Yeniliklerin Başlangıcı Olan Bir Son
Micahel Ende, 1929-1995 yılları arasında yaşamış bir yazardır. Ende, yirmili yaşlarda senaryolar yazarak yazma hayatına başlamıştır. Çocuk ve yetişkinler için yazdığı romanlarla yaşadığı yüzyılda ses getiren yazar; "Bitmeyecek Öykü" ve "Momo" adlı eserleri ile pek çok ödüle lâyık görülmüştür. Gerçek üstü bir anlatım dilini tercih eden yazar, kitaplarının kitlesini "İçindeki çocuğu koruyan, bütün yetişkinler" olarak tarif etmektedir.
Yazarın eserleri, içinde bulunduğu yüzyılın şartlarından ayrı düşünülemez. Ende'nin yaşadığı yıllara bakıldığında; modernizm ve postmodernizmin etkilerinin bilhassa Avrupa'da hissedildiği yıllar olduğu görülür. Üstelik Almanya'da yaşayan yazar; II.Dünya Savaşı'nın da etkilerine yakından tanık olmuştur. Sanatçı bir baba ve sanatçıların yoğun olarak yaşadığı Schwabing İlçesi, dünyaya bakışını etkilemiş olmalıdır.
1974 yılında Alman Gençlik Ödülü'ne lâyık görülen "Momo" adlı eser, modernizmin getirilerine naif bir eleştiri niteliğindedir. Momo; üç kısım ve yirmi bir bölümden oluşmaktadır. Kitap boyunca bir zıtlık hükmünde bahsedildiği düşünülen iki mekân, Antik Kent ve Yeni kenttir. İlk bölümde Momo, büyük bir kentte, kendi halinde bulunan küçük bir kızdır. Çevresine karşı duyarlı ve kimsesiz olan bu kız, dostluklara çok önem vermektedir. Evsiz olduğu için arkadaşları onu, Antik Kent'te bulunan, amfitiyatroya yerleştirirler ve mutlu bir hayat başlar. Momo, herkesi dinler, toplumdaki güzel ilişkileri besler. Arkadaşları birbirine zaman ayıran, sohbeti seven, hayattan zevk alan insanlardır. Momo onlar için bir ayna gibidir. Onun yanına gelen kavgacılar güzelleşir, küsler barışır. Kendilerini sorgulayan bu insanlar, Momo'nun kıymetinin farkındadır. Yazar sık sık bölüm sonlarında, dinleme, iletişim, dostluk gibi kavramların değerinden bahseder. "Eğer hâlâ dinlemek büyük bir marifet değil diyenler varsa, Momo'nun dinlediği gibi dinlemeyi denesinler bakalım."
İkinci ve üçüncü kısımda; insanlar hızla dönüşmeye başlar. Hayatın şartları, zamanın bir türlü yetmeyişi, onları zamandan tasarruf etmeleri gerektiği zannına sebep olur. "Gri yüzlü adamlar" olarak tasvir edilen bir grup; Momo'nun da yaşadığı kenti ele geçirir. Bu adamlar aslında yoktur, insanların zamanını ve umudunu çaldığı takdirde ortaya çıkabilmektedir. Fakat Momo'nun tüm dostları yavaş yavaş bu kişilerin hakimiyeti altına girerler. Eski sohbetler, hayattan alınan lezzet, işlerin niteliği azalmaktadır. Dünya gri bir renksizliğe boyanmaktadır. İnsanlar; zamanın yetmeyişinden ve yoğunluktan yakınan tiplere dönüşür. Dünya aynılaşmaya başlar. Çocuklar asık surata, Antik Kentler harabeye döner. Anne ve babaların çocuklara dahi ayıracak vakitleri yoktur. Hüküm süren mutsuzluk, yapılan alışverişler ile yok edilmeye çalışılır. İnsanlar bulunduğu durumdan şikayet etmekten bile uzaklaşıp, hâllerini kabul ederler. Yaşanılan anlamsızlığın sorgulaması kitap boyunca sürer. "Hayatım böyle geçip gidiyor, diye düşüncelere dalmıştı. Makas şakırtısı, sabun köpüğü ve gevezelik. Varlığımdan ne anlıyorum? Bir gün gelecek ve sanki hiç yaşamamış gibi ölüp gideceğim." Kitap bu yoğunlukta kalan insanlara durup düşünmeyi öğütlemektedir. " İnsan gibi yaşamak için biraz bol zaman lazım. İnsan arada boş kalmalı." Zaman kavramı, kitabın başından itibaren farklı açılarla sorgulanır. Zaman tasarruf edilebilmekte midir? Modernizmin vaatleri gerçek ise bu kadar insan neden mutsuzdur?
Kitabın son kısmında bahsedilen gri yüzlü adamlar; neredeyse insanlığın hepsini ele geçirmiştir. Momo ise bu durumun farkındadır. Tüm dostlarını bu kıskaçtan kurtarmak istemektedir. Zamanın gerçek kaynağına inerek, herkesin kendine ait olan zamanı, sahiplerine geri verir ve her şey eskisi gibi düzelmiştir. İnsanlar artık eskisi gibi mutludur.
Öykü anlatılırken yaşadığımız hayatın resmedildiğini bugün dahi görmekteyiz. Modernizm, yaşanılan yüzyılın yeni şartlarına uyumu getirmeyi vaat ediyordu. Eski şartlar ile yeni bir yaşama uyum imkansızdı. Bu sebeple yeni olan her şey iyi ve güzeldi. Postmodernizm ise modernizmin bir sonraki bakış açısı ile geleneği tamamıyla ortadan kaldırmayı istiyordu. Sıfırdan kurulacak ve eski ile bağı bulunmayacak bir hayat... Bu sürünceme 1980'lere kadar devam etti. Postmodernizmle gelen kopuş, insanın zamanı yeniden ele alması gerekliliğini ortaya koydu. Bilhassa edebiyatta zamanı yeniden yorumlayan eserler ortaya çıktı ki Momo da bunlardan biridir. Zaman, geçmiş şimdi ve gelecek olarak üçe mi ayrılmaktadır? Evrensel olan bu kavram kişiye has olarak mı akmaktadır? Kitabın son kısmında bahsedildiği gibi, insanlığın kurtulması büyük bir depremle zamanın durması ve yeniden başlaması ile mümkün olmuştur. Yeniden uyanan inanlar bu durumun bir göz açıp kapama kadar sürdüğünü söylemektedirler. "...artık bol bol zamanları vardı. Ama pek çok kimse bütün bunları aslında kime borçlu olduklarını asla öğrenemedi ve bir göz kırpması kadar süren an içinde kendilerine neler olduğunu asla anlayamadı." Kitapta zaman dışında insan kalbinin de bir mekân olarak ele alındığını görmekteyiz. Yazar, buradaki özün asla değişmediğini ve solmadığını söylemektedir.
Sonsöz niteliğinde sunulan kısımda ise yazar, bir kişiden duyduğu hikayeyi hiç değiştirmeden anlattığını ifade etmiştir. Bu hikaye günümüz dünyasına benzemektedir. Kitap okumayı istemeyen, dizilere bağımlı, sinemaya gülmek için giden insanlar aslında içinde bulunduğu hâl ile karşı karşıya kalmaktan kaçmaktadır. Çare ne diye soracak olursak, "yeniliklerin başlangıcı olan bir son" gerekiyor diye düşünüyorum. Durup herkesin içinde bulunduğu hâl ile yüzleşeceği bir son. Uzun uzun duracağı ve "yoğunum" mazeretine sığınmadan sadece durmak ile başlayacağı, yeni bir son...
Momo
Michael Ende
Pegasus Yayınları
304 s.
Yazar: Sueda KURT - Yayın Tarihi: 22.06.2020 10:07 - Güncelleme Tarihi: 22.06.2020 10:07