Unutmanın Ezgisi: Nisyan-Rapsodi, Edebiyat, Misafir Köşesi

Unutmanın Ezgisi: Nisyan-Rapsodi yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Unutmanın Ezgisi: Nisyan-Rapsodi

19.08.2024 09:00 - Misafir Köşesi
Unutmanın Ezgisi: Nisyan-Rapsodi

Ercan ATA

Ali Günvar'ın dördüncü sırada yayınlanan şiir kitabı Nisyan-Rapsodi'nin birinci baskısı Haziran 2002'de İstanbul Yayınları'ndan, ikinci baskısı ise 2022'de Ötüken Neşriyat tarafından yapılmıştır. 80 sayfalık kitap, Prolog Khalyb Ülkesinde Kadans, Anestesıa Türkiye Aydınına Siyasal Rapsodi, Amnesia Zerkaa'nın Gözlerinden Yansılar, Atharaksia Bir Orta Çağ Teması Üzerine Çeşitlemeler ve Epilog (Ruhsar) adlı beş bölümden oluşmaktadır. Nisyan- Rapsodi'nin başında "Efendime…" ithafı görülüyor.

Ali Günvar'ın şiiri bir akışın, hareketliliğin şiiridir. Onun mısraları tarih kokar. Mitolojik unsurlar da oldukça zengindir. Ayrıca iyi ve kötünün, güzel ile çirkinin, hak ile batılın mücadelesi söz konudur onun şiirlerinde. Ancak şair bu kitabında daha sade ve anlaşılır mısralarla çıkmış okurun karşısına.

İçeriği ise Nisyan-Rapsodi Ali Günvar'ın kendi yorumuyla şöyledir: "Nisyan / Rapsodi 12 Eylül sonrası kültür ve medeniyetimizde olduğu varsayılan yapay dönüşüm ile hesaplaşmamdır… 'Nisyan / Rapsodi' Müslüman dinamizminin sistemle özdeşleşmesi macerası sonucunda hiçbir dönüştürücü umut kalmayışı ile hesaplaşmadır." (2)

Nisyan-Rapsodi Ali Günvar şiirinin klasik özelliklerini bünyesinde taşıyor. Şair, sese ve musikiye önem vermektedir. Bunu sağlamak amacıyla benzer sesleri olan şiirsel kelimeleri tercih eder. Kelimeler arasındaki ses uyumuna dikkat eder. Ali Günvar'ın şiirlerinde müzik oldukça önemlidir. Kelimeler dizelere, dizelerse şarkılara dönüşür onda. Bazen nostalji havalarını çağrıştırsa da onun şiiri son derece güncel ve gençtir aslında.

Nisyan-Rapsodi'de mısralar yatay olarak değil dikey olarak ilerliyor. Yani diğer eserlerine göre şiirlerin dizeleri daha az kelimeden oluşuyor ve nispeten daha sade, yalın bir anlatım dili söz konusu.

Ali Günvar, tek bir kaynaktan beslenmiyor, hem Türk (Doğu) hem de Batı edebiyatından yararlanıyor. Divan edebiyatının imge ve mazmunlarını da kullanarak kendine özgü bir dil evreni kuruyor. Şairin kullandığı "şehrayinli gece laleleri, simin sular" gibi tamlamalar bize Divan şiirini anımsatmaktadır. Tabii burada basit bir taklit tavrı değil, imgelerin yeniden ibda edilmesi söz konusudur. Bunun yanında, 80 Kuşağı şairlerinin ortak özelliklerinden birisi de dil bilincine sahip olmalarıdır. Onların dil diye bir meseleleri vardır ve dile önem verirler.

Dini- tasavvufi literatürü de iyi biliyor şair. Onun tasavvufî yola ilgisi dedesi sayesinde daha çocukluğundan itibaren başlamıştır. Çocukluğunda Yunus Emre'nin, Mevlana'nın dizelerini dinleyerek büyümüştür. Ayrıca Ali Günvar'ın şiirlerinde pek çok tasavvuf terimi de geçer. "Berzah, masiva" bunlardan bazılarıdır. Şair, kitabının sonlarına doğru dinimizin içinin boşaltılmasından, yozlaştırılmasından veya hurafe ve bidatlerin artmasından duyduğu üzüntüyü de dile getirmektedir.

Onun şiiri çağrışımlara ve farklı düşüncelere son derece açık bir şiirdir. Onda fikir altyapısı son derece sağlamdır. Mısralar ilk okumada kendini ele vermeyebilir. Nisyan-Rapsodi'de bazılarına ilginç gelebilecek dizeler de mevcut. "Porselen fincanda ay/ iç bükey çığlıklarla/ yansıladı litürjinlerin heyalanını" (Günvar 2022, s. 43)

Ali Günvar da "zaman" teması da önemlidir. Onun "zaman" diye bir meselesi de vardır. Zaman kavramını sorgular, vakte sahip çıkmaya çalışır. Zira insanın ömrü bile vakitle sınırlıdır. "ve ömrüm tükenip / örtüldüğünde perde / harap ve bîtab, / bırakıldım sönük ışıklarına / terk edilmiş sahnelerin" (Patetik Gavot II, Günvar 2022, s.38). Koro'ya söylettiği son şiirde, zamanın geçiciliğini hayatın faniliğini anlatır.

Nisyan-Rapsodi'nin ilk bölümü olan "Prolog Khalb Ülkesinde Kadans" yedi şiirden oluşuyor. Bir savaş sahnesinin işlendiği ilk dizeler şöyledir: "bir güz açımı yoldaydı düşman, / sarp geçitleri tutmuştu ordum. / ve ben, / boğarken gençliğimde / ağır, oynak kalçalarını / kusursuz khalyb fahişelerinin / gördüm cehennem ırmağının derinliğinde / aşkla / bir cildin bağlandığını" (Birinci Çevrim, Nisyan- Rapsodi, s.13). Burada bir yolculuk hikâyesi söz konusu. Şair bilinen geçmiş zaman kipini kullanarak hikâye gibi anlatmış meramını: "ve baktım / ve beğendim görünce işlediklerimi / ve gece oldu / ve gündüz oldu" (İkinci Çevrim, Günvar 2022, s. 14) Üçüncü Çevrim başlıklı şiirde anlatıcı ben Anabis yaşadıklarını, şahit olduklarını anlatmaktadır. Bir deniz yolcuğunda çorak ülke geçilmektedir. Dördüncü ve Beşinci Çevrimde anlatıcı ben kendi içsel ruh halini ortaya koymuştur. Ve yenilgi çok yakındır ona. Altıncı Çevrim'de anlatıcı savaşmaktadır ancak bu savaş oldukça çetin ve zorlu geçmektedir. Burada Eski ve Yeni Ahit'e göndermeler vardır. Mühür adlı oldukça kısa olan son şiirde Matta, Yuhanna, Markos ve Luka isimleri geçmektedir. Şair artık, gümüş kalyonların sîmîn sularında salınanın kendisi olmadığını söylemektedir. Mühür adlı şiir "ve baktım / ve beğendim / ve mühürledim / görünce işlediklerimi" dizeleriyle sona erer.

İkinci bölüm "Prolog Türk Aydınına Siyasal Rapsodi" alt başlığını taşır. Bu bölümdeki dokuz şiirde Cumhuriyet döneminin siyasal gelişmeleri ve darbeler konu edilir. Puslu bir güz sabahı (Muhtemelen 12 Eylül 1980 tarihinde), şairin gemisi günahlı kıyılara varmıştır. Orada görünense sadece kıtlık, darlık ve yoksulluktur.

Darbeler, Türk siyasetinin kör kuyuları veya kara delikleridir. Ve maalesef darbeler 27 Mayıs 1960'tan beri belli periyotlarla tekrarlanmaktadır. Şair bu eserinde Türkiye'ye büyük zarar veren siyasi darbelerle hesaplaşmaktadır. 12 Eylül'ün veya 28 Şubat'ın kendi ruhunda yaptığı yıkıcı tahribatı dizelere dökmektedir. Onun payına bu süreçte yorgunluk, bezginlik ve yılgınlıktan başka bir şey düşmemektedir. Onun savunmasız bedeninde yenilginin korkulu ürperişleri görülür. Acılarını dindirebilecek herhangi bir ilacı da yoktur. İyi çevre kadar kötü, bunalımlı çevreler de tasvir edilir onun şiirlerinde. Şair yaşadıklarını doğru anlatabilmek için "bulantı, karanlık tümülüsler, işgal atları, cehennem ırmakları, bela toprakları, ilenç laleleri" tamlamalarını kullanmaktadır. Nevrotik bir siyasal ve sosyal ortam söz konusudur. Tabii burada üstü kapalı bir işgalden söz etmek de mümkündür. Yağmur bile taun şeklinde yağmaktadır. Anlatıcı özne, tahtını ve tacını muhteris şehzadelere bırakarak yorgun olarak yolculuğuna devam etmiştir. Şair burada "devlet, egemenlik, hürriyet" kavramlarını sorgulamaktadır.

Politik unsurlar ve siyasi eleştiri yoğun. Fakat şair diyeceklerini çok açık söylemiyor daha çok mazmunlarla ve sembollerle meramını anlatmayı yeğliyor. "yürüdüm bozgunlarına yanlış ihtilal yollarının" dizesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Nisyan-Rapsodi'de sözde aydınların döktükleri timsah gözyaşlarından tiksinti söz konusu. Ancak Ali Günvar, toplumsal eleştirini birilerine hakaret etmeden, son derece düzeyli bir üslupla yapıyor. Söz konusu olan anlık bir öfke patlaması değil, vatanını seven entelektüel bir zihin tarafından yaşanan sürecin tüm açıklığıyla sorgulanmasıdır. Siyasal tenkit daha çok düzyazının konusuyken onun bunu şiirde yapabilmiş olmasının Ali Günvar'ın başarı hanesine yazılmalıdır, diye düşünüyorum. Buradan ayrıca yaşadığı zamanın toplumsal ve siyasi olaylarını doğru okuyamayan bir halkın kendi kaderini çizemeyeceğini yargısına varılabilir.

Şair ve kuşağı kaybedişin, yenilginin acısını yaşamıştır. Şairin kaderiyle çağdaşlarının (milletinin) kaderi ortaktır. Onun yarasına merhem olabilecek bir ilaç da yoktur. Hiçbir şey onların acılarını dindirememektedir. Şairin "ulaştım yalan çoğunluklarına/ bezgin gün sonlarının" dizeleri bu umutsuzluğun dışavurumundan başka bir şey değildir.

Şair, anlatıcı özne kimliklerine bürünmede ve bunları yansıtmada oldukça başarılı. '3. Eğilimlerin Dansı' isimli şiirinde Âsâf'ı konuşturur: "ben / âsâf/ kırıldım / dönerken çevremde/ yakalamak arzusuyla kendimi. / ve bir gömüt duyarsızlığıyla, / kuze eyleyip toprağımı, / soktum asırlık taşlarını / susuz çevgânımın. /…/ hiç bilmedi belkıs yolculuğumu" der Âsâf. (Günvar 2022, s. 41)

3.Bölüm Amnesia'da ise 'İzlenimler Şarkısı', 'Simurgun Laneti 1', 'Simurgun Laneti 2' adlı üç şiir bulunmaktadır. İzlenimler Şarkısı'nda "Ne zaman gelecek benim baharım?" dizesi beş defa tekrar edilir. Bu şiirde şair özne, darbelerin kendi ruhunda oluşturduğu karamsar atmosferden çıkarak umudun kapısını aralamaya çalışıyor. Bundan sonra artık devran dönmekte gün bitmekte, yeni bir sabahın umut ışıkları ufukları aydınlatmaya başlamaktadır. Artık baharın gelmesi de yakındır.

Fakat bu zorlu ve yıpratıcı süreçte ülke halkı, dinden imandan uzaklaşmıştır. İnsanlarımız sahip oldukları imanın kadr-ü kıymetini bilememiştir. "ve çıkarıp kalplerimizden/ murassa hüznünü mevlidin" dizesi bize yitirdiğimiz değerleri hatırlatmaktadır. Sirk soytarıları, harabelerde zafer parçaları aramaktadırlar. Burada yarı aydınların halka tepeden bakan tavırları eleştirilmektedir. Onlar düzeysiz hâl ve hareketleriyle "bu ülkeyi sokakta bulmadık" teranelerini söylemektedirler. Ve patronlarından aldıkları sufleleri, matbu korolar halinde, kimliksiz haykırışlarla yinelemektedirler. Bu süreçte hakkı savunup gerçekleri söylemeye çalışanlara ise kulak asılmamaktadır. Jurnalcinin Şarkısı'da 'Rosa Das Rosas' şarkısına göndermeler vardır. "güllerin güllere aşkından doğar uftade". Ayrıca "Shilah Kadınları" adlı şiir şu mısralarla bitmektedir: "minima moralia…/ yok artık kralımız…/ ve gözünde doğru olanı yapmada herkes…/ yasa çevirdi bayramlarımızı / lain ortalamalıklar / ey amos/ ve ağıtlarda döndü ağıtlarımız" (Shiloh Kadınları, Nisyan- Rapsodi, s. 65-66)

"Rosa Das Rosas" peygamber efendimize yazılmış bir şiirdir. Şair yaşadığı modern çağda insanların bencilliğine, kötülüğüne alışamamıştır. Peygamberimizin irtihalinin, onu görememiş olmanın üzüntüsünü dile getirmiştir bu şiirinde Ali Günvar. Rosa Das Rosas'ta Nebi'ye olan bağlılığını, sevgisini, aşkını anlatmaktadır. Rosa Das Rosas aynı zamanda bir bitiş, kapanış şiiridir.

5.Bölüm olan Epilog'ta Ruhsar başlıklı tek şiir yer alır. Ruhsar; dirilişin, yeniden doğuşun şiiridir. Şair buraya kadar anlattıklarının kısa bir özetini yapmaktadır adeta. Hayata bakış açısına ve umuda dair bazı ipuçlarını vermektedir. Yazımızı bu sefer Ali Günvar'ın şu dizeleriyle devam edelin: "balkıyorken tutkunun bülbülleriyle ruh yine, / küllerin dolmuşsa simyânın perişan bendine, / arzulardan bir cinasta em verir bîmârına. / mürşidin, can, /kaldırır topraktan esrik gövdeni../" (Günvar 2022, s. 76)

Ali Günvar'ın bir şiar olarak özgüveni oldukça yüksek. O sanatsal yürüyüşünü kararlı ve bilinçli adımlarla kendinden emin bir şekilde yapmaktadır. Başkalarının ne düşündüğü umurunda değil. Şair aynı zaman da mütevazı da… Bir şey olmak derdinde değil, iyi işler yapma peşinde. Kendi özgün şarkısını doğal bir şekilde vakarla söylüyor. Şiirlerini de yaşadığı çağdan sorumlu bir münevver kimliği ve duyarlılığıyla yazıyor. Ve bilinçli okurları tarafından okunmayı hak ediyor.

KAYNAKÇA:

1) Günvar Ali 2022; Nisyan/Rapsodi, Ötüken Neşriyat, İstanbul.

2) Ercan Ata, Ali Günvar İle Söyleşi, İstanbul BirNokta dergisi Ağustos 2024, sayı: 271


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 19.08.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 09.08.2024 17:17
290

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1132 yazı bulunmaktadır.