“Türkçenin Feryadı Ve Dil Davası” Kitabından Süzü, Düşünce, Ethem ERDOĞAN

“Türkçenin Feryadı Ve Dil Davası” Kitabından Süzülenler yazısını ve Ethem ERDOĞAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuy

“Türkçenin Feryadı Ve Dil Davası” Kitabından Süzülenler

13.06.2025 09:00 - Ethem ERDOĞAN
“Türkçenin Feryadı Ve Dil Davası” Kitabından Süzülenler

"Vatanımızı savunurcasına dilimizi savunalım." Prof. Dr. Fatma Özkan

Dil üzerine ve özellikle Türkçe üzerine yazılmış çok eser var. Bu eserler ülkenin politik ayrışması temel alınarak ayrışan özelliklere sahip. Türkçeden önce belli politik görüşlere angaje olan kitaplar esasen o politik görüşleri tekrar ede ede, söylediği sözün ağırlığını kaybeden kitaplar. Belki yalnızca Türkçeyi esas almalarını elbette peşinen önemli addedebiliriz. Öte yandan politik esaslar dışında Türkçe derdi olan eserler de var. Bu eserlerin bazıları da elbette diğerlerinden farklı bir kıymet ifade ediyor. Bu da işin tabiatında var. Pek çok akademisyenin kaynak olarak temel aldığı eserler var mesela, biz okurlara aynı oranda tesir etmiyor. Bazı eserler de var hiçbir akademisyen tenezzül edip kaynak göstermiyor ama biz okurlara nüfuz ediyor. Durumu özel sohbet ortamlarında açıyoruz, isimleri konuşuyoruz ama bunları bir yazıda zikretmek çok da doğru gelmiyor. Bu noktada esas olan dilimiz, Türkçemiz. Ona hizmeti olan herkes ve her eser değerli.

Ahmet Sezgin en başta bir kültür emekçisi. Kültür ve medeniyeti dava edinmiş bir adanmış. Onun, Etüt Yayınlarından 2020 yılında çıkan "Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız" isimli derleme kitabını, yukarıda bahsettiğim "okurun hoşlandığı eserler" babında zikretmek zarureti var. Bunu, dil ve Türkçe üzerine çalışan, "Türkçenin Çığlığı" kitabını yazan bir emekçi olarak söylediğimi de ilave edeyim.

"Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız" isimli derleme kitabı Ahmet hocanın kendi ifadesiyle yirmi yıl emek ve çile çektiği dört yüz on altı sayfalık hacimli bir kitap. Büyük bir hassasiyetle hazırlanmış. Türkçe üzerine söz söylemeye en fazla layık olan erbabı kelam ve kalemin Türkçe ve milli kültürümüzle ilgili yazıları bir kitapta toplanmış. Kitap bu haliyle bize Türkçe için bir kale özelliği sunuyor. Hocanın eğitimci olması, işin sahada ve mutfakta nasıl göründüğüne dair de izlenimler bakımından oldukça mühim. Bu bağlamda her bir Türkçe ve Edebiyat öğretmeninin temel başvuru kaynağı niteliği taşıyor.

Elli civarında yazar, eğitimci, akademisyen ve fikir adamının Türkçe ve milli kültürle ilgili yazısının bir kitapta bir arada olması kitabın değerini katmerli hale getiriyor. Bu konudaki açıklamalar; kitabın ne denli zengin ve önemli bir içeriğe sahip olduğu hem önsöz hem de giriş bölümünde yazar tarafından ifade edilmiş.

Giriş kısmına Yahya Kemal'in "Türkçenin çekilmediği yerler vatandır. Çekildiği yerler ise vatanlıktan çıkar. Vatanın kendi gövde, ruhu Türkçedir." İfadeleriyle başlıyor yazar. Bu durumun önemini kavratmak için Mehmet Akif'in "Benim için iki şey mukaddestir: din ve dil." İfadelerini ekliyor. Yazar aynı şekilde şu açıklamayı yapıyor: "Türk milleti İslamiyet'i kabul ettikten sonra dilini hem İslamlaştırmış hem de zenginleştirmiştir." Bu kısımda Türkçenin zenginleşmesi ve bir sanat dili olması hatta aynı kültüre sahip topluluklar için bir "şemsiye dil" olması hususlarına dair yazarın değerlendirmeleri var. Bendeniz bu açıklamaya Prof. Dr. Ersen Ersoy'un şu ifadesini de eklemek isterim: "Türkçe Yunus Emre ve Süleyman Çelebi ile camiye girmiş ve İslamlaşmıştır." Bütün mesele Türkçenin bir imparatorluk dili olmasıdır aslında. O devlet sisteminin işlediği hemen her yerde Türkçe bir şemsiye dil olma vasfını korumuştur. Yine yazarın açıkladığı bir husus da "… Türkçe 1878'de kabul edilen Osmanlı Anayasası'yla 'devlet dili' ilan edilerek koruma altına alınmıştı."

Yazar Ömer Seyfettin'in Yeni Lisan hareketi üzerinden de konuya bakarak orta yolun bulunduğunu da ifade ediyor. Dil üzerine düşünen pek çok yazarın da görüşü bu yöndedir. Divan edebiyat içinde Türkçe kullanımı üzerinde bazı aşırılıklar görülmüştür, Yeni Lisan makalesi etrafında gelişen dil tartışmaları sonunda önemli ölçüde yaşayan Türkçeye dönülmüş durumdadır. (Hatta önemli olduğu için buna bir şahit gösterelim: Türkçenin Karanlık Günleri, Necmettin Hacıeminoğlu)

Yazarla ortak hassasiyetlerimiz var çokça. Bunlardan birisi de dil devrimi ve Türkçeye verdiği zararlar. Yazar bu hususu şöyle aktarıyor: "Bin yıllık köklü Türkçenin zengin ve güçlü dönemi, yirminci yüzyılın ikinci çeyreğinde başlatılan 'öztürkçecilik' hareketiyle sona erdi. Türk milletinin bin yıllık islam kültüründen ve manevi kimliğinden rahatsız olanlar; 'ulusalcılık', 'inkılapçılık' ve 'laiklik' adına 'öztürkçe' namıyla 'tasfiyecilik' hareketini başlattı. Cemil Meriç'in ifadesiyle "uydurma dil tarihten kaçanların, hafızasını kaybeden bir neslin, ülkesizlerin" dili oldu." (S. 34) Bu kapsamda 1940'lı yıllarda yüz binden fazla kelime varlığının on beş bine düşürülerek medeniyet dili olmaktan çıkarıldığı, kavram haritasında boşluklar oluştuğu, nüansların dilden atılmasıyla duygu-düşünce kısırlığı oluştuğu, on-on beş kelimeye ulaşan nüansların bir-iki kelimeye indirildiği, kelime atılmasıyla binlerce deyim, atasözü, ninni, mani vb ruhlarımızdan söküldüğünü anlatıyor. Hatta "Tarihi ve dini hafızamız la, İslam medeniyetiyle, büyük Türk âlemiyle bağımız koparıldı." Diyor. İstiklal Marşımız ve Gençliğe Hitabenin bile sözlüğe bakmadan gençler tarafından anlaşılamayacağı gibi derin meselelerimiz olduğunu aktarıyor. Bu bağlamda Cemil Meriç'in "Kamus namustur." Sözü ile 'kamusa uzanan elin namusa uzandığı' gerçeğini ifade ediyor. Akabinde de "kültür soykırımı" üzerinde duruyor. (S. 35)

Dil devrimi açısından anlamlı hiçbir şey görmediğimi söyledim hep. Çünkü yoktu. Yıllar boyunca dil tartışmalarını izledim. Bütün mübareze gelip bir noktada düğümlendi her seferinde. Dilin kültür taşıyıcısı olma vasfı, bizim gibi toplumlarda tersine bir silaha dönüştürüldü. Aslında bizim gibi toplumlar dediğime de bakmayın çünkü yok. sadece bizde var durum. Sebebini de uzun yıllar sonra kavrıyorsunuz elbette. Milletin hayatiyetini devam ettiren en önemli husus kültür aktarımıdır. Yaklaşık üç bin yıl bilinen kültür dönemi olan bir toplumu bu kültürden uzaklaştırmak isterseniz kültür aktarımını kesmeniz gerekir. Çünkü milletimiz millet olma vasıfları gereği devlet olmaya ve dünyaya adalet dağıtmaya yatkındır. Bu durum batının işine gelmediği için yaklaşık 250 senelik bir mücadele sonunda devleti aliye yıkılarak yeni kurulan genç Türkiye'ye ve kurucu ekibe millet olma vasıflarımızdan uzaklaştırılmamız hususunda baskı yapılmış olmalıdır. Dolayısıyla yeni devletin kurucu kadrosu da "yeni devlet, yeni millet" mottosuna sarılmıştır. Yeni milletten kasıt nedir? El cevap bütün iddialarından vazgeçmiş mankurt bir topluluk.

Kitaba dönerek yazıyı noktalamak isterim. Kitapta ilk bölüm "Türkçe Sevgisi ve Şuuru, Dil Davamız" başlığını taşıyor. Bu bölümde Yahya Kemal, Mehmet Kaplan, Ali Nar, Nihat Sami Banarlı, Tahsin Banguoğlu, Nazan Bekiroğlu, Mustafa Miyasoğlu, Necla Pekolcay, Hayreddin Karaman, Bilal Kemikli, Dücane Cündioğlu, Sezai Karakoç, Dursun Gürlek, Hayati Develi, Abdülkerim Abdulkadiroğlu, Muhsin Bozkurt, Kemal Yavuz, Lütfi Şehsuvaroğlu, M. Halistin Kukul, İskender Pala isimlerinden alınan yazılar yer almış. İkinci bölüm "Dil Meseleleri – Türkçenin Feryadı" adını taşıyor. Bu bölümde Peyami Safa'dan Yavuz Bülent Bakiler'e 17 yazar misafir edilmiş. Üçüncü bölüm "ÖZtürkçecilik" ve 15 misafir yazar var. Dördüncü bölüm "Yabancı Dil İstilası" ve burada da 14 yazar misafir olmuş. Beşinci bölümde bir dönem müstemleke olduğumuzu adeta kanıtlar gibi dalga dalga Anadolu Liselerinin ortaya çıkması ve bu okullarda hemen her dersin İngilizce olarak anlatılması esasına dayanan halini anlatan "Yabancı Dille Eğitim Faciası" adını taşıyor. Genç okurlar burada ne anlatıldığını ilk bakışta algılayamayabilir. Onlar için kısaca anlatalım: okulda matematik, fizik, tarih vb bütün dersler İngilizce olarak anlatılıyordu. İlgili branş öğretmenleri yabancı dil kurslarına falan gidiyor, o dersi İngilizce anlatmaya çalışıyordu. Merhum Oktay Sinanoğlu'nun ifadesiyle "tarzanca" ortaya çıkıyordu. Altıncı bölüm "Dil Yanlışları- Anlatım Bozuklukları" ve bu bölümde 16 misafir yazar var. Yedinci bölüm "Türkçe Eğitimi ve Öğretim Meselesi" başlığını taşıyor. Bu bölümde de 9 yazardan yazılar alınmış. Sekizinci ve son bölümde Türkçe sevgisi içeren şiirlere yer verilmiş. 14 şairden şiir alınmış.

Ahmet Sezgin komplike bir kültür adamı. Şiir, deneme, derleme, hatıra vb edebiyatın pek çok disiplininde kaleme aldığı eserlerle bilinen, saygı duyulan bir yazar. Aynı zamanda iyi bir eğitim neferi. Bendeniz "Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız" isimli derleme kitabı üzerine birkaç kelam etmek istedim. Kitap tanıtım yazısının kapsamı bu kadar. Oysa bu eserle ilgili söylenecek çok söz var. O halde şöyle olsun: biz az söylemiş olalım sizler çok anlayın. Bu eser dilimizle ilgili bütün meselelere dair kapsamlı bir eser. Ahmet hocamızı bu kapsamlı eser için kutluyorum. Kendi adıma da teşekkür ediyorum. Konuyla ilgili herkesi, bütün Türkçe ve Edebiyat öğretmenlerimizi, Türkoloji akademisyenlerini bu kitaba ilgi göstermeye davet ediyorum. Bu davet onların menfaati gereğidir ayrıca davete icabet gerekir, vesselam.

Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız

Ahmet Sezgin

Etüt Yayınları

416 Sayfa


Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 13.06.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 02.06.2025 14:53
247

Ethem ERDOĞAN Hakkında

Ethem ERDOĞAN

Kütahya doğumlu. 1995 yılında Alkım edebiyat dergisini bir grup arkadaşıyla beraber çıkardı. Yazı ve şiirlerini Alkım, Kırağı, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Hece ve Yediiklim edebiyat dergilerinde yayınladı.

Yayınlanmış Kitapları

- Cari Şiir: Modern Şiir İncelemeleri, Hece Yayınları, 2025
- Türkçe'nin Çığlığı, Çıra Yayınları, 2024
- Hastalıklı Hikayeler, Hece Yayınları, 2024

- Modernite ve Beyaz Bayrak, Çıra Yayınları, 2024
- Anlatıya Giriş; Roman/Hikaye Öykü İncelemeleri, Ahenk Kitap, 2024
- Şiirden Şaire, Çıra Yayınları, 2021
- Şiirden Şuura, İzdiham Yayınları, 2021
- Ela Bentleri, Yedi İklim, 2017
- Yakaza-n / II Kılıçarslan, Mana Kitap, 2017

Ethem ERDOĞAN ismine kayıtlı 196 yazı bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com