Teneke: Bir Taşra Cenderesi
Tuğba ANATOPRAK yazdı...
“Tarihi Allah yazar, biz nerede duracağımıza karar veririz” diyordu Aliya. Hayatın çok şeye hakkı vardı, her şey insan içindi ancak ok gibi doğru olan mutlaka atılır, elde tutulmaz; doğru söyleyen dokuz köyden kovulurdu. Dik durmak, doğru olmak neden bu kadar zordu? Peygamberlerin en azılı düşmanları neden hep o memleketin “ağaları” idi? Bu sorular ve sızılarla bitirdim, bir karantina zamanı Yaşar Kemal’in “Teneke”sini.
Dünyanın “ednâ” oluşunu bir kez daha teyit ederek, ilahi adalete iman etmeyen için hayatın çekilmez olacağını tefekkür ederek ve birçok ibret kaydı tutarak, zihnimde yer açtım kitabın yaşanmış olan bu gerçek hikâyesine… Filminin olduğunu sonradan öğrendiğim, 81 sayfa öykü, 77 sayfa oyun şeklinde toplam 158 sayfalık kitap, bir Anadolu ilçesinde tecrübeli, ilmi siyasette mahir ve yanlış yola düşmemek için çabalayan bir tahrir memurunun, çeltik ağaları tarafından yine “bir şekilde” gönderilen kaymakamın yerine vekâlet etmesi, bu vekâlete kahretmesi ve bir an evvel yeni kaymakamın gelmesi için temennilerde bulunması ile başlamaktadır.
Konuya Kısa Bir Bakış
Ağaların usule, kanuna, olması gerekene aykırı bir biçimde köylerin içlerine ektirdikleri çeltikler yüzünden kontrolden çıkan sivrisineklerin neden olduğu sıtma çoluk çocuğu kırıp geçirmektedir. Ağalar kendileriyle ilişkileri hiç bozmayan ama gerekli imzaları atmayan tahrir memurunun yerine gelmesini istedikleri kaymakamı dört gözle beklemekte, 23 yaşındaki genç ve tecrübesi olmayan kaymakam hakkında malumat toplamaktadırlar. Kaymakam için ev düzmekte, tefriş etmekte, trenden ineceği zamanı tespit ederek konvoy hazırlamaktadırlar. Henüz trenden inmeden ihtişamla karşılanan genç kaymakam hem şaşırmış hem adeta sarhoş olmuştur. Ağalar bir baba gibi kendisine destek olmuş, teveccüh göstermiş, yedirmiş, içirmiş, emekle hazırladıkları eve kaymakamı yerleştirmişlerdir. Oysa gereksiz teveccüh ve haddini aşan ikram hayra alamet değildir. Gelmeden evvel kendini uyaranlar olduğuna da atıf yapılmıştır ancak zihnin dumura uğraması veya zaafların esiri olunması da insana mahsustur. Her şey yolundadır, çeltik komisyonu hızlı bir şekilde toplanmıştır. Ağalar, kendisinde bir şeyler sezilen ama sesi çıkmayan bir doktor, ilginç şekilde farklı ilçeden getirtilen bir ziraat teknisyeninden müteşekkil komisyon, hemen ilk günlerde çeltik ekim alanı krokilerini kaymakamın önüne getirmiştir. Yönetmeliği hiç okumayan ve konuyla ilgili bir malumatı olmayan kaymakamın imzasıyla bir köyün içine çeltik ekilecek; bunun sonucu olarak köy balçığın, pisliğin, sıtmanın içinde bırakılacaktır. Çamurun içinde kalan köylüler kaymakama gelmiş, kaymakam sorunlarını çözmeye çalışmışsa da, kaymakamın imzasını alan ağalar iş yürütmenin bir yolunu bulmuştur. Kanun, ağaları durduramamıştır. Kaymakamın ağalarla işbirliği içinde olduğu dedikodusu sarmıştır her yeri. Kendisinin ağalarla oturup kalkması, yiyip içmesi de güçlendirmiştir iddiaları. Oysa kaymakam durumun farkında bile değildir. Kaymakamın iyi niyeti ve dürüstlüğünden emin olan ve artık bu haksız dedikodulara dayanamayan akl-ı selim sahibi tahrir memuru, kaymakama önce yönetmeliği götürmüştür. Sonra ağaların dikkatini kendi üzerine çekmeyecek siyasi bir ustalıkla halkın dilindekini kaymakama anlatmıştır. Yönetmeliği okuyan kaymakam nihayet uyanmıştır ve işte orada savaş başlamıştır. İlk olarak, ağaların evinden kaymakamlıktaki bir odaya taşınmakla başlanmıştır işe. Çeltik meselesi yönetmeliğe göre uygulanmış, çeltik komisyonu güncellenmiştir. Halk, kaymakamına güvense de hak ile gücün savaşında gücün galibiyeti, kadim ve acı bir tecrübe olarak hafızalarda tazeliğini muhafaza etmektedir.
Güce rağmen hatta gücün karşısında haktan yana olmak ağır bir mücadele vermek demektir. Zayıflamak, emanette emin olması gerektiği halde güce teslim olarak itimadı zedeleyen görevliler sebebiyle sahada bizzat bulunmak, maddi manevi çamura bulanmak, halkıyla birlikte sıtma olmak demektir. Kadim tecrübe bir kez daha tezahür etmiş, iftiralarla gönderilen telgraflar sonuç vermiş, sıtmadan dudakları uçuk içinde bir araçla ilçeden ayrılan kaymakam, aniden başlayan gürültünün ne olduğunu anlamaya çalışırken kendisine açıklama gelmiştir: Kaymakamın arkasından ağalar tarafından teneke çaldırılmıştır.
Kitap bittiğinde okura bir dolu ibret; bazı okura da ekstradan göğse oturan koca bir dağ kalacaktır. Herkesin ibreti birbirinden farklı hatta birbirine zıt olacaktır elbet. Kimi hak uğruna da olsa, güçle savaşmanın ne denli tehlikeli olacağını kendine hatırlatırken; kimisi İsmet Özel dizesiyle selamlayacaktır hayatı: “Varsın bende biriksin durgun suyun sayhası Yumuşatmayı bilen ateş Öğüt sahibi toprak, Nasıl olsa geri verecek benim kılıcımı…”
Teneke
Yaşar Kemal
Yapı Kredi Yayınları
158 Sayfa
2019 İstanbul
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 27.10.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 17.11.2021 21:47
Giriş bölümünü çok güzel ve nezih yapılmış olmasını tebrik ediyorum. Sonrasında özet kısmında uzun paragraf kullanmak yerine kendi içinde tutarlı paragraflara bölmenin yazıyı daha okunaklı yapabileceğini ifade etmeliyim. Bir de son olarak eserin sizde bıraktığı izlenimlere yoğunlaşmanız değerlendirmenizi daha kıymetli yapacaktır.