Wall-E: Bir Medeniyet Meselesi, Sinema, Şerife Saliha BUĞA

Wall-E: Bir Medeniyet Meselesi yazısını ve Şerife Saliha BUĞA yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Wall-E: Bir Medeniyet Meselesi

22.06.2022 09:00 - Şerife Saliha BUĞA
Wall-E: Bir Medeniyet Meselesi

"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar"

(Mehmet Akif Ersoy)

Kültür, Kubbealtı Lûgat'ta, "Bir milletin inanç, fikir, sanat, âdet ve geleneklerinin, maddî ve manevî değerlerinin bütünü, hars" şeklinde tanımlanırken medeniyet şu şekilde tanımlanmaktadır: "Milet ve toplumun maddî ve manevî varlığına ait üstün niteliklerden, değerlerden, fikir ve sanat hayatındaki çalışmalardan, ilim, teknik, sanayi, ticaret vb sahalardaki nimetlerden yararlanarak ulaştığı bolluk, rahatlık ve güvenlik içindeki hayat tarzı, yaşama biçimi, medenîlik, uygarlık." Tanımlardan da anlaşılacağı üzere kültür insanlığın daha çok manevî boyutu ile alakalı iken medeniyet maddi boyutu ile alakalıdır. Bu iki boyuta Aliya İzetbegoviç Doğu Batı Arasında İslam isimli eserinde şu ifadeleri ile dikkat çeker: "Kültür 'semadaki prolog' ile başlamıştır. Dini, sanatı, ahlâkı ve felsefesiyle kültür her zaman, senadan gelen insanın sema ile ilişkisi ile uğraşacaktır. (…) Bunun aksine medeniyet, zoolojik ve tek boyutlu yaşayışın, insan ve doğa arasındaki madde alışverişinin devamıdır." (İzetbegoviç, s. 89) Bu durumda kültür, "dinin insana etkisinden veya insanın kendisine etkisinden ibaretken, bütün medeniyet zekânın doğaya, dış dünyaya etkisi anlamına gelmektedir." (İzetbegoviç, s. 89) Ancak, ne yazık ki, bu etki her zaman olumlu neticeler doğurmamaktadır. Öyle ki medeniyetlerin olmazsa olmazlarından olan şehirlerin inşasında, daha modern olmasını sağlamak amacıyla, o şehirlere binalar, alışveriş merkezleri, yüksek yüksek gökdelenler inşa etme sevdası doğa üzerinde hâkimiyet kurma düşüncesi ile birleşince artan bir oranda katledilen doğa ile karşı karşıya kalınmasına sebep olmaktadır. Medeniyetin gelişmesinin ön şartlarından birisi olan üretim ve tüketim döngüsünü aksatmadan sürdürebilmek kaygısı ise tüketim çılgınlığına sebebiyet vermektedir; zira bu döngü ihtiyaç üzerine değil 'sahip olmak için sahip olmak' düşüncesi üzerine işlemektedir. Bilhassa sanayi devriminden sonra makineleşmenin artmasıyla birlikte seri üretime geçilmesi, o günden bugüne pek çok şeyin kolayca ulaşılabilir olması tüketim çılgınlığına yol açmış ve Rönesans'tan bu yana modern toplum olarak nitelenen toplumun diğer bir yandan da tüketim toplumu olarak nitelenmesine sebebiyet vermiştir. Önüne geçilemeyen bir boyuta ulaşan bu tüketim çılgınlığının elbet ağır faturaları olacaktır; gezegenimizin çöplerle dolması bu faturalardan sadece bir tanesidir.

Tüm bunlar ise ister istemez meşhur Kızılderili atasözünü hatırlara getirmektedir: Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacaktır. Peki, o zaman ne yapacağız? Bugün koloniler kurmak için çabaladığımız uzay derdimize çare olabilecek midir? İnsanoğluna yuva olabilecek midir? İşte 2008 yılında gösterime giren Pixar yapımı animasyon filmi Wall-e de bu sorulardan yola çıkarak olası bir senaryoyu gözler önüne seren kıymetli yapımlardan bir tanesidir.

Wall-E Filmine Kısa Bir Bakış

Yönetmen koltuğunda Andrew Stanton'un oturduğu film izleyenlerini keyifli bir müzik eşliğinde uzaydan görüntülerle karşılar. Ancak hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı mesajını daha en baştan vermek istercesine yavaş yavaş dünyaya kayan görüntüler izleyenleri çöp yığınları ile karşı karşıya koyar. Dünya üzerinde yaşayan tek bir canlı kalmamıştır; insanlar yedi yüz yıl öncesinden dünyayı terk ederek uzaya gitmiştir geriye kalan ise kum fırtınalarına maruz kalan, çöp yığınları ile dolup taşan bir gezegendir; bir de çöpleri temizlemek amacıyla ürettikleri robot Wall-e'dir. Wall-e kendisiyle aynı amaç doğrultusunda üretilen diğer robotların aksine onca yıl hayatta kalmayı başarmış ve bunun da haricinde dünyada kendisine, çöplerden bulduğu hoşuna giden eşyaları toplayarak bir konteynırın içinde, düzen kurmuştur. Vaktini çöpleri toplamakla geçiren robotumuzun bir taraftan bu çöpleri gökdelenler şeklinde istiflemesi dikkatleri çekerken diğer taraftan bu çöpleri toplamak için gittiği yollarda paraların her tarafa dağılmış olması Wall-e'nin bu paraları ayakları altına alması, hoşuna giden eşyaları toplarken karşısına bir kutu içinde pırlanta yüzük çıkması ama onun yüzük yerine sadece kutusunu değerli görüp yanına alarak yüzüğü kaldırıp atması filmin medeniyet ve onun çıktılarına yönelttiği oldukça etkili eleştiriler olarak dikkatleri celbetmektedir. O günlerden birinde ise bulduğu küçük bitkinin hayatında nasıl bir rol oynayacağının farkında dâhi değildir.

walle3

Wall-e'nin günleri böyle geçerken bir gün hiç beklemediği bir şey olur: bir uzay gemisi gelir ve başka bir robotu -Eve sondasını- dünyaya bırakıp geri döner. Bu andan itibaren ise sevimli robotumuzun yaşamı artık eskisi gibi olmayacaktır; zira Wall-e onu görür görmez ondan hoşlanır ve tüm hayatı ondan ibaret olur. Bu durum ise onun maceradan maceraya sürüklenmesine sebep olacaktır. Eve'in –Wall-e'nin deyişiyle Eva'nın- görevi dünyada bir yaşam belirtisi olup olmadığını araştırmaktır. Wall-e ile geçirdiği günlerin ardından Eva aradığı şeyi bulur; Wall-e'nin bulduğu küçük bitki dünyadaki yaşam belirtisinin kanıtıdır. Bulduğunda ise kendisini kapatıp sinyaller göndermeye başlar. Bu sinyaller neticesinde kahramanlarımız kendilerini uzay gemisi Axiom'da bulurlar. Ne seyahattir ama! Burada kahramanlarımızın serüvenlerine kısa bir ara verip bu gemiye ve geminin yapılış amacına bir bakmakta fayda vardır zira en başta yönelttiğimiz sorulardan olan 'Uzay derdimize çare olabilecek midir ve bizlere yuva olabilecek midir?' sorusuna cevap teşkil edebilecek anekdotları bünyesinde taşımaktadır. Öyle ki insanoğlu uzay bilimlerinde epey yol kat ederek devasa gemiler inşa etmiş ve dünyanın çöple dolup taşması, doğanın katledilmesi neticesinde mavi gezegenin yaşanmaz bir yer haline gelmesi ile de "Evinizin içi çöple mi doldu? Uzayda yeterince yer var! BnL Yıldız Gemileri her gün uzaya çıkıyor. Siz burada yokken, biz etrafı temizleyeceğiz." sözleri doğrultusunda uzaya göç etmişlerdir. Bu gemi dünyadaki beş yıldızlı otellerden daha fazla donanıma sahiptir; zira bir şey yapmak için adım bile atmanıza gerek yoktur. Siz özel tasarlanmış koltuklarınızda otururken robotlar sizin için her şeyi yapmaya hazır bir vaziyette beklemektedir. İletişim ve sosyalleşme ihtiyaçlarınızı yine bu koltuklarda bulunan özel ekranlar sayesinde karşılayabilirsiniz. Size kalan sadece o koltuklarda oturup içeceklerinizi yudumlamak, istediğinizde hemen elinizin altında beliriveren yiyeceklerinizi afiyetle tüketmek, uykunuz geldiğinde de kendinizi uykunun kollarına bırakmaktır. Ne kadar da rahat ve güzel bir hayat değil mi? Peki, gerçekten öyle mi? Belirttiğimiz gibi hiçbir şey göründüğü gibi değildir! Gemide bulunan tüm bu insanlar her ne kadar yaşıyor görünseler de aslında bu yaşamları bir bitkinin yaşamından farksız değildir. Hiç kimse o ekranlar vasıtasıyla eriştikleri şeylerden zevk almamakta hepsi de aynı şekilde sıkıldıklarını ifade etmekte ama yine de başını kaldırıp etrafa dâhi bakmaya yeltenmemektedir. Dört bir yanı reklamlarla çevrili bu gemide pasif hale getirilen insanlar totaliter rejime bile ses çıkarmaz haldedir. Kısacası uzay o insanlara yuva olamamış, yaşayan ölüler haline gelmelerine yol açmıştır. Sevimli kahramanlarımızın gelişleri ise orada bulunanlar için de büyük bir değişimin ilk adımı olacaktır.

walle2

Wall-e ve Eva nihayet bitkiyi geminin kaptanına getirmeyi başarır; bu eve yani dünyaya dönüş anlamını taşımaktadır. Aşırı bir heyecana kapılan Kaptan hemen süreci başlatmak ister fakat hesaba katmadıkları bir şey vardır: Oto. Bnl'nin sahibi, doğanın katledilmesi neticesinde, dünyadaki oksijen miktarının iyice azalması ile artık dünyanın tamamen yaşanamaz bir yer haline geldiği bilgisini insanlardan saklamış ama bu bilgiyi Oto ismi verilen robota bildirmiş ve onu Kaptan'ın yanına yardımcı kaptan olarak yerleştirip olası bir dünyaya dönme durumunun oluşması halinde dönülmesine engel olma emrini uygulaması için görevlendirmiştir. Ancak isyan bir kere başlamıştır! Başta: "Evimiz orada bir yerlerde. Evimiz Oto ve şu anda başı dertte. Burada öylece durup hiçbir şey yapmadan oturamam. Şimdiye kadar yaptığım tek şey buydu! Bu kahrolası gemideki herkesin yaptığı tek şey bu! Koca bir hiç! (…) Hayatta kalmayı değil yaşamayı istiyorum!" sözleriyle isyanını haykıran Kaptan olmak üzere kahramanlarımız sayesinde birbirlerinin ve etrafta olan bitenlerin farkına varmaya başlayan tüm insanlar bunun için ayağa kalkacak ve nihayetinde geri dönüp dünyayı yenide 'yuva' kılabilmek için kolları sıvayacaktır.

Sonuç

Medeniyetin gerek bilim gerek teknik, sanayi alanında getirileri elbette ki insanlığın ve doğanın yararı için kullanıldığında faydalı bir boyut kazanmaktadır. Fakat ne yazık ki tüm bu getiri olarak nitelendirilen şeyler insanoğlunun tamahkârlığı ile buluşunca –nihayetinde insana, kendisine ve Tanrı'ya olduğu gibi doğaya da yabancılaşmasıyla- bütün bir gezegeni büyük bir felakete doğru sürükler tablo çizmektedir. Atıklarla kirlenen sularda deniz canlılarının nesli yavaş yavaş tükenmekte, içilebilir su kaynaklarının azalması sebebiyle susuzlukla beraber su savaşları kapımızda kol gezmekte, küresel ısınmanın etkileri gün geçtikçe daha fazla hissedilmekte… Kısacası büyük bir felaket kapımızda beklemektedir. Buna karşı gelişen teknoloji, bilhassa uzay bilimlerinde yaşanan gelişmeler neticesinde uzay kesin bir çıkış/kaçış yoluymuş gibi lanse edilmekte; bu durumun verdiği rahatlıkla insanlar daha fazla tüketime yönlendirilmekte ve doğanın katline göz yumulmaktadır. Ancak akl-ı selim bir şekilde düşününce Wall-e filminde ortaya konulan yaşamın bu hususta en olası senaryolardan biri olduğu sonucuna varmak çok da zor olmasa gerek…

Nihayetinde Wall-e, en azından, kapımızda bekleyen felaket noktasında bir bilinç oluşturması bakımından dâhi ele alındığında oldukça kıymetli bir yapım olarak durur karşımızda. Ve hep bir umudun olduğunu fısıldar kulaklarımıza… Bize düşen kıssadan hisse çıkarmak, karanlığa bir mum yakmak. Umulur ki idrakine varabilenlerden olabilelim…

Kaynakça

İzetbegoviç, A. (2021). Doğu Batı Arasında İslam. (E. Nurikiç, Çev.) İstanbul: Ketebe Yayınları.

Film Adı: Wall-e

Yönetmen: Andrew Stanton


Yazar: Şerife Saliha BUĞA - Yayın Tarihi: 22.06.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 12.07.2022 16:46
1211
Yorumlar
  • Selda Kara 2022.06.22 14:02

    Çok duru ve akıcı bir üslupla yazılmış. Sonuç bölümündeki tespitler çok gerçekçi olmuş bence. Kaleminize sağlık.

Şerife Saliha BUĞA Hakkında

Şerife Saliha BUĞA

1994’te Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde doğdu. Lise öğrenimini Yeşilhisar Anadolu Lisesi’nde gördü. 2017’de Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nden (İngilizce) mezun oldu. “Kendini Bil” sözünü kendine gaye edinmiş, bu uğurda ‘insan’ kalmak ve insan olarak son nefesini vermek üzere çaba harcayan, ‘insan’ denen meçhulün peşinde koşan, tek sığınağı kitaplar olan bir ademkızı…

Şerife Saliha BUĞA ismine kayıtlı 24 yazı bulunmaktadır.

Twitter