Tekfir Sorunu Kitabından Notlar
1) Hz. Ali'yi (hâşâ!) kâfirdir diye şehit eden Abdurrahman bin Mulcem, bu korkunç cinayeti sevgilisiyle cennette buluşmak için işledi.
2) Hz. Hasan, Muaviye lehinde devlet başkanlığından istifa ettikten sonra, Cuma namazlarını, Muaviye'yi temsil eden Medine valisi Mervan bin Hakem'in arkasında kılardı. Bu adam minbere çıkıp yaptığı her konuşmada mutlaka Hz. Ali'ye defalarca ağız dolusu söver, ondan sonra minberden inerdi. Hz. Hasan, hiç karşılık vermediğinden, çok içerlenirdi. Bir gün korumalarından birini göndererek ağır sövgülerini bir kez de Onun yüzüne karşı tekrarlamasını emretti. Bu suretle çok ağır hakarete uğrayan Hz. Hasan, şu cevabı verdi; «Ben ona karşılık verip günahlarından bir şeyin silinmesini istemiyorum. Eğer söylediklerinde doğru ise Allah mükâfatını versin; yok eğer değilse onunla kıyamette hesaplaşacağım»(İmam Suyuti - Tarihi Hulefa)
3) Hz. Peygamber'in vefatı üzerinden henüz elli üç yıl gibi kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen Yezid, Muslim bin Ukba komutasında, Medine üzerine bir ordu gönderdi. Bu ordu bütün şehir halkını Harra ovasına çıkardı. Burada binlerce insanı öldürdüler. Ayrıca her tarafı yakıp yıktılar. Suyuti'nin tarihinde; «Bine yakın kızın bekâreti bozuldu» şeklinde dehşetin boyutlarını ortaya koyan- bir ibare vardır»(İmam Suyuti - Tarihi Hulefa). Bu soykırım tarihe «Harra Olayı» diye geçmiştir. Aralarında kadınlar, yaşlılar, hastalar, özürlüler, çocuklar ve Hz. Peygamber'in çok yakın arkadaşları da vardı. Acaba bu ordudaki askerler ve onlara emir verenler müslüman mı idiler?
4) Hz. Hüseyin Şehit edilince, Şimr bin Zilcevşen adında Emevi ordusundan bir asker Onun başını gövdesinden ayırdı. Sonra bir kalkan içinde Yezid'in ordu komutanı Ubeydullah bin Ziyad'ın önüne kondu. Bu adam Hz. Hüseyin'in dudaklarını ve göz kapaklarını elinde bulunan bir çubukla bir süre alaycı bir tavırla ırgalayıp durdu.
5) Emevi Devletinin üçüncü zorbası, Abdulmelik bin Mervan'ın Irak eyalet valisi Haccac bin Yusuf'u «İslâm Dünyasında» duymayan çok az insan var. Bu adamın yaptıklarından sadece birkaçı şunlardır; Hz. Peygamber'in yakın arkadaşı Said b Cübeyr'i idamla şehit etmiştir. »(İmam Suyuti - Tarihi Hulefa) Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ı suikastla şehit ettirmiştir. Genç sahabelerden Meşru halife Abdullah bin Zübeyr'i şehit etmiştir. Fırlattırdığı kayalarla Kâbe'yi yıkmış, Mescid'ul-Haramı yerle bir etmiştir. Hz. Peygamber'in yakın arkadaşlarından Enes bin Malik, Cabir Bin Abdillah ve Sehl bin Sa'd'ın ellerini ve boyunlarını kızgın şişle dağlamıştır»(İmam Suyuti - Tarihi Hulefa). Haccac'ın, yirmi yıllık valiliği sırasında yüz otuz bin vatandaşı öldürdüğü ve bunların tamamına yakın kısmının suçsuz olduğu tarihlerde anlatılmaktadır. Bu adama, ona görev veren diktatöre, onun emrinde görev yapan ve yönetiminden memnun olan ya da susan milyonlarca insana müslüman demek acaba hangi gerekçelerle doğru olabilir?
6) Emevi zorbalarının dokuzuncusu olan El-Welid, bir gün savaş hazırlığı yaparken sefere çıkmadan önce Kur'an-ı Kerim'i açıp falına bakmak istedi. Açtığı sayfada karşısına İbrahim Suresinin on beşinci ayeti çıktı. Bu ayetin Türkçe açıklaması şöyledir; «Peygamberler, (düşmanlarına karşı Allah'tan) zafer istediler, inatçı zorbaların ise her biri ise perişan oldu, Peşinden de (o inatçı zorbaya) cehennem vardır; kendisine irinli su içirilecektir!». Bunun üzerine El-Welid, önce «saçma sapan!» diyerek Kur'ân-ı Kerim'le alay etti. Sonra da büyük bir öfke ile askerlerine «asın şunu!» diye sert bir emir verdi. Ardından da onu ok yağmuruna tutarak paramparça etti. Bu olay, kesinlikle gerçektir. Hz. Peygamber'in vefatından 115 yıl sonra İslâm dünyasının başına geçen ve bir yıl sonra da bizzat kendi aile halkı tarafından kıstırılarak başı kesilen diktatör El-Welid, buna benzer daha nice olaylar yaşamıştır. Dileyen güvenilir kaynaklardan bunları izleyebilir. İşin ilginç yanı, bu adamın ve ona vaktiyle güvenen on binlerce insanın müslüman olduğunu sananlar çok olmuştur.
7) İslâm'da dört yaygın mezhebin imamları ve çoğunluktaki Sünniliğin temsilcileri olan Malik bin Enes, Ebu Hanife, Ahmed bin Hanbel ve Muhammed bin İdris, sık sık kâfirlik ve sapıklık ve serkeşlikle suçlanmışlardır.
Kur'an ilimleri, Hukuk, dil ve edebiyat, tarih, mantık sosyoloji, tıp astronomi ve matematik gibi daha birçok bilim dallarında eşsiz birer uzman olan bu şahsiyetlerin dördü de öldürülmüştür. İlk ikisi sopayla şehit edilmiştir. Ahmed bir Hanbel uzun süre karanlık ve rutubetli bir hücrede tutulduğu için bütün eklemleri kireçlenmiş, salıverildikten kısa bir zaman sonra vefat etmiştir. Muhammed b İdris'in de yemeğine zehir konarak şehit edilmiştir. Bunlara kâfir ve sapık diyenler, bunları şehit edenler, bunların ölüm emrini veren diktatörler ve onları devlet başkanı sıfatıyla kabul edenler acaba müslüman mı idiler?
8) Abbasi kuklalarının on beşincisi olan El-Mutemid Alallah unvanlı Ahmed bin Cafer, zamanında büyük bir zenci isyanı patlak verdi. Bunlar, Afrika'nın çeşitli bölgelerinden getirilmiş insanlardı. Yerliler, (İslam hukukunun asla izin vermediği yollarla) bu insanları aynen hayvanlar gibi alıp satıyor, çalıştırıyor. Üstelik onlara işkence yapıyor, onları ağır zulüm altında eziyorlardı. Sayıları yüz binleri aşan bu siyahî proto komünistler, o dönemin zalim burjuvazisine karşı birleşerek Ali bin Ebân liderliğinde ayaklandılar. Bu adam, etrafındaki can feda insan seline ve içinde bulunduğu şartlara bakarak peygamberliğini ilân etti ve yandaşlarının hepsi bunu onayladı. Yıllarca devleti uğraştırarak korkunç yıkımlara neden olan bu kalabalıklar ve İslam'dan çıkmaları için onları adeta özendiren o dönemin azgın ve zalim halkı acaba müslüman mı idiler?
9) Altıncı Emevi Zorbası El-Welid bin Abdulmelik bin Marwan döneminde Mısır Eyalet valisi olan Kurra bin Şureyk el-Absi, Kahire'deki ünlü Amr bin el-As Camiinde defalarca aleni şekilde içkili âlem düzenlemiş, buna rağmen ne görevden alınmış, ne halktan toplu bir şikayet gelmiş, ne de bu adam herhangi bir cezaya çarptırılmıştır. Hz. Peygamberin vefatından yaklaşık 80 yıl sonra böyle bir olayın cereyan etmiş olması ilginç değil mi? Günümüzün laikçi ülkelerinden Türkiye, Tunus ve Cezayir'de bile böyle bir şey yapmaya cüret edecek bir yönetici tasavvur edilemez. Bu Vali başta olmak üzere gerek ona bu görevi veren, gerekse onu bu vaziyette görüp susan insanlar acaba hakikaten müslüman mı idiler?
10) Bilindiği üzere Kudüs'te bugünkü şekliyle hâlâ ayakta duran el-Aksa Camii, Beşinci Emevi Zorbası Abdulmelik bin Marwan'ın emriyle yapılmıştır. Fakat bu camiin hangi niyet ve amaçla inşa edildiğini, günümüzdeki bir buçuk milyar müslüman insan arasında belki ancak beş on kişi bilmektedir. Bu diktatör, Emevi Devleti'nin başı iken, Başkent Mekke olmak üzere, meşru bir İslam devleti vardı ve bu devletin başında Abdullah bin Zübeyr bulunuyordu. Hacca giden Emevi vatandaşları, hilâfet devletinin sınırları içinde Emevi yönetimine karşı kışkırtılabilecekleri kaygısıyla bu farzı yerine getirmekten yıllarca alıkonulmuşlardır. Onun için Mekke'ye gitmek yerine, Emevi vatandaşlarından İsteyenlerin Kudüs'e giderek bu farzı yerine getirebileceklerine ilişkin Emevi vatandaşlarına ayrı bir Kâbe olmak üzere bu Cami inşa edilmiştir! Meselenin içyüzü budur.
11) «Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey mutaassıp bir Hanefî idi. Hatta veziri Amidül-Mülk'ün Horasan camilerinde Rafızilerle beraber Eşariler'e de lânet edilmesi hakkında ondan mezuniyet aldığını ve Şafiiler aleyhinde pek mutaassıp olduğunu İbnu'l'esîr yazıyor (Tarihü'l-Kâmil c. 10 s. 11). Alparslan, İmam Azam'ın Bağdad'daki türbe ve camiinin tamiri ile bir Hanefî medresesi tesisine Ebu Said Muhammed b. Mansur Şeref el-Mülk el-Hawarzemi'yi memur etmişti. (Schefer Siyasetname Tercümesi s.2). Nizâmü'l-Mülk'ün Siyasetnamesi'nde Alparslan'ın Şafii ve bilhassa Rafızileşe karşı ne kadar şiddetli davrandığını gösteren mühim tafsilât vardır. (21. ve 42. fasıllara bakını)(Prof. Dr. Fuad Köprülü. Kaynak: Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar s. 18. Diyanet İşleri Bşk. Y. 8. Baskı, Ankara-1993)
Tekfir sorunu
Ferit Aydın
Yazar: Ferhat ÖZBADEM - Yayın Tarihi: 04.02.2013 10:22 - Güncelleme Tarihi: 19.11.2021 07:43
Selamun Aleykum,
Aziz ve Muhterem Hocamız, Allame Feriduddin AYDIN Hocaefendi'nin Tekfir sorunu adlı eserinden alıntı yapan Değerli yazar Özbadem Beyefendi’ye, teşekkür ediyor, kendilerine hürmetlerimi sunuyordum. Başarılar diliyorum.
Muhterem Hocamız aynı zamanda şairdir. Onun Filistin için yıllar önce kaleme aldığı çok etkileyici bir şiirini size sunmak istiyorum. Ancak, bu vesile ile biraz dert yanmak istiyorum. Hocamızın bu şiiri yıllar önce bir dergide yayınlanmış olmasına rağmen bu çok değerli manzume, kasıtlı olarak sır gibi saklandı ve medyaya intikal etmemesi için özellikle gayret sarf edildi. Lütfen bu hain ırkçılara layık oldukları cevabı vermek için bu güzel şiiri yayınlamanızı bilhassa rica ediyorum
Adnan PAKSOY
----------------------------------------------------------
BEYAZ KARANFİLİM
Bugün kanımda dolaşıyorsun,
kızıl gelinliğinle,
Hani kar beyazdın bir zamanlar nazlı karanfilim!
Yoksa küs müsün bana?
Oysa uğurumsun sen, kaderimsin.
***
Aslında bahtın ak senin,
Ama benim yüzüm kara...
Mahcubum sana,
Sen hüznümsün kederimsin.
***
Kucağında soluklandı bir zaman,
Vahyin serinliğiyle peygamberler.
Diyarın mis kokuyordu İsra gecesi,
Rüzgarın amber...
Kar beyaz gelinliğinle karşıladın o Şanlı Yolcu’yu
Ne muhteşemdi o şenlik,
Dillere destan oldu yüzyıllar boyu.
***
Hatırlarsın Beyaz Karanfilim!
Şölenlerinde tanıştım ulu dostlarınla,
Bir zamanlar savururken, yılanları yutan asayı,
Sen, ağırlamak için bekliyordun,
Otağında Musa’yı.
O dururken namaza, dua ederken Tûr’da,
Sen allı pulluydun.
Hele Ömer’in ordusunu selamlarken,
Oldukça gururluydun.
***
Ne oldu da bugün üzgünsün?!
Yoksa ılık gölgelerinde haramiler mi gezer?
Kanıma dokunuyor, ne olur, dokundurma eteklerine,
O çıfıt çıfıt elleri!
Çünkü sen benim ak namusum,
İmanımın ateşi, dizlerimin ferisin.
***
Gelinciğim, Nazlı Aksam!
Allah’ıma tapmak için,
Sana dönerdim önceleri.
Kâbe’ye döndüm diye mi küstün bana?
Sen benim sönmeyen aşkım,
İlk kıblagâhım, dinim minberisin!
***
Yoluna kimler baş koymadı ki;
Beyaz karanfilim!!!
Türkmenin, Arabın, Acemin, Çerkezin,
Lazın, Zazanın ve Kürdün,
Sel gibi akan gözyaşlarında hep sen köpürdün.
Çünkü çok cilveli, çok işvelisin!
***
Hani aktı, kar beyazdı gelinliğin,
Ufuklarında göklere yükselirken Muhammed;
Düğün mü var yoksa bugün,
Bürünmüşsün kızıllara?
***
Nazlı Karanfilim!
Söyler misin neden ağlar Ümmetimin yaşlıları?
Yoksa namahrem eli mi değdi eteklerine?
Neden susar Ümmetimin gençleri?
Kirli ayaklar basarken çiçeklerine?
***
Üzülme kızıl karanfilim,
Ne olursun, ve üzme beni!
Bak binlerce minik el alkışlamakta seni.
Allah şahidim olsun, sapanlar ve taşlar...
Bir gün gelecek güleceksin,
Şenliğe dönüşecek intifadalar.
İnan bitecektir bir gün bu gurbet,
Ve seni hasretle kucaklayacaktır ümmet.
Feriduddin AYDIN