Sezai Karakoç’u “Varlığa Bakış”ından Görmek
Diriliş Ekseni
Merhum Üstad Sezai Karakoç'un ismi "Diriliş" düşüncesiyle özdeştir. Üstadın, hayat pratiği haline getirme anlamında bütünlüklü bir sistem olarak tasarladığı "diriliş düşüncesi" de edebi ve siyasi bir simgeye dönüşmüştür. Bu sistemin temel dinamiği "İslam", müteharrik gücü de şiir / sanat olmuştur. Dolayısıyla bu düşünce sisteminin en temel meselesi insandır. Çünkü inanç ve sanat en nihayetinde insana yöneliktir. İnsanın kendini arama ve bulma serüveni de hayattır. Bu bağlamda, üstadın ürettiği külliyat bütünlüklü olarak düşünüldüğünde insan gerçekliğinin ve bağlı diğer gerçekliklerin (eşya, nebat vb.) çözümlenmesi, analizi söz konusudur. Üstad, Komünizm ve Kapitalizmin -Karakoç tarafından "çağdaş esaret sistemleri" olarak alınır- yerini ve rayını değiştirdiği insana, onun gerçek yerine göstermesi bakımından yeni ve özgün bir konum belirlemiştir. Bu özgün konum insanın yeniden insani-fıtri olana yaklaşmasının sigortasıdır.
Üstadın çabaları, insanın ontolojik, metafizik, epistemolojik ve ahlâkî açılardan anlaşılmasına ve fıtri konumuna dönüktür. Özellikle batı kültüründeki insan anlayışına yönelttiği eleştirilerle ve modern insanın çıkmazlarını açımlama anlamındaki teklifleriyle paradigma yıkıcı ender düşünürlerden birisi olmuştur Sezai Karakoç. Münire Kevser Baş'ın tespitiyle "Diriliş tezinin inşasında Batı medeniyetini oluşturan yapı ve yaklaşımları referans olarak kabul etmez. Bu nedenle Diriliş'i herhangi bir akıma bağlamak yerine doğrudan "hakikat medeniyeti" idealinin bir izdüşümü olarak inşa etmek ister." (Baş, 2015) Bu bakımdan diriliş düşüncesinin, aslında insan aklıyla üretilen ideolojilerin dışında, insan fıtratına dönük bir sistem olduğunu ifade etmek gerekir.
Diriliş düşüncesinin temel hedefi gerçekleşen bir yıkılışın-inkırazın sonlandırılıp toplumun yeniden bütün kurumsallığıyla ayağa kalkmasıdır. Bunu yapmanın yolunu arayan üstad, yıkılışın dinamiklerini incelemiş, hastalığı teşhis etmiştir. Bu teşhis, İslam inancının merkezden uzaklaştırılması sonucuna götürür bizi. Dirilişi de bu bağlamda bir tedavi yöntemi olarak ele alır. İslam'ın merkez olduğu yeni bir insan anlayışını ortaya koyarak, medeniyet eksenini yeniden var etmeyi ve orda olmayı hedefler. Bu bağlam esasen yaklaşık bin yıldır, sürekli bir inkıraz-diriliş yaşamakta olan bu toprakların ve bu topraklarda yaşayan insanın ontolojisidir
İnsan, bilinç sahibi bir varlıktır. Bilinç de Allah'ın insanı yaratıp dünyaya imtihan için göndermesini önceler. Üstada göre insan 'Allah'a inanmak ve bağlanmakla özgürlüğünü elde edecek'tir. Bu 'bilinç bilgiyi üretir. Bilmekten kasıt Allah'ı bilmektir. Allah bilginin kaynağıdır. İnsanın bu hakikate ulaşabilmesini de kalbini arıtması şartına bağlar.' Bilgi ve inançtan sonra ahlak anlayışına değinen üstad, 'davranış ölçüsü olarak erdem' kavramını kullanır. Bu zincirin zirvesi peygamberlerle velilerdir. Peygamber takipçisi olan 'Diriliş Erleri, velileri' üstün insanların günümüz versiyonudur. 'Diriliş Erliği metafizik bir solukla insanlık özünü kendinde canlandırma' işidir. Dolayısıyla diriliş eri olmanın bir prosedürü, giriş ya da ayrılma şartları yoktur. Kişi kendisi diriliş eri olur. Hatta dirilişten ayrılma da yoktur. Çünkü hiçbir diriliş eri bir prosedürle diriliş eri olmadığı için ayrılmak diye bir seçenek de yoktur. Bu zinciri oluşturan merhum üstadımız Sezai Karakoç son asrın en büyük öğretileme ustasıdır.
Sezai Karakoç'ta Varlığa Bakış
Şair-yazar-eleştirmen Mehmet Özger, Üstad Sezai Karakoç'la ilgili en çok ve en doğru yöntemle yazanlardan. Temel sebep olarak da kendisinin diriliş düşüncesini en iyi anlayıp içselleştiren bir diriliş eri oluşunu gösterebiliriz. Diğer sebepler bağlamında ise, üstadın 60 yıldan fazla olmak kaydıyla, ülke ve insanın dirilişi için düşünüp, yazıp, söyleyip ömrünü bu uğurda harcayan büyük bir sanat ve düşünce adamı olmasından söz edebiliriz. Diriliş ekseni, edebiyatımızın yaşayan en önemli damarıdır. Üstadın ve yetiştirdiği bir neslin ürettiği metinlerin dilimize ve insanımıza katkıları, bu eksenin tüketilme kaygısı olmaksızın çok daha uzun bir süre devam edeceğini göstermektedir. Çünkü bu anlamda, yani "diriliş" eksenini tanıma-anlama ve içselleştirme anlamında büyük çabaların olduğu malumunuzdur. Bu kapsamda Mehmet Özger'in Sezai Karakoç'ta Varlığa Bakış adlı eserinden söz edeceğiz.
Sezai Karakoç'ta Varlığa Bakış (ÖZGER, 2022) eseri Nisan ayında Muhit Kitap / inceleme serisinin 22. eseri olarak basılmış. Bu kitap özelinde en son söyleyeceğim cümleyi ilk önce söylemek isterim: Yazar önsözde kendi eseriyle ilgili olarak "bundan sonra da hakkında spesifik birçok çalışma yapılacaktır" öncülüyle o çalışmalara kendi kitabının "mütevazı bir katkı" olması temennisini sunuyor. Oysa şahsi kanaatim şudur: merhum üstad Sezai Karakoç'la ilgili yazılmış pek çok yazı, pek çok kitap okudum ama en önemli eserin bu kitap olduğunu ifade etmeliyim. Bu bir hakkı teslimdir. Teşekkürler Sayın Özger.
Kitap sekiz yazıdan oluşuyor. Toplamda 140 sayfa. Kapakta beyaz zemin üstünde yeşil tonlarıyla üstadın resmi var. Yeşil ve siyah renklerle de kitap ismi ve yazar ismi yazılmış. Bu bağlamda hem sadelik hem de sadeliğe bağlı şıklık oluşturulmuş. Arka kapakta kitabın özünü yakalamak adına büyük ustaların hangi şartlarda "büyük" olabildiğine dair, okur-yazar herkesin temel alması gereken şu cümleler var:
Geleneği, düşünce biçiminin ve sanatının merkezine alan büyük sanatçıların önündeki en büyük zorluk hem geleneğin içinde kalıp hem de yeni olmayı başarabilmektir. Fuzuli ve Şeyh Galip gibi büyük ustalar bu zorluğu aşabilen öncü isimlerdir. Sezai Karakoç sadece bu zorluğu aşmakla kalmamış kendisinden sonra gelen nesiller için bu yolun ilkelerini de ortaya koymuştur.
Temel şartı oluşturduktan sonra ikincil şartlara geçiyor Özger. Bu noktada paradigma yıkıcılık öne çıkarılıyor. Üstadın batının üretip bütün dünyaya dayattığı ve özellikle bizde neredeyse herkesin tek çıkış yolu olarak gördüğü "batılılaşma"nın bir uzantısı olan sanat paradigmasını yıkıp yerine öneri sunmasının gerçekliğini aktarıyor:
Sezai Karakoç, yaratılanı değil yaratanı taklit düşüncesi ile Batı estetiğinin temeli olan mimesis (taklit) düşüncesine karşı çıktığı gibi İslam estetiğine de yeni bir bakış getirir. Estetik anlayışı ve şiiriyle kendisinden sonra gelen sanatçılara İslam estetiği ışığında nasıl sanat yapılacağının yolunu göstermiştir. Edebiyat, kültür, düşünce ve sinema gibi farklı alanlarda İslam estetiğinin nasıl uygulanacağını Sezai Karakoç'un teori ve pratiğine bakarak anlayabiliriz.
Kitabın ilk yazısı "Diriliş Estetiği" adını taşıyor. Bunun oluşumunda ilk planda üstadın batılılaşma hareketlerine hem düşünsel hem de sanatsal açıdan çok sert tepkiler göstermesi vardır. Çünkü batılılaşma yazarın ifadesiyle "özellikle 60'lı yıllarda" marksizmin yükselişi ve oluşturduğu etkiyle "materyalist ve pozitivist bir yöntemle uygulanmıştır." Bu noktadan itibaren üstadın, yalnız tepkisellik-reaksiyon sayılamayacak şekilde "kendi tezinin hakikat oluşuna tam anlamıyla inanarak" diriliş düşüncesini oluşturduğunu aktarıyor yazar. Bu konudaki en önemli tespit üstaddan aktarım: Sezai Karakoç'un düşünce dünyası, inancı ve sanatı bir bütünün parçalarıdır.
Mehmet Özger, üstad Sezai Karakoç'un Edebiyat Yazıları 1 eserinde geçtiği şekilde metafizik kavramının Marksizm ve Kapitalizm tarafından dışlanması, "batı estetiğinin temel sanat düşüncesi olan yansıtma kuramına ve bu kuramın üzerine inşa edildiği fikir olan mimesis" kavramına değiniyor. Bu taklit demek. Varlığın taklidi. Üstadın kendi estetik anlayışını temellendiren Edebiyat Yazıları 1 eserinde geçtiği şekilde estetik anlayışını şöyle temellendirdiğini anlatır: "Sanat eseri yaratışın taklididir, yaratılanın değil." Bu bağlama Mü'minûn Suresinde geçen "Allah en güzel yaratandır." Ayetiyle destek sağlıyor Özger. Yani aynı şekilde olmasa da "Allah dışında bir yaratma imkanından" söz edildiğini ifade ediyor. İnsan çamurdan yaratılmışken ona üflenen ruh ile Allah'ın sıfatlarından insana geçen güzelliklerden sayılması gereken bir husus olarak meseleye bakılmalıdır. Özger bağlama katkı yapmayı sürdürür: "bilimsel buluşların çoğunun yaratılmışların taklidi sayesinde" olduğunu, "Tanrının yaratmasının sürekli olduğu, insanın yaratmasının ise süreksiz" olduğunu ifade eder. Biz de yaratmanın devam ettiği bağlamında Rahman Suresi 29. ayeti (O, her an yaratma halindedir.) referans verelim. İnsanın / sanatçının yaratmasında elbette sınır var. Yoktan değil, vardan türetmek… Özger bu hususu da açar. "Sanatçı tanrıya rakip olmaya kalkıştıkça, yani sahte tanrılık rolüne" çıkarsa eşyanın direnciyle karşılaşacağını ifade eder. "Tanrı'dan izin alması gerekir." Bu noktada üstaddan aktarır: Tanrıya teslim olmayan eşyayı teslim alamaz. Burası bu kitabın temel gerekliliğinin başladığı noktadır. Buradan itibaren üstadın "varlığa bakışı" ele alınmaktadır.
Diriliş estetiğinin temel oluşumunu anlattıktan sonra üstadın "diriliş zincirlemesi" adını verdiği kavrama geçer yazar. Bu dizge "doğa-soyutlama-metafizik ve mutlak alem-yeniden somutlanış" şeklindedir. Bu dizge de üstadın Edebiyat Yazıları 1 eserinde bu şekildedir. Özger bu dizgeyi, üstaddan nakil şu örnekle izah eder: pervanenin kendisini ateşe atıp yakması olayı, bu doğa olayını soyutlayıp aşka, aşktan ilahi aşka (Vahdet-i vücut / fena fillaha) ulaşmayı soyutlama örneği olarak anlatır. Özger bu yazıyı iki önemli tespitle bitirir. İlki: "İslam estetiğinin modern dönemde poetik olarak karşılığı ya da yorumu Diriliş estetiğine denk geliyor diyebiliriz." İkincisi de şu: "Diriliş estetiği ile bir bakıma modern dönemde Müslüman şairin yol haritasını çıkarmıştır."
Sonuç
Kitabın her kısmı çok önemli. Ancak şahsi kanaatim "Sezai Karakoç Şiirinde Aşkın Metafiziği", "Sezai Karakoç'un Tarih Felsefesi" yazılarının ayrı bir önemi var. Bu kısıtlı yazıda kitaptaki tüm bölümlere değinemiyorum.
Bu kitap özelinde son notlarım şunlar: Mehmet Özger, merhum üstadımız Sezai Karakoç'la ilgili hiçbir yazarın değinmediği konulara değiniyor. Kimsenin bütünlüklü bir şekilde anlatmadığı "Diriliş estetiğini", üstadın tarih felsefesini, varlığa bakışını ortaya koyuyor. Bunları da diriliş düşüncesini oluşturan bütün eserleri birlikte değerlendirerek yapıyor. İlk sözüm son söz de olsun: Sezai Karakoç'la ilgili okuduğum en iyi eser. Teşekkürler Sayın Özger.
Kaynakça
Baş, M. K. (2015). Diriliş'in Yapıtaşları. Lim.
ÖZGER, M. (2022). Sezai Karakoç'ta Varlığa Bakış. İstanbul: Muhit.
Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 20.07.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 13.07.2022 22:08