen. Hem yaptığı her iş mükemmel hem bunu su içer gibi, uyur gibi, gökyüzüne bakar gibi olağan ve duru bir şekilde yapıyor.
Her ne yapıyorsa hakkını veriyor, okula mı başladı? İlkokuldan Tıbbiye’nin son sınıfına kadar Doktor Abla birinci olur. Doktor mu oldu? Doktorluğunu kariyer değil hizmet vesilesi kılar. ‘Her eve bir anne yedi mahalleye bir doktor lazım’dır ve o da doktorluğu için anneliğinden fedakarlık eder. Hem bir de Medine vardır. Sevdi mi tam seviyor ya Hümeyra Ökten, ‘Medine’ye varamadım’ diye ilahi söyleyip ağlamaz, varır. Ne yapar ne eder varır. Yolda, evsiz, parasız kalma korkusu olmadan her seferinde koşar Ravza’ya. Tek korkusu vardır o da yine hakiki sevişin tezahürüdür. Bu gidip gelmelerinde anne babası kendini özler ve onlara aradaki vakitte yeterince hizmet edemez bu sebeple evlat yanı korkar Doktor Abla’nın.
O korkmaz ama 2021 ‘den bu kardeşi gelmiş geçmiş anlarda onun adına korkular yaşar, şaşırmadan edemez. Medine’den bir aile aracıyla yola çıkıyormuş, 2 kişi yolcu alacaklarmış diye duyunca, ben de gideyim onlarla diyerek arabaya doğru ilerlerken doktor ablası, yüreği pırpır eder. Kara yolundan giderken araç arızalanıp, 2 gün sonra yola çıkılacağını öğrenince bari o arada Kudüs’e gideyim deyip pazarlık ederek aldığı biletle otobüse binip giderken hayretle bakar arkandan. Nasıl krizi fırsata çevirdiğine, nasıl hızlı ve etkili karar verdiğine, cep telefonsuz, internetsiz, habercisiz bir vakitte otobüsü kaçırmaktan korkmadan yolculuk içinde yolculuğa çıkışına. Ve hayranlıkla bakar ardından Kudüs’e çıkan sokakları adımlarken…
Muhabbetiyle yandığı Ravza’ya varınca da efendisinin (a.s) yanında uzun uzun vakit geçiremez ama efendisinin pek razı olacağı ameller arasında koşturur. Türkiye’de olduğu gibi Arabistan’da da örneği yoktur Dindar Bir Doktor Hanım’ın. Her düşen ona koşar, hastanede yatması gereken bir Türk hanımın, kimsesi yok diye 47 gün refakatçisi olur. Onun gibi sevmeyi bilemeyen aklım ve gönlümün anlamakta ne yazık ki zorlandığı bir mertebe bu.
Bir doktorsun, orada geçireceğin sürenin kısıtlı olduğunu biliyor ve Mescid’e gitme fırsatına rağmen hasta bakıcılığını tercih ediyorsun, bunu seve seve yapıyorsun. Seve seve… ‘Medine’ye gittiğinde her şeyi seven, taşları bile okşayan’ bu insanın, köşebaşındaki evlerinin penceresinden yol aydınlansın, geçenler zorlanmasın diye fener yakılan bir anneanne evi var imiş. Olur da insanlar yorulursa diye kapısının önüne dinlenme taşı konmuş bir dede evi… Karanlığa boğulmuş sineler ve idrakler iman nuruyla aydınlansın diye imam hatip okullarına öncü olan bir babası…
Allah’ı, Allah’ı sevenlerin sevgisini ve Allah’ın sevgisine ulaştıracak işleri yapan bir silsilenin sonuna eklenip, orada sapasağlam bir halka olabilme saadetine erişmiş bir hanım efendi, Dindar Bir Doktor Hanım: Ayşe Hümeyra Ökten...
Dindar Bir Doktor Hanım: Ayşe Hümeyra Ökten
Söyleşi: Nevin Meriç
Timaş Yayınları
10.baskı
2020, İstanbul
Yazar: S. Çelebi - Yayın Tarihi: 19.11.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 14.11.2021 20:18