Şeytanın Son Konuşması
Ankara'da Hacı Bayram camisine giderken Otağ kitabevi vardı. Oradan Muhyiddin-i Arabi'nin "Şeytanın Hileleri" adlı kitabını almıştık. Cep boy denilen küçük bir kitaptı. Kendimize çekidüzen vermek ve şeytanın hilelerine karşı uyanık, dikkatli olmaktı niyetimiz. Onun hile ve desiselerinden ne kadar kaçabildik, ne kadar öze inebildik bilmiyorum.
Bu günlerde İz Yayıncılık'tan bir kitap çıktı. Bu kitabı görünce gençlik yıllarımızdaki o hatıra da canlanmış oldu.
Ömer Faruk Dönmez'in yeni kitabı "Şeytan'ın Son Konuşması"[1] akıcı bir üslup ve şiirsel bir dille kaleme alınmış. Bir solukta sıkılmadan okuyabileceğiniz bir kitap. Dönmez'in diğer kitaplarındaki mecazları düşününce bu kitap, herkesin anlayabileceği bir sadelikte desek yeridir. Birkaç atıf dışında sizi fazla yormadan sözlük karıştırma zahmetine girmeden okuyabilirsiniz. Elbette derin bir tefekküre bürünerek.
Kitap insanlık maceramızın özeti desek yeridir. Yer yer peygamberler tarihine giriş, yer yer de sosyal sistemlere ve ideolojilere ironik eleştirilerden oluşuyor. Şeytan'ın Sanayi Devriminden bu yana kılık değiştirdiğini, "şeytani düşünme biçimi" olarak karşımıza çıktığını özellikle vurguluyor yazar ve şöyle diyor:
"Şeytan, belki de sadece bir düşünme biçimidir. Şeytani düşünme tarzı. Bir evham, bir takıntı, bir vesvese! Kutsal kitaplardan birinde bizim için (bu sözü şeytan söylüyor) 'vesvâs" ve "hannâs" denmesi boşuna değil." (DÖNMEZ, 2024:10)"
Şeytanın ağzından yazar "Önce sanayi devrimi gerçekleşti. İnsanlar tanrının yarattığı doğal dünyadan, bizim tasarladığımız modern kentlere, kitleler halinde göç etmeye başladılar…""(s.82) değerlendirmesini yapıyor.
Şeytanın KİK olarak özetlenen düşünme tarzının "Karşılaştırma-İddia-Kıskançlık" olduğunu da öğreniyoruz kitaptan. Tek hedefi var şeytanın; ne yapıp edip insanı mahlûk olarak bırakmak ve onun olgunlaşıp Hazreti insan olmasını engellemek.
Hâbil ve Kâbil kıssası ile kıskançlık olayı çok güzel bir şekilde izah edildikten sonra şeytan "Kâbil'de neyi başardık, Hâbilde neyi başaramadık?")diye soruyor. Yazarımız şu güzel cümleyle özetliyor olayı:
"Gökyüzünde işlenen ilk günah da kıskançlıktır; yeryüzünde işlenen ilk günah da!" (s.14)
Engizisyon'dan cadı avına Gotik Çağ'dan Katolik Kiliseye, Kara Veba'dan SS'lerin kuruluşuna, Nihilizm'den, Sultan Süleyman'a, Ebu Gureyb hapishanesinden, Halepçe'ye, Hiroşima'dan Vietnam'a şeytanın izini sürüyor ve yine şeytanın ağzından bu olaylardaki rolünü anlatıyor bize. Şeytan "Affeden, bağışlayan, selamet dileyen insan bizim en büyük problemimizdir" (s.22) diyor ve biz şeytanın kıskançlık ocağında fitne ateşini harladığını anlıyoruz. Sevginin rahmani, nefretin şeytani olduğunu bir kere daha hatırlıyoruz.
Hazreti Âdem'in yaratılışında meleklerin sorduğu soru ve şeytanın isyanı anlatıldıktan sonra "Melekler sadece bir 'soru cümlesi" kurmuşlardı, iblis ise iddialı bir "hüküm cümlesi" kurmuştu. Bu değerlendirmeden sonra yazarımız yeni bir yorumla şu cümleyi kuruyor:
"Tanrı'nın kızdığı şey, itiraz değil, edepsizliktir." (s.25)
İnsanın fazileti kendisinden bilmesini "otoparkta yer arayan adam" fıkrası üzerinden anlatıyor, bizim aklımıza "Arap daldan indi kurban mafiş" hikâyesi geliyor.
İnsanlar en büyük hürriyetin Allah'a bağlanmak olduğunu unutursa "mala mülke, besili atlara, sağmal koyunlara, çite çubuğa, buğdaya, üzüme, altına paraya, kadına çocuğa, makam mevkiye köle olmaya başlar." (s.37)tespitine yer veriliyor. Bu satırları okuyunca dünyanın geçiciliğinden daha güzel bir yere varacağımızı umarak Al-i İmrân suresinin 14. ayetini hatırlıyoruz.
Kadın erkek ilişkileri, insanın 9 aylık anne karnındaki yolculuğu, dünyaya teşrifi ve insan ırkının özelliklerine de yer veriliyor kitapta. Erkekler ve kadınlar birbirlerinin tamamlayıcısı olduklarını hakkıyla idrak ederlerse şeytanın işinin de zorlaşacağını anlıyoruz.
Gökyüzündeki gezegenlerden, rasathanelere, kütle çekim kanunundan bir saniyede dünyada buharlaşan suya (sizce ne kadardır bu miktar? Hadi merakta kalmayın. Saniyede 17 milyon ton) pek çok konu yer alıyor kitapta.
Kıvrak zekâsı, dehası ve bilgeliğiyle Nasrettin Hoca bir işi nerede ve nasıl yapacağımız konusunda kibarca uyarıyor bizi.
Teokratik ve laik sistemlerin karşılaştırıldığı bölümde çarpıcı analizlere yer veriliyor ve şöyle deniliyor kitapta:
"Biz şeytanların en çok korktuğu şey, teokratik ve laik sistemler dışında, insanoğlunun bir gün, vicdana dayalı, dengeli, üçüncü bir yol bulmasıdır." (s.81) O üçüncü yolun ne olduğunu da okur bulacak elbette.
Şeytan konuşmasında "Kısaca YCG olarak adlandırdığımız, yemek, cinsellik ve gezmek üzerine kurulu bu yeni yaşam tarzı sayesinde dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, dini ve ırkı ne olursa olsun, insan denen bu mahlûk üzerinde büyük ve muhteşem bir egemenlik kurmuş olduk." (s.83) açıklamasında bulunuyor. Kulakları çınlasın Şevki Yılmaz hoca o esprili diliyle Sizler PTT (Pijama, Terlik, Televizyon) Müslümanlarısınız" dediği zamanlar ve Portekizli Salazar'ın 3 F formülü (Food, Futbol, Fiesta) geliyor geliyor aklımıza.
Yazar kitabın bir yerinde "Adamın aklını alırız biz" diyor. (s.84) Bu cümleyi Adanalı bir yazardan başka kim kurabilir?
Şeytan konuşmasının sonunda insanları etkisi altına almak için yapacaklarını 5 maddelik bir plânla açıklıyor. Onu da etraflıca kitaptan okumak gerek.
Şeytan, yazarımız Ömer Faruk Dönmez'e de musallat olmuş ama o "üstadım dediği ermişle" karşılaştıktan sonra yazarımıza etki edememiş.
Belki daha yazılacak çok şey var ancak bizim niyetimiz sizleri bu kitapla tanıştırmak, buluşturmak olduğundan daha fazlasına gerek görmedik.
Ömer Faruk Dönmez'i kutluyor; Şeytanın yaptığı bu konuşmanın son olmasını diliyoruz vesselam.
[1] DÖNMEZ, Ö..Faruk (2024) Mezuniyet Gecesi Ordinaryüs Profesör Doktor İblis Kurtdüşüren'in Stajyer Şeytanlara Yaptığı SON KONUŞMA
Yazar: Hayrettin DURMUŞ - Yayın Tarihi: 12.08.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 05.08.2024 15:40