Türkçemizin Çiçeği Çocuklar İçin Şiir: Mehmet Ali Köseoğlu
Tarih boyunca şairler şiirleriyle bir duruş sergilemişlerdir ve şiir söylerken/yazarken bir amaçları vardır. Sevgili M. Ali Köseoğlu çocuklara yönelik şiir söylemeniz/yazmanızdaki amaç ve temel duygu nedir? Çocuklar için şiir yazmaya ne zaman başladınız? Niçin çocuklara şiirler yazıyorsunuz?
Çocuklar şiirin membaıdır. Biz hiç şiir yazmasaydık, bu koskoca boşluğu mutlaka çocuklar doldururdu. Hatta güzel bir şiir okumak istediğinizde çocuklara bakabilirsiniz, onlarla vakit geçirebilirsiniz; ben başardığım zamanlarda böyle yapıyorum. Çocuklara erişebilmekle, onların dünyasında yol alabilmekle şiirin dünyasında yol alabilmek arasında mutlaka benzerlikler var. Öyle olduğunu düşünüyorum. Çocuklar istemezlerse sizin onlara ulaşmanız mümkün değil, bu iş zorla olmaz. Şiir de böyle değil mi?
Çocuklar için şiir yazmaya, şiir yazmaya başladığım ilk anda başladım diyebilirim. Hepimiz çocuktuk, genç olduk, büyüdük, yaşlanıyoruz. Yani aslında her şiir, insanı "çocuk ya da büyük" ayırt etmeksizin söyleniyor ya da yazılıyor. Çocuklar için işaretlenen masalları bir düşünelim, mesela Hansel ile Gretel… Açlık nedeniyle, savaş nedeniyle, salgın hastalıklar veya başka sebeplerle çocukları ormanda bırakmak, orta çağın bilinen uygulamalarındandı. Masalda üvey anne açlıktan çok korkmaktadır, cadının evi ise yiyecekten yapılmıştır, buna rağmen çocukları yemek istemektedir. Baştan aşağıya korku ögeleriyle dolu bu masalı sadece çocuklara has kılabilir miyiz?
Ya da mesela Sezai Karakoç'un 'Ninni'sini hatırlayalım:
"Sana Tanrı armağanı
Desem uyur musun yavrum
Geleceğin kahramanı
Desem uyur musun yavrum
Gözün göğün siyahından
Göğsün güneş kadehinden
Yüzüne nur saçmış Kur'an
Desem uyur musun yavrum".
Bu şiir apaçık belli ki bir çocuğa hitap ediyor, değil mi? Fakat bunu çocuk şiiri diye sınıflandırmamızın bir anlamı var mı, bence yok. Şiir şiirdir. Ben sadece şiirler yazıyorum; büyükler için, küçükler için, kadınlar için, kediler için değil; bunların hepsi ya da hiçbiri için. Fakat şunu itiraf edeyim; büyüklerle anlaşamadığım vakitlerde çocuklar beni çok daha iyi anlıyorlar. Onlarla gerçeği kırpıp kırpıp yıldızlar yapabiliyoruz çünkü.
Çocukların doğduğu andan itibaren ninniler aracılığıyla şiirsel metinlerle tanıştığı hepimizin malumu. Ninniler sizce bireyi şiirle tanıştıran ilk metinler olarak doğru seçimler mi?
Biliyor musunuz, benim bir edebiyat dergisinde (Çerağ) yayımlanan ilk şiirimin ismi "Ninni yâr"dı. Sizin sorunuzda ilan ettiğiniz malum, şiirle tanışmaya dair yargınız günümüzde ne derece doğru, bunu düşünmeliyiz. Geleneksel yapımıza odaklandığımızda elbette ninniler, özellikle annelerimizin huzuru çağıran efsunlu sesleri olarak bile başlı başına şiirdir. Mustafa Ruhi Şirin, ninnilerin "Anne Edebiyatı" olduğunu söyler, ben de kendi ninnisini fısıldayan her annenin şair olduğuna inanırım. Fakat ne yazık ki bugünün insanı şiirden çok uzaklaştı; çocuklara masal, hikâye anlatanlarımızın sayısı bir elin parmakları kadar kaldı, ninniler ise söylenmeye söylenmeye unutuldu.
Fakat biz Necip Fazıl'ın ninnisini nasıl unuturuz:
"Melekler dolanır bu kuytu yerde
Ey gün kadar güzel çocuğum, uyu
Bir gün hasretiyle için titrer de
Anarsın, bu derin tatlı uykuyu"
Ninniler evet en güzel şiirlerdir.
Peki çocuklar için söylenen/yazılan şiirler nasıl olmalıdır? Dil işçiliğinden çocuk sesini yakalamaya kadar hangi hususlara dikkat edilmelidir? Çocuklar için yazılmış şiirlerin başat özellikleri neler olmalıdır?
Aslına bakarsanız "çocuk şiiri" kavramının imkânsızlığından söz etmeliyiz. Sizin sorunuz bu yüzden çok güzel. Çocuk edebiyatı kavramını kalıplaştırdığımız zaman bu alan sınırsızlaşıyor. Yani edebiyatsız işler, "çocuk edebiyatı" kavramıyla sahihleşiyor, önüne gelen burada kalem oynatmaya başlıyor. Sizin de ifade ettiğiniz gibi "çocuklar için" nasihatler, ahlaki öğütler, tecrübe aktarımları elbette mümkün. Fakat sanatın alanı böyle bir alan değil. Bir çocuğun sanat eserinden kapasitesi oranında istifade etmesi ayrı çocuklar için özel eserler üretmek ayrıdır. Çocuklar için ya da gençler için ya da falan kesim filan kesim için sanat eseri ortaya konulamaz. Böyle kaygılarla ortaya konulan şey, sanat eseri olmaz. Ismarlama yazılan eserler bu yüzden sanat değil, zanaat eseri olarak değerlendirilir.
Şiirin sesi yaşamın sesidir aynı zamanda. Çocukların yüreğine işlenen o dizelerin müziği her duyguyu barındırır. Çocuklar için yazılmış şiirlerde toplumsal durumların, acıların, göç ve savaşların işlenmesine nasıl bakıyorsunuz? Sizce güç konular şiirlerde yer almalı mı?
Şiir yolunu kendisini belirler, bu yüzden konuların güçlüğü, acılar, göç ve savaş şiirin kendi seçimidir. Şiir planları aşar, bentleri yıkar… Onu durdurmak ya da tasarlamak, şiirden vazgeçmeye denktir diyebilirim.
Şiir günümüz çocukları için biçilmiş kaftan. Hem kısa metinler oluşu ile hem de çocukların imgelem dünyasına hitap etmesi ile… Tüm bunlara rağmen çocuklar için kaleme alınan metinler genellikle kurmacadan ibaret. Esasında çocuk edebiyatının zirvesini şiir oluştururken şiirin çocuk okurlarla yeterince buluşmadığını gözlemliyoruz. Bunun sebepleri sizce neler olabilir?
Aileler kitaplara yönelirken zannediyorum çocuklarını eğitmek istiyorlar. İşin edebiyatı, bu alanda kalem oynatanlar tarafından da teğet geçilince, olan en çok şiire oluyor. Yani, anne ve babalar istiyor ki; "kitap çocuğuma temizliği öğretsin", ya da işte renkleri anlatsın… Hal böyle olunca da edebi metinlere hele hele şiire pek sıra gelmiyor.
Şiir çocuğa ne katar? Çocuklar neden şiir okumalı?
Çocuk ve şiir ayrılmaz ikilidir. Öncelikle çocuk şiire ilhamı bahşeder, şiir de çocuğa seslerin ahengini eriştirir. Şiir başka bir lisandır, mesela kuşdilidir. Çocuğa temizliği öğretmez, çünkü çocuk zaten temizdir. Şiirle buluşan çocuk kirlenmez. Şiir renkleri anlatmaz, çünkü çocuk en güzel rengidir hayatın. Şiirle buluşan çocuk, hayata karışır ve yeni bir renk doğar. Çocuklar neden şiir okumalı; çünkü şiir belki de sadece onların anlayacağı kuşdilidir.
Son olarak sizden bir şiir dizesi istesek... Sizi yormayacak ise birkaç dize de kabulümüzdür.
Peki; "Gülümsemek en güzeli" diyelim o zaman…
Aynada kendimi gördüm
kulaklarım çok komikler
arkadaşım çekirgeyle
karınca duysa kıs kıs güler
Burnum babama çekmiş
gözlerim içimi aydınlatan fener
ben de annem gibiyim
saçlarım rüzgarı sever
Bal bademmiş yanaklarım
dedem gamzelerimden öper
ayna söyle bana gerçeği
dünya kimin etrafında döner
Aynada kendimi gördüm
ırmak gibi akıyor günler
gülümsemek en güzeli
Yazar: Ayşegül SÖZEN DAĞ - Yayın Tarihi: 13.09.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.06.2024 15:18
Çocuk gibi yaşamak en güzeli dikenler sarmadan etrafı