Tehcir Gerçeği ve Kütahya Ermenileri Eserine Kısa Bakış
Uzun sayılabilecek bir süre Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde araştırma yapmış akademisyen Ahmet Türkan[1], bu çalışmaları sırasında, arşiv belgelerini temel alarak iki önemli eser kaleme almıştı. Bu eserler Osmanlı’da Kripto Hıristiyanlar ve Osmanlı Papalık İlişkileri adlı çalışmalardı. 2019 yılında Tehcir Gerçeği ve Kütahya Ermenileri adlı eser Ahmet Türkan’ın bilim dünyasına sunduğu son önemli eseri oldu.
Malum, her sene Nisan ayında dünyanın çeşitli ülkelerinde ‘Ermeni Soykırım Yasa Tasarısı’ adı altında ülkemize sopa gösterip, siyaseten talepte bulunan ülkeler olur. Türkiye gündemini uzun süre meşgul eder. Hatta 2015 yılı için sözde ‘Ermeni Soykırım’nın100. yılı olması hasebiyle olumsuz ama büyük beklenti içine girilmişti. ABD başkanının bir cümlesi bekleniyordu. Ancak o sene de “büyük felaket” sözü ile geçiştirildi. Kitabın önsözünde önemli bir husus dile getirilmiş. Şöyle ki; 2016’da Almanya’da böyle bir eylem içine girilince Türk kökenli Yeşiller eş başkanı olan Cem Özdemir “Benim kökenimde Enver Paşa değil, Ermenileri koruyan Kütahya valisi var.” Sözünü söyledi. Bütün Dünyada sözü edilen Kütahya valisi ve neler yaptığı merakı oluştu. Sözü edilen valinin hükümetin genel politikasına rağmen inisiyatif alıp Kütahya Ermenileri için bir istisna oluşturduğu vakıadır. Yazar bu noktalardan yola çıkarak bir konsept oluşturmuş ve hem Kütahya hem de Türkiye bilim çevreleri için çok önemli bir kazanım olan bu esere imza atmıştır.
Tanıtım bülteninde şu ifadeler var: Ermeni tehciri gündeme gelirken, Kütahya Ermenilerinin farklı bir bakışla değerlendirildiği görülür. Özellikle tehcirin ilk başladığı dönemde, Kütahya’da mutasarrıflık yapan Faik Ali Bey’in merkezî yönetime rağmen Ermenilerin lehine bir politika izlediğine dair yorumlar yapılır.
Peki, Faik Ali Bey’e ve Kütahya Ermenilerine dair bu söylemlerin doğruluk payı nedir? İşte bu çalışmada, Faik Ali Bey’in Ermeni tehcirinde oynamış olduğu rol, Kütahya’nın farklı dinamikleriyle birlikte ele alınmakta ve böylelikle pek çok soruya cevap aranmaktadır. Ayrıca Ermenilerle ilgili yanlış bilinen birtakım dinî ve siyasî konular da irdelenerek anlama odaklı fenomenolojik bir yaklaşım sergilenmektedir.
Birincil kaynaklar ışığında hazırlanan bu eserde, dönemin bilinmeyenleri veya yanlış bilinenleri ile ilgili pek çok mesele açığa çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Eserin ‘Giriş’ başlıklı metninde bize şu bilgileri aktarıyor yazar: “Selçuklulardan beri birlikte yaşama kültürünü özümsemiş ve devletin -özellikle son iki yüzyılında- pek çok önemli kademesi kendilerine emanet edilmiş bir topluluktu Ermeniler... Baruthane ve darphane gibi stratejik kurumlar başta olmak üzere daha niceleri… Çünkü devletin sadık milletiydi (millet-i sadıka) onlar…” Patrik Ormanyan Efendi’den şu sözü naklediyor bir de: “… İmparatorluk yapısının temel taşı Türkler; harcı da Ermenilerdir.” Bu durumun da 1877-1878 Rus Harbi (93 Harbi) sırasında değiştiğine değiniyor.
Kitaptan bazı konu başlıkları paylaşarak kitabın özellikle Kütahya Tarihi ve Sosyolojisi bakımından fikir vermesini umuyorum: Kütahya’da Görev Yapan Ermeni Memurlar, Kütahyalı Ermenilerin Cemaat İşlerindeki Süreklilik, Kütahya’daki Ermeni Liderlerin Tutumları, Müfit Bey’in Ermeni Lidere İltifatı, Ermeni Liderlerin İnisiyatifleri Nelerdir? Şahinler ve Güvercinler, Savaş Sonlarına Doğru Kütahya’daki Ermeniler, Mütarekeden Sonra Kütahya’dan Geriye Kalanlar: Sükûtu Hayal… Bu başlıklar bile döneme dair, Kütahya Tarihi ve Sosyolojisi bakımından fikir verecektir.
Yazar bu eserde belge ve bulgulara dayanarak, Osmanlı Devleti içinde Ermenilerle devletin ve diğer etnisitelerin durumunu anlatmış. Genelden özele inerek ve özelden genele giderek sadece Ermenilerin durumu, ilişkileri vb değil aynı zamanda kültür tarihi açısından örneklem olarak alınabilecek şekilde Kütahya özeline inerek durumu incelemiş.
Osmanlı’nın son dönemlerinde ortaya çıkan Ermeni olaylarına ve bu olayların Kütahya Ermenileri üzerindeki yansımalarına değinen yazar; “Berlin Antlaşması’ndan (1878) itibaren Anadolu’nun birçok bölgesinde yaşanan hadiseler dolayısıyla Türklerle Ermeniler arasında tedricen kırılmalar ve duygusal kopuşlar meydana geliyordu. Kütahya ise buna rağmen birlikteliğin devam ettiği şehirlerden biri olma özelliğini sürdürmüştür. Bunda Türk tarafı kadar bölgede görev yapmış olan Ermeni murahhaslarında katkısı” olduğunu ifade etmektedir. Hatta güzel bir örnek sunmaktadır bize: “1895 yılındaki Ermeni olaylarından sonra Kütahya’daki Ermeniler, yetkililere yaptıkları bildirimlerle Müslümanlarla iyi geçindiklerini ve devlet tarafından gördükleri himaye karşısında teşekkür ettiklerini belirtmişlerdir.”(S. 27) Şu notu da ilave etmekte fayda var, yabancı misyonların nadirattan olmak üzere, Kütahya Ermenileri üzerinde başarılı olamadığını öğreniyoruz. Yazar bunu da şöyle açıklıyor; “Kütahya’nın ilmi geleneğinin devam etmesi ve Gayrimüslimlerin böyle yabancı okullara karşın tepkisel tavırları” (S. 29)
Yazar, Ermeni azınlığın eğitim durumuna dair inceleme de yapmış eserde. Şu ilginç bilgiler var: “Kütahya Sancağında Gayrimüslimlerden Rumların yanında Ermenilerden de hem Apostolik hem Katoliklerin eğitim kurumları bulunmaktadır. Apostolik Ermenilerin sıbyan ve idadi olmak üzere iki okulunun yanında, Katolik Ermenilerin de erkek ve kız bir okulu bulunmaktadır. Aynı şekilde Rumların da birkaç eğitim kurumu bulunmaktadır. Rumların okullarının Çerçi Rum Mahallesi’nde olduğu anlaşılmaktadır.” Eğitimle ilgili şu nokta da oldukça önemli, devlet okullarında öğretmen olarak çalışan Ermenilerin varlığı söz konusu. Yazar isimlerini de kaydetmiş. Örnek olması için birini zikredelim: Leon Şahbaz Efendi.
Eser, çok geniş kapsamlı ve ilmi bir eser. Dolayısıyla içeriğinde dönemin tarihi, sosyal, iktisadi ve siyasi özelliklerine dair pek çok ayrıntı var. Bu kısa ‘kitap tanıtımı’ yazısında esere nüfuz etmenin de oldukça zor olduğunu takdir edersiniz. Vali Faik Ali Bey özelinde, genel politikalar esnetilmiş, Talat Paşa’ya Kütahya’daki farklı uygulama kabul ettirilmiştir. Bu duruma valinin ağabeyinin ona nasihatleri ve hatta “Aile şerefimizi koru.” Telkini etkili olmuştur. Vali Faik Ali Bey şair ve yazardır. Bilinen ismiyle Faik Ali Ozansoy. Süleyman Nazif’in kardeşidir. Dededen toruna yönetici bir aileden gelmektedirler. Süleyman Nazif Bağdat valiliği yapmıştır. Yanında büyük şair Cenap Şehabettin de vardır.
Genel anlamda, kitapta pek çok ayrıntı mezcedilmiş ve neredeyse tablet-hap haline getirilmiş. Akademinin soğuk dilinden çok, deneyimli bir yazarın sıcak dili ile yazılmış. Yazar kanaatlerini de paylaşmış ki bu şahsen önemli gördüğüm bir husus. Atıflar ve verilere, bilgi ve belgelere dayanan bu eser, kültür tarihçiliği, sosyoloji ve dinler tarihi alanları için kaynak niteliğinde. Diğer yandan bu konuda çalışmak isteyenlere bibliyografya sunması bakımından kıymetli. Özelde ise Kütahya’daki sosyo-kültürel değişim ve dönüşümü incelemek isteyen herkesin okuması gereken bir kitap.
Tehcir Gerçeği ve Kütahya Ermenileri
Ahmet Türkan
Yeditepe Yayınları
[1] DPÜ, İslami ilimler Fakültesi, Doç. Dr.
Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 07.07.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 19.11.2021 16:27