Tarihi Üçlemenin Sonu; Sultan Baybars, Edebiyat, Ethem ERDOĞAN

Tarihi Üçlemenin Sonu; Sultan Baybars yazısını ve Ethem ERDOĞAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Tarihi Üçlemenin Sonu; Sultan Baybars

10.07.2023 09:00 - Ethem ERDOĞAN
Tarihi Üçlemenin Sonu; Sultan Baybars

Tarihi Olaylar ve Edebiyat

Tarihimizde her dönem ilgi çeken bazı tarihî olaylar ve kişiler vardır. Göç, İstanbul'un fethi ve istiklal savaşı gibi büyük olaylar ve Fatih Sultan Mehmet, Nureddin Zengi, Selahaddin Eyyubi, Sultan Baybars ve Celâlettin Harzemşah gibi isimleri bu bağlamda sayabiliriz. Bu isimlerin rakipleri genelde tek yönden gelen düşmanlardan oluşur. Ancak, Baybars'ın farklı bir konumu var. Önce Selahaddin Eyyubi gibi büyük bir moral eşik vardı. Sonraki 60 yılda bu eşik aşıldı ve aşındı. Dostlar saygıyı, düşmanlar korkuyu bıraktı. Bundan sonra devletin gücünü ve değerlerini yitirdiği psikolojik yıkım dönemleri yaşandı.

Baybars, tarihin en büyük ve acımasız iki saldırısına dayandı. Hem Moğollara hem de Haçlılara karşı savaştı. İslam Dünyası'nın XIII. yüzyıldaki iki büyük düşmanına karşı verdiği mücadelelerin en büyük kahramanı oldu. Onun deşt-i Kıpçak'tan kaçırılması, köle olarak satılması, bir Memlûk askeri olması sonra da komutanlığa ve sultanlığa uzanan macerasının muhakkak onda var olan bazı değerlerden kaynaklandığı açıktır. Bu değerler; yeteneklerinin farkında oluşu, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, etrafındakilere cömertliğidir. Bütün bunlar o çapta bir güç oluşturmak için elbette yeterli değildir. Onun stratejik düşünme biçimi, taktik dehası, düşmanlarına karşı özgüveni ve korkutucu tavrının üzerinde durulmalıdır. Bu melekeler onun bir nevi yetiştirilme tarzıyla, yaşadığı hayat biçimiyle ilgilidir. Baybars, bazen sahaya inerek, bazen sahaya bile inmeden savaşlar kazanmıştır. Ancak savaşa başlandığında ve iş başa düştüğünde cesaretiyle emrindeki askerlerine örnek olmuştur. Bu örneklik, askerine de aynı azmi ve mücadele gücünü vermiştir.

Bu büyük komutanın kıymetinin halen bilinmediği kanaatindeyim. 2016 yılından itibaren hakkında bazı kitaplar çıkmış ve bu kitaplar küçük bir yekûn oluşmuş durumda fakat bu da yetersiz. Literatürü tarayarak hakkında yazılmış kitaplara ve makalelere ulaşmak mümkün.

Tarih ve Roman

Tanzimat'la başlayan roman maceramız içinde, yukarıda belirttiğimiz kişilerle ilgili eserlerin özellikle son on yıla sıkışmış olması bizi neredeyse kendi tarihi değerlerimizin görülmemesi için bir asır dolaylı ya da doğrudan bir karartma uygulandığı gibi bir sonuca götürüyor. Bunun örnekleri çoktur. İkisinden söz edelim. "Yunan Mezalimi" Kadir Mısıroğlu'nun çabasıyla ancak 1966'da gün yüzene çıkmış, Kut'ül Amare zaferi son on yılda öğrenilmiştir. Büyük değerler ise son dönemde yazarlarımızın dikkatle üzerinde durduğu, farklı bakış açılarıyla işlediği mevzulara dönüşmüş oldu.

Bir Karakter Olarak Baybars

Baybars/Şark'ın Kalkanı, Alaz Kitap'tan çıkan Ali Emre kitaplarının dördüncü eseri. Bu tarihî roman, 466 sayfa. "İçindekiler", "Haritalar" ve Kaynakça" bölümleri de yer alıyor kitapta. Eser, bir tarihi gerçekliği iyi bir anlatımla okurun karşısına çıkarıyor. Tarihi bir fenomeni tarihin sayfalarında değil, bizzat anlatıcı rolüyle ve kahramana yaslanmış bir eser olarak okurun karşısına çıkarıyor.

On üçüncü yüzyılın ikinci yarısında İslam dünyası, sosyal yapısını koruyan istikrarlı bir yönetimden mahrum kalmıştır. Selahaddin Eyyubi'nin devletinde siyasi birlik yok olmuş ve küçük şehir emirlikleri türemiş durumdadır. Abbasi Hilafeti çökmüş, Haşhaşîlerin son artıkları ortalıkta cirit atmaktadır ve İslâm dünyasında didişme ve çekişmeler düşmanın işini kolaylaştırmıştır.

Haçlılar bitmeyen bir enerji ve idealle Ortadoğu'ya geliyor, hem Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasını hızlandırıyor hem Akdeniz'i kana buluyor hem de Suriye ve Mısır kıyılarındaki Müslümanlara rahat vermiyor, Doğudan gelen istilacı Moğollarla da ittifak yaparak İslam dünyasına dehşet saçıyorlardı. Moğollar da Haçlılarla yarışırcasına girdikleri İslam yurtlarında taş üstünde taş bırakmıyorlardı. Buhara, Semerkant gibi pek çok belde harap edilmiş, Bağdat ve Şam'da yediden yetmişe herkes kılıçtan geçirilmişti. Büyük kahramanlar kaosun büyük olduğu zamanlarda çıkar, sosyoloji kuralı gereği bu korku ve cinnet ortamı içinde efsanevi bir kahraman ortaya çıktı. Kafkasya'dan Anadolu'ya getirilen ve Sivas'ta bir handa satılan mavi gözlü-sarışın köle, İslam dünyasının ve aslında bütün insanlığın kurtarıcısı oldu. Baybars, Moğolları on sekiz, Haçlıları ise yirmi kez yendi. Aslında bu icraatlar tarihin en büyük sultanlarıyla bir arada anılması için yeterlidir.

Rükneddin Baybars, sadece yaşadığı yüzyılın değil, bütün insanlık tarihinin en önemli karakterlerinden. Hem de ne yapacağı bilinen bir sıra dışı kahraman. Ancak Baybars'ın düşman karşısında ne yapacağı biliniyordu. Dost ve düşmanları onu, o da dost ve düşmanlarını sürekli şaşırtan hamleler yapabiliyordu. Doğuştan ve doğal liderdi. Yüksek hedeflerin adamıydı. Zorluklar onu yıldırmadı. Zafer ve fetihlerin yanında büyük acılarla dolu hayatı. Memluk Devleti'nin beşinci sultanıdır Baybars. Zor bir coğrafyada, rakiplerini öldürerek sultan oldu. Ayn-ı Câlût Savaşı'nda Moğollara tarihin ilk yenilgisini tattırdı. Ortadoğu'daki Haçlı nüfuzunu kırdı. Antakya'dan Akka'ya uzanan Akdeniz kıyısını Haçlılardan temizledi. Aynı bölgede yerleşmiş Haşhaşileri ortadan kaldırdı. Moğollar'ın yalnız Suriye'de değil Anadolu'da ilerlemesine de engel oldu.

Şair-yazar Ali Emre; Kıpçak Türklerinin Ulubarlı boyu Borçalı kabilesi mensubu Baybars'ın hikâyesini tarihi sıralamaya uygun şekilde ve güçlü bir kurguyla aktarıyor. Anlatının dört temel unsuru olan, olay, kişi, mekân ve zaman zengin bir anlatımla okuru karşılıyor. Roman sürekli zenginleşiyor. Sultan olduktan sonra çıktığı kırk seferin hiçbirinde yenilmeyen hem Frenkleri hem de Moğolları yok eden, ilim ve imara önem veren bir Memlûk Sultan'ını bütün yönleriyle ve ilginç ayrıntılar eşliğinde anlatıyor.

Haçlı Seferleri

Romanda Fransa Kralı IX. Louis'nin yaptığı Haçlı Seferleri anlatılıyor. Bunlardan ilkinde esir düşen, rezil olan kral kendisiyle yapılan anlaşmalar neticesi serbest bırakılıyor. Papanın etkisinde olan motive edilerek ve intikam hırsıyla yeniden sefere çıkıyor. Zaten hasta olan Kral Louis çok acı çekiyor. Öldüğünde tarihte tek olmak üzere papalık tarafından "aziz" ilan ediliyor. İngiliz Plantagenet kralı Uzun Bacaklı Edward da Fransa Kralı IX. Louis'nin ikinci kez düzenlediği haçlı seferine katılıyor. Baybars'ın motive ettiği Haşhaşîlerin suikastına maruz kalıyor. Hiçbir başarı kazanamıyor ve küçük düşüyor. Ülkesine döndükten sonra bütün komşularına savaş açıyor, Braveheart (1995) filmine kaynaklık eden olaylar yaşanıyor. İskoç direnişçiler William Vallace ve Robert Bruce'la uğraşıyor. Romanda anlatılan diğer güçlü izlek, Asya'yı kasıp kavuran, onlarca şehri yakıp yıkan, "alınamaz, yıkılamaz" sayılan Haşhaşi kalesi Alamut'u ve Bağdat'ı harabeye çeviren, Abbasî Hilafeti'ne son veren Hülâgû Han ve daha sonra yerine geçen Abaka Han… Ayrıca diğer bir akış da Eyyubî tahtında oturan kadın sultan Şecerüddür, Sultan Kutuz, memlûk önderleri Aktay ve Aybek, Baybars'ın anlayışına yön veren Zehra adlı Halepli bir kızın bulunduğu bir aşk hikâyesi, Baybars'ın Anadolu'yu kurtarmak için yaptığı seferde ikili oynamaktan vazgeçmeyen Selçuklu veziri Muîneddin Pervâne, Anadolu seferi sırasında Elbistan'da, Kayseri'de, Sivas'ta, Konya'da yaşananlar, Karamanoğlu Mehmed Bey ve henüz çocuk yaştaki İbn Teymiyye… Ali Emre'nin bunca kişiyle ürettiği akışı belli bir düzlemde tutabilmesi de çok kıymetli.

Baybars, toplanan paranın çoğunu şehit yakınlarına, fakirlere, evlenmek isteyen gençlere, mültecilere, sakatlara, medreselere, meczuplara, misafirlere, arayan talebelere (burs), sokak hayvanı ve güvercin besleyenlere dağıttırır. Satın aldığı binlerce kitabı medreselere, mekteplere, önde gelen âlimlere bağışlar. Kahire'deki saraylardan birini talebelerin ve misafirlerin konaklaması için tahsis eder. Fuhşu ve şarabı yasaklar. Moğolları perişan edip sultan olan ve yine Moğolları yendiği bir savaş sonrası vefat eden Sultan Baybars, ömrünün sonuna kadar Müslümanları koruyup kollamak için bir kalkan inşa etmiştir.

Romanın Kısa Hikayesi

Kafkaslarda Moğol saldırısına uğrayan bir ailenin çocuğu olan Baybars köle yapılır ve satılır. Baybars'ı satın alıp yetiştiren Emîr Aytekin Bundukdârî onu Kahire'ye götürür. Askeri bir sınıf olan Bahriyye Memlüklerine katılır Baybars. Savaşçılığı onu ön plana çıkarır ve Turan Şah zamanında komutan olur. Bu sırada bir haçlı seferi düzenleyen, Dimyat'ı ele geçirerek Mansûre'ye kadar ilerleyen Fransa Kralı Louis Baybars'ın birliklerince bozguna uğratılıp esir edilir. Bu tarihlerde Ortadoğu'nun tamamı kaynayan bir kazan gibidir. 1243'teki Kösedağ yenilgisi ile Anadolu Selçuklu Devleti dağılma sürecine girmiş, 1258'de Abbasi Hilafeti yıkılmıştır. Bu iki yıkım da Moğollar eliyle olmuştur. Memlük devleti de zor durumdadır. İç karışıklıklar vardır. Emirler arası örtülü bir savaş söz konusudur. Baybars bunların ortasında kalır. Sultan Turan Şah'ın öldürülmesinde yer alır, Emir Aybek'in Memlüklerin öncü isimlerinden Emir Aktay'ı öldürmesi üzerine kaçmak zorunda kalır. Mısır tahtına Kutuz'un geçmesi ve Baybars'ın Kahire'ye dönüp onunla birlikte Moğollara karşı savaşması eserin kırılma noktasıdır. Yarım asır hiç yenilmemiş ve İslam dünyasına bir taun gibi yayılmış Moğollar ilk kez Ayn-ı câlût Savaşı'nda Baybars'ın gayretiyle mağlup edilir. Savaş öncesi Sultan Kutuz, Baybars'a Halep emirliği sözü vermiştir. Ancak zaferden sonra sözünden cayar. Baybars, Kutuz'u av esnasında öldürür. Bunun üzerine içinden çıktığı Bahriyye Memlüklerinin önde gelenleri tarafından sultan ilân edilir. Kahire'de "el-Melikü'z-Zâhir" unvanıyla 1260 yılında Mısır tahtına oturur ve ölene dek Doğu'nun ve Batı'nın vahşileriyle savaşmaya devam eder.

Romanda iç içe geçmiş hikayeler kurguya zenginlik sağlıyor. Bazıları şöyle: kölelik dönemindeki aşkı Rukiye, yazar İbnü'l-Esîr, Nureddin Zengi ve Selahaddin romanlarındaki kadın hoca Selma, Nurettin Zengi risalesi için toplanan gençler ve Cafer (genç bir medrese talebesidir, Kadın Hoca Selma'nın kardeşi Zehra'nın kızı Leyla ile evlenir), vb.

Sonuç

Şiir, inceleme, deneme kitapları bulunan ve hali hazırda cari edebiyatın güçlü bir kalemi olan Ali Emre; oluşturduğu üçlemenin ilkinde Nureddin Zengi'yi, ikinci romanda Selahaddin Eyyubi'yi, üçlemenin son halkasında da Sultan Baybars'ı yazdı. Bu eserler alandaki büyük bir boşluğu da doldurmuş oldu. Selahaddin Eyyubi'yi neredeyse bütün tanıyordu ama Nureddin Zengi ile Sultan Baybars'ın tanıtılması, örnek ve idol olması için bu çalışmalar çok kıymetlidir. Gençlerimizin örnek alacağı gerçek kahramanların hem de bizden olan kahramanların bu bağlamda çokça önemi var. Ali Emre'nin bu romanda iki hususu öne çıkardığını söyleyebiliriz:

1. Edebi tasvirleri kesif şekilde kullanmak

2. Anlatımı hareketli bir videoya dönüştürmek…

Şarkın Yıldızları serisinin de son tahlilde yaptığı hizmet, İslam tarihinin güzide isimlerini insanımızla tanıştırmasıdır.

Geçmişin gelecek nesillere aktarılmasının geleceği kaybetmemek adına mecburiyeti vardır. Edebiyatçılar, bu mecburiyetin gönüllüsüdürler. Tarihçilerin verdiği bilgiyle hareket ederler ama. O halde tarihçinin verdiği bilgi neden edebiyatçının yaptığı örnekliği oluşturamaz? Çünkü edip elindeki bütün sosyolojik, antropolojik, ekonomik ve siyasi intibalara göre bir kurgu yapar. Ürettiği metin "edebî metin" olur. Edebi metni "hakikat" merkezli bir tartışmaya kurban etmek tarihin her devrinde olmuştur. Ancak tartışmayı yapan herkes ölmüş ve unutulmuş ancak edebi metin kalıcı olmayı başarmıştır. Bunu şunun için yazdım: tartışma, tamamlanmış bir mesele hiç olmamıştır. Tarih de "yaşanılan tarih" ve "yazılan tarih" kavramları arasına sıkıştırılmış durumdadır. Sonraki kuşağa bir örneklik ya da aktarım için edebi metin en doğru yoldur. İlk elde erozyona uğrayan tarihi bilginin tarihî roman sürecinde kurgu ile ikinci bir değişime uğradığı meselesi de bilimsel ya da objektifliğe zarar oluşturuyor. Dolayısıyla tartışması hiçbir zaman bitmeyecek bir konuda edebi metin en doğru aktarım yoludur. Esas olan temiz bir Türkçeyle, örnek şahsiyetlerin samimi şekilde anlatılmasıdır. Ali Emre'ye bunun için teşekkürler.


Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 10.07.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 27.06.2023 00:08
755

Ethem ERDOĞAN Hakkında

Ethem ERDOĞAN

Kütahya doğumlu. 1995 yılında Alkım edebiyat dergisini bir grup arkadaşıyla beraber çıkardı. Yazı ve şiirlerini Alkım, Kırağı, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Hece ve Yediiklim edebiyat dergilerinde yayınladı.

Ethem ERDOĞAN ismine kayıtlı 179 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 5 kitap bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com