“Sineklerin Tanrısı” Üzerine Yazılmamış Bir Yazı
Sineklerin Tanrısı kitabı, Nobel Edebiyat Ödüllü İngiliz romancı ve şair William Golding tarafından 1954 yılında yazılmış olan alegorik bir romandır. Nükleer bir savaş tehdidi altındaki İngiltere, güvende tutmak için bir grup çocuğu uçağa bindirerek uzaklaştırmak ister. Fakat uçak bilinmeyen bir sebeple ıssız bir adaya düşer. Ama çocuklar hayatta kalır. Çocuklar 6-12 yaş arasındadır. Çocuklar adaya düştüklerinde ilk fark ettikleri şey ailelerinin ve yetişkin kimsenin olmamasıdır. Çocukların üstünde ne bir otorite ne bir kural ne de bir baskı vardır. Çocuklar, ilk başlarda eş güdüm içerisinde hareket ederken daha sonra yavaş yavaş gruplaşmalar başlar. Bununla beraber bir lidere ihtiyaç vardır ve otomatik olarak iktidar kavgası da beraberinde gelir. Güç ve iktidar savaşı çocukların içindeki bastırılmış duyguları uyandırır ve kaçınılmaz olarak kaos başlar. Psikolojinin başat sorusu olan "insan doğuştan mı kötüdür yoksa bu kötülük sonradan çevresel etkenlerle edinilmiş birikimler doğrultusunda mı gelir?" sorusunun bir nevi cevabını verir batılı yaklaşımıyla bu eser. Bu noktada şu bilgiyi ekleyelim: Hristiyan kilisesi, insanın doğumuyla günahkâr bir varlık olarak hayat bulduğunu söyler.
Eserde asıl konuyu sürdüren nüve liderlik çatışmasıdır. Bunu dallanıp budaklandıran da otorite dayatmaları ve yemek içgüdüsüdür. Adaya çocuklar ilk düştüklerinde Jack ve Ralph liderlik için çocuklar arasına seçime giderler kazanan Ralph olur. Jack bunu her ne kadar kabul etmese de boyun eğmek zorunda kalır. Ralph, iş bölümü yaparak çocukları kurallar ile yönetmeye çalışır. En büyük isteği adada bir ateş yakıp o ateşten çıkan dumanın bir gemi veya uçak tarafından fark edilmesidir. Fakat Jack bunu pek umursamaz onun tek isteği avlanmaktır. Bu liderlik çatışması Ralph ve Jack arasında sürmektedir. Bu sebeple bu karakterler hakkında ip uçları vermek faydalı olacaktır. Ralph, demokrasi ile bir otorite sağlamak ister, adada yapacağı her kararı kitlelere danışarak yapmak ister. Ralph'in demokrasi alegorisi deniz kabuğudur. Deniz kabuğunu tutan kişinin kitle içerisinde söz söyleme hakkı vardır. Ralph'in otoritesinin meşruluk kaynağına da bakmakta fayda vardır. Ralph' in çocuklar üzerindeki otoritesinin kaynağı akıl ve kurallardır. Yani meşruiyeti hukuka dayalıdır. Bu otorite tipi, Max Weber in "hukuksal otorite teorisi"nden gelir. İktidara gelmenin de yetki kullanmanın da ve iktidardan uzaklaşmanın da kuralı vardır.
Diğer bir karakter olan Jack de lider özelliklerine sahiptir. Otorite kaynağını ve meşruiyetini baskı ve şiddet yoluyla sağlamak ister. Jack demokratik yollarla elde edemediği liderlik için düzeni bozma bahasına güç ve baskı yolunu kullanır. Jack' in otoritesi Max Weber'in "karizmatik otorite" teorisine dayanmaktadır. Karizmatik otorite liderin olağanüstü gibi görünen özelliklerinden doğar. İktidarın kaynağı, bizzat o kişinin özelliklerdir. Akıl ve mantık devreye girmeden, onun nitelikleri olağanüstülükle değerlendirilir. Jack domuz avlayabilmek için yüzünü renkli killerle boyamaktadır. Yüzüne yaptığı maske içindeki vahşi diktatör tarafı daha çok ortaya çıkarıyor ya da yüzü gizlendiği için yaptıklarından utanmayan bir tavra yol açıyor. Jack grubun çoğu üyesini yanına çekip adadaki liderliği zorla ve fiilen almış olur. Bu muazzam bir iktidar gücüdür. Onun yanında olan ve "avcılar" olarak adlandırılan kitle de bu gücü paylaşır. Grup bir güç zehirlenmesi yaşar ve adada bir kaos başlar. Bunun nedenini Schopenhauer'in ifadesiyle biraz anlamak mümkün: "En büyük uygarlıklar vahşete, demirin pasa yakınlığı kadar yakındır."
Bu kitabın Beyaz Gemi, Hayvan Çiftliği, Küçük Kara Balık gibi alegorik olduğunu söylemiştik. Alegoriyi bütünleyen ve pek çok konuyu işlemeye yarayan semboller şöyle: Deniz Kabuğu demokrasidir. (Deniz kabuğu üflendiğinde çocuklar toplanır, deniz kabuğunu tutan konuşur, diğerleri susar.) Ateş: Özgürlük. (Duman, denizden geçen geminin veya uçağın fark etmesini sağlamak içindir.) Jack: Diktatörlük ve Faşizm (Avladığı ilk domuz onun içindeki vahşilik duygusunu ortaya çıkarır, güç ve baskı yönünü besler) Ralph: Demokrasi, Adalet, Hukuk (Adaya ilk düştüğünde deniz kabuğunu bulup öttürür, çocuklar toplanıp onu lider seçer.) Domuzcuk: Akıl, Mantık (Ralph in sürekli yanındadır, ona akıl verir, bu yüzden Jack iktidarı ele geçirmek için ilk onu ezmeye çalışır) Canavar: Din (Çocuklar adada bir canavarın varlığından bahsederler, Jack ve avcıları canavar onlara dokunmasın diye avlarının bir kısmını ayin yaparak canavara sunarlar.)
Kitap bir çocuk kitabı sanılmaktadır fakat anlatının alt metinlerine inildiğinde; alegoriler, psikolojik analizler, sosyolojik tespitlerin gömülü olduğu görülür. Okurun biraz kazı yapıp alt metinleri görmesi gerekir. Bu kitabın R. M. Ballantyne'in "Mercan Adası"na öykündüğü hatta kahraman isimlerini (Jack, Ralph) oradan aldığı ancak o kitaptaki gibi masumane bir çocuk serüveni olmadığını söylemek gerekir. Mercan adasının cenneti andıran ortamında başlayan bu roman, çağdaş toplumlardaki çöküntüyü göz önüne sermek isteğindedir. Mercan Adası kitabındaki duygusal iyimserlikten eser yoktur. Uygar insanın yüreğinde gizlenen karanlığı deşer yazar. "Sineklerin Tanrısı" daha çok Conrad'ın kısa romanı "Karanlığın Yüreği" ni andırır. Karanlığın Yüreği, sömürgeciliği inceler, roman kahramanı Marlow üç farklı karanlıkla karşılaşır. İnsan eli değmemiş Kongo'nun karanlığı, Avrupalıların yerlilere yaptığı zulüm ve insanın içinde gizli olan kötülük yapma arzusu… yazar bir tür günah çıkarma çabası içinde, Avrupalı sömürgecilerin acımasızlığını, binlerce filin öldürülmesine neden olan fildişi elde etme hırsını anlattı. Aslında insanın ruhundaki karanlığa bir yolculuktu. Conrad bütün bu olumsuzluklardan sonra, şu soruyu sorar: "Tanrı insanı bunları yapsın diye mi en üstün canlı olarak yarattı?"
Golding'in romanındaki çocuklar da başlangıçta, uygar toplum örneği bir düzen kurmak isterken, gitgide hayvanlaşıp korkunç kişiliklere bürünürler. Bu yönüyle Sineklerin Tanrısı, Mercan Adası vb ıssız ada serüvenlerinden ayrılır. En önemli nokta, ıssız ada yaşantısının meşakkatleri ya da mutluluğu değil, bir insanlık durumunu, çatışma aracılığıyla ortaya koymasıdır. Bu çocukların medeniyet savaşları aslında kendi içlerindedir. Sanırım aşırı yorum olacak ama söylemeliyim. İkinci dünya savaşı etrafında gelişen, dünyanın patronu olma meselesi, Almanya-Fransa/İngiltere savaşları ve ABD müdahalesi etrafında her şeyi yazarın bu romanın olay kurgusunda sembolik olarak şifrelediğini düşündürdü bu kitap.
Son sahne oldukça ilginç bir özeleştiri barındırır. Ralph tek başına kalmıştır. Jack ve avenesi onu bir domuz gibi avlayıp kafasını kazığa takmak istemektedir. Başlayan kovalamaca sonucu adada büyük bir yangın çıkar. Sonunda bir İngiliz savaş gemisi dumanı görüp kıyıya yanaşır. Karaya çıkan deniz subayı onları bulur. Patron kim diye sorar. Jack benim diyemez. Ralph şef olduğunu söyler. Durumu anlamaya çalışan subay aralarında bir savaş olup olmadığını sorar. Durumu anladıktan sonra hayal kırıklığı içinde şu cümleleri kurar: "Ben de sanırdım ki… bir yığın Britanyalı çocuk, sanırdım ki bundan daha iyi idare edebilirdiniz durumu…"
Sineklerin Tanrısı
William Golding
Çev. Mine Urgan
İş Bankası Kültür Yayınları
2006, İstanbul
Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 05.12.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 21.11.2022 23:23