Türkçemizin Çiçeği Çocuklar İçin Şiir: Cahit Ökmen
Tarih boyunca şairler şiirleriyle bir duruş sergilemişlerdir ve şiir söylerken/yazarken bir amaçları vardır. Sevgili Sevgili Cahit Ökmen, çocuklara yönelik şiir söylemeniz/yazmanızdaki amaç ve temel duygu nedir? Çocuklar için şiir yazmaya ne zaman başladınız? Niçin çocuklara şiirler yazıyorsunuz?
Yaklaşık on yıldır çocuklar için şiir yazıyorum. Bunda, bir eğitimci olarak çocukların dünyasını, dil ve yaşantı evrenini daha içerden deneyimlemenin, bu deneyimi şimdi on iki yaşında olan kızımla paylaştığım anlarla somutlamanın büyük payı var.
Çocuklara, sözcüklerin nasıl şahane bir oyun arkadaşı olduğunu sezdirmek için yazıyorum. Dille yaşamı ve dünyayı keşfederken, dilin ne denli eğlenceli, sihir dolu, şaşırtıcı olduğunu hissettirebilmek için yazıyorum. Çocukların, "sezgi-bilinç-içgörü"ye dayalı bir yaşama kültürü ve duyarlığı geliştirmelerine, eğer yapabiliyorsam onların dünyaları içinden katkı sağlamak için yazıyorum.
Çocukların doğduğu andan itibaren ninniler aracılığıyla şiirsel metinlerle tanıştığı hepimizin malumu. Ninniler sizce bireyi şiirle tanıştıran ilk metinler olarak doğru seçimler mi?
Neden olmasın? Şiir kitabımdan bir dize: "Odalardan bir kelebek şarkısıyla uyku akardı". Ninniler o kelebek şarkılarıdır belki. Yeraltı suyu gibi akan bir ezgiyle bir şefkat sarmaşığı. Bebek belleğinin sesle, ritimle, anne nefesiyle yumuşacık nakışlanması. Sesin ve sözcüklerin büyüsünün göbek kordonu gibi bir anısı belki…
Peki çocuklar için söylenen/yazılan şiirler nasıl olmalıdır? Dil işçiliğinden çocuk sesini yakalamaya kadar hangi hususlara dikkat edilmelidir? Çocuklar için yazılmış şiirlerin başat özellikleri neler olmalıdır?
Şiirin bir çocuğun yaşamında karşılık bulması; onda heyecan, merak, ilgi oluşturması, şiirdeki sözcükleri bir oyun arkadaşı gibi hissetmesine bağlı. Kendi sesini duymasına, kendince yorumladığı dünyanın genişliğine şaşırmasına, o genişlik içinde şairin imgelem gücüyle kendisiyle tanıştırdığı her şeye şahane bir oyunun içindeki coşkusuyla temas etmesine.
Bir şair ve eğitimci olarak vurgulamak isterim ki didaktik söylemlerden, mesaj kaygısından, birtakım görüşleri, değerleri dikte ettirmekten ne kadar uzak durulursa çocukların sahici dünyasına o kadar yakın olunur. Çocuğu şiirde "özne" değil, "nesne" olarak görmek, çocuğa "alt kategori bir okur" olarak yaklaşmak, yapmacık bir dille "basitlik" ve "yalınlığı" karıştırma tuzağına düşmek çocuklar için yazılan şiirlerde titizlikle kaçınılması gereken olumsuzluklardır. Dilin dönüştürücü ve özgürleştirici estetik ölçütleri, çocuğun gelişim dönemine uygun bir dille çocuk şiiri için de geçerlidir.
Şiirin sesi yaşamın sesidir aynı zamanda. Çocukların yüreğine işlenen o dizelerin müziği her duyguyu barındırır. Çocuklar için yazılmış şiirlerde toplumsal durumların, acıların, göç ve savaşların işlenmesine nasıl bakıyorsunuz? Sizce güç konular şiirlerde yer almalı mı?
Dilin içindeki yolculuk elbette ki çocuk okur için de bir keşiftir; bu keşif toplumsal olguları, bu olguların bireylerin yaşamlarındaki izlerini de içerir. İnsan olmanın, yaşam inceliklerini fark etmenin, iç görü kazanmanın, sezmenin, hayatın içinde bir duruş edinmenin keşfidir bu aynı zamanda. Yazar, toplumsal adalet aktivisti L. R. Knost'un çok önemsediğim bir sözünü alıntılayayım: "Bizim görevimiz çocukları zalim ve kalpsiz bir dünyaya karşı güçlendirmek değildir. Bizim görevimiz dünyanın zalim ve kalpsiz olmamasını sağlayacak çocuklar yetiştirmektir." İki durum birbirinden ne denli farklı, değil mi? Birincisi karanlık, her türlü adaletsizliğin ve kötülüğün olduğu bir dünyaya uyum sağlamayı, eklemlenmeyi, ikincisiyse o karanlığı yırtacak bir bilinçle harekete geçmeyi öneriyor. Yani diyor ki L.R. Knost, "Ey insanlar, insancıl bir yaşama kültürüne ihtiyacımız var." İşte o insancıl yaşama kültürünü yaratmanın yolu sanattan, edebiyattan, şiirden geçiyor. Dünyanın zalim ve kalpsiz olmamasını sağlamak; çocukların küçük yaşlardan başlayarak özgürlüğü, yaşama hakkına saygıyı, barışı, "öteki"nin anlamını ve hukukunu içselleştirdikleri "sezgi-bilinç-içgörü"ye, düşünme ve içselleştirme kültürüne dayalı bir duyarlığa sahip olmalarıyla olanaklı.
Çocuklar, yaşamın hep olumlu, mutlu, eğlenceli, sorunsuz yanlarıyla karşı karşıya gelsinler; böylece, onları koruduğumuzu ve "mutlu, sevgi dolu, barışkın" bir yaşama hazırladığımızı düşünüyoruz. Böylece onların çok küçük yaşlardan başlaması gereken bütüncül insani algılarının yolunu kesiyoruz, hissetmelerini özgür bırakmıyoruz. Bu duyguların ve yaşantıların varlığını bilmek onlara zarar vermez tam tersi onların insanlık algılarını çok daha bütüncül ve derinlikli kurmalarının önünü açar. Başka insanlara, dünyaya ve doğaya sahici bir duyarlık geliştirme becerisi böyle gelişir.
Şiir günümüz çocukları için biçilmiş kaftan. Hem kısa metinler oluşu ile hem de çocukların imgelem dünyasına hitap etmesi ile… Tüm bunlara rağmen çocuklar için kaleme alınan metinler genellikle kurmacadan ibaret. Esasında çocuk edebiyatının zirvesini şiir oluştururken şiirin çocuk okurlarla yeterince buluşmadığını gözlemliyoruz. Bunun sebepleri sizce neler olabilir?
Gülten Akın'ın "İnsanlar bir gülü bir senetle / değiştirmeye alıştılar" diye başlayan "Gül İçin İlahi" şiirinin bu sorunun genel bir yanıtı olduğunu söyleyebilirim. Her şeyden önce, baş döndürücü bir erozyona uğrayan insancıl duyuş-seziş (elbetteki bunun birçok siyasal-toplumsal-kültürel belirleyicisi var) yerini benmerkezci, ötekileştirici tutum ve davranışlara bıraktı. İnsanın içindeki gökyüzü kabalık ve sığlık kumaşıyla örtüldü, örtülüyor. Şiir dili, dil algısı güdük, gelişmemiş insanlar için anlamsız ve ürkütücüdür. Şiirin düşünceyi-duyguyu-yaşantıları birbirine ilikleyen rengarenk düğmeleri yaşanan söz konusu erozyon içinde ruhumuzdan bir bir söküldü. Çokluk, "şiir dili"nin bütünüyle gündelik dilden kopuk, "uzaylı" bir dil olduğu yargısına sahip. Bu genel durumdan hareketle, eğitim kurumlarında, çocukların şiirle karşılaşması "şair burada ne söylüyor" yaklaşımıyla, şiirin serin sularında yüzmeden, patikalarında dile-insana-hayata dair keşifler yapmadan "tema" buldurmayla sınırlı. Oysa, çocukların dili ve dünyayı kavramalarında şenlikli, oyunsu olanaklar yaratan her tür anlatım tekniği çocuk şiirine de dahildir. Bu anlatım çeşitliliğiyle donanmış şiirlerin çoğalması, bu şiirleri çocuklarla buluşturacak ebeveyn ve eğitimcilerin sayısının artması elzemdir. Çocuklar birtakım kavramların, değerlerin aynı tarzda, benzer duyuş, düşünüş ve imgelerle önlerine konmasından son derece sıkılmış ve bezmiş durumdalar. Bunda, yukarıda da değindiğim çocuğa "alt kategori bir okur" olarak yaklaşmanın, yapmacık bir dille "basitlik" ve "yalınlığı" karıştırmanın büyük payı var elbette.
Şiir çocuğa ne katar? Çocuklar neden şiir okumalı?
Alışılmış bir dilin ve bakışın dışına çıkarak dünyayı ve hayatı yorumlamanın oyunsu heyecanını hissettirir şiir çocuğa…
Düş gücünün dildeki görkemini kavratır.
Dil ögelerinin, sesin, sözcüklerin bir araya gelişinde sonsuz çeşitlilikte anlam yaratabilme olanaklarını sezdirir.
Bir dilin söz varlığını bir sihirbaz gibi kullanmanın inceliklerini sezebilir. Bu ona anadili sevgisi kazandırır.
Son olarak sizden bir şiir dizesi istesek... Sizi yormayacak ise birkaç dize de kabulümüzdür.
Son yazdığım bir şiirden bir bölüm:
sorarlar tuhaf tuhaf
"şair burada ne söylemiş"
o şair var ya akıllım
uzanıp çimlerine sayfaların
gökyüzünün aynasında
tararız saçlarımızı
o benim arkadaşım
Yazar: Ayşegül SÖZEN DAĞ - Yayın Tarihi: 11.10.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.06.2024 15:39