Vatanını Seven Bir Cengâverin Sonu: Enver Paşa
Umut İdiz yazdı...
1.Dünya Savaşında pilot olan, 1931'de Nazi gazetesi Völkischer Beobachter'de muhabirlik yapan, 1933'te Essen Kütüphanesi'nde yöneticilik ve 1936 senesinde ise serbest yazar olarak karşımıza çıkan Alman asıllı Richard Euginner 'in kaleme almış olduğu ''Enver Paşa'nın Sonu: Gözükara Bir Türk'ün Macerası ve Mücadelesi'' adlı bu eser, Enver Paşa'nın hayatına dair roman türünde yazılarak okurun karşısına sunulan bir çalışmadır. Eser, yakın tarihimizin en tartışılan figürlerinden biri olarak karşımıza çıkan Enver Paşa'nın hayat hikâyesini ele alan Richard Euginner 'in kalemiyle sunulan bir edebiyat ürünüdür. Enver Paşa, ömrü boyunca özgürlüğüne düşmüş bir Osmanlı Subayı olarak Osmanlı Devleti'ne ve milletine hizmet eden bir kahraman olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eser; II. Meşrutiyet'in İlanıyla birlikte I. Dünya Savaşı'nda yenik düşen Osmanlı Devletin buhranlı döneminde İtilaf Devletleri tarafından toprakları işgale uğradığını ve bu süreçte, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin çaresizce Anadolu topraklarına veda etmesiyle Enver Paşa'nın mücadelesi ve macerasını dile getirmektedir. Eser'de kendi aralarında konuşan Limon Van Sanders ile M. Kemal aralarında geçen diyalogda Enver Paşa hakkında yazar tarafından okurlara şu şekilde aktarılmaktadır:
''-Bir İngiliz gemisi Marmara'ya girmek üzere! Onu alt edebilir misiniz, Mustafa?
-Bunun böyle olacağını yıllardır her gün söylüyorum,'' diye cevap verdi Mustafa Kemal. ''İşte bu yüzden bana zararlı ve muhalif diyorlar. Benim duruşum hep şu olmuştur, bundan sonra da böyle olacak: Komitenin alacağı kararlarda tek ölçü Türkiye'nin kendi ihtiyaçları olmalıdır. Bu kararları ne Panturancı ne de Panislamist fanteziler aldırabilir. Ne bir süper güç olma isteği ne de Enver diye birinin azmi. Bu adamın kendini ne sandığını hiçbir zaman anlamadım; Napolyon mu yoksa Sezar mı, Cengiz Han mı yoksa Timur mu? Kararlılığını, saldırgan olmasını anlıyorum.''[1]
Yazarın tarihi kaynaklardan uzak durduğunu ve Enver Paşa'nın eşi Naciye Sultan'ı yanlış isimlendirerek (Nadiye olarak kaydetmiştir) hatalı bilgi verdiğini görmekteyiz.[2] Enver Paşa'nın Naciye Sultana göstermiş olduğu aşkı ve teveccühünü eserin yazarı R. Euringer tarafından okurlara şu şekilde aktarmaktadır:
''Kadınlarınız, sizin toprağınızdır. İstediğiniz gibi yanlarına gidin! Fakat ruhunuz için bir şeyler gönderin ki Allah'la karşılaşın! İnana mutluluk!'' Son koridordan da geçerek büyülü bir bahçede buldu kendini. Açmış çiçekler arasında, bir Kafkas çocuğu hareketsiz bekliyordu. Yalnızca çenesi ve gözlerindeki ışıltı görünüyordu. ''Acaba bu o muydu? Bu bir rüya olmasın!'' Sessizce dudaklarını kımıldatıyordu. Hayır, hareketine karşılık vermiyordu. ''Bu dudaklar onun dudakları olabilirdi.'' Emin olmak için bir kez daha baktı. O sırada sevinç çığlıkları arasında gözünün önündeki peçeyi indirdi ve boynuna atladı.
''Nadiye Sevgilim!''
''Mansur!''
Birbirlerine sarılı kaldılar. Gerçekten bunlar onlardı, her ikisi de! Birbirlerini tutuyorlardı. Hiç bırakmadılar. Işıkların hafif yansımasında birbirlerine baktılar. Birbirlerini yeniden bulmuşlardı!''[3]
Eser, sade ve akıcı bir dille yazılarak okurun beğenisi kazanılmıştır. Eser, toplam 43 bölümden oluşmuştur.
Talat Paşa ve Cemal Paşa'nın yakın zamanda şehit edilmelerinin ardından bu haber karşısında üzülen Enver Paşa, Ruslara karşı gerçekleştirmiş olduğu Basmacı Harekâtında şehit olarak Çegan Tepesinde cesedi defnedildi. Eserinde Enver Paşa'nın şehit oluşunu yazar Richard Euginner, okurlarına şu şekilde aktarmaktadır:
''Enver birden bağırdı: ''Turan için! Allah Allah!''
''Şarkı söylüyorlar,'' dedi General Dunov. ''Vurun hepsini! Bir kişinin bile kaçmasına izin vermeyin!''
''Turan hayal değildir!'' diye bağırıyorlardı.
Dunov, onlarca cesedin arasında Seraskeri gördü.
''Bu kez sadece bir söylenti değil!'' dedi Agabekov ve tebrik etti.
''Baksanıza!'' Üstünde küçük bir kitapçık vardı. Ayrıca eldivenleri de Moskova müzesine konulmalıydı.
Enver'in üstünde bulunan bir cep Kur'an'ıydı. Sayfalardan birinden bir gül yaprağı çıktı, yere düştü ve Enver'in kanına bulandı. Rus adam ayeti anlamadı. Şöyle diyordu: ''O halde, dünya hayatını ahiret hayatıyla takas etmek isteyenler Allah yolunda savaşsınlar. Allah yolunda savaşan herkese ister öldürülsün ister galip gelsin, gelecekte muazzam bir ödül bahşedeceğiz.'' (Nisa:74). ''Enver'in sonu mu bu?'' diye fısıldadı Dunov. Yerde ölü yatan Türk'ten utanıyordu.''[4]
Sonuç olarak ise Hürriyetin iflahına düşkün olan Enver Paşa, Mustafa Kemal'in sözüyle gerçek anlamda bir güneş timsali olarak doğmuştur ve hayatının geri kalan kısmında ise sadık olduğu devletine ve milletine çeşitli hizmetlerde bulunmuştur. Unutmamak gerekir ki tarih, kahramanları hain olarak yâd etmez aksine kahramanları methederek yâd eder!
Gözükara Bir Türk'ün Macerası ve Mücadelesi: Enver Paşa'nın Sonu
Richard Euringer
Çev. Peren Birsaygılı Mut
Selenge Yayınları
1.Baskı, Ekim 2023
s.255
[1] Enver Paşa'nın Sonu: Gözükara Bir Türk'ün Macerası ve Mücadelesi, Richard Euringer Çev. Peren Saygılı Mut, Selenge Yayınları,1. Baskı Ekim 2023, s.15
[2] A.g.e., s.149-153.
[3] A.g.e., s.149-150
[4] A.g.e., s.255
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 01.11.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 27.10.2024 14:47