Şule Gürbüz'ün Zamanın Farkında Kitabından Alıntılar

*Çok şaşarım şiir sevenlere, okuyup geçenlere, kitabı kapatıp yemek yiyenlere, o bakışla yaşayıp da ölmeyenlere. Şiir sevilmez ki, öyle duyulur, öyle bakılır, hastalanılır, zehirlenilir, ölünür. Şiir sonunda öldürür. (s.23)
*Yeteneğimin olmadığını anladıktan sonra şizofren olduğunu öğrenen bir kimse gibi şizofreniye mi, o ana kadar ki hayata mı, anlaşıldıktan sonraki hayata mı inanayım, beni böyle büyüleyen keşfe mi çalışayım, bütün hiçbir şeyi olmayanlar gibi kendime mi saplanayım, bilemedim. (s.25)
*Tevazu göstererek tevazu gösterecek şeylerinin olduğu varsayılıyor, bilmeyene, tanımayana bu gösteriliyor.(s.34)
*Bazı şeyler düşünerek değil üzülerek öğreniliyor.(s. 37)
*Kendini kendinden ayırmak, etini sıyırmak ne zormuş, ne bağırtıcıymış, üstelik ne gürültüsüz yapılması gerekenmiş, ne yaptığını hiç belli etmeden içinde kendini bırakarak geçilen tünelmiş.(s.41)
*Hayatı benim gibi romanlardan, şiirlerden, filozoflardan, müziğin ilk şırınga ettiği marazdan öğrenen kimseler, hep büyüklüğün, vazgeçişin, kendini esirgemeyişin, maddiyata kıymet vermeyişin, ruhsal yükselişin büyüsüne kapılıyorlar.(s.52)
*Ben dışarıyı görmeden içine bakan ben, bu kopkoyu dehlizimde elimi kendi duvarlarıma çarpa çarpa kendi içimde gittim, geldim.(s.59)
*Uyanık olduğunu sandığın anlarda uyumak, gerçek zannettiğin şeyin rüya değiştirmek olması.(s.63)
*Gencin hayırlısı ihtiyarlığa özenen, ihtiyarın şerlisi gençlere imrenendir, diyorlar.(s.71)
*Selam sana sade insan, sen dünyanın en zenginisin. Harcamakla bitmez bir hazineye sahipsin.Bilgi bile tükenir, yenisi ile genişlemek, tazelenmek, desteklenmek ister ama senin gabilik hazinen her an çaba harcamaksızın hatta çaba harcamadıkça daha da semirir, irileşir.(s.87)
*Hayattayken bulduğum kaba gerçekleri, tabiatın sırlarını kat kat soyarak onların nüvesini çıkarmayı ve özsularını keşfetmeyi ve bulunanları adeta bir laboratuar ortamında sergilemeyi çok önemsiyordum.(s.98)
*Gençlikte insanın içi bomboş olduğundan içine ne düşse büyük gürültü çıkarıyor elbet.(s.106)
*Zaman akar mı, durur mu, içinden mi geçilir, tümüyle dışındadır da uzaktan ya da kenarından mı bakılır?(s.113)
*Geçmişi ile bağlantılı ama tüm gerçek bağlantılar gibi biraz fazlaca çekiştirildiğinde her bağlantının ayrı feryat ettiği, dokunulmayınca burukluk olarak görülen, üstten, sathi bakışın sevimli bulduğu bir yer, o kadar.(s.117)
*Kendini ne vakit tartsa hafif ve kusurlu bulmuştu.(s.120)
*Sadece orta kırattaki insan daima keyiftedir.(s.121)
*Devir öyle bir devir ki insan kalkıp da "Şuyum" diyemiyor; iyi bir şey zannedip "Ben de" diyorlar.(s.135)
*Ah bir gerçek deli bulsam da bir elini bırakıp öbür elini öpsem; âkil olmayan deli olabilir mi? (s.137)
*Yalan kelebek gibi uçarken doğru taş gibi ağır. Ve doğrunun bir dağlı havası var.(s.158)
*Dünyada belki her şeye kanaat edilebilir de kendine nasıl, "kendinle böyle idare et" denebilir ve buna nasıl tahammül edilebilir.(s.162)
*Önce olunuyor, böyle olunduğunun farkına varılıyor, sonra da hünerinize göre sebepler sayılıp dökülüyor.(s.165)
Şule GÜRBÜZ
Zamanın Fakında
İletişim Yayınları
2015, İstanbul (5. Baskı)
196 sayfa
Yazar: Tuba YAVUZ - Yayın Tarihi: 08.02.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 06.02.2022 14:22