Sinirlenmeyin Ama Öfkelenin!
Stephane Hessel'in "ÖFKELENİN"[1] kitabı Cumhuriyet kitapları arasında çıkmıştı. Kitabın duyurusunda "Hessel 94 yaşının baharını süren genç yürekli bir bilge" deniliyordu. "Pilot, diplomat, arabulucu, danışman, eğitimci, filozof ve sosyalist" olarak tanımlanıyordu Hessel. İkinci Dünya savaşı sırasında Fransız direniş hareketinde yer alması ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin yazılması çalışmalarına katılması, Cezayir'in bağımsızlığını savunması ve Filistinlilere destek vermiş olması dikkat çekiyordu. Aldım, okudum…
Mücadele etmek için çok haklı sebepleri olduğunu söyleyen Hessel, yaşadığı dönemin acılarına tanıklık ettiğini ve haklının yanında yer almaya özen gösterdiğini anlatıyor."Cezayir'in bağımsız olması gerekiyordu, kesin bir şeydi bu."(s.37) diyor. Fransız yazar Jean-Paul Sartre'ı ağabey olarak gördüğünü anlatan Hessel, onun Bulantı ve Duvar kitaplarından çok etkilendiğini, "Birey olarak sorumlusunuz" düşüncesini Sartre'den öğrendiğini vurguluyor.
Kayıtsızlığı en kötü tavır olarak gören Hessel gençlere şöyle sesleniyor:
"En kötü tavır ilgisizliktir. 'Bir şey yapamam, elimden bir şey gelmez, ben kendi işime bakarım' demektir. Böyle davrandığınızda insanlığı oluşturan temel değerlerden birini, öfkelenme yeteneğini ve bunun sonucu olan siyasal ve toplumsal bir davaya hizmet etme çabasını yitirirsiniz." (s.39) Öfkelenin derken "Sinirlenme umudun inkâr edilmesidir"(s.45) demeyi de ihmâl etmiyor. Öfkelenmek başka, sinirlenmek başka…
94 yaşında olmasına rağmen bugün duyduğu en büyük öfkenin Filistin, Gazze şeridi ve Batı Şeria'yla ilgili olduğunu vurgulayan Hessel, Gazze'yi "Bir buçuk milyon Filistinlinin bulunduğu bir açık hava hapishanesi" (s.43) olarak tarif ediyor.
2009 yılında Gazze'ye giden Hessel bir tespitini şöyle aktarıyor bize: "Her Cuma günü Bil'id köylülerinin taş atmadan, güç kullanmadan protesto gösterileri yaptıkları duvara kadar gitmeleri karşısında İsrail yönetiminin tepkisine tanık oldum; ve buna tanık olan sadece ben değilim. İsrail yöneticileri bu girişimi "şiddete dayanmayan terörizm' olarak nitelediler. Pes doğrusu… Şiddet kullanmayan terörist tanımı yapabilmek için İsrailli olmak gerekir." (s.47)
Stephane Hessel kitabını bir cümleyle özetliyor aslında. "Haklara tecavüz eden kim olursa olsun öfke duymalıyız ona."(s.47)
Stephane Hessel'in bu kitabının bizim için kıymeti ne? Ne anlam ifade ediyor? Tepkisiz bir toplum haline geldiğimiz/ getirildiğimiz bu çağda uyanmamız için illa Batı'dan bir sesin yükselmesi, Hessel gibi kafaların bizi uyarması mı gerekiyor? Oysa öylesine muhteşem bir hazineye sahibiz ki, yeter ki bunun farkında olalım. Haksızlığa uğrayan mazlumun diline, dinine, rengine bakılır mı? Hangi dinden olursa olsun, hatta ladini bile olsa mazlumsa eğer ona sahip çıkmak, hakkını aramak en temel görev olmalıdır bizler için.
Adaleti emreden,[2] kendimiz, anne babamız ve yakınlarımızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimselerden olmamızı isteyen,[3] "Bir topluma olan kininiz sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin"[4] evrensel tembihiyle düşmanımız bile olsa adaletten ayrılmamamızı öğütleyen kitapların anası Kur'an'da Yüceler Yücesi Allah "Kim haksız yere bir canı öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Kim de bir hayat kurtarırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur."[5] buyurmaktadır. Mesaj bu kadar net, emir bu kadar kesin. İnsanın mayasında iyiden yana olma, kötüye ve kötülüğe karşı durma vardır. Stephane Hessel da yüreğinin sesini dinlemiş demek ki…
Hz. Peygamberin "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" hadis-i şerifini duymuş ya da okumuş mudur acaba?
Adı bile rahmet olan insanlığın son sığınağı güzeller güzeli peygamberimiz "Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. (Buğz etsin.) Unutmayın ki bu da imanın en zayıf derecesidir" buyuruyor.
Heyhat! Yaşadığımız onca acı, gördüğümüz bunca zulüm daldığımız derin uykudan bizi hâlâ uyandırmayacak mı? Olup biteni dizi seyreder gibi mi takip edeceğiz ekranlardan? Mazlumların acısına bigane mi kalacağız? İbret almayıp, tarih okumadıkça aynı acıları mı göreceğiz hep? Muhammed İkbal'in "Müslümanlar uyanın", Mehmet Akif Ersoy'un "Uyan ey ehl-i vartan" çağrıları aklımızı başımıza devşirmeyecek mi?
Uzun lafın kısası: Sinirini içine gömüp, kötülüğü ortadan kaldırmak için öfkelenenlere ne mutlu…
[1] HESSEL,Stephane (2011) Öfkelenin. Cumhuriyet Kitapları, İstanbul.
[2] Kur'an 16/90 (Nahl Suresi)
[3] Kur'an 4/135 (Nisâ Suresi)
[4] Kur'an 5/8 (Mâide Suresi)
[5] Kur'an 5/32 (Mâide Suresi)
Yazar: Hayrettin DURMUŞ - Yayın Tarihi: 20.10.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 19.10.2023 16:22