Tövbe Gölgeliği Üzerine Bir Değini
Ercan ATA yazdı...
Uzun yıllardır şiir ve edebiyat yolunda gayretli yürüyüşüne devam eden Suavi Kemal Yazgıç, deneme ve hikâye gibi farklı türler de yazsa da şair kimliğiyle öne çıkıyor.
Suavi Kemal'in düzgün bir kişiliği, samimi bir duruşu var. Ayrıca sağlam bir hayat görüşüne de sahip. Sessiz, sakin ve derinden gitmeyi seviyor. O, kendini gösterme çabasına asla girmiyor. Azim ve kararlılıkla inandığı yolda yürümeye devam ediyor. Onun bu samimiyeti şüphesiz eserlerine de yansıyor.
Tövbe Gölgeliği, hacim olarak biraz yoğun bir kitap. Yüz on sayfalık kitapta toplam altmış dokuz şiir yer alıyor.
Kitap 'İpin Diğer Ucu' şiiriyle açılıyor. O, "ipin bir ucu bende/ diğer ucu dünyada/ birikiyor uçurumun kenarına" sözleriyle başlıyor şiirlerine. Bu şiirinde ozan, kendi adına olduğu kadar bütün insanlık adına da konuşuyor. Kader kavramına değiniyor. İnsan, kalben yükselirken bedenen aşağılara düşmektedir. 'Annemin Son Hıdırellezi' şiiri ise annesinin ölümüne mersiye niteliğindedir. 'Neşe Çiçekleri'nde şair annesini rüyasında görmekte ve rüyasının hayra yorulmasını istemektedir.
Şair, şiirlerini genellikle kendi hayatından yola çıkarak yazmaktadır. Yani bir nevi şiir formunda günlük diyebiliriz Tövbe Gölgeliğine. Yaşantıların, hüzünlerin, acıların izdüşümü görülmektedir şiirlerinde. Bu durum, onun şiirinin sahihliğini arttırmaktadır. 'Dünya', 'Şehir ve Kış" gibi şiirlerde oldukça başarılı tasvirler göze çarpmaktadır. 'Şehir ve Kış' şiirinde kış mevsimi kişileştirilmekte ve kış şehre "yorgunluklar, yalnızlıklar, hastalıklar, reçeteler" bırakmaktadır.
Ona göre; insanın bu dünyadaki misafirliği üç günlüktür sadece. Bu gerçek, onu hayattan soğutmaktadır. Yaşadığı acılar, sevdiklerinin ölümü gibi olaylar onu olgunlaştırsa bile içinden yaşama şevkini, neşesini almaktadır. Şairin dışı gülümsese dahi içi kan ağlamaktadır. Bu durumu o "soğuk yangınlar" biriktirdim sözleriyle açıklamaktadır. Yorgunlukları dahi soğuk yangınlarda kül olup gitmiştir.
Suavi Kemal'in şiirlerinde, 'hayat ve ölüm' kavramları yoğun olarak ele alınmaktadır. Şair, bu kavramlar üzerine çok düşünmektedir. Ömür dediğin hızla geçmektedir. Hayatsa çoğu insan için sadece bir eğlence ve oyalanmadan ibarettir. Fani olduğu gerçeğini unutarak dünyaya meyleden insan, aynı zamanda günahkâr ve haristir. Nefsinin arzularına ram olan insan, hak yoldan ayrılmakta, isyana ve nisyana meyletmektedir. Şairse bir uyaran olarak ölümü hatırlamakta ve insanı doğru yola davet etmektedir. Onun şiire böyle ulvi bir gaye yüklemesi onu asla şiiriyetten uzaklaştırmamaktadır. O şiirlerinde; dünyanın faniliğinden, insanın yalnızlığından ve kimsesizliğinden dem vurmaktadır.
Şairin bu kitabında yoğun olarak işlediği temalar: "dünyanın faniliği ve aldatıcılığı, hayatın anlamı, zaman, yalnızlık, gurbet yenilgi vs…" Anahtar kelimeleri: hayat, ölüm, dünya, gölge, yalnızlık, yenilgi yangın vesairedir. O, zaman zaman felsefi göndermelerde de bulanarak "insan nereye gidiyor?" sorusuna cevap arıyor.
Ayrıca, kendisini şiiri vasıtasıyla tanımaya, anlamaya çalışmaktadır. Bazı şiirlerinde kendisiyle söyleşiyor. Bunlarda şairin iç sesinin dışavurumu söz konusu. Bazen de kendisinin sessiz, sakin yanlarını/yönlerini eleştiriyor. Kendisini duyulmayacak kadar uzak bir sessizlik olarak vasfetmektedir. Ayrıca yanlış bir zamanda yanlış bir yerde yaşadığını düşünmektedir 'Yanlış Meczup' şiirinde.
O, hayatla ve dünya ile barışık değildir. Buna rağmen insan, yaşama macerasını son ana kadar sürdürmek zorundadır. Gölgesine sığınamadığı bir dünyadan belki de silik bir gölge olarak geçmektedir. Ömrün bir ağaç gölgesinde geçen bir öğle vakti kadar kısa olduğunun farkında.
Suavi Kemal Yazgıç, aynasını hayata tutuyor direkt. İlhamını da günlük hayattan alıyor. Günlük yaşamda kullanılan pek çok kelimeyi şiirine alıyor: "çay, ince belli bardak, gölge, ayna, taş plak vs." Öte yandan o, gerçek kelimelerin, hakiki cümlelerin peşinde. Yalanla, süfli olanla işi yok. " ve ekleniriz/ nice sürüklenenlere" (Hayf, s. 78)
Bazen küçük duyarlılıkların şiirini yazıyor. Psikolojik derinliği de olan şiirler bunlar. İroniyi de yerinde ve dozajında kullanıyor şair. "yanlış nehirde yıkanıyorum/ dünyadan arınmak için/ dünya çamuruna batıyorum" (Dünyaya Reddiye, s.47)
Ayrıca onun dünyasında harfler, kelimeler, cümleler çok önemli. O sözü, kelamı önemsiyor. Fakat gerçek kelimelerin, hakiki cümlelerin peşinde. Ve şiiri hakikate giden bir yol olarak görüyor. "hamdık yollarda/ kendimizi dünyadan sandık" (Hayat, s.33) "o ağaç gölgesinde bekliyor beni dünya" ( Hayat Ağacının Gölgesi, s. 34). Bir şiiri, 'Kelimeler' başlığını taşıyor. Bir kelimenin manasının ne kadar derinden çıkacağını merak ediyor. Eceli gelen kelimelerin belki sözlüklere defnedilebiceğini, ancak ölen kelimelerin ruhunun nereye gideceğini merak ediyor. İnsan yaşadığı kadar yazdıklarıdır da bir bakıma. Bu yüzden sözlerini düşünerek söylemektedir. İpin diğer ucunda ise dünyaya dalan insan vardır. Yine Yusuf peygamber ve kuyu metaforu bazı şiirlerinde öne çıkmaktadır.
Hayata çevresindekilere karşı müthiş bir gözlem gücü söz konusu. Kulağa hoş gelmeyen, bu olmamış denilebilecek mısralar yok şiirlerinde. Bazı şiirlerinde farklı arayışlara ve denemelere giriyor. "Kıyametin Kıymeti" adlı şiirinde Yahya Kemal'e nazirede bulunuyor. "bin parça olur yüzüm/ kırılınca zaman aynası" beyti, kitabın en muhteşem dizelerinden beyitlerinden birisi bence. Bu kitaptaki birkaç dize Behçet Necatigil'in ve İsmet Özel'in dizelerini çağrıştırıyor.
Suavi Kemal; çevreye, tabiata, canlılara ve insana karşı son derece duyarlı bir şair. Dikkatli, rikkatli, yufka yürekli. O derviş meşrep tabiatlı ve aynı zamanda tasavvufi derinliği de olan bir şair. Şiirlerinde inancın, imanın her dem taze ve yeşeren sözcüklerini kullanıyor. Öte yandan bir hayat bilgeliği ve felsefi derinlik söz konusu şiirlerinde. Lafı evirip çevirmeden asıl soruyu soruyor: "Nereye gidiyorsun?" Bazı şiirleri ise dua ve naz makamında.
Bu kitabında ön plana çıkan temalardan birisi de zaman mefhumu. Zaman, insan için çok değerlidir. Ömür dediğimiz şey de aslında kişileştirilmiş bir tarih şeridinden farklı bir şey değildir. Zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmayan bir insan, hayatı da tam ve doğru olarak yaşayamaz. 'İkindi Mektubu' adlı şiirinde kaçırılan namaz vaktine veya zamana hayıflanma söz konudur.
Modern ve şehirli hayat, aslında bir trajediyi de bünyesinde barındırmaktadır. Şehirli insan ekmeğinin peşinde koşarken yaşamaya fazla fırsat bulamamaktadır. Üstelik yaşam koşulları da temiz ve ferah değildir. Şair büyük şehirde yaşamasına rağmen bu hayat şeklinin tabii olmadığının farkındadır. Büyük şehirlerde insan topraktan uzaklaşarak kutu gibi apartman dairelerine mahkûm olmaktadır. Şair ranta, haksız kazançlara, çarpık kentleşmeye, burjuvazinin insanı sömürmesine karşı çıkıyor. Zulme ve adaletsizliklere karşı kalemini, şiirini siper yapmaya çalışarak; mazlumların, kaybedenlerin, yenilmişlerin safında yer alıyor. " bir ufkumuz vardı/ şehri kat karşılığı vermeden önce" diyerek maddi kazanç peşinde kaybettiklerimizi bize hatırlatıyor.
Şair bu kitabında insan için ölümün mukadder olduğunu ve son ve tek gerçeğin ölüm olduğunu şiirsel bir dille hatırlatıyor bizlere. "Hayat, zaman, dünya, ömür, ölüm" kavramlarını sorgulamamız gerektiği üzerinde duruyor. Gidememenin, olamamanın, olgunlaşamamanın acısını ve tahassürünü yüreğinde hissediyor. Şair, anladığı kadarıyla ulaştığı hayat gerçeklerini okuruyla paylaşıyor.
Çağdaş, modern şiirinin olanaklarından yeterince yararlanıyor. O, kelimeleri mümkün olduğunca tasarruflu, minimal kullanıyor. Darası alınmış, net dizelerle çıkıyor okurun karşısına. "ölü bir çocuktum/ yanlış denizlerde/ yanlış kıyılara vurdum" Onun şiirinin gizli politikaları var. Bağırıp çağırmadan, başkalarına hakaret etmeden, zihnindekileri ve kalbindeki hisleri şiir hamurunda mayalıyor.
Kendine özgü bir dile ve üslûba ulaşmış şair. Genelde kısa mısralarla basit ve net yazıyor. Şiirleri kapalı değil, açık ve anlaşılır. Kafiye ve ses tekrarlarından, söz sanatlarından, özellikle benzetme ve kişileştirmelerden yoğun olarak yararlanıyor. 'Ağır Aksak' şiirinde 'ağır' kelimesi tam on üç defa geçiyor. "ağır aksak gelen/ tam vaktinde beni bulacak ecelin" (Ağır Aksak, s.54)
Suavi Kemal'in duru, sade ve doğal bir şiir dili var. Şiirleri ilk bakışta son derece rahat söylenmiş, kolay yazılmış intibaını veriyor insana. Kelimeleri de ölçüp biçerek tasarruflu kullanmaya çalışıyor. Sufliyata, argoya asla pirim vermiyor. Latif, aydınlık, güzel bir atmosfer oluşturmaya çalışıyor şiirlerinde. Zaman zaman da gözlemlerden, anlık izlenimlerden yola çıkararak kotarıyor şiirini. Sıradan insanların yaşadıkları fakat üzerinde düşünmedikleri ve belki de bu yüzden künhüne vakıf olamadıkları o özel anları şiir diliyle ebedileştiriyor. Bu esnada kamerasının objektifini zamanın farklı anlarına, hayatın değişik sahnelerine yöneltiyor. Duru, düzgün, akıcı bir dille samimiyet dolu başarılı şiirlerle okurunu selamlayan Suavi Kemal Yazgıç'ı tebrik ediyor, yeni çalışmalarını iştiyakla bekliyoruz.
Tövbe Gölgeliği
Suavi Kemal Yazgıç
Profil Kitap
İstanbul, Kasım 2017.
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 29.05.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 21.05.2023 23:43