Türkçemizin Çiçeği Çocuklar İçin Şiir: Gülsevin Kıral
Tarih boyunca şairler şiirleriyle bir duruş sergilemişlerdir ve şiir söylerken/yazarken bir amaçları vardır. Sevgili Gülsevin Kıral, çocuklara yönelik şiir söylemeniz/yazmanızdaki amaç ve temel duygu nedir? Çocuklar için şiir yazmaya ne zaman başladınız? Niçin çocuklara şiirler yazıyorsunuz?
Tekerlemelerden esinlenerek nazım şeklinde yazılmış masallardan, öykülerden oluşan iki şiir kitabım var. 2007 yılında Günışığı Kitaplığı tarafından basılan Berber Pire Tellal Deve, genellikle masalların başında, kimi zaman da ortasında, sonunda söylenen tekerlemelerden mülhem yeni masallardan oluşuyor. 2019 yılında yine Günışığı Kitaplığı tarafından basılan Sarımsaklanır mı Kedi?'de de aynı izleği sürdüm ve bu kez günlük hayatta rastladığımız tekerlemelerden öyküler oluşturdum. İki kitap da oyunbaz ve halk edebiyatından yola çıkan, onun motiflerini kullanarak yazılmış masallardan, öykülerden oluşuyor. Karakterler, motifler halk edebiyatından gelmekle birlikte, kitaplarımda kimi zaman da bugüne dair duruşlarla yer alıyorlar. Nasreddin Hoca'nın kalburunu samanların içine saklayan karısı, köyün hayvanlarını telef edince çobanlığı karısına devretmek durumunda kalan, buna karşılık ev işlerini büyük bir özen ve zevkle yapan Keloğlan, masallarımda ve öykülerimde vücut bulurken, sevdiği kızın kalbini kazanmak için Kaf Dağı'nın ardındaki Zümrüdüanka kuşunu getirmek için atlas karıştıran çocuklar da var kitaplarımda.
Şiir yazmadaki amacım ve temel duygum konusunda, şiiri çocuk edebiyatından ayırmadan cevap vereyim. Yazmaya başlarken genellikle kafamı kurcalayan, üzerinde düşündüğüm bir olgu oluyor. Bununla birlikte yazarken çocuğa yol göstermekten, ona bir ders vermekten kaçınıyor, birlikte düşünmek üzere bir temel oluşturmak gayesiyle yazıyorum. Ancak temel amacım çocuğun okurken haz alması, keyifli vakit geçirmesi.
Çocukların doğduğu andan itibaren ninniler aracılığıyla şiirsel metinlerle tanıştığı hepimizin malumu. Ninniler sizce bireyi şiirle tanıştıran ilk metinler olarak doğru seçimler mi?
Ninniler, tekerlemeler, masallar… Çocuğun okumayı öğrenmeden önce, metnin ahengiyle, ritmiyle, tekrarlarla, söz oyunlarıyla ilk tanışıklığı. Bunlar çocuğun imgelemini zenginleştirir, dille oynamasını, dili kendisinin kılmasına olanak tanır. Bunlar bir seçimden ziyade, hayatın içinde doğal olarak çocuğun karşısına çıkarlar ya da daha doğru bir ifadeyle eskiden günlük yaşamın bir parçasıydılar. Ancak aile yapımızın geniş aileden çekirdek aileye doğru evrilmesiyle sözlü edebiyatımızın bir sonraki nesile aktarımı kesintiye uğruyor. Örneğin okul ziyaretlerimde çocukların fazla tekerleme, masal bilmediğine şahit oluyorum. Bu da çocuğun söz oyunlarıyla, uyaklarla, metaforlarla buluşmasını, dille oynamasını geciktiriyor.
Yine de bu boşluğun doldurulabileceğine dair bir umut taşıyabilir, nitelikli okul öncesi resimli kitaplardan el vermesini isteyebiliriz. Hitap ettiği yaş grubu nedeniyle az kelime ile çok şey ifade etmesi ve renkli görsellerle bezenmiş olması gereken bu kitaplar da çocuğun dil ile tanışmasında önemli bir rol üstlenebilir ve imgelemini zenginleştirebilir. Bu nedenle nitelikli resimli kitap üretimini çok önemsiyorum.
Peki çocuklar için söylenen/yazılan şiirler nasıl olmalıdır? Dil işçiliğinden çocuk sesini yakalamaya kadar hangi hususlara dikkat edilmelidir? Çocuklar için yazılmış şiirlerin başat özellikleri neler olmalıdır?
Nitelikli bir yetişkin şiir kitabında olması gereken unsurların çocuklar için yazılan şiir kitaplarında da olması gerekir. Seçilen sözcüklerin zihinde zengin imgeler, çağrışımlar yaratması, ritim ve ahenk yoluyla bir müzik barındırması gibi… Ancak çocuk şiirinde seçilen dilin çocuğa, hatta hitap ettiği yaş grubuna uygun olmasını da beklemeliyiz. Çocuğun yaşamına ve zihin dünyasına karşılık gelmeli, çocuk okuduğunda kendisinden bir şeyler bulmalı, şiir sayesinde dilin olanaklarını, daha incelikli, daha estetik bir kullanımı keşfedebilmelidir.
Şiirin sesi yaşamın sesidir aynı zamanda. Çocukların yüreğine işlenen o dizelerin müziği her duyguyu barındırır. Çocuklar için yazılmış şiirlerde toplumsal durumların, acıların, göç ve savaşların işlenmesine nasıl bakıyorsunuz? Sizce güç konular şiirlerde yer almalı mı?
Bu konuda da şiiri çocuk edebiyatından ayırmıyorum. Acılar, göç, savaşlar, ölüm gibi konuları onun edebiyatından ayrı düşünmek, çocuğu hafife almak, onun hayatı anlamasının, anlamlandırmasının önüne ket vurmaktır. Kitaplardan bu konuları ayıklayanlar, televizyonlardan, yetişkin sohbetlerinden bunların çocukların kulaklarına aktığını bilmiyorlar mı? Çocuğa göre yazıldıktan sonra her konu çocuk edebiyatının, çocuk şiirinin konusu olabilir. Çocuğa göre yazmakla kastım, çocuğun baktığı yerden söz almak ve konu ettiğimiz olgularla ilk karşılaşması olabileceğini hatırda tutmak, onları örselememeye dikkat ederek yazmak. Çocuk şiiri deyince ilk aklımıza gelen büyük usta Fazıl Hüsnü Dağlarca, "Çocuk şiirinde yapıyı, nesnelliği, konuları, çocuğa göre daha ince seçmek, ilk duyarlıklar, ilk özgürlükler, ilk ölçüler içinde yazmak gereklidir." der.
Bu ilkeye bağlı kalarak Umut Sokağı Çocukları isimli kitabımda mülteci bir ailenin yaşadığı zorlukları ve İstanbul'da bir mahallede yer bulabilmelerini konu ettim ve Sarımsaklanır mı Kedi? kitabımda Suriye'den gelen bir çocuğun yalnızlığını Geride Kaldı Oyunlarım, Arkadaşlarım isimli şiirimle işledim.
Şiir günümüz çocukları için biçilmiş kaftan. Hem kısa metinler oluşu ile hem de çocukların imgelem dünyasına hitap etmesi ile… Tüm bunlara rağmen çocuklar için kaleme alınan metinler genellikle kurmacadan ibaret. Esasında çocuk edebiyatının zirvesini şiir oluştururken şiirin çocuk okurlarla yeterince buluşmadığını gözlemliyoruz. Bunun sebepleri sizce neler olabilir?
Genellikle çocuğun şiirle ilk buluşması okul kitaplarında rastladığı çoğunluğu didaktik, çocuğa öğüt veren, hamasi şiirler ile oluyor. Bunlar çocuğu özne değil, nesne olarak konumluyor, çocuğun dünyasındaki olayları, duyguları konu almıyor, onlara yeterince karışan, ders veren yokmuş gibi öğretmeye, belli kalıplara sokmaya çalışıyor. Eğer başka örneklerle karşılaşmazsa, çocuk şiire karşı nasıl heves, merak duysun?
İkinci bir nokta olarak da şunu söyleyebilirim. Şiir hacimsiz olmasına rağmen, anlamak, keyfine varmak için daha fazla odaklanmak gerekiyor. Günümüzde çeldiricilerin çok olması, odaklanmayı zorlaştırıyor ve şiir de olumsuz anlamda payını alıyor maalesef.
Şiir çocuğa ne katar? Çocuklar neden şiir okumalı?
Şiir çağrışımları, metaforları yönünden zengin bir ifade şekli olduğu için çocuğun hayal dünyasını besler, imgelemini zenginleştirir. Ancak esas olarak çocuk, şiir vasıtasıyla dille diğer metinlerden çok daha farklı bir ilişki kurar. Kelimelerin çoğul anlamlarını, dilin gücünü fark eder, dil ile oynar, onu kendinin kılar.
Son olarak sizden bir şiir dizesi istesek... Sizi yormayacak ise birkaç dize de kabulümüzdür.
Yazdığım şiirler tekerlemelerden esinlenen öyküler, masallar olduğu için maalesef uzun ve içinden birkaç dize söylemek anlamsız kaçacak. Korkarım şiirin tümünü vererek ben sizi yoracağım. Minarede bir kuş var / Kanadında gümüş var / Eniştemin cebinde / Türlü türlü yemiş var tekerlemesinden esinlenerek yazdığım Tekerleme Şekerleme başlıklı şiirimi buraya aktarmak isterim.
Tekerleme Şekerleme
Saklambaca meraklı Ayşe,
Ali'yle Ahmet misketlere.
Benim derdimse sözcüklerle.
Onları sayar, parlatır her gece
Güzelce yerleştiririm sepetime. Beş bin seksen bir, beş bin seksen iki…
Tam pırıl pırıl etmiştim ki hepsini,
Takıldı elim, devriliverdi sepetim!
Yuvarlanıp gitmesin mi kelimelerim?
Aman! Ya kaybolurlarsa?
Taktım sepeti koluma,
Başladım peşlerinden koşmaya.
Aktım derelerden sel,
Uçtum tepelerden yel gibi.
Ama sonunda yetiştim,
Yakaladım sözcüklerimi.
Nerede? Bir minarenin dibinde
Bir bir topladım hepsini.
Sonra baktım gökyüzüne,
Minarede bir kuş,
Kanadında gümüş vardı.
Derken, kuş çırptı kanadını,
Tüm kent ışıdı, parladı.
Kamaştı gözüm, göremedim,
Önümdeki güvercini zor seçtim. Kuş birden dile geldi,
Dedi: Haydi atla sırtıma
Gidelim uzak diyarlara.
Ne isterim ki daha fazla?
Hemen davrandım ama
O kabul etmedi sözcüklerimi:
Yalnız, bırakacaksın sepetini,
Ağır olur, taşıyamam ikinizi. Az uçtuk, uz uçtuk,
İki kış bir güz uçtuk.
Çeşit çeşit yere konduk,
Soluklandık, gene uçtuk.
Neler gördüm ben neler…
Yüce dağlar, ışıklı denizler… Dost edindim her milleti:
Siyah, beyaz, sarı benizli…
Hem ayrı, hem benzerdi
Her birinin hikâyesi.
Kimi çok dertliydi,
Filini yuttu diye bir yılan;
Saraylar yaptı diğeri
Fındık kabuğundan. Yediğim önümde, yemediğim ardımda,
Rahatım pek yerindeydi, ama
Gittim gideli
Görmedim tek bir rüya.
Derdimi açtım zürafaya
Uzun boynunu devirdi. Dedi:
Sen özlemişsin kelimelerini
Haklısın. Nazlıdır başkasınınki.
Ancak anadilin verir sana
En kıvrak, en ince ifadeyi.
Yazar: Ayşegül SÖZEN DAĞ - Yayın Tarihi: 29.03.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 25.03.2024 18:59