Veba Geceleri Üzerine-1
Tarihsellik-Yeni Tarihsellik- Edebiyat-Kitap Kapağı
Her eser kendi içinde anlam ve önem taşıyan bir fikre sahiptir ve bu fikirden hareketle oluşturulan imgeler bir örüntü ile kurmacaya dâhil edilebilmektedir. Gerçeğin varlığından beslenen kurmaca, metinler arası birlikteliklerin tematik sunumundan doğabilecek kaygıları yan konular üzerinden gerçeğe bir perde aracılığıyla seslenmeyi geçer kılmaktadır. Bu ses, edebiyatın tarih ile ilişkisinde de sıklıkla yaşanan çıkmazlara çözüm olarak sunulan bir metot olarak son yıllarda öne çıkmaktadır.
Bir eserin temel dinamiklerini konuşmadan önce eseri ilkesel bütünlüğüyle ele almak gerekmektedir. Böylece eserin temel doktrinini, kırmızıçizgilerini, tarihsel portföyünü, sosyo-kültürel dokusunu, eserin yapısal zeminini, gerçeklik ile ilişkisini, günümüze yansımalarını ve tüm bu bilgiler ışığında yazarın kurgusunu ve zihin kırıntılarında yer alanları konuşabiliriz.
Edebiyatın tarihle olan ilişkisinde yeni tarihselciliğin bakış açısından bağımsız bir değerlendirme yapmak mümkün değildir. Yeni tarihselciliğin bu penceresi, edebi eserlerin tarihle kurduğu ilişkilerin salt bir dönemin fotoromanı olma projesi dışında, daha geniş bir yelpazenin bu projeye dahil olabileceğini göstermektedir. Gökçen Kara Erdemir, Greenblatt'ın başlattığı bu akıma göre edebi eserlerin muhakkak yazıldığı dönemin izlerini taşıdığını ifade etmektedir: "Greenblatt'a göre edebi bir eser hem tarihsel hem de metinsel bağlamı ile değerlendirilmelidir çünkü edebi bir metin üretildiği tarihsel koşullardan ve yazarın durumundan etkilenir. Diğer bir deyişle edebiyat eserleri yazıldıkları dönemin ürünleridir. O dönemin tarihsel, siyasal, kültürel ve toplumsal koşullarından etkilenir. Yeni tarihselcilik temelde tarihi anlatıların yazınsal boyutunu sorunsallaştıran bir kuramdır. (Erdemir, 2018, s. 301)
Yine Erdemir'in bahsettiği üzere yeni tarihselciler tarihin gerçekleri yansıtacak kadar nesnel olmadığını düşünür: "Brook Thomas'ın The New Historicism: And Other Old Fashioned Topics başlıklı eserinde dile getirdiği gibi, 'bütün tarihi anlatılar politik oluşumlardır.' (1991:5)" Bu durum bize tarafsız bir tarihselciliğin mümkün olmadığını, "nesnel" olmak durumunda olan tarihin bir yerde ayrıma sürüklenerek nesnellikten uzaklaştığını ve öznelliğe kaydığını belirtmektedir.
Bu öznelliğin aşamaları, kuralları, eleştirisi ve değerlendirilmesi hususunda ise Kubilay Geçikli Karl Popper üzerinden şu maddelere atıf yapar: "Karl Popper The Poverty of Historicism adlı eserinde tarihselciliğin eleştirisini yaparken söz konusu akımı genelleme, deneycilik, nesnellik, değer biçme, bütünsellik, gözlemcilik, tarihsel kural algılayışı, kehanet, toplum mühendisliği, tarihsel gelişim kuramı gibi konular ekseninde değerlendirmeye tabi tutar. (Geçikli, 2016, s. 177)
Bütün bu tartışmalar Herodot'un Tarihinden ya da İlyada ve Odysseia'dan beri tarihin nesnelliği ve öznelliği üzerinedir. Salt objektif bir tarih eseri yerine, kurmaca edebi metinlerin tarihin bıraktığı boşlukları spesifik olayların detaylarına nüfuz ederek doldurduğu, dilin mahareti ile de okuru tarihin içine çektiği metinler oldukça ilgi görmüştür. Günümüzde popüler tarihi metinler diye sıklıkla adlandırdığımız bu metinlerle ilgili en büyük tehlike, kurmaca-gerçek ikilemini ayıramayacak okurların baştan tarih okuduğunu sanarak, tarihi bu metinlerin üzerine inşa etmesidir. "Bunun ne zararı olabilir ki" diye düşünsek de, kurmaca metinleri objektif tarihi vesikalarla birlikte bütünleştirmediğimiz sürece öznel bir kurmacanın parçası olabiliriz. Bu da edebi metinleri kurgulayan yazarın önüne geniş bir imkân bırakır. Bir süre sonra da kurmaca gerçeğin yerini alır. Bu da yeni kurguların temel referansının gittikçe eski kurgular olması sorunsallığını ortaya çıkarır.
Bu uzun girizgâh, uzun ve oldukça girift bir metin olan Veba Geceleri için mecburi ziyaret etmemiz gereken bir duraktır. Orhan Pamuk tarafından kaleme alınan Veba Geceleri isimli eser, tarihin edebiyatla kesiştiği bu noktadan çıkarak, salgın-iktidar-toplum üçgeninde bir ada toplumunun yeniden doğuşunu resmetmektedir. Tarihin bir parçasının alıntılandığı bu dönemi kurmaca ile gerçekliği iç içe geçirerek sunan yazar, -normalde böyle bir Minger adası ve topluluğu olmamasına rağmen-, gerçekliği duygusallık, milliyetçilik, ötekileştirme, salgın ve iktidar kavgası imgeleriyle tekrar tekrar yoğurup kurgusuna katık olarak kullanmaktadır. Bu da okurlarının dijital dünyanın sözlükleri olan çevrimiçi arama motorlarına "Minger adası nerededir?", "Mina Minger kimdir?", "Damat Doktor Nuri Paşa?", "Pakize Sultanın mektupları?, "Bunkowski Paşa'nın katili kim?" şeklinde gerçekçi izler aradıkları sorular sormalarına zemin hazırlamıştır.
Gerçeğin bir üst kurmacaya bu denli hizmet ettiği bir metinde, eserin giriş ve çıkışında bir ada haritasıyla desteklenen ayrıntılı tasvirler gerçekçi zeminin sağlamlaştırılması açısından oldukça başarılıdır. Buna ek olarak betimlemeleri severek ballandıran ve detaylandıran Pamuk dilinin mahareti birleştiğinde, kurmaca zemin birden gerçeklik algısının içerisinde nefes almaya başlamaktadır.
Kapak tasarımını Orhan Pamuk'un çizdiğini tanıtım videolarından öğrenirken, kapakta iki yönlü olarak Arkaz adasının resmedilmesini, romanda yer alan bazı karakterlerin bu kapağa serpiştirilmiş olmasını ise gerçekliğe hizmet edecek veriler olarak yorumladığımızı ve zihinde belirgin bir şekilde eserin oturmasına yardımcı olduklarını belirtmemiz gerekmektedir. Kapağın özellikle bir ressam fırçasından çıkmasının yansıtılması, tarihi bir eser olmasına katkı sağlamaktadır. Fotoğraf şeklindeki bir kapak muhtemelen bu eserle ilgili çok ayrıntılı bilgi verse de, eserin içeriğiyle bütünleşmeyecekti. Bu anlamda başarılı bir kapak ortaya konulduğunu belirtmeliyiz.
Arka Kapakta beş yıldır bu eseri yazdığı ve Koronavirüs nedeniyle yeniden ele alarak yazarın eseri bitirdiği aktarılır. Yine arka kapakta üç ayrı yerden Orhan Pamuk ile ilgili üç alıntılama yapıldığı görülmektedir. Bu alıntılarla popüler kitapların arka kapaklarına benzer bir tarz ortaya konulmuştur. Yine Eser hakkında kısa bir özet ile Arkaz kalesi ile Aziziye Gemisi resmedilmektedir.
Kaynakça
Erdemir, G. K. (2018). Yeni Tarihselci Söylem Işığında Bir Disiplin Olarak Edebiyat. Folklor/Edebiyat, 299-312.
Geçikli, K. (2016). EDEBİYATTA YENİ TARİHSELCİLİK. Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 173-188.
Yazar: Mustafa ATALAY - Yayın Tarihi: 01.03.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 11.08.2022 16:25