Sözün Rengi’nde Komorebi Çocuk: Halil İbrahim İzgi ve Öznur İzgi
"Komorebi"yi hiç duydunuz mu? Bu Japonca kelime, yaprakların arasından süzülen gün ışığını ifade ediyor. Bu kelimeyi çiçeği burnunda yayınevlerinin ismi yapan Halil İbrahim ve Öznur İzgi çifti Sözün Rengi'nin yeni konukları.
Komorebi Çocuk ile hazırladıkları her kitabın bir gün ışığı olmasını dileyerek hem çocuklar ve aileleri hem de çocuk ruhunu ve merakını kaybetmemiş yetişkinleri kurdukları dünyaya davet ediyorlar.
İzgi çiftiyle Sözün Rengi'nde çocuğun ve çocuk edebiyatının tanımından yapay zekâ ve yayıncılık ilişkisine kadar pek çok konuyu konuştuk. Aile kültürünün inşasında kitapların öneminden çocuk kitaplarını yetişkinlerin gözünden ele almaya kadar farklı bakış açılarıyla dolu bu keyifli röportajımıza davetlisiniz!
Sizce çocuk kimdir? Çocuk edebiyatı kavramı sizin için ne anlama geliyor? Bir eylem olarak Komorebi Çocuk ile çocuklar ve aileleri için oluşturduğunuz bu dünyaya sizi çeken unsurlar nelerdi?
Çocuk; merakını yitirmemiş, heyecanını söndürmemiş, kötülüğe teslim olmamış kişidir. Çocuk edebiyatı bizim açımızdan çocuk tanımının içinde gizli. İyiliği, güzelliği öneren, gayreti umudu ön plana alan edebiyat türü çocuk edebiyatıdır. Özümüzdeki iyilikle kendimizi hatırlamak ve birbirimize hatırlatmak Komorebi Çocuk'un yolculuğundaki çekici unsurlar. Yayıncılık için türlü öngörülerde bulunulan bir dönemde kafaların karışık olması normal. Yürümek için güçlü sebeplere ihtiyaç var. Komorebi, Japonca'da yaprakları arasından süzülen gün ışığı demek. Güneşin size selam vermesi, göz kırpması ne kadar büyüleyici. Bunu yaşamak ve yaşatmak istiyoruz.
Resimli çocuk kitaplarında kültürel ve dini ögelerin işlenmesinde, vaaz vermek ile doğal bir anlatım arasında bir denge kurmak yazarları bazen zorluyor. Bu noktada, yazarları mesaj verme kaygısı mı engelliyor? Sizin bu arada kalmışlık hissine dair gözlemleriniz ile yaklaşımlarınız nelerdir?
Dini sanki hayatın dışında bir konuymuş gibi ayrı bir yere koymak edebiyat dünyası için -nasıl desek- biraz oryantalist bir tavır. Çocuk yetiştirmek sabır ister, çocuk kalmak daha büyük sabır ister. Komorebi olarak kendimizi ders veren değil, güzellikleri paylaşan bir yerde tutmak istiyoruz. Bu nedenle doğrudan nasihat vermek yerine, içinde iyiliğin bulunduğu bir evren kurma çabası daha anlamlı geliyor.
Çocuğa sesli kitap okumanın ve üzerine sohbet etmenin aile içi iletişime katkıları hakkında neler düşünüyorsunuz? Bu durum, aile kültürüne nasıl bir katkı sunuyor? Siz bu tecrübeyi ailenizde nasıl yaşıyor veya uygulamayı tercih ediyorsunuz?
Özellikle resimli çocuk kitapları için sesli okuma, olmazsa olmaz. Muhakkak okuyoruz, yazma esnasında da farklı çocuklara okuyoruz ve görüşlerini alıyoruz. Sesli okunabilecek, konuşan metinlerimiz olsun istiyoruz. Ailemizde herkes kitaplar hakkında görüşlerini açık yüreklilikle söyler ve iyisini bulmaya çalışırız ama son sözü söylemek yayınevi kurucumuz, evimizin annesi, Öznur'a aittir.
Son yıllarda çocuk yayıncılığında etik değerlerin kurgu yoluyla değil de kurgu dışı tematik kitaplar ya da misyon serileriyle ele alındığı bir eğilim görüyoruz. Bu eğilimi nasıl yorumluyorsunuz? Hikâyesi olmayan bu kitaplar yaşayabilecek mi?
Kurgu dışının da büyük avantajları var. Her konuyu hikâyeleştirmek zor, dolayısı ile başka yöntemler mutlaka gerekli. Ansiklopedi, atlas, sözlük gibi türler de dâhil olmak üzere yazımı ve çizimi üzerine emek verilmiş her çocuk kitabına saygımız var. Çok güzel örneklerini de görüyoruz ancak hikâyenin avantajı, kitabı bir aile ya da arkadaş etkinliğine çevirebilmesi. Bu belki atlasta da mümkün ama sözlük biraz daha bireysel.
Çocuk kitaplarında "yaşa uygunluk" önemli bir kriter. Ama çoğu zaman piyasaya çıkarılacak resimli çocuk kitaplarının olabildiğince geniş bir yaş aralığına hitap etmesi yönünde bir istek hâkim. Siz, Komorebi Çocuk kitaplarının hedef kitlesini geniş tutmayı mı tercih ediyorsunuz, yoksa belirli yaş aralıklarına özel içerik üretmek mi önceliğiniz?
Her okurun okuma serüveni kendine özgü olduğundan şu yaş, bu yaş demek doğru olmasa da genellikle ilk sorulan sorulardan birisi kaç yaşa hitap ettiği oluyor. Bunun için belki başlangıç yaşı olabilir ama iyi bir kitap ölene kadar elimizden, rafımızdan bırakamayacağımız kitaptır. Farklı yaş grupları için içerik üretmeye gayret ediyoruz ancak kendimizi yaşı ilerlemiş çocuklar olarak tanımlarsak hâlâ resimli çocuk kitaplarını hayranlıkla okuyor, çizimlerine ağzımız açık bakıyoruz.
Çocuk kitaplarının artık yetişkinler tarafından sıkı takip edilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Siz çocuk kitaplarının 21. yüzyılda yetişkinlerinin de gönlüne dokunan misyonunu nasıl yorumluyorsunuz?
Yetişkinlerin çocuk kitabı okuması giderek sıradan bir hâl alıyor. Bir defa çocuklar için oluşturulan kitaplardaki resim kalitesi sanat açlığımızı doyuruyor, ilham veriyor. Rümeysa Abiş, Esra Abdulazizoğlu, Didem Fidan ve Ayşegül Babalı gibi müthiş yeteneklerle çalışıyoruz. Bu çizimlerden kimse mahrum kalmamalı. Ayrıca Hasan Mert Kaya ve Erhan İdiz gibi milyonlarca kişiye hitap eden hikâye anlatıcılarının kitapları neden sadece çocuklar tarafından okunsun ki... Herkes tadını çıkarabilir.
Çocuk kitaplarının üretiminde ve tüketiminde inanılmaz bir patlama yaşanıyor. Bu çok güzel olsa da bunca seçenek arasında kalan ebeveynler için seçim yapmak artık daha zor. Çocuğu için doğru kitapları bulmaya çalışan ebeveynlerin en çok hangi kriterlere odaklandığını gözlemliyorsunuz? Komorebi Çocuk olarak siz, ailelerin seçim yapmalarını kolaylaştırmak için hangi nitelikleri ön planda tutuyorsunuz?
Kitaplarımızı kısıtlı imkânlarla basıyoruz ve satmaya çalışıyoruz. Bu nedenle yaptığımız her çalışmanın titiz olması ve kalıcılık arz etmesi önemli. Gönül rahatlığı içinde, makul fiyata kitaplar üretmeye çalışıyoruz. İstiyoruz ki kitaplarımız tavsiye edilen eserler olsun, insanlar eline alınca onlara mutluluk versin. Dünyayı bir nebze dahi olsa güzelleştirsin. Dünyanın farklı yerlerinde kitapçılar, çocuk edebiyatı kurumları, sanat müzeleri gezen bir aile olarak dünya kalitesinde iş yapmayı amaçlıyoruz. Gerek konu gerek çizim itibarıyla dünyanın farklı yerindeki çocuklar en üst hangi düzeyde kitaplarla buluşuyorsa biz de öyle olmalıyız diye düşünüyoruz.
Genel olarak kitap projeleriniz nasıl ortaya çıkar? Bunlar zamanla olgunlaşan ve inşa edilen bir süreçlerden mi beslenir yoksa anlık bir fikir patlamaları mı?
Aklımızda bir raf var. O rafın içinde mutlaka yayınlamalıyız diye düşündüğümüz kitaplar yer alıyor ancak özgün dosyalar bulmak, bunları kaliteli çizerlerle buluşturmak ve en iyi baskı çözümleriyle okura sunmak, uzun bir süreç. Zamanla olgunlaşan projelerimiz olduğu gibi, olgunlaştığı hâlde basmayı tercih etmediğimiz veya önceliğimize almadığımız eserler de var. Hangi alanda daha çok ihtiyaç varsa oraya doğru ilerlemek, tekrara düşmemek, özgün bir çizgi yakalamaya çalışmak, temel arzumuz.
Son olarak, çocuk kitaplarında resimleme konusunda maaliyetleri düşürmek adına illüstrasyonlarda yapay zekâdan yararlanmak artık hayatımızdaki yeniliklerden. Bu yeni teknolojiler Komorebi Çocuk'un değerleriyle örtüşüyor mu? Yazarlar, yayıncılar ve illüstratörler açısından bu teknolojiye dair öngörüleriniz ya da çekincelerinizi paylaşır mısınız?
Yapay zekâ elbette dikkatle takip ettiğimiz bir süreç ama henüz ne illüstrasyon ne de yazı konusunda tatmin edici bir zekâ işareti göstermiyor. Doğal zekâya sahip yazarlarımız ve çizerlerimiz için yardımcı bir unsur olabilir ama insanlarla insanlar için kitaplar hazırlamaya çalışmak bizi yeterince mutlu ediyor. Maliyetleri düşürmeyi elbette tüm yayıncılar ister ama daha önemlisi kaliteyi düşürmemek. Kaliteyi düşürmeden yürümeyi arzu ediyoruz.
Yazar: Şevval BAŞTAN - Yayın Tarihi: 29.11.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 13.11.2024 23:47