Tolstoy Neyi İtiraf Etti
Tolstoy İtiraflarım kitabını 1880'de yayımladığında 52 yaşındaydı. Artık baş döndürücü gençlik evresini geride bırakmış, doğrularıyla yanlışlarıyla yüzleşecek bir döneme girmişti. Gençlik nehirlerinin dizginlerini bırakmış, sükunete kavuşmuştu ama sorularının, sorgulamalarının sonu gelmemişti. Gelmediği için de seksen iki yaşında ailesini ve her şeyini arkada bırakıp son yolculuğuna çıkmıştı.
Burada ilginç bir nokta var. Tolstoy'un, aile doktorunun haricinde en küçük kızını da yanına almasıydı. Neden en küçük kızını yanına alma ihtiyacı duymuştu? Tolstoy kimden, neden kaçıyordu? Karısının bu kaçıştı rolü ve etkisi neydi? Son yolculuğuna çıktığını bilmiyor muydu? Bu soruların cevabını birebir kitapta bulamıyoruz ama Tolstoy'un nasıl bir kişilik ve karakter yapısına sahip olduğu hakkında bir fikir sahibi oluyoruz. Çünkü karşımızda büyük romancının ruhunu, Anna Karenina, Hacı Murat, Savaş ve Barış gibi romanların yazarı Tolstoy'un öbür tarafını, huzursuz yönünü görürüz.
Nedir bu öbür tarafı, huzursuz yönü? Aslında her insanın bir öbür tarafı, huzursuz yönü vardır; ama çoğu insan zamanla öbür taraflarını yitirir, huzursuz yönlerini köreltir. Tolstoy ısrarla ve inatla buna karşı çıkmıştır, öbür taraflarını geliştirmiştir, huzursuz yönlerini bilemiştir. Az hacimli İtiraflarım bunun belgesi ve kanıtıdır.
Tolstoy, İtiraflarım'da toplumun kendisine dayattığı din ve değerlere karşı çıkmakta, ezeli ve ebedi hakikatin savaşımını vermektedir. O doğuştan bir hakikat şövalyesidir. Kalabalıklar içinde dahi hakikati dile getirmesini bilmiştir. Kimlerle savaşmıştır?
Öncelikle katı Hristiyan değerleriyle savaşmaya yakın çevresinden başlamıştır. Onların körü körüne bağlı inançlarından yüz çevirmiştir, kendini onların taassubunun dışında tutmuştur. Kendi yolunda gitmeyi tercih etmiştir, bedeli çok ağır olsa da.
İkinci olarak para ve şöhret için her şeyi yapmaya hazır yazarların dünyasından uzak durmuştur. Bu dünyaya saplanıp kalmış yazarları görmüştür, onların arasında yerinin olmadığını fark etmiştir, kendi yalnızlığına dönmüştür.
En sonunda da bütün savaşların asıl müsebbibi olan devlete savaş açmıştır, gençlerin hayranlık duyduğu, dünyanın her yerinde takipçisi olduğu bir anarşist olup çıkmıştır. Tolstoy Savaş ve Barış romanını savaşın kötülüğünü ve bu kötülüğü organize eden devletleri ifşa etmek için kaleme almıştır. Öldürmek, inancın bütün ilkelerine ters düşen kötü bir şey değil miydi? Öldürme fiilini organize eden de devlettir. Hakikati şöyle dile getirir Tolstoy: Sevgide birleşmek ama nefreti körükleyen insanlar vardır. Nefreti organize eden de kendi çıkarları için körükleyen de devletlerdir. Hristiyan kilisesi örneğinde görüldüğü gibi devletler dini, dindarların dini duygularını kullanmışlardır.
Tolstoy hakikatten uzak dine ve dini kullanan devletlere savaş açan gerçek bir özgürlük savaşçısıdır. Bu düşüncesindeki samimiyetinin ifadesi de bütün malını, mülkünü fakir fukaraya dağıtmasıdır.
Tolstoy doğa insanıdır, hep doğa ile iç içe yaşamıştır. El emeğiyle yaşamayı tercih etmiştir. İtiraflarım, yaşamın gerçek yüzünü gören, ölümün hakikatini idrak eden bir düşünürün iç dökümüdür. Her satırında samimidir Tolstoy. Bir derviş olup çıkmıştır ellisinden sonra. Dünyanın gelip geçici olduğunu, asıl önemli olanın sevgi olduğunu anlamıştır.
Sonsuzluk nedir? Sonsuzluk nerededir? Tolstoy bu soruların cevaplarını bulmak için büyük bir mücadele vermiştir. Başka bir dünya inancının Tolstoy'da nasıl olduğunu bilmiyoruz. Tolstoy sonsuzluğun bu dünyada olmadığını biliyor fakat nerede olduğunu bilemiyor. O hakikat ve sonsuzluk arasında bir yol bulamayan yetim bir derviştir. Ama hakikate bağlı, ona aşık. Sonsuzluğa iman etmiş; çünkü bütün sonlu yolların sonuna gelmiş, bütün sonlu varlıkları sonuna kadar yaşamış ama hakikatten sonsuzluğa geçememiştir. İtiraflarım, bunun gayri ihtiyari ifadesidir.
Karşımızda yolunu kaybetmiş yetim bir derviş, yersiz yurtsuz bir anarşist vardır. Tolstoy bir yaratıcının var olduğunu biliyor, hakikati duyumsuyor. Bir yaratıcı ile sonsuza dek var olmak istediğini de biliyor ama bunu nasıl yapacağını bilemiyor. Bu yüzden o bizim yetim dervişimizdir. O kendi yarattığı anarşizmin ilk ve tek peygamberidir.
O ezeli ve ebedi olmak, sonsuzluğa ulaşmak için seksen iki yaşında yerini yurdunu, ailesini, her şeyini terk eden cesur bir insandır. Yetim dervişimizin yanında götürdüğü çok sevdiği küçük kızı sanki sonsuzluğu muştuluyor gibidir. Belki de kendi yarattığı anarşizmin ilk ve tek peygamberi olan Tolstoy kendi küçük kızının gözlerinde sonsuzluğun kırıntısını görmüştür. Bir umuttur bu, yetim bir dervişin duası, hep kalacak olan, anılacak olan.
İtiraflarım
Tolstoy
Çev: İpek Söylemez
Karbon Yayınevi
100 sayfa
İstanbul, 2019
Yazar: Faik ÖCAL - Yayın Tarihi: 08.09.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 07.07.2023 10:51