Sulhi Ceylan İle Kitaplarının Hikayesini Konuştuk

İlk kitabınızın yazılış öyküsünü bize anlatır mısınız?
İlk “Çıplaklık Giyinir Hakikat” adlı şiir kitabım 2016 yılında Yedi İklim yayınları tarafından basıldı. Yazı ile uğraşan her insanın rüyasıdır kitap çıkartmak. Şiirlerini toplu olarak görmek ve okurlarının görmesini istemek… Aslında anlatılacak bir öykü de yok ortada. Şiirler birikince bir seçki yaptık ve daha sonrasında ise kitaplaştı.
İlk eserinizi ne zaman yazdınız? Neler hissettiniz?
Kitapta yayımlanan şiirler 2013 yılından itibaren yazılmaya başladı. Çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı. Son iki senedir ise şiirlerim sadece Yedi İklim dergisinde yayımlanıyor.
Yazmasaydınız delirir miydiniz? Yazmak sizin için ne anlam ifade ediyor?
Yunus Emre hazretleri; “Ya ben öleyim mi söylemeyince” der. Sait Faik ise Haritada Bir Nokta adlı hikâyesinin sonunda “Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım” der. Düşünüyorum da, yazmasaydım deli olmazdım ama okumasaydım deli olabilirdim.
Size göre okumak yazmanın neresindedir? Okumadan yazmak mümkün mü?
Bence okumak her zaman yazmanın önündedir ve önünde olmak zorundadır. Çünkü yazma eylemi, okumayı zorunlu kılar ve önceler. Kendimi yazarken değil de okurken daha huzurlu hissederim. Okumak daha bir özeldir sanki.
Yazı yazarken birçok etkiyi ve olasılığı göz önüne almak gerekir. Bir de okuyucuya beğendirmek denen şey var. Okumak öyle mi? Okumak başlı başına bir özgürlük. Kimsenin ne diyeceği umurunuzda olmuyor. Yazar ve siz bir âlemde buluşmuşsunuz sanki ve o âlemden meyveler devşiriyorsunuz. Hatta yazar bile devreden çıkıyor. Sadece kitap ve okuru kalıyor. İşte bu sebeple ben her zaman okuma taraftarıyım. Yazmak ise benim için hep sonradan geliyor. Okumak ve yazmaya beraber baktığımda ise bu iki eylemin insanın kendini bilmesinde bir yeri olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü insan aslında her okuduğu eserde kendini okur.
Kendini tanımak ve en gizli duygularının farkına varmak, kendi içindeki okyanusa dalmak insanın olmazsa olmazıdır. Okumak ise bu isteği besleyen ve arttıran büyük bir eylemdir. Ya da olmalıdır. Geleneğimizde “Her kitap bir tek kitabın anlaşılması için okunur” der. Ben bu tek kitabın insanın kendisi olduğunu düşündüm hep. Ve insanın kendi kitabını okumasının zorluğundan diğer kitaplara sığındığını…
Aslında mesele hep aynı: arayış. İnsan biteviye arayandır. İnsan bir şey ararken ne aradığını bilmeyendir. İnsan “aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanalardır” sözünün muhatabı olması hasebiyle zıtlıkların içinde kendini bulandır. Bulmak mı? Sanmıyorum.
Önemli olan aramanın kendisi değil mi?
Yazar: Bilal CAN - Yayın Tarihi: 29.05.2017 09:00 - Güncelleme Tarihi: 26.05.2017 09:21