Sosyolojiye Çok Meraklıyım
Yusuf ŞAHİN yazdı...
Mesleğinizi ya da çalışma alanınızı söylediğinizde karşı taraftan pozitif bir geribildirim almak konuşmanın/muhabbetinin ilerlemesi açısından fayda sağlar. Karşınızdaki kişi ile bir ortak ilgi alanına sahip olmak havadan sudan konuşmak dışında daha spesifik konuları konuşabilmenin kapısını aralar. Sosyolog olduğunuzu ya da sosyoloji okuduğunuzu söylediğinizde karşılaşacağınız iki genel tepki vardır. İlki sosyoloji ile sosyal bilgiler dersini eş tutarak tarih veya coğrafyaya dair ilgisini anlatanlar -ki bu grubun geçmişinde muhakkak çok iyi bir sosyal bilgiler öğretmeni vardır, fakat eğitim hayatlarının sonrasında daha iyi öğretmenlerle karşılaşamamışlardır. İkinci grup ise sosyolojiye çok meraklı olduğunu söyleyerek sonu kaçınılmaz olarak aynı soru ile bitecek bir konuşmayı başlatanlar. İkinci gruptakilerin sosyolojiye dair bilgileri, değerlendirmeleri, birikimleri ne olursa olsun meslek olarak sosyoloji ile iştigal edenlere sormayı vazife edindikleri yegâne soru şudur: "Ne okuyayım?" Hatta cümlenin başlangıcı da şöyledir: "Sosyolojiye çok ilgiliyim/meraklıyım, ne okuyayım?" Bu soru bir sosyoloğun kişisel tecrübeleri ile biçimlenen bir kalıpla savuşturulmaya çalışılsa bile kaçış yoktur. Zira karşı tarafın tespit görünümlü yorumları çoktan sıralanmıştır. "Cemil Meriç okuyorum ama çok ağır." Karşınızdaki kişi üstü kapalı olarak sizi test etmektedir, bakalım Cemil Meriç okumuş mu? Kaldı ki Cemil Meriç okuduğunuzu söylediğinizde bir sosyolog olarak hangi dünya görüşüne yakın olduğunuza dair büyük bir ipucunu faş edersiniz. Cemil Meriç salvosundan kaçtıysanız ikinci en büyük tuzak soru gümbür gümbür gelmektedir. "Emre Kongar'ı da çok okudum ama kitaplarını bitirmek ne mümkün?" Emre Kongar'ı bilmemeniz genel kültür açısından zaten mümkün değildir, kaldı ki Kongar'ın Türk Sosyologları gibi 2 ciltlik aşılamaz eseri her sosyoloji talebesinin sınav dönemlerinde kabuslara misafir olmaktadır. Hadi diyelim ki Kongar sınavını geçtiniz, son dönemin en popüler sorularından birisine hazır olun, "Sizce de coğrafya kader midir?" Yahu coğrafya neden kader olsun, kaldı ki bir sosyologdan böyle iddialı bir cümle beklemek sosyolojiye yanlış misyonlar yüklemektir derseniz size geçmiş olsun, tuzağa düştünüz. Zira karşınızdaki kişi "coğrafya kaderdir" iddiasını İbn Haldun'a dayandıracak ve Mukaddime'nin tarafınızca okunmadığına dair göndermelerde bulunarak sizi köşeye sıkıştıracaktır. Hayır efendim İbn Haldun coğrafyaya dair bu denli kati bir ifade kullanmaz, coğrafyanın toplumların yaşamına dair etkilerini izah etmeye çalışırken determinist bir tespit ile kendi metodolojisi ile çelişecek bir düşünür değildir minvalinde cümleler kurmanız da bir işe yaramaz. "Coğrafya kaderdir" sözünü İbn Haldun'a atıfla dile getirenlerin İbn Haldun'u okumadıklarını kolaylıkla anlayabilirsiniz fakat bu iddiadaki kişilere İbn Haldun'u gerçekten okuduğunuzu anlatamazsınız.
Yurdum sosyoloğu Cemil Meriç'i, Emre Kongar'ı, İbn Haldun'u sular seller gibi bilmeli ve "Sosyolojiye meraklıyım, ne okumalıyım? sorusunu duyar duymaz karşı tarafa fırsat vermeden son okuduğu 20 kitabı nefessiz saymalıdır. Karşısındaki "sosyolojiye ilgili" kişinin heveskar sorularından kurtulabilmenin en kolay yolu budur. Konunun mizahi yönünü bir tarafa bırakıp sosyolojiye gerçekten meraklı olanların okuma serüvenine nasıl katkı sağlayabiliriz? Kitaphaber'in misyonuna uygun bir içerik ve planlama ile nasıl hareket ederiz sorusuna bu köşede cevap vermeye çalışacağız. Her yazıda bir ya da birkaç sosyoloji/antropoloji kitabını dikkatinize sunacağız. Sosyolojiye meraklı okurlar için bir ara durak olma çabamızda yol arkadaşımız olmanız dileğiyle…
Görsel kaynak: pexels.com
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 13.12.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 12.12.2022 15:31