Şiirlerin Öyküsü: Sayıklarlar Bir Dilde
Uzun zaman önce 'şiirlerin öyküsü olur mu?' diye sormuştum kendime. Okuduğum bazı şiirlerin öykü formuna uygunluğunu görmüş, bu şiirlerin bir öyküsü olsa nasıl olurdu diye geçirmiştim içimden. Ülkemizde bu alanda yapılmış farklı çalışmalar vardı. Denenmemiş bir şey değildi. Keza çocuk edebiyatında da şiirlerden, deyimlerden, fıkralardan hareketle farklı hikâyeler yazılmıştı. Ama Güray Süngü, 'Sayıklar Bir Dilde' adlı kitabında bu bakış açısına farklı ve özgün bir yorum katmış.
Şiirlerin Öyküsü
Edebiyatta farklı türlerin birbiri ile girdiği etkileşimin bir sonucu olarak şiir ve öykünün birbirini beslediği ve etkiledi bilinen bir olgudur. Son dönem şiirlerinde sıkça rastlanan hikâye edici dilin ve hikâyelerde sıkça başvurulun imgesel anlatım, şiirsel söylem bu etkileşimin bir sonucudur. Şair ve ya öykücünün alanında yetkinliğe ulaşabilmek için kendi türü dışındaki okumalarının da büyük bir derinliğe sahip olması gerektiği hususu elzemdir. Şiir için felsefe ve psikoloji ne kadar önemliyse, öykü içinde bu alanlar o kadar önemlidir. Hikâye dilinin şiire, şiir dilinin hikayeye yaklaşması da aslında bu derinlikli alt yapının ortak bir paydada buluşturma fikrinin bir sonucudur.
Sayıklar Bir Dilde
Kitap yazarın 21 farklı dizeden hareketle yazdığı 22 farklı öyküden oluşmaktadır. Şiirin kapı araladığı dünyaya öyküyle girme fikri çok cesur ve yetkinlik isteyen bir uğraş. Süngü, bunu şiir formuna uygun bir biçimde ve şiirselliğin tüm imkânlarını kullanarak iyi bir şekilde okuyucuya sunmaktadır.
Yazar, kitapta çıkış noktası olarak ele aldığı dizeleri şiir türüne uygun biçimde yazarak, hikâyesi olan ama öykümü ve şiir mi sizin de karar veremediğiniz bir çelişkiyle okuyucuya sunuyor. Bu çelişki bazı sayfalarda bu olsa olsa şiirdir diyerek ağırlığını şiirsellik tarafında kullanıyor: 'Çocuk olmadığı için dünyada insanlar kendi ölümleriyle sonsuza kadar ölmüş olacaklarını biliyorlardı. Bilen çok korkardı. İnsanlar çok korkuyorlardı.'(s.18); 'Masaya tahta. Tabancaya çelik. Kurşuna yağmur. İnsana et. Rabbim bizi dosdoğru yola ilet.' (s.22); Siz hiç âşık oldunuz mu bayım? Ben bir kez oldum. Uyanışım böyle başladı.'(s.31).
Birbirinden farklı dizelerin birbirinden farklı dünyalara doğru yelken açtığı hikâyelerde genel anlamda imgesellik, metaforlar, uyaklar ve çokça yinelemeler sizi karşılıyor. Özellikle bazı bölümlerde aynı cümlenin birden çok kez tekrarlanması öykünün değil de şiirin baskın özellikleriyle anlam karmaşası oluşturuyor: 'Çocuk dünyayı sevince, kalbini farkediyordu. Çocuk insanları sevince kalbini farkediyordu. Çocuk kalbii farkedine hayatı seviyordu. Çocuk farkedince seviyordu'. (s.30) 'Dedim ben bildikçe bilmez oluyorum daha da. Dedim, ben bildikçe, bildim zannediyorum, zan beni çökertiyor katibim.' (s. 35)
Yazar kitabın bütününde hâkim olan şiirsel dilin bir öykü olduğuna bizi inandırmak mı istiyor, bilmiyorum! Cümleleri bir dize halinde değil de nesir halinde okuduğunuzda da metinlerin öykü diline yaklaştığı, olay ve kurgu bütünlüğüne daha yakın olduğu görülmektedir. Bu biçim ve anlatım ikilemi arasında şiirsel bir dille yazılmış öykülerden meydana gelen kitabı daha da lezzetli kılıyor. Ayrıca metin aralarına yerleştirilmiş sağlam cümleler aforizma olabilecek kadar güçlü bir etkiye sahip. 'Ama insanın bir de içi vardı. İnsanın içinde akıl da vardı, kalp de vardı. Ama bu iki yarımdan nasıl bir tam çıkardı'. (s.56) 'Uçabildiğini kimseye söyleme, öyle inanmazlar ki düşersin'. (s.63) 'İnsan, değil midir ki bir kendine varamayıştır'. (s.78)
Güray Süngü; yazdığı öykü ve romanlarında kendine has dili, özgün bakış açısıyla okuyucuya farklı pencereler açmaya alıştırmıştı. Yazar, Sayıklar Bir Dilde adlı eserinde de bu bakış açısının en güzel ürünlerinden birini daha okuyucuya sunmaktadır.
Sayıklar Bir Dilde
Güray SÜNGÜ
Ketebe Yayınları
2. Baskı 2020
110 Sayfa
Yazar: Enes CAN - Yayın Tarihi: 20.10.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 20.10.2022 00:38