Türk Töresine Göre Aile

Giriş
İlk insan Hz Âdem'in yaratılmasından sonra zevcesinin de yaratılmış olması bize bir şeyi açıkça göstermektedir. O da insanlığın başlangıcından bugüne kadar, fıtrat gereği insanın hiç bir zaman yalnız yaşamadığı belki de yaşayamayacağıdır. Bu bir şeyi daha göstermektedir aslında. İnsan, başka insanlarla birlikte yaşamaya meyillidir. Böylece toplum dediğimiz sosyal yapı ortaya çıkar. Aile bu sosyal yapının hem merkezi hem temelidir. Sosyal yapının temeli olan aile kurumu, tarihin her döneminde var olmuştur. İlkel toplumdan, endüstri toplumuna kadar hemen her toplumda, aile kurumuna rastlanmaktadır.
Türklerin, İslamiyet öncesi sosyal yapıları başta Orhun Kitabeleri olmak üzere yazılı ve sözlü kaynaklarda yer almaktadır. Bu sosyal yapı; oguş (aile), urug (aileler birliği), bod (boy, kabile), bodun (boylar birliği) ve il (devlet) yapılanması görülmektedir. Aile, oguş ifadesiyle karşılanır. Oguş Türk toplum hayatının en küçük birimidir. Hunlardan itibaren Türkler ailenin güçlü yapısını korumaya önem vermişlerdir. Türk milletinin güç merkezidir aile. Ailenin bozulmasına devletin savaş kabiliyetini oluşturan insan gücünün yok olması anlamı yüklenmiştir. Aile kurumu için evlilik önemlidir. Toplum hayatında tartışılmaz bir öneme sahip olan aile kurumu aynı zamanda devletin bekası için de önemlidir. Kaşgarlı Mahmud oguş sözcüğünü oymak, hısım, akraba anlamında tanımlarken aile, hısım sahibi olmak anlamında oguşlanmak; aile, hısım sahibi anlamında oguşlug sözcüğünü vermiştir. (Divan-ı Lügat'it Türk) Türk aile yapılanmasında akrabalık ön plana çıkar. Sosyal hayat, bir arada yaşama kültürü üzerine kuruludur. Buna töre adı verilir. Töre yazılı olmayan kurallar bütünüdür. Töre, türemek, yaratılmak, düzenlenmek, şekil almak anlamlarına gelir. Türklerde devlet kurma, teşkilatlanma yeteneğinin kaynağı töredir. Bunun oluşumu için asgari şartlar da ortaya konmuştur. Bu duruma bir şahit gösterelim: "Töre hükümleri değişik şartlar altında etkinliğini sürdürebilmek için değişebilirdi. Ancak, törenin bazı hükümleri kesinlikle değişmez idi: Bunlar; Könilik (adalet), Uzluk (iyilik), Tüzlük (eşitlik), Kişilik (insanlık)…" (Ahmet TAŞAĞIL'ın KÖK TENGRİNİN ÇOCUKLARI, Bilge Kültür Sanat) kitabında; Bu asgari şartlar çerçevesinde Türklerin oguş, urug, boy, budun biçiminde yatay bir düzen içinde akrabalarıyla bir arada bulunması, onlara bütünlüklü bir sosyal yapı imkânı sağlamaktadır. Bu bütünlüklü yapı doğrudan devlet teşkilatlanması demektir.
İslam öncesi dönem Türk toplumlarında aile yapıları arasında farklılık yoktur. Hemen hepsi göçebedir, ekonomik faaliyetleri hayvancılıktır. Dinleri Gök Tanrı dinidir. Burada Maniheist olan Uygurları ve Budist olan bazı Türk boylarını istisna saymak gerekiyor. Ancak şunu da ifade etmek gerekir; dinleri, ekonomileri, yerleşim şekilleri değişse de aile yapısının değişmediği söylenebilir. Durumu Türklerin tarihteki en eski toplumlardan olmasıyla, aile yapılarının köklü oluşuyla izah etmek mümkündür. Dönemin genel kabulü olsa gerek, çağdaşı birçok toplumdaki gibi ataerkil bir yapıda olduğu görülmektedir. Bu da daha çok bozkır kültürünün ve savaşçı toplum olmanın gereğidir.
Örf ve Adetler
Eski Türklerde aile hukuku alanının sınırlarını esas olarak uygulanagelen örf ve adetler belirlemektedir. Bu örf ve adetler yaygın ve tutarlı bir biçimde uygulanmıştır. Sonraları örf ve adet kuralı olmaktan çok örf ve adet hukuku haline gelmiştir. Yaygın ve tutarlı uygulamada toplumun her kesiminin müdahalesi söz konusudur. Kuralın uygulanmasından toplumun her ferdi sorumludur ve müdahale hakkı vardır. Bu hakkı ona töre verir. Bu kuralların örf ve adetlerle oluşması, diğer bir deyişle bu kurallara devlet müdahalesinin görülmemesiyle değil aksine devletin de temelde bu örfe bağlı olmasıyla açıklanabilmektedir. Aile hukuku kurallarının eski Türk topluluklarının tamamında neredeyse aynı biçimde uygulanması, boylar arasında büyük farklılıkların ortaya çıkmasını engellemiştir.
Orhun Yazıtları (İlk kaynaktır.) başta olmak üzere eski Türklerden kalma kaynaklar yazıldıkları dönemin ekonomik, sosyal ve siyasal özellikleri hakkında oldukça ayrıntılı hükümler içeriyor olsa da, hukuki çeşitliliğe sahip değildir. Bunun sebebi de toplumun neredeyse tektip oluşuyla açıklanabilir. En fakiri de en zengini de aynı şartlarda yaşamaktadır.
Türkçe üzerine yapılan incelemeler de, eski Türkler hakkındaki önemli diğer kaynaktır. Eski Türkçede aileyle ilgili kelimelere (oguş, oguşlug, oguşlanmak vb.) bakılarak çeşitli aile kurumlarının toplumda ne derecede önemli olduğunu görmek mümkün olmuş durumdadır. Hemen bütün açık kaynaklarda Türkçede bir erkeğin birden fazla evlilik yapmasıyla ilgili bir kelime olmaması, çokeşlilik kurumunun olmadığına dair bir veridir. Burada da kağan ailesinin siyasi evlilikleri istisnadır.
Eski Türklerin aile hukuku ile ilgili önemli diğer bir kaynak da destanlardır. Destanlarda aile hukukuna ilişkin bilgiler doğrudan olmamakla birlikte sosyal hayat hakkında anlatılanlar çıkarım yapmaya elverişlidir.
Ailenin Oluşması
Aile tarihin her döneminde Türklerde toplumsal yapının çekirdeği, devletin temeli olmuştur. İslamiyet öncesi dönemde de bu durum aynı idi. Bu nedenle ailenin önemi büyüktür. İslam öncesi Türk ailesinde en çok göze çarpan özellik, ailede herkesin hür birey olarak kabul edilmesidir. Ayrıca kadına verilen değer de dikkat çekicidir. Çağının çok ötesinde olan bu anlayış sayesinde Türkler yüzyıllardır tarih sahnesinde var olmuşlardır. Buna bir şahit: Kaşgarlı Mahmut'un Divan- ı Lügati't- Türk adlı eserinde de eşlerin birbirlerini serbestçe seçtiklerini söylemektedir.
Türklerdeki aile yapısı gücünü topluma aktaran bir yapıdır. Köklü bir sosyal yapıya sahip olmak zaten güçlü aileyle mümkündür. Bu bizi doğrudan neslin korunması gerçeğine götürür. "Oğuz Türklerinde zina hadisesinin kabul edilemez bir suç sayılması, istisnai de olsa zina edenlerin en ağır şekilde cezalandırılmaları, Yakut ve Altay Türklerinde kız kaçırma ile kurulan evliliklere meşru olmayan evlilik gözüyle bakılması, Türklerin sahip oldukları aile yapısını göstermesi açısından önemlidir. Aile yapısının sağlam tutulmasıyla güçlü bir toplumun temeli atılmış olmaktadır. Çekirdek bir unsur olarak aile; ordu ve devletin de temel taşıdır. Bundan iki bin yıl önce Türkler aileyi sosyal yapının esası olarak korumuşlar ve ailenin devamlılığını ve bölünmezliğini sağlamak için bazı tedbirler almışlardır. Levirat adı verilen aile düzeninde babaları ölen ailelerde büyük çocuklar annelerini ve küçük kardeşlerini himaye etmek mecburiyetindedirler. Eğer kardeşlerden biri ölürse en büyük kardeş ölenin ailesini kendi ailesine katar. Ölen kardeşin çocuklarının başka ailelere katılıp soyadlarını değiştirmelerine kesinlikle izin verilmezdi. Aile içinde taviz verilmeyen hususlardan biri de aile bireylerinin Türk adlarını kullanmalarıdır. Böylece hem ferdin, hem ailenin, hem de toplumun kimlik arama problemi ortadan kalkmaktadır. Türk ailesinin diğer bir özelliği de devlet ve orduyla en üst seviyede bütünlük sağlamış olmasıdır." (https://www.ailegazetesi.net/kultur/islamiyet-oncesi-turklerde-aile/)
Evlilik
Eski Türklerde evlilik kurumu günümüzdeki uygulamalara çok yakındır. Evlenme sırasında, benzeri Anadolu'da görülebilen uygulamalar vardır. Erkek tarafı, kızın ailesine "kalın" adı verilen bir miktar para veya mal verirdi. Aslında nazik bir hediye olan kalın, kızın yetiştirilmesine karşı bir teşekkür anlamına gelirdi. Kalın, yaygın olarak taksitle ödenirdi. Fakat kız kaçıranlara, kalını peşin olarak ödeme zorunluluğu vardır. Kalını bir satış bedeli olarak yorumlamak yanlıştır. Çünkü eski Türk toplumlarında kadının, çağdaşı toplumlara göre sahip olduğu mevki onun evlenme sırasında bir mal gibi alınıp satılmasına engeldir. Eski Türklerde babadan sonra aileyi anne temsil eder, dolayısıyla annenin yeri, babanın diğer akrabalarından ileri olurdu. Eski Türklerde bir evlilik gerçekleştiği zaman, her iki tarafın yurduna gidilmez ayrı yurt (çadır) açılırdı. Erkek baba ocağından hissesine düşen malı alır; kız da çeyizini getirirdi. Erkek ve kız, mallarını birleştirerek, ortak bir ev kurarlardı. Yeni evlenenlere temiz ve beyaz yeni bir çadır yapılır, buna ak ev denirdi. Bu şartlarda kurulan yeni ev, ak ev, Türkler için bir mabet gibi kutsal sayılmıştır. Türk topluluklarında yakın akraba ile evlenme de görülmez. O dönemde Roma, İran ve Grek toplumlarında yakın akraba ile evlenme oldukça yaygındır. Bunun dışında görücü yoluyla evlenmeye de pek rastlanmaz. Radloff, Altaylılarda kadın ve erkek arasındaki konuşma ve görüşme serbestisinin çok uzak geçmişlere dayandığı kanısındadır. (Erzincan Kemaliye İlçesindeki Yaygın Halk İnanışları- Hüseyin Yıldırım). İbn Fadlân, Oğuz subaşısının ve misafir kaldığı bir Oğuz'un tek karıları olduğunu görmüştü. Onların kadınlara karşı saygı sevgi ile davrandıkları görülüyor. Kadınlar kızdıkları zaman kocalarına sert ve acı sözler söylüyorlar. (İSLAMİYETTEN ÖNCE TÜRKLERDE AİLE VE KUTADGU BİLİG'DE TÜRK AİLESİ, Murat ÖZTÜRK). Konargöçer bozkır toplumunda bir boyun nüfusu en önemli gücü olmuştur. Dolayısıyla aileye gelin olarak gelen her kadın, ailenin ferdi sayılmıştır.
Aile ve Değer
Türk aile yapısının ataerkil göründüğü malum ama esasen ataerkil değil; ataya bağlı bir aile yapısıdır. Ailenin bütün fertlerinin temel hakları koruma altındadır. Her ferdin söz ve miras hakkı vardır. Dolayısıyla aileyi oluşturan her ferdi ailenin –özellikle babanın- sahipliği değil özgür bir fert görmek gerekir. "Türk ailesi, çağdaşı toplumların ailelerinden her yönüyle daha medeni ve daha ileri anlayışlara sahiptir. Örnek vermek gerekirse; o dönemde diğer toplumlarda görülen çocuğun satılması, öldürülmesi (Grek, Çin, Hint, Roma), kız çocuklarının hiç değer görmemesi ve diri diri gömülmesi (Arap), kardeşi ve kızları ile evlenme (Hint, İran), birbirlerinin karılarını satın alma, karısının çocuk yapması için başkasına takdim etme (Grek, Hint, Arap), kadınları yakma (Hint) gibi insanlık dışı adetlere Türklerde hiç rastlanmamaktadır." (İSLAMİYETTEN ÖNCE TÜRKLERDE AİLE VE KUTADGU BİLİG'DE TÜRK AİLESİ, Murat ÖZTÜRK). Bu durumu Dede Korkut Hikâyelerinde de bariz şekilde görmek mümkündür. O hikâyelerde özellikle Deli Dumrul ile eşinin birbirleriyle diyalogları, Dirse Han'la eşinin diyalogları konuyu anlamaya yeterlidir. İslam öncesi Türk toplumlarında kadın, eşinin sosyal ve siyasi faaliyetlerinin neredeyse tamamında yer alır. Avda, toyda, savaşta, ziyafette, dini meselelerde hep erkekle birliktedir.(Türklerde Kadın ve Aile, Necdet SEVİNÇ).
Sonuç
Türk tarihinin İslam öncesi dönemi birkaç bin yılla ifade edilir. Kaç bin yıl olduğundan emin olmak mümkün değildir. Bu geçmiş, bir rivayete göre Nuh peygamberin oğlu Yafes'e, başka bir rivayete göre Hz İbrahim'in üçüncü eşi (!) Kantura'ya dek uzanır. (Peygamberimizin bir hadisinde Kanturaoğulları olarak geçer. - Davud, Mehalim 10-/ Ayrıca Dede Korkut Hikâyelerinde geçen "Kanlı Koca Oğlu Kanturalı" hikâyesi de bir çıkarım noktasıdır.) Bu belirsiz süreç içinde çok sayıda Türk boyundan söz edilebilir. Bu durum Türk boyları arasında aile yapısının farklı olabileceğini de gösterir aslında. Ancak genel yapı aynı ya da benzer-yakın kalmıştır. Bu durum bize asimile olmayan bir toplum yapısını gösterir. Kendisini koruyan toplum da güçlü devlet üretir.
İslam öncesi de İslami Dönem de Türk aile yapısı asırlar boyunca töreye bağlı aile yapısıyla dünya tarihi için başat öneme sahiptir. Ancak Türk milleti, günümüzde en değerli birikimine, aileye yapılan bir saldırıyla karşı karşıyadır. Gelenek ve göreneklerinden uzaklaşma arazı müthiş bir yayılma gösteriyor artık. Toplum modernleştikçe, evlilik de moderniteye bağlı paradigma gereği kısıtlanma olarak algılanmakta; aile kurumu, ahlak dışı, toplumu temelden sarsan, amaçsız, başı boş bir hayat tarzının tuzağına düşmek üzeredir. Boşanma oranları da kurulan yuvaların o yuvaları oluşturan kişiler temelinde diğerkâmlık ve fedakârlık değerinin göz ardı edilmesiyle orantılıdır. Toparlamak gerekirse, aile kurumu toplumun ve devletin temelidir. Bu temel maalesef zayıflamakta ve en küçük sarsıntıda yıkılmaya yatkın durumdadır. Dolayısıyla ailenin korunması her şeyden önemlidir. Bireyden topluma ve devlete kadar herkes ve her kurum üzerine düşeni yapmak zorundadır.
Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 09.04.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 24.03.2025 11:19