Yola Revan Olmak Ne Kutlu Bir Yolculuktur!
Hermann Hesse, "Siddhartha" isimli romanında iç huzuru yakalamanın farklı yollarını keşfetmek için yolda olan genç bir Hintli Brahmin'in öyküsünü okuyucularla buluşturur. Siddhartha aydınlanmayı deneyimlemek için, hem çileciliği hem de zenginlerin yaşamını tecrübe eder. Bu roman, bir yaşam boyunca meydana gelen ruhsal gelişimini araştıran ve her şeyden önce keşif sürecini vurgulayan bir adamın hikâyesidir.
Siddhartha'nın yaşadığı huzursuzluğun temel kaynağı, Brahmanlardan öğrendiklerinin ruhunu dinginliğe kavuşturamayacağını hissetmesidir. Çünkü toplumun kişiye biçtiği bu personalar, toplumsal roller, kendin olmanın önündeki en büyük engellerden biridir. Tefekküre daldığı zamanlardan birinde yaşamın biricik amacının yüce Atman'a1 ulaşmak olduğunu düşünür. Ancak o ne kutsal kurban törenlerinde ne de ayinlerdedir. Bu yüce varlığın, insanın ancak özünde, beninde olabileceğini düşünür. Zihnini kurcalayan, ruhunu kemiren bu huzursuzluk bir türlü geçmek bilmez: Peki, bu ben, bu öz. Neredeydi o zaman?
Siddhartha, başkalarının öğretilerini takip ederek bu farkındalığın elde edilmeyeceğini algılar. Bunun yerine birey, gerçek bir benlik anlayışına ve iç huzur duygusuna ulaşmak için kendi yolunu çizmelidir, egosunu söndürmeli ve evrenin altında yatan birlikle birleşmelidir" diye tasavvur eder ve özünü bulmak için yola revan olur.
Kitabın yazarı, Hermen Hesse, okuyucuya Siddhartha'nın aydınlanma arayışının tüm aşamalarını anlatıyor ve benimsediği her yaşam tarzıyla etrafındaki fiziksel ve ruhsal dünyalara dair nasıl yeni bir bakış açısı kazandığını gösteriyor. Bu içsel yolculuk, yukarıya doğru ilerleyip Siddhartha'nın yüksek bir varoluş durumuna ulaşmasıyla sonuçlansa da oraya ulaşmak için izlediği yol, tamamen doğrusal değildir.
Siddhartha'nın yolculuğunun ilk aşaması, onun maneviyatla ilgili geleneksel yaklaşımları reddetmesine odaklanır ve bu seçim, aydınlanmanın dış kaynaklardan gelemeyeceği fikrini tesis eder. Brahminler arasında yaşayan genç bir çocuk olan Siddhartha, babası gibi dini liderlerin Nirvana'ya götüreceği konusunda hemfikir olduğu tüm ritüellere katılmasına rağmen ruhsal olarak tatmin olmakta zorlanır. Romanın kışkırtıcı olayı olarak hizmet eden Samanalara katılmak için evden ayrılma kararı, ruhsal gelişimi için, işe yarayan bir uygulama bulmaya ve babasının öğretilerinin sınırlarının ötesine bakmaya yönelik ilk girişimidir.
Siddhartha'nın münzevi bir yaşam tarzına geçişi aynı zamanda romanın birçok metaforik ölüm ve yeniden doğuşunun ilkini de tanıtıyor; bu yapı hem kendini keşfetmenin gerçeklerini hem de aydınlanmaya ulaştıktan sonra keşfettiği zamansızlık duygusunu yansıtıyor. Bu ruhsal gerilemelerin üstesinden gelirken yaşadığı iç mücadele, romanın merkezi çatışmasını oluşturuyor.
Bu boşluğun ona aydınlanmayı deneyimlemesine izin vereceğine inanarak fiziksel duyularını öldürmeye çalışıyor. Gotama'yla tanışmak, öğretmenlerin Nirvana'yı öğrencilerine gösteremeyeceği için iç huzuru gerçekten bulmanın tek yolunun onu bireysel olarak keşfetmek olduğu yönündeki şüphesini doğruluyor. Tüm kavramların kelimelerle açıklanamayacağını, anlaşılması için deneyimlenmesi gerektiğini ve aydınlanmayı deneyimlemek için her bireyin kendi yolunu izlemesi gerektiğini keşfeder.
Siddhartha'nın aydınlanma arayışının ikinci büyük aşaması onu şehre götürür ve burada Kamala'nın ve oradaki çocuksu insanların yardımıyla fiziksel duyularını tatmin eder. Tamamen maneviyatına odaklanmanın aydınlanmaya ulaşmada etkisiz bir yaklaşım olduğunu fark eder ve dünyeviliği uç noktalarda deneyimleyerek bilgisini genişletir. Kamala'yla olan ilişkisi onun kendisi hakkında bilgi edinmesine olanak tanır. Ancak ironik bir şekilde, bu uyanış veya yeniden doğuş anı, ruhunu sarhoş eder ve onu anlamlı olan her şeyden arındırır.
Romandaki baskın, her şeyi kapsayan sembol, nehirdir. Nehir, yaşamın ve zamanın sürekliliğini, varoluşun sonsuz sürecini ve doğadaki sürekli akışı temsil eder. Siddhartha'ya manevi keşif getiren, onun kelimelerle açıklanamayan şeyleri anlamasına ve deneyimlemesine olanak tanıyan şey, oturup nehri dinleme talimatıdır. Onları aramayı bıraktığında birlik, ahlak ve hakikat ortaya çıkar. Bu sembol, yolculuğundaki geçişleri tanımlar, böler, birleştirir ve sonuçta arayışının sonunda ulaştığı kozmik bütünlük ve zamansızlık vizyonunu ortaya koyar ve nehir kıyısına ilişkin vizyonu sezgisel bilgeliğe yol açar.
Bilgelik öğretilebilir veya devredilebilir bir şey değildir. Kişinin ancak kendi çabasıyla keşfedip yaşayabileceği öznel bir durumdur. Pek çok kişinin yürüdüğü yolu değil, kendi yolunu yürümek; başkalarının peşine takılmak yerine kendi gerçekliğini aramak, romanı kuşatan ana motiftir. Siddhartha, ruhunun bilinç ve bilinçdışı alanları arasındaki iletişimin kesildiği modern zamanların insanına, öz benliğine tekrar ulaşması için yapılmış incelikli bir çağrıdır.
Roman, hayatta aydınlanmayı ve anlamı bulmak için manevi bir yolculuğa çıkan tüm bireyler için ışık tutuyor. Yazar, burada uzak doğu felsefesinden ilham alarak öze yolculuğu anlatırken, aşağıdaki ana konular, tüm insanların arayış seyrinde ortak özellikler olarak ortaya çıkıyor:
- Kendini keşfetmek, kişinin kendisini ve dünyadaki yerini anlama arayışıdır.
- Mutluluğun anahtarı, maddi mülklerden ve arzulardan ayırmaktır. Dünyevi zenginliklere bağlanmamaktır.
- Manevi yolculuk; çilecilik, hazcılık ve son olarak aydınlanma gibi aşamalardan geçtikten sonra tamamlanır.
- Kâinattaki her şey birbirine bağlıdır. Dünyadaki her şey, daha büyük bir birliğin parçasıdır.
- Acı ve ıstırap dâhil her şeyde, bir güzellik görülebilmek mümkündür.
- Gerçek bilgi, sadece kitap okumaktan veya öğretileri dinlemekten ziyade deneyimden gelir.
- Manevi yolculukta, kişi kendisine rehberlik ederek, kendi sezgilerine ve deneyimlerine güvenir.
Gelelim, bu eserden ne öğrendiğimize... Yaratıcıyı tanıma süreci, insanın kendini tanıma sürecinden geçiyor. Anadolu'da masal, efsane türlerinden olan Deli Dumrul da2 sembolik bir yolculuk vardır. Bu sembolik yolculuk, ait olunan toplumun, milletin, kültür kodlarıyla yeniden hatırlanır. Deli Dumrul'un kişiliğinde; değişimleriyle, dönüşümleriyle, yeni bir inanış dünyasına giren insanın tarihi öyküsüdür. Deli Dumrul'un Yaratıcının bilgisine ulaşma yolculuğuyla, Yunan Mitolojisinden Alkestis Efsanesi, Sümer Mitilojisinden İnanna, Hint Mitolojisinde Sanitri anlatıları benzer bir temayı anlatır. Tıpkı Siddahartha'da olduğu gibi.
Yaratılış, insanın varoluş gerçeğini içerir, bu bağlamda toplumlar ortak hafızada tasavvur ettiği yaratılış konusunu kendi algılayış biçimiyle ve kültürel birikimiyle anlatır. Dünya yaşamındaki yolculuğumuzun ana teması, öz olarak kendini tanıma ve yaratılış gerçeğini öğrenerek varlığın birliğini idrak etme düşüncesidir. İslam tasavvurunda bu yürüyüş, Ademoğlu'nun, Muhammed'i bir bilinçle; nefsini terbiye etmek ve Hakk'a ermek için yaptığı maddi ve manevi yolculuğu ifade eder. Kendini bilmek, benliğini yenmek, tüm olumsuzluklardan temizlenmek, geçici heveslerden, bağlılıklardan arınmak ve hakikate ulaşmaktır.
Siddharta
Hermann Hesse
Can Yayınları
148 Sayfa
Dipnotlar
1 Hint geleneğinde Mutlak, "Brahma" (güçlü kuvvetli) evrensel ruh, her şeyin öz varlığı olarak kabul edilir, sonsuz ve ölümsüzdür, her yerde ve her şeydedir. Atman ise her şeyin ve herkesin özünde bulunan Brahman'dır.
2 Fevziye Alsaç, Hiper Yayın, 2023, 191 s, Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Anlatısının Ayna Metaforuyla Okunması
Yazar: Elif MERT - Yayın Tarihi: 06.05.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 01.05.2024 02:07
Muhteşem teşekkür ederim
Aysun hanım, teşekkür ederim geri bildirim için.